05 Ekim 2024 Cumartesi

Mesih Beklentisiyle Savaş: İsrail, Tevrat’a Dayanarak Lübnan’ı İşgal Peşinde

24 Eylül 2024’te, Lübnan Sağlık Bakanlığı İsrail’in ülkeye yönelik saldırısında şehit sayısının 558’e yükseldiğini ve 1835 kişinin yaralandığını duyururken, İsrail’in Jerusalem Post gazetesi ertesi gün yayınlamak üzere bir köşe yazısı hazırlıyordu.

Yazıda, Lübnan’ın İsrail’in vaat edilmiş topraklarının bir parçası olduğu ve Tanrı’nın bu toprakları yakında İsrail’e geri vereceği iddia ediliyordu. İngilizce yayınlanan bu yazı, özellikle İsrail’in Lübnan’daki sivil ölümleri artıran saldırılarıyla birlikte yabancı okurlar arasında büyük tepkiye yol açtı ve hızla gazete tarafından kaldırıldı.

Yazı, Tevrat’taki ayetlerin günümüzdeki olaylara uygulanabilir derin mesajlar içerdiğini savunuyordu. Özellikle Yahudi haham Şai Tahan’ın yorumlarının, tarihsel olayların ötesine geçen Tevrat mesajlarını anlamak için yeni kapılar açabileceği belirtiliyordu.

TORA VAADİ

Hahamın görüşüne göre, Lübnan’daki son çatışmalar, İsrail’in dini açıdan kuzey sınırlarının nerede olması gerektiği ve Tanrı’nın vaat ettiği toprakların bir parçası olarak Lübnan’ın İsrail tarafından ele geçirilmesinin dini bir zorunluluk olup olmadığı gibi soruları yeniden gündeme getiriyor. Yazıda, Tevrat’tan ve dini otoritelerden yapılan alıntılarla, Lübnan’ın İsrail’in sınırları içinde olduğu ve İsraillilerin dini olarak Lübnan’ı işgal etmeleri gerektiği vurgulanıyordu.

Yazının yazarı Mark Fish, İsrail’de “Shuva Israel” adlı dini sosyal bir harekete bağlı. Bu hareket 1997 yılında, 19. yüzyılda Mısır’da Damanhur kenti yakınlarında vefat eden Faslı Yahudi haham Yaakov Abu Hasira’nın torunu olan haham Yoshiyahu Yosef Pinto tarafından kuruldu. Pinto, İsrail’de zenginliği, tartışmalı faaliyetleri ve hapse girmesiyle biliniyor. Rüşvet suçlamasıyla bir yıl hapis yatan Pinto’nun, İsrail ve ABD’deki birçok iş insanı, emlak geliştiricisi ve siyasetçi tarafından takip edildiği biliniyor.

BÜYÜK İSRAİL FİKRİ YÜKSELİŞTE

Kaldırılan yazıda, Büyük İsrail fikrinin son yıllarda daha fazla gündeme geldiği ve bu konunun hem siyasi hem de dini düzeyde sıkça tartışıldığı ifade ediliyordu. Bu fikir, İsrail’in vaat edilmiş topraklarının Nil Nehri’nden Fırat Nehri’ne kadar uzandığını savunuyor.

Haham Pinto, bu topraklarda tarımsal faaliyetlerin nasıl yürütüleceği gibi meseleleri de ele alıyor ve makalesini şu cümleyle bitiriyor: “Haritaya baktığınızda Fırat Nehri’nin ne kadar kuzeye uzandığını ve İsrail topraklarının ne kadar geniş olduğunu görünce şaşıracaksınız. Belki bu toprakların tamamını günümüzde geri alamayabiliriz, ancak Tanrı’nın bunları yakında bize geri vereceğine şüphe yok.”

MESİH BEKLENTİSİ VE İSRAİL’İN GENİŞLEME HEDEFİ

İsrail’de bu tür dini ve siyasi görüşlerin etkisi artıyor. İsrailli gazeteci ve eski Knesset üyesi Yinon Magal, yakın zamanda 103 FM’deki radyo programında, “Mesih yalnızca Netanyahu’nun yerine geçebilir” şeklinde bir açıklama yaptı. Mesih’in gelişine yönelik bu inanç, İsrail’deki aşırı sağcı kesimlerde giderek daha fazla rağbet görüyor. Bu düşünceye göre, Mesih’in gelişi, Lübnan da dahil olmak üzere yeni Arap topraklarının ele geçirilmesiyle mümkün olacak.

İsrail işgalinin, sadece Filistin topraklarına yönelik dini bir hak iddiası ile sınırlı olmadığı, Lübnan ve diğer Arap topraklarını da kapsadığı vurgulanıyor. Özellikle son dönemde aşırı sağcıların güç kazanması ve İsrail’in Lübnan’da gerçekleştirdiği saldırılar, bu hedefin yakın zamanda hayata geçirilebileceği yönündeki beklentileri artırıyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ülkeyi aşırı sağcıların vaatlerini gerçekleştirmek adına felakete sürüklediği eleştirileri de giderek artıyor.

DİNİ FANTEZİLER VE GERÇEKLER

İsrail’in Lübnan’a yönelik işgal planları yeni değil. 12 Temmuz 2006’da, Hizbullah’ın iki İsrail askerini kaçırması ve bu askerlerin serbest bırakılması için pazarlık yapılması talebine karşılık İsrail, Lübnan’a geniş çaplı bir saldırı başlattı. Bu saldırılarda 1109 Lübnanlı, büyük çoğunluğu sivil olmak üzere, hayatını kaybetti ve yaklaşık bir milyon kişi yerinden oldu.

