MERSİN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE MECLİSİ’NİN KASIM AYI İKİNCİ BİRLEŞİM TOPLANTISI YAPILDI
Gökhan Günaydın: “Yargıtay Kararı Duyulmadı. Hukuken Okunmuş Bir Karar Yoktur. Okumadan Önce Meclis’in Kapandığının Kabul Edilmesine Yönelik Usuli İtirazımızı Dilekçe İle Meclis Başkanlık Divanı’na Sunacağız”
CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın Yargıtay’ın hakkında verdiği kararın TBMM Genel Kurulu’nda okutulması sırasında milletvekillerinin itirazları nedeniyle kararın duyulmadığını belirterek, ‘hukuken okunmuş bir karar’ olmadığı gerekçesiyle karara usul açısından itiraz edeceklerini söyledi. Günaydın, “Katibe Yargıtay’ın kararını verdi ve okutmasını istedi. Kayıtlarınızda varsa çıkartın. Bu sözleri duyan oldu mu? Bu sözler, yazılı ve görsel basının kameralarına, ses kayıt cihazlarına, stenograflara ulaştı mı? Çünkü, o anda TBMM’de bulunan milletvekilleri haklı itirazlarını öne sürüyorlardı. Sıra kapaklarına vuruyorlardı ve Meclis Başkanlık Divanı’na doğru yürüyorlardı. O gürültü arasında katip üyenin okuduğu Yargıtay kararı duyulmadı. Dolayısıyla hukuken okunmuş bir karar yoktur. Biz bugün açılacak TBMM oturumunda bu okumanın gerçekleşmediği, dolayısıyla okumanın hukuken yok sayılması, okumadan önce Meclis’in kapandığının kabul edilmesine yönelik bir usuli itirazımızı dilekçe ile Meclis Başkanlık Divanı’na sunacağız ve bu çerçevede bunun bir usul tartışmasına sahne olmasını talep edeceğiz” açıklamasını yaptı.
CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, bugün TBMM’de basın toplantısı yaptı. Günaydın, dün TBMM Genel Kurulu’nda TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesiyle ilgili kararla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Günaydın, şunları söyledi:
“Hepimiz biliyoruz ki bu dava, hukuki bir dava değildir. Bu dava, siyasi bir davadır. Gezi, bir direniştir; bir halk protestosudur. Ortaya çıkan kamu zararı ve benzer görüntülerin yargılanan arkadaşlarla ilişkisine dair ne bir kanıt ne de bir tanık beyanı söz konusu değildir. Adeta sanıktan delile gitme yöntemiyle siyasi bir öç alma işi gerçekleştirilmektedir.
“MECLİS BAŞKANI DEĞİL BÜTÜN MİLLETVEKİLLERİNİN BUNA KARŞI ÇIKMASI GEREKİYORDU”
Yargıtay 3. Ceza Dairesi ve Anayasa Mahkemesi arasında kabul edilemez diyaloglar… Yargıtay’ın TBMM Başkanı’na ‘Sen nasıl olur da benim kararımı okutmazsın’ ile başlayan ve asla birbirini denetleyen ve birbirinden bağımsız erklerin yatay hiyerarşisine uymayan söylemini hatırlatalım. Peki bu sözlere muhatap olan ve bugüne kadar bu kararı okutmayan Numan Kurtulmuş’un tavrı neydi? Numan Kurtulmuş, geçmişte Mustafa Şentop’un düştüğü duruma düşmemek ve Meclis’i de o duruma düşürmemek için Anayasa Mahkemesi’ne hak ihlali başvuru sonrasında hak ihlali kararı verip vermeyeceğini bekledi. Meclis, mahkeme kararlarının okutma merci midir? Meclis mahkeme kararları arasında pingpong topu gibi gidