FIFA’dan VAR sonrası yeni teknoloji: Teknik direktörlere itiraz hakkı
Futbolun ‘Limit’leri
Süper lig kulüplerinin harcama limitleri açıklandı. Şimdilerde her mecrada konuşulan mevzu ise normal olarak transfer.
Fenerbahçe hangi hocayı getirecek, Dzeko kaç gol atacak, Galatasaray İcardi’yle devam edecek mi, Beşiktaş kaç transfer yapacak, kimleri alabilecek?..
Halkın ekonomik gündemi başka elbet, ama futbol ekonomisi büyüdükçe doğal olarak para da konuşuluyor, transfer de. Peki konuşulan model ne transferde? Son şampiyonun modeli mi, yoksa başka modeller var ama konuşmak tatsız mı geliyor?
Fenerbahçe’yi ele alalım. Diyorlar ki, geçen sene Galatasaray’ın yaptığı gibi yıldızları toplamazsa, başarılı olamaz. Yani kendi İcardi’sini, Torreria’sını, Mertens’ini bulmak zorunda, bulamazsa asla başarılı olamaz. Oysa uzak değil, bir sene önceki şampiyonun santraforu Cornelius, sol tarafı Nwakaeme, orta sahası Bakasetas’dı. Daha da önceki sezonda Beşiktaş şampiyon olurken stoperi Welinton, sağ beki Nsakala, forveti Larin idi. Ama her nedense şu an tek formül takıma yıldızları doldurmak, milyonlarca euro harcamak, en ünlü oyuncu kim ise onu getirmek olarak görülüyor. Limitleri zorlayacak, gerekirse tek bir oyuncuya ortalama bir Anadolu kulübünün toplam bütçesi kadar yıllık maaş verecek bir sistemi her gün TV’lerde her şeyin en doğrusu gibi anlatıyor futbol duayenleri (!)
Hal böyle olunca transferin şampiyonu olmak, gerçekte şampiyon olmakla eş değermiş gibi bir algı oluşuyor. Arap ülkelerinin zengin patronları petrol paralarını futbol sektörüne akıtıyor da, biz kendi değirmenimize parayı nerden taşıyoruz, bize doğru formül diye anlatılan şey ne kadar sağlıklı ve sürdürülebilir?
En fazla parayı harcamanın bir şampiyonluk ve başarı garantisi olmadığını onlarca sene deneyimlemiş bir futbol ülkesi olarak neden hala “Galatasaray İcardi’ye 15 milyon euro maaş vermeli” tadında konuşan adamların sözlerini kafasını sallayarak izlemek zorunda kalınıyor? Acaba futbol izleyicisi olarak bizler gerçeği mi istiyoruz, yoksa yalan yanlış yorumların bir cezasının olmadığı bir iklimde pembe yalanların cazibesi daha mı hoş geliyor kulağımıza? Bu konuda kafa yormak kulüp yönetimlerinin tamamının en mühim görevi olmalı.
Bir cümle de hakemler ile ilgili edelim. Süper ligin en çok kazanan hakemi Zorbay Küçük geçtiğimiz sezon 751 bin lira kazanmış. Yaklaşık 26 bin euro ediyor. Tuttuğumuz takımların en az kazanan oyuncusu muhtemelen yılda 400 bin euro civarında kazanıyordur. Ortalama maaş seviyesi ise kulüplerde 1.5 milyon euro civarında. Elbette bu işin başrolü futbolcular, daha fazla kazanmalarını yadırgamıyoruz. Ancak bu kadar uçurum farkların olması doğru değil diye düşünüyorum. Ortalama alırsak bir 1.lig hakemi yılda 500 bin lira kazanıyorsa, ki günümüz şartlarında belki bunun yarısını ev lirasına veriyor da olabilir, bu baskı ortamında işini kesinlikle doğru yapamaz. Her maçtan sonra madem hakemleri konuşacağız, bu arkadaşların hakkını önce piyasa şartlarına göre düzenleyerek verilmesi gerek. Kötü oynayan oyuncu parasını her türlü alıyor, hakem bir tane kötü maç yönetse öyle bir şansı da yok. Tabi burada aksiyon alacak kurum TFF, umutsuz vaka bir yönetim var orada ama biz yine de işimizi yapıp uyaralım. Hakemlerin kafasında hakemlik dışında bir şey olmaması, konsantrasyonlarını maçlara odaklayabilmeleri adına TFF bu ücretlerin düzenlemesini yapmalı. En düşük memur maaşı 22 bin lira iken, ülkenin en elit 10 hakeminin maaş ortalaması 50 bin TL olmaya devam ederse, daha çok hakem hatası konuşulur ülkemizde.