Elazığ’da Maden Ocağında Göçük!
Zeliha Aksaz Şahbaz: “Simav’da Fay Hattının Üzerinde Siyanürle Ve Ağır Metallerle Dolu Milyonlarca Tonluk Maden Atıkları Biriktirilmek İsteniyor”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz, Kütahya Simav’da açılması planlanan altın madeni alanını ziyaret etti. Aksaz Şahbaz, “Burası Akşehir-Simav fay zonu üzerinde birinci derece deprem bölgesi. Zaten, işletmenin kurulmak istendiği yer de Gökçeören Deresi, bir fay hattı. Fay hattının üzerinde siyanürle ve ayrıştırılan ağır metallerle dolu milyonlarca tonluk maden atıkları biriktirilmek isteniyor. Aynı zamanda burası Susurluk Havzası’nın su kaynağı. Bütün bu Susurluk Havzası’nı besleyen sular, akarsular bu bölgeden çıkıyor. Ağır metaller sulara karıştığında sadece Kütahya ya da Tavşanlı, Simav değil, bütün Güney Marmara Bölgesi, Marmara Denizi’ne kadar bu ağır metallerle zehirlenecek” dedi. Bölgede yaşayan bir vatandaş ise “İliç’ten 75 bin kamyon daha fazla atık Susurluk Havzası’na dökülecek. Yani bu Türkiye’yi sömüren, dağlara, taşlara, sulara saldıran, vatandaşın arazisine kamulaştırma çıkaran bu sömürü düzeni madenler derhal kapatılmalıdır” dedi.
CHP Sağlık Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Gölge Bakan Zeliha Aksaz Şahbaz, Kütahya’da Zenith Madencilik’in açmayı planladığı altın madeni işletmesinin yapılacağı Simav ve Tavşanlı ilçelerini ziyaret etti. Konuya ilişkin bölgede açıklama yapan Aksaz Şahbaz, şunları söyledi:
“ÇED RAPORUNUN İPTALİ İÇİN AÇILAN DAVALAR, SİYASALLAŞMIŞ YARGI ELİYLE REDDEDİLDİ”
“Simav ilçemize bağlı Örencik köyünde, Eğrigöz Dağı’nın eteklerinde açılmak istenen Zenith Altın Madeni işletmesinin bulunduğu bölgedeyiz. Burası Susurluk Havzası’nı besleyen su kaynaklarının olduğu bölge. Burada Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Zenith Madencilik’e altın madeni işletmesi yapılması için ruhsat verildi, ÇED raporu verildi. Köylülerimiz, burada yaşayan insanlarımız bu ÇED raporunun iptali için dava açtı fakat siyasallaşmış yargı eliyle bizim açtığımız davalar reddedildi.”
“İLİÇ’TEN 75 BİN KAMYON DAHA FAZLA ATIK SUSURLUK HAVZASI’NA DÖKÜLECEK”
Bir köy sakini ise şunları söyledi:
“Şu anda karşıda, köye 300 metre mesafede 72400 ruhsat sahasındaki ocaklarda çalışan araçları görüyoruz. Onların mobilizasyon, beslenme ofisleri karşıda. Tam karşımızda bitkisel toprak sahası var. Buraya yaklaşık 50 bin ton pasa stoklandı ve orası fay hattı olduğu için derin yarıklar oluştu toprakta, büyük ihtimalle kayacak. Yani 9 milyon 500 bin ton siyanürden geçirilmiş yığın liç alanı da harekete geçerek havuzları ittirecek. Sonuçları düşünmek bile istemiyorum. İliç’ten 75 bin kamyon daha fazla atık Susurluk Havzası’na dökülecek. Yani bu Türkiye’yi sömüren, dağlara, taşlara, sulara saldıran, vatandaşın arazisine kamulaştırma çıkaran bu sömürü düzeni madenler derhal kapatılmalıdır.”
“FAY HATTININ ÜZERİNDE SİYANÜRLE VE AĞIR METALLERLE DOLU MİLYONLARCA TONLUK MADEN ATIKLARI BİRİKTİRİLMEK İSTENİYOR”
CHP’li Aksaz Şahbaz, şöyle devam etti:
“Bunun etrafındaki Avcılar ve diğer köylerin arazileri üzerinde maden kurulmak isteniyor. Ve burası Akşehir-Simav fay zonu üzerinde birinci derece deprem bölgesi. Zaten, işletmenin kurulmak istendiği yerde Gökçeören Deresi, bir fay hattı. Fay hattının üzerinde siyanürle ve ayrıştırılan ağır metallerle dolu milyonlarca tonluk maden atıkları biriktirilmek isteniyor. Bu şu demektir: Bu havuzların yıkılması ve bu ağır metallerin boşalması an meselesi. Aynı zamanda burası Susurluk Havzası’nın su kaynağı. Bütün bu Susurluk Havzası’nı besleyen sular, akarsular bu bölgeden çıkıyor. Burası zehirlendiğinde bu sular kuruyacak; yeraltı sularına ağır metaller, arsenik, kobalt, nikel, kadmiyum, kurşun, cıva gibi çok ağır metaller; insanlar, hayvanlar, bitkiler için zehirli olan bu ağır metaller sulara karıştığında sadece Kütahya ya da Tavşanlı, Simav değil, bütün Güney Marmara Bölgesi, Marmara Denizi’ne kadar bu ağır metallerle zehirlenecek. Bu; Bursa Ovası, Susurluk zehirlenecek demektir. Türkiye’nin en zengin tarım üretiminin yapıldığı ovalar artık kuraklaşacak, orada yetişen besinlere de bu ağır metaller bulaşacak demektir. Orada yetişen meyve-sebzeleri tükettiğimizde de bu ağır metaller bizim vücudumuza girerek bir zehirlenme tablosu oluşacak bu da çok ciddi bir halk sağlığı problemidir.
“MURAT KURUM VE AKP İKTİDARI BİZE SADECE ZEHİR BIRAKACAK”
Biz burada ÇED raporuna itiraz ettiğimizde, halk sağlığı uzmanının bilirkişi olarak kabul edilmesini istedik. Biz bunu mahkemeye kabul ettiremedik. Bu madenin işletmesinin çevreye ve halk sağlığına olası olumsuz etkileri üzerinden açtığımız dava, siyasallaşmış yargı eliyle reddedildi. Ve ÇED raporu onaylandı. Bu ÇED raporunun altında o zamanın Çevre ve Şehircilik Bakanı ve şu anda İstanbul’u yönetmek üzere aday olan Murat Kurum’un imzası var. Murat Kurum ve AKP iktidarı bize sadece zehir bırakacak. Doğamızı, buradaki cennet gibi ormanları, bu alanı, bu güzel platoyu, bu dağı yok edecek ve zehir çukuruna dönüştürecek projelerin altına imza attılar. Biz buradaki köylülerimizle, yaşam savunucularımızla buna hayır diyoruz ve hayır demeye devam ediyoruz. Bu topraklar bizim. Bizim doğmamış torunlarımıza borcumuz var. Bu toprakları, bu köyü, buradan doğan nehirleri tertemiz bırakma borcumuz var. Onun için biz mücadelemize devam ediyoruz ve devam edeceğiz. Esas olan sağlıktır, canlılıktır, ekolojik dengedir.”