İsrail’in Lübnan’a yönelik genişleme hayalleri, 1982’de Lübnan’ı işgal ettiği dönemde de gündeme gelmişti. O dönemde, aşırı sağcı Gush Emunim hareketi, Lübnan’ın Yahudilere vaat edilmiş topraklar arasında yer aldığını savunmuş ve bu toprakların işgal edilmesi gerektiğini açıkça dile getirmişti.

Bu ideolojik tutum, özellikle dini otoriteler ve aşırı sağcı politikacılar tarafından günümüzde de destekleniyor. İsrail Üniversitesi’nden akademisyen Yoel Elitzur, 2015 yılında yayımlanan bir makalesinde, Lübnan’ın İsrail’in vaat edilmiş topraklarının bir parçası olduğunu ve bu toprakların Yahudilere ait olduğunu açıkça ifade etmişti.

HRİSTİYAN SİYONİSTLER VE İSRAİL’İN GENİŞLEME HEDEFLERİ

İsrail’in Lübnan’a yönelik işgal planları sadece Yahudi aşırı sağında değil, Hristiyan Siyonist çevrelerde de destek buluyor. ABD’deki “İsrail için Birleşik Hristiyanlar” adlı örgütün başkanı John Hagee, İsrail’in Lübnan’ı bombalamasını “Tanrı’nın mucizesi” olarak nitelendirdi. Hagee, Büyük İsrail’in sadece Filistin’i değil, Lübnan, Suriye, Kuveyt, Ürdün ve hatta Mısır ve Suudi Arabistan’ın bir kısmını da kapsadığını iddia ediyor.

Bu tür dini inançlar, İsrail’in genişlemesine yönelik politikaları şekillendiren önemli bir faktör haline geldi. Hristiyan Siyonistlerin bu hedefleri, İsrail’in ABD’deki en büyük siyasi destekçilerinden biri olarak kabul ediliyor.

İsrailli akademisyen Ilan Pappe’ye göre, İsrail’in kuruluşuna dair Yahudi Siyonist fikirler, aslında Hristiyan Siyonistlerin inançlarından etkilenmişti. Hristiyan Siyonistler, İsrail’in genişlemesini Tanrı’nın bir emri olarak görüyor ve bu genişlemenin Mesih’in dönüşünü hızlandıracağına inanıyorlar.

ABD’li filozof Noam Chomsky, Hristiyan Siyonizminin ABD ve Avrupa’da siyasi nüfuzunu uzun süredir koruduğunu ve İsrail’in genişlemesine yönelik bu destekle şekillendiğini ifade ediyor. İsrail’in genişlemesine yönelik dini inançların, özellikle Hristiyan Siyonistler arasında güçlü bir desteği var ve bu, İsrail’in politikalarını etkileyen önemli bir unsur.

NETANYAHU VE MESİH BEKLENTİSİ

İsrail’de son dönemde dini inanışların ve özellikle Mesih beklentisinin politikayı nasıl şekillendirdiğine dair işaretler artıyor. Netanyahu’nun yakın çevresinde yer alan aşırı sağcı politikacılar, Mesih’in gelişinin yaklaştığını ve bu gelişmenin İsrail’in Lübnan ve diğer Arap topraklarını işgal etmesiyle mümkün olacağını savunuyorlar. Bu tür dini inançlar, İsrail’de siyasi tartışmaların merkezinde yer alıyor ve işgal planlarına dini bir meşruiyet kazandırıyor.

LÜBNAN: İSRAİL’İN YENİ HEDEFİ Mİ?

İsrail, uzun süredir Lübnan’ı kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmek için çeşitli politikalar geliştirmiştir. 1950’li yıllarda David Ben Gurion, Lübnan’da Hristiyan bir devlet kurma planını gündeme getirmiş, ancak bu plan hayata geçirilememiştir. Lübnan, daha sonraki yıllarda Filistin direnişi ve Hizbullah’ın merkezi haline gelmiştir.

Son dönemde ise İsrail’de aşırı sağcıların ve dini otoritelerin Lübnan’ın İsrail’in vaat edilmiş topraklarının bir

parçası olduğuna yönelik iddiaları yeniden gündeme gelmiştir. Bu tür dini görüşler, İsrail’in Lübnan’ı işgal etme ve bu topraklarda Yahudi yerleşimleri kurma planlarını meşrulaştırmaya yönelik bir strateji olarak kullanılmaktadır.

DİNİ FANATİZM

İsrail’de dini fanatizmin ve Mesih beklentisinin politika üzerindeki etkisi giderek artmaktadır. Aşırı sağcı politikacılar ve dini liderler, İsrail’in genişlemesini ve Lübnan’ın işgal edilmesini dini bir zorunluluk olarak görmektedir. Bu inançlar, İsrail’deki siyasi tartışmaların merkezinde yer almakta ve işgal planlarına meşruiyet kazandırmaktadır.

Bu durum, İsrail’in Lübnan’a yönelik işgal planlarının dini bir boyut kazandığını ve Mesih’in gelişine hazırlık olarak görüldüğünü göstermektedir. İsrail’deki aşırı sağcılar ve dini liderler, Mesih’in gelişinin İsrail’in Lübnan ve diğer Arap topraklarını ele geçirmesiyle mümkün olacağına inanmaktadır.

Kaynak: HABER MERKEZİ

İlgili Haberler