12 Kasım 2024 Salı

Remzi Çayır: “Yargıtay Kararını Gerekçe Sayarak Milletin İradesini Yok Sayarsanız, Yarın ‘Adalet’ Diye Bağırdığınızda Kimse Yanınızda Yer Almayacak”

Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır, “Nasıl olur da ilgili Yargıtay dairesinin kararını esas kabul edeceksiniz, AYM’nin verdiği kararı yok sayacaksınız. Bu tam anlamıyla Anayasa’yı tanımamaktır. Anayasa’ya göre, üst mahkemesi olmayan tek şey AYM. AYM’nin verdiği kararların tartışılması da temyizi de mümkün değildir. Bunu nasıl oluyor da görmüyorsunuz? Hal böyleyken tutar, Yargıtay ilgili kararını gerekçe sayarak milletin iradesini, hukuku yok sayarsanız, adaletsiz davranmaya devam ederseniz, ‘Bu benim işime gelmedi. Bu nasıl karar? Böyle karar veremezsiniz’ deme cüretini gösterirseniz; inanmalısınız ve bilmelisiniz ki yarın ‘adalet’ diye bağırdığınızda kimse yanınızda yer almayacak. Ve adaletli bir toplumda yaşayamayacaksınız” dedi.

Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır ve partililer, bugün Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesini Anayasa Mahkemesi (AYM) önünde protesto etti. Çayır, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“KİM HAKSIZLIĞA UĞRARSA UĞRASIN, FARKLI KESİMLER, PARTİLER, DÜŞÜNCELER, FİKİRLER TEPKİ GELİŞTİRMEDİKLERİ MÜDDETÇE TÜRKİYE’NİN GELECEĞİYLE İLGİLİ MUTLU OLMAMIZ BEKLENMEMELİDİR”

“Bugün burada milliyetçi, ülkücü, vatansever kimliğimizle; aynı zamanda insan hak ve özgürlüklerine, bireyin özgürlüğüne, hukukun üstünlüğe, adaletli bir toplumun oluşmasına inanan bir hareketin mensupları olarak huzurlarınızdayız. Bilindiği üzere kime yapılırsa yapılsın, zulme uğrayanın ve zalimin kimliğine bakmaksızın, bu toplum ve bu toplumu oluşturan kesimlerin aynı duyarlılığı gösterdiği takdirde, daha yaşanılır bir Türkiye’ye kavuşacağımızın bilinmesi lazım. Kim haksızlığa uğrarsa uğrasın, kim haksızlığın sahibi olursa olsun haksızlık karşısında milletimiz ve milletin içerisinde bulunan farklı kesimler, partiler, düşünceler, fikirler tepki geliştirmedikleri müddetçe Türkiye’nin geleceğiyle ilgili mutlu olmamız beklenmemelidir. Bilindiği gibi 15 yıl önce, Muhsin Yazıcıoğlu katledildiğinde üzülerek ifade edeyim ki toplumun birçok kesimi duyarsız davrandı. 15 yıl sonra geldiğimiz bugün itibarıyla ne davası açıldı ne esas cinayetle, suikastla ilgili bir gelişme kaydedildi. Göstermelik Kahramanmaraş Adliyesi’nde görülen davaların hiçbirisinin esasla ilişkisi yoktur, hepsi göz boyamadır ve hırsızlık davasıyla işin üstü örtülmek istemektedir.

“HEPİMİZ BİLMELİYİZ Kİ BU ÜLKENİN KANSERLİ HÜCRESİ FAİLİ MEÇHULLERDİR, DUYARSIZLIKTIR”

Aynı şekilde, Ankara’nın orta yerinde 1 buçuk yıl önce katledilen Sinan Ateş cinayeti, ne yazık ki etraflıca, detaylıca araştırılmamış, üstünkörü dosya kapatılmak istenmektedir. Hâlâ orta yerde bir iddianame, tutarlı somut bir gelişme söz konusu değildir. Aile feryat etmektedir, eşi feryat etmektedir, adalet talebinde bulunmaktadır. Ne yazık ki üzülerek ifade edeyim, şu ana kadar esas faillere ulaşmak için ilgililer de yetkililer de hukuk da üstüne düşeni yapmamıştır. Ve yapmamak için de bir ataletin, körlüğün, sağırlığın içindedir. Halbuki hepimiz bilmeliyiz ki bu ülkenin kanserli hücresi faili meçhullerdir, duyarsızlıktır. ‘Nasıl olsa benim gibi düşünmeyene yapılmıştır. Bizim partiye yapılmamıştır. Bizim adamımıza yapılmamıştır. Bizim gibi inananlara yapılmamıştır. Boş ver bunları’ deme aymazlığı bu ülkenin, bu toplumun kanserli hücresidir. Bu sebeple, AYM kararlarının hiçe sayılmasını protesto etmek için, milletin daha duyarlı hale gelmesi için, kime yapılırsa yapılsın hak ihlalinin aslında bize yapıldığının bilinciyle hareket etmemiz gerektiğini, bu ülkede yaşayan, bizim gibi düşünmeyen, yaşamayan, bizimle aynı düzlemde olmayan insanların da hak ve hukukunun olduğunu mutlak anlamda bilmemiz, buna göre hareket etmemiz icap eder.

“AYM’NİN KARARINI VE AYM’NİN İŞLEVSEL HALİNİ BAYPAS YAPMIŞ DURUMDALAR”

Biliyorsunuz, 2012 yılında mevcut iktidar, AYM’ye bir görev daha yükledi. Bireysel başvuru haklarını tanıdı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) insanlar gitmeden önce, hak arayışında bulunmadan önce iç hukuk yolları tüketilmesi için AYM’ye bireysel başvuru haklarını kabul eder, bu anlamda karar verebilirsiniz dedi. Sonra ne yaptı? Kendisini AYM’nin üstünde gördü. Bazı kararları beğendi, bazı kararları beğenmedi Sayın Cumhurbaşkanı. Beğenmediği kararları da açıkça ilan etti. Ve garip bir şey daha söyleyeyim: Yüksek Seçim Kurulu’nda (YSK) milletvekilliği kabul edilmiş, ‘Sen milletvekili olabilirsin’ denmiş bir parti mensubuna, daha sonra kesinleşmemiş bir cezasından ötürü Yargıtay ilgili dairesini bir şekilde öne çıkararak ve onun kararını esas alarak AYM’nin kararını ve AYM’nin işlevsel halini baypas yapmış durumdalar. TBMM’de bir milletvekilinin haksız yere milletvekilinin düşürülmesi, aslında hukukun düşürülmesidir, adaletin kaybolmasıdır ve hepimize yarın bir gün mutlak anlamda lazım olacak adalet anlayışının, adil yaklaşımın yok edilmesidir.

“DAHA YAŞANILIR, DEMOKRATİK, ÖZGÜRLÜKÇÜ ZEMİNLERİN OLUŞMASINI İSTİYORSAK ŞU AN SARI ÖKÜZ DURUMUNA DÜŞMEMELİYİZ”

Birileri diyebilir ki sizin ideolojiniz, duruşunuz, vatanseverliğiniz, milliyetçiliğiniz, ülkücülüğünüz, insan hak ve özgürlüklere olan yakınlığınız veya bağışıklığınız nasıl olur da bir başkasının hak ve hukukunu savunmayı gerektirir. Bizler, Milli Yol Partililer bir kişiyi, kesimi, partiyi değil; biz hukuku tutmak, adaleti ayakta tutmak, hukuku üstün kılmak istiyoruz. Kime yapılırsa yapılsın bu ülkede, bana yapılmadı diye yanlışa, zulme, adaletsizliğe boyun eğmememiz gerektiğini haykırmak istiyoruz, onun için buradayız. Bu çok kıymetli bir davranış, çok kıymetli bir tepkidir. Bütün toplum kesimlerinin, partilerin, fikir kulüplerinin, sivil toplum kuruluşlarının bizim bu tavrımızdan mutlak anlamda işaret almaları ve ders çıkarmaları gerektiğine inanıyoruz. Bu inançla buradayız. Eğer bizler toplumun geleceği açısından daha yaşanılır, demokratik, özgürlükçü, bireylerin hak ve hukukunu rahatlıkla arayabildikleri, başvurabildikleri zeminlerin oluşmasını istiyorsak şu an sarı öküz durumuna düşmemeliyiz.

“YARGITAY KARARINI GEREKÇE SAYARAK MİLLETİN İRADESİNİ YOK SAYARSANIZ, YARIN ‘ADALET’ DİYE BAĞIRDIĞINIZDA KİMSE YANINIZDA YER ALMAYACAK”

‘Nasıl olsa bana sıra gelmez. Nasıl olsa ben onlardan değilim. Onlar benden değil’ anlayışını terk etmemiz lazım gelir. İnanmalısınız ve bilmelisiniz ki sıra bir gün, mutlak anlamda duyarsız davranırsanız, kör bakarsanız, sağır olursanız size de gelecektir. Bu sebeple, hükümeti ve yetkilileri burada uyarıyorum: Türkiye’de yapmakta olduğunuz ve attığınız bu adımlar gerçekten hukuku, adalet anlayışını paramparça etmektedir. Yarın bir gün biri çıkar, kendi aleyhine AYM’nin verdiği kararına ‘Ben tanımıyorum bu kararı. Bu karar da neyin nesiymiş’ derse gerçekten Türkiye kaybeder, geleceğimiz, demokrasimiz, hukukumuz kaybeder. Nasıl olur da ilgili Yargıtay dairesinin kararını esas kabul edeceksiniz, AYM’nin verdiği kararı yok sayacaksınız. Bu tam anlamıyla Anayasa’yı tanımamaktır. Anayasa’ya göre, üst mahkemesi olmayan tek şey AYM. AYM’nin verdiği kararların tartışılması da temyizi de mümkün değildir. Bunu nasıl oluyor da görmüyorsunuz? Yargıtay’ın verdiği kararın bile üst temyizi var, üst mahkemesi var. Neredir, genel kuruludur. Daha ötesi nedir? Kararın düzeltme halidir. Hal böyleyken tutar, Yargıtay ilgili kararını gerekçe sayarak milletin iradesini, hukuku yok sayarsanız, adaletsiz davranmaya devam ederseniz, ‘Bu benim işime gelmedi ya. Bu nasıl karar? Böyle karar veremezsiniz’ deme cüretini gösterirseniz; inanmalısınız ve bilmelisiniz ki yarın ‘adalet’ diye bağırdığınızda kimse yanınızda yer almayacak. Ve adaletli bir toplumda yaşayamayacaksınız.

“HÜKÜMETİN ÇİFTE STANDARDINI, AYMAZLIĞINI, BAZI KESİMLERİN SLOGANVARİ KENDİNDEN DEĞİL DİYE İNSANLARA HÜCUM ETMESİNİ BURADA KINIYORUM”

Çocuklarımızın, gençlerimizin, torunlarımızın ve istikbalimizin adaletli, hukukun üstün olduğu, güçler hukukunun, iktidarların hukukunun değil; hukukun herkesi kapsadığı bir dünyada yaşamak istiyorsak mutlak anlamda zalimin de mazlumun da kimliğine bakmaksızın hukuka, adalete ve Anayasa, -madem anayasaya yürürlükte, işimize gelmese de eleştirme hakkımızı kullansak da darbe Anayasa’sı desek de- hepimizin uyması gereken kurallar bütünüdür. Bu sebeple hükümetin bu konuda çifte standardını, aymazlığını, hele bazı kesimlerin sloganvari kendinden değil diye insanlara hücum etmesini burada kınıyorum. Ve dönüyorum, diyorum ki Türk milletine, Türk milletinin içerisinde bulunan farklı düşünceye, hayat tarzına, inançlara sahip kesimlere: Eğer siz Muhsin Yazıcıoğlu davasında nasıl olsa aynı görüşte değilim diye duyarsız davranırsınız, Sinan Ateş cinayetine karşı vurdumduymaz davranırsanız, bugün milletvekilliği düşürülmüş olan ve haksız yere takibata uğramış insanlar insanlar karşısında sessiz kalırsanız, inanmalısınız ve bilmelisiniz ki hukuksuzluk, zulüm sizi de bulur, sizi de yok eder, sizi de suskunlaştırır ve sizi köle yapar.

“ŞU ANDA TÜRKİYE KEYFİLİKLE YÖNETİLİYOR”

Bu toplumun hukukla, adaletle yönetilmesini istiyorsak birçok konuda kimliklere bakmaksızın hukuka bakmamız lazım, adaletli bir dünya, Türkiye talebinde bulunmamız lazım. Bu konuda gerekirse temel kavramlarda, temel taleplerde kol kola girmeyi, aynı safta durmayı bilmeliyiz. Elbette ki kimliğimizden vazgeçmek zorunda değiliz. Ama başkasının da hukukunu, kendi hukukumuz bilmediğimiz; kendi hukukumuzu, kendi adaletimizi başkası için de düşünmediğimiz müddetçe bu ülke kaybeder. Hepimiz birlikte kaybederiz. Kaybetmemek için de mutlak anlamda Anayasa’nın verdiği hak ihlaline herkesin uyması lazım. İşinize göre karar çıkarıp, kararı oraya getirip insanların geleceğiyle ilgili karar veremezsiniz. Vekillik düşüremezsiniz. Vekillik ihdas edemezsiniz. Kendinize göre kararlar oluşturamazsınız. Bunun adı demokrasi olmaz, hukuk olmaz. Bunun adı keyfilik olur. Şu anda Türkiye, üzülerek ifade ediyorum, keyfilikle yönetiliyor.

“BAŞTA CUMHURBAŞKANI’NIN BU YASALARA, ANAYASA’YA UYMASINI BEKLİYORUZ”

20 Şubat’ta, Kahramanmaraş’ta Muhsin Yazıcıoğlu’nun mahkemesindeyiz. Muhtemelen dosya kapatılacak. İşte bugün bizim verdiğimiz tepkiyi, bütün kesimler orada vermesini umut ediyor ve bekliyoruz. Türkiye, hepimizin rahatlıkla mutlu yaşayacağı bir ülke olsun, bir vatan olsun, bir adaletli alan olsun. Eğer böyle yaparsak hep birlikte kazanırız. Böyle yapmazsak ne olur? Hep birlikte batarız. Ben AYM kararlarını, AYM’nin kendisini bir şekilde rencide eden, yok sayan, onun kararlarını keyfi bir şekilde reddeden anlayışları burada kınıyor; hukuk ve adalete, Anayasa’nın hükümlerine, hukukun hükümlerine herkesin riayet etmesini, uymasını bekliyorum. Başta Cumhurbaşkanı’nın bu yasalara, Anayasa’ya uymasını bekliyoruz.”

“KAMUOYUNDA DAVA GÖRÜLÜYORMUŞ GİBİ BİR ALGI OLUŞTURULUYOR. HALBUKİ GÖRÜLEN HERHANGİ BİR MUHSİN YAZICIOĞLU DAVASI YOK”

Çayır, “Muhsin Yazıcıoğlu davası kapatılırsa nasıl bir yol izleyeceksiniz, tepkiniz ne olacak” sorusunu şöyle yanıtladı:

“Ben bütün mahkemelere katıldım. 15 yıldır süren tuhaflık var. Laf olsun, beri gelsin… Kamuoyunda dava görülüyormuş gibi bir hava oluşturuluyor, algı oluşturuluyor. Halbuki orada görülen herhangi bir Muhsin Yazıcıoğlu davası yok. Helikopterden parça alınmış, hırsızlıkla iddianame hazırlanmış. Parçadan hırsızlıkla alıp da onu çalanlar, parayla mı satıyor? Yok. Para değeri var mı? Yok. Delil karartmaktan açmıyor, koskoca savcılık hırsızlıktan açıyor. Niye? Davayı kapatmak için. İşte o davanın kapatılacağını biliyoruz. Bunun bir çabası içindeler. Arkadaşları, onu sevenler, Milli Yol Partililer, Nizam-ı Alem Ocakları, Alperenler asla ve asla buna izin vermeyeceğiz. Ve orada da tepkimizi göstereceğiz bütün kamuoyunda duyması için. Aynı şekilde vekilliği düşüren arkadaşa nasıl sahip çıktıysak… ‘Ben başka karara bağlı kalacağım. Ben bunu kabul etmiyorum’ diyen bir anlayışın Türkiye’de ne hukuku ne adaleti sağlama şansı yok. Keyfilik diz boyu.”

Çayır, “Mahkemeye MHP kanadından bir katılım olacak mı ya da bu süreçte hiç katılım oldu mu” sorusuna da şu yanıtı verdi:

“Bugüne kadar ne şu anda beraber kendisiyle birlikte kurduğumuz Büyük Birlik’ten ne MHP’den ne başka partilerden, sadece meydanlarda rahmetli genel başkanın isimlerini kullanıyorlar. Kendi yol arkadaşlarıymış gibi hikayelerini, anılarını anlatıyorlar ama onun davasına ve onun mahkemesine bir gün olsun gelmediler. Birçok mecrada da ifade ettim. Dedim ki eğer samimiyseniz, eğer gerçekten hukuk ve adalet talebiniz varsa, bir duyarınız varsa sizi mahkemeye Kahramanmaraş’a bekliyoruz dedim. Buradan da bunu tekrar etmiş oluyorum.”

 

İlgili Haberler