22 Kasım 2024 Cuma

ERDOĞAN TOPRAK: İKTİDARIN HUKUKSUZLUKLARI VE TBMM’Yİ YOK SAYIP KENDİSİNİ KANUN KOYUCU YERİNE KOYAN ERDOĞAN’IN KARARNAMELERİ, TEKER TEKER YARGIDAN DÖNMEYE BAŞLADI

CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, “İktidarın hukuksuzlukları ve TBMM’yi yok sayıp kendisini kanun koyucu yerine koyan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararnameleri, teker teker yargıdan dönmeye başladı. Yüksek yargının bu kararları, tek adam yönetiminin hukuk ve yasa tanımazlığı karşısında yargısal denetimin ve hukuk devletinin hayati önemini bir kez daha gösterdi” dedi.

CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, haftalık değerlendirme raporunu bugün yayımladı. Toprak’ın değerlendirmeleri özetle şöyle:

“Dezenformasyon ve yalan haber gerekçesiyle sosyal medya yasakları getirmeye hazırlanan iktidarın Ulaştırma Bakanı, yaptığı paylaşımla birbirinden asılsız yalanları sıralıyor, İGA’da 972 bin kişilik istihdam sağlandığını söylüyor. TÜİK verilerine göre İstanbul’da toplam ücretli çalışan sayısı 5,5 milyon. İstanbul’da her beş kişiden birisi İstanbul Havaalanı’nda mı çalışıyor?

Bakan Karaismailoğlu’nun resmi sosyal medya hesabı, adeta baştan sona bir yalan ve dezenformasyon bülteni. Hepsinin başında devletin tek kuruş harcamadığı özellikle vurgulanan Niğde akıllı otoyolu da dahil tüm paralı-Hazine garantili-dövize endeksli projelerle ilgili yalanlar alt alta sıralanıyor. Sadece İGA’da bu kadar çok asılsız rakam ve yalan paylaşılıyorsa yakında asıl heybeden çıkartılacak daha büyük yalanlar var demektir.

“İKTİDARIN HUKUKSUZLUKLARI VE TBMM’Yİ YOK SAYIP KENDİSİNİ KANUN KOYUCU YERİNE KOYAN CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN KARARNAMELERİ, TEKER TEKER YARGIDAN DÖNMEYE BAŞLADI”

İktidarın hukuksuzlukları ve TBMM’yi yok sayıp kendisini kanun koyucu yerine koyan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararnameleri, teker teker yargıdan dönmeye başladı. Yüksek yargının bu kararları, tek adam yönetiminin hukuk ve yasa tanımazlığı karşısında yargısal denetimin ve hukuk devletinin hayati önemini bir kez daha gösterdi.

Yargıdaki siyaset gölgesinin yoğunlaştığı bir ortamda iki yüksek yargı kurumunun bu kararları, hak-hukuk-adalet arayışlarının bir şekilde karşılık bulmaya başladığını, ‘Türkiye’de hâlâ yargıçlar olduğunu’ göstermesi açısından küçük de olsa bir umudu yaşatmak gerektiğini gösterdi.

“BU YILIN İLK YARISINDA, DOĞRUDAN VE PORTFÖY YATIRIMI AMACIYLA YURT DIŞINA GİDEN YERLİ YATIRIM SERMAYESİ TUTARI 6 MİLYAR DOLARI AŞTI”

Gerek doğrudan gerekse portföy yatırımı amaçlı yabancı yatırım sermayesi girişlerinin durmasının ötesinde yerli yatırım sermayesi de iktidara güvenmediği için hızla kaçıyor. Bu yılın ilk yarısında, doğrudan ve portföy yatırımı amacıyla yurt dışına giden yerli yatırım sermayesi tutarı 6 milyar doları aştı. Altı ayda, Türkiye’ye gelen yabancı yatırım sermayesinden 500 milyon daha fazla yerli yatırım sermayesi dışarıya gitti ve süreç eksiye dönüştü.

Artan bu baskılar, faizin bastırılarak TL yatırımlarına yapılacak yatırımların getirisinin negatife dönüşmesi, yerli yatırım sermayesini de güven ve istikrar arayışıyla yurt dışına çıkmaya yönlendirdi. Merkez Bankası’nın resmi rakamları, bu tabloyu tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.

“MERKEZ BANKASI’NIN FAİZ İNDİRİMİYLE KURLARDAKİ YÜKSELİŞ VE TL’DEKİ DEĞER KAYBI ARTACAK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘faiz indirimlerine devam edileceğini’ açıklamasının ardından Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK), 7 aydan bu yana yüzde 14’te sabitlediği politika faizini yüzde 13’e düşürdü ve döviz kurları yükselişe geçti. Yasayla verilen ‘enflasyonla mücadele ve fiyat istikrarını sağlama’ görevinin Tarım Kredi Kooperatifi marketlerine devredilmesiyle işlevsizleştirilen Merkez Bankası’nın faiz indirimiyle kurlardaki yükseliş ve TL’deki değer kaybı artacak.

Alınan bu indirim kararıyla kur ve enflasyondaki ateşin üzerine bir kez daha benzin dökülmüştür. Geçen yıl ağustosta, indirimlere başlanmadan hemen önce politika faizi yüzde 19, enflasyon yüzde 19,8 idi. Şu anda politika faizi yüzde 13 ve resmi enflasyon 80-140 bandında. Reel negatif faiz ise eksi yüzde 67. Bu orandaki negatif faizle ve enflasyonla Türkiye, dünyada ilk sıralarda. OECD ve G20’de birinci.

“BEŞ AY ÖNCE YASAKLAYIP SONRA İHRACATI SERBEST BIRAKILAN CANLI KOYUN VE YENİDEN İTHALAT KAPISI AÇILAN CANLI SIĞIR KARARLARI, İKTİDARIN İŞ BİLMEZLİK VE BASİRETSİZLİĞİNİN SON ÖRNEĞİDİR”

Tarım ve Orman Bakanlığı, 150 bin büyükbaş sığır ithalatı ve Türkiye’den canlı koyun ihracatı kararı aldı. Aynı bakanlık, mart ayında kasaplık toklu erkek canlı koyun ihracatını yasaklamıştı. Beş ay önce yasaklayıp sonra ihracatı serbest bırakılan canlı koyun ve yeniden ithalat kapısı açılan canlı sığır kararları, iktidarın tarım ve hayvancılıktaki iş bilmezlik ve basiretsizliğinin son örneğidir.

Mart ayında kesimlik erkek koyun ihracatını yasaklayan Tarım ve Orman Bakanlığı, şimdi beş ay sonra bu kararı yürürlükten kaldırıp, yıl sonuna kadar kesimlik koyun ihracına izin veriyor. Beş ay süresince besicinin katlanmak zorunda kaldığı maliyetler, yem fiyatlarındaki artışlarla ortaya çıkan mağduriyetler dikkate alınmaksızın getirilen ihracat yasağı bir günde kaldırılarak, tarım ve hayvancılıktaki kaos, kargaşa, günü birlik politikaların yeni bir örneği daha veriliyor.

“TÜRKİYE, AKLI SADECE BETON VE RANT KAZANCINA ÇALIŞAN BÖYLE BİR İKTİDARI BUGÜNE KADAR GÖRMEDİ”

TÜİK konut satışlarının gerilediğini açıklarken Merkez Bankası ise konut fiyatlarındaki artışın devam ettiğini ve yüzde 160,6’ya ulaştığını açıkladı. İstanbul’daki fiyat artışı ise yeni konutlarda yüzde 209. Konut fiyatlarındaki artış Türk vatandaşlarının konut alımını olanaksız hale getirirken iktidar şimdi de boş kalan ofisleri konuta dönüştürme peşinde.

Türkiye, aklı sadece beton ve rant kazancına çalışan böyle bir iktidarı bugüne kadar görmedi. Dünyada da örneği yok. Giderayak ticarethane, ofis, iş yeri olarak inşa edilen iş merkezlerinde yer alan ofisleri konuta dönüştürmek için aktaracakları milyarlarla yine iktidar müteahhitlerini ihya etme planları yapıyorlar.

“YERLİ YATIRIM SERMAYESİNİN YURT DIŞINA ÇIKIŞI HIZLANDI”

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Türkiye için ‘acil ara değerlendirme’ ile kredi notunu B2’den B3’e düşürdü. Not görünümünü ise negatiften durağana çevirerek yatırımcılara ‘risk uyarısı’ yaptı.

2013’te her üç derecelendirme kuruluşundan da ‘yatırım yapılabilir’ notu alan Türkiye’ye gelen doğrudan yatırım sermayesi tutarı, yılda 22 milyar dolara kadar yükselmişti. Şimdi ise Moody’s ve Fitch tarafından verilen yeni notlar öncesinde bile doğrudan yatırım sermayesi girişleri durduğu gibi, aksine yerli yatırım sermayesinin yurt dışına çıkışı hızlandı.

“HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI’NIN AÇIKLADIĞI TEMMUZ AYI BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİ, AYLIK BÜTÇE DENGESİNİN 64 MİLYAR AÇIK VERDİĞİNİ GÖSTERİYOR”

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın açıkladığı temmuz ayı bütçe gerçekleşmeleri, temmuzda bütçe gelirlerinin geçen yılın aynı ayına göre yüzde 106,7 artışla 197 milyar liraya, bütçe giderlerinin yüzde 85 artarak 261 milyar liraya yükseldiğini; aylık bütçe dengesinin 64 milyar açık verdiğini gösteriyor. Kur Korumalı Mevduat (KKM) kur farkı ödemelerinin toplamı, mart-temmuz döneminde 60,6 milyar TL’ye ulaştı.

Özellikle KKM kur farkı ödemesinin mart ayında 11 milyar TL iken temmuzda bunun iki katını aşması, Merkez Bankası’nın faiz indirimiyle yükselişe geçen kurlar sonrasında önümüzdeki aylarda kur farkı ödemelerinin aylık 30-35 milyara kadar çıkabileceğinin işareti. Merkez Bankası’nın dövizden KKM’ye geçenlere yaptığı ödemeler açıklanmamasına rağmen sadece Hazine üzerindeki kur farkı yükü bile, yıl sonuna doğru tablonun çok daha vahim bir hal alacağının kanıtı.

“PUTİN’İN İKTİDAR ÜZERİNDE ARTAN BU AĞIRLIĞININ SONUÇLARININ, YANSIMALARININ ÖNÜMÜZDEKİ SÜREÇTE DAHA BELİRGİN HALE GELECEĞİNİ ÖNGÖRMEKTEYİM”

İktidar, Suriye politikasında bataklıktan çıkış yolu arayışına hız verirken ‘Yeni Osmanlı-Siyasi İslam ve İhvan’ eksenli dış politikası da iflas etti. Asıl gözden kaçırılmaması gereken nokta, iktidarın Suriye politikasında geldiği bu yeni aşamada Putin’in belirleyici rolde olması.

Suriye politikasında başlatılan değişim-dönüşümde en kritik unsurlardan birisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ‘Esad’la görüş’ telkini yapan Putin’in belirleyici rolde olmasıdır. İktidarı kendisinin belirlediği yolda yürümeye ikna ettiği anlaşılan Putin, doğal gazda ruble ile ödeme, Akkuyu için milyar dolarları gönderme gibi ekonomik destek hamleleriyle de sadece Suriye’de değil iktidar üzerinde ekonomik yönden de belirleyici rolünü artırma amacındadır. Putin’in iktidar üzerinde artan bu ağırlığının sonuçlarının, yansımalarının önümüzdeki süreçte daha belirgin hale geleceğini öngörmekteyim.

“HEYETİN ABD’YE GİTTİĞİ GÜN RUSYA SAVUNMA BAKANLIĞI’NDAN TÜRKİYE İLE İKİNCİ PARTİ S-400 ANLAŞMASININ İMZALANDIĞININ AÇIKLANMASI DİKKAT ÇEKİCİ”

Türkiye-ABD arasında F-16 savaş uçağı alımıyla ilgili müzakerelerde ABD yönetiminin Türkiye’den bir heyeti davet etmesiyle yeni bir aşamaya geçildiği anlaşılıyor. Heyetin ABD’ye gittiği gün, Rusya Savunma Bakanlığı’ndan Türkiye ile ikinci parti S-400 anlaşmasının imzalandığının açıklanması dikkat çekici.

Soçi görüşmesi sonrasında Erdoğan-Putin anlaşmaları ve Rusya’nın yaptırımları Türkiye üzerinden delme iddiaları üzerine ABD, AB ve NATO’nun Türkiye üzerinde Rusya yaptırımlarına katılma baskısının artacağını öngörmek olanaklı. Dolayısıyla Rusya, derin bir ekonomik kriz ve ciddi döviz kıtlığı içinde yakaladığı iktidarı kendi talepleri doğrultusunda davranmaya zorlayarak manevra alanlarını alabildiğine daraltmaya yöneliyor. Washington’da F-16 müzakereleri başlarken Rusya’nın yeni S-400 anlaşması açıklaması yapması ve iktidarı zora sokmak istemesi bunu gösteriyor.”

İlgili Haberler