Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ‘Özgür Özel Görüşmesi’ Yorumu: “Türkiye’de Siyasetin Yumuşama Sürecini Başlatalım”
İnce’nin Çekilmesi ve Kritik Seçime Etkisi
Son gün çıkan anketler hiçbir adayın kesin olarak 1.turda seçilemeyeceğini, buna karşılık Kılıçdaroğlu’nun ipi göğüslemek için belki de ancak 1 puan kadar bir ek oya ihtiyaç duyduğunu gösteriyor.
Artık anket yasakları başladığı için daha fazlasını söylemek mümkün değil. Erdoğan’ın oyu da farklı anketlerde 2-3 buan geriden gelmekle birlikte o da rahtlıkla ipi göğüsleyebilir. Her halükarda tüm bu sonuçlar anketlerin istatistiki hata payları içinde. İstatistiki olarak önemsiz olan bu hata payları ülkenin bütün kaderini etkileyecek kadar önemli ama…
Yakın zamana kadar muhalefete yakın siyasi analizciler İnce’nin çekilmesi halinde onda gözüken %3-5’lik oyun önemli kısmının Kılıçdaroğlu’na oy vereceğini ve bu suretle Kılıçdaroğlu’nun kritik eşiği aşacak o ek oyu bulacağını söylüyordu.
İşte şimdi İnce çekildi.
Peki acaba Kılıçdaroğlu cephesi artık bir derece de olsa rahatlayabilir mi?
Doğrusu sadece bu konu çerçevesinden bile baksak pek zannetmiyorum.
Neden mi?
İlk olarak son anketlerde görünen bir başka gelişmeyi ele almak gerekir. İlk zamanların tersine, İnce ile Sinan Oğan arasındaki oy dengesi tersine dönmüş durumdaydı. Artık İnce değil Sinan Oğan daha çok oy alacak gibi gözüküyordu. Eğer bu kamuoyu yoklamaları doğru ise İnce’nin bir kısım oyu zaten Kılıçdaroğlu’na gitmiş, bir kısım oyu ise başta Oğan olmak üzere diğer adaylara, yani bir miktarı da –kimi anketlere bakılırsa- Erdoğan’a kaymıştı.
Kalan pek az oyun bir kısmının da Kılıçdaroğlu’na vermektense sandığa gitmeyeceklere ait olduğunu tahmin edebiliriz.
“Niye öyle yapsınlar ki?” diye sorabilirsiniz tabi…
Çünkü bütün bu seçim sürecinde İnce’nin hedefi AKP’den ziyade CHP ve Kılıçdaroğlu oldu. Bu zaman zarfında partisinde kalanların bazılarının tutumunu Kılıçdaroğlu’na düşmanlık temelinde şekillendirmiş oldu. Zaten bu şekillenmeyi kabul etmeyenler de onu terk etmiş ya da etmek üzereydi. Çekilmenin arkasındaki nedenlerden biri de buydu.
Diğer yandan çekilme konuşmasında bile yine bir kısım CHP’liyi itham etti. CHP’li trollerin kendisine yöneltilen bazı suçlamaların yaygınlaşmasında işin içinde olduğunu ima etti. CHP’nin kendisini savunmadığını söyledi. Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun kaybetme ihtimalini tekrar tekrar vurguladı ve “kaybederlerse suç bende aranmasın diye çekiliyorum” dedi.
Ve son olarak belki de en önemlisi, çekilirken Kılıçdaroğlu lehine de çekilmedi.
Son bir not… Yurtdışı oyları kullanıldı ve içeride de oy pusulaları zaten basılı; yani hukuken İnce’nin çekildim demesinin bir anlamı yok. Kendisine seçimde halen yine oy atılabilir.
Özetle İnce bu seçim sürecinde muhalefet blokuna karşı yapabileceği her karşı pozisyonu yapmış, bir anlamda kendisinin belki de haksız yere suçlandığı “işlevini yerine getirdi” ithamını maalesef haklı çıkarmış oldu.
KIRILAN KALPLER ZAMKLA İYİLEŞİR Mİ?
Bundan sonra geri değil ama taca doğru yana atılmış bu adım kendisine muhalif seçmende oluşmuş hayal kırıklığını iyileştirir mi?
Çok sanmam.
Muharrem İnce gibi siyasi ihtirasları, iddiaları olan bir insan bu durumda gelecekten ne umabilir?
Kılıçdaroğlu’nun onu “Halil İbrahim Sofrası”na davetinin de onun kalbinde en azından şu an için pek bir anlamı olmadığını düşünüyorum. Kemal Bey istese de kırılan dökülen ilişkiler zamkla tutturulacak gibi değil.
Muharrem Bey eğer ihtiraslarının peşinden gider ve siyasi kariyerini sürdürmek isterse…
O zaman Muharrem Bey için geriye kalan seçenekler şunlar: Ya Kılıçdaroğlu’nun mağlubiyetini ummak ve bu durumda CHP’deki olası bir çalkantıdan yararlanarak bir kurtarıcı gibi CHP’ye dönmek…
Ya da Mehmet Ali Çelebi ve başka bazıları gibi AKP cenahına katılmak.
Çok zor seçenekler bunlar. Özellikle Muharrem Bey gibi bütün siyasi ömrünü CHP’de geçirmiş biri için…
Şu noktada söylenecek tek şey “Keşke böyle olmasaydı” demek!
Pekala bunlar yaşanmayabilirdi. Muharrem Bey bu duruma düşürülmeyebilirdi ve o da kendini bu hale sokmayabilirdi.
Ne var ki oldu bir kere.
Her şeye rağmen Kemal Bey’in çağrıları ona bir çıkış yolu sunuyor. Haklı veya haksız kızgınlıklarını, duygusallıklarını bir kenara bırakıp gerçek bir siyasi lider olduğunu gösterebilir.
Demirel’in o meşhur lafının biraz fazla abartılmış olduğunu düşünürüm; ama bu kez Sayın İnce için gerçekten de doğru: Onun siyasi hayatında bu 24 saat gerçekten de çok önemli bir süre olacak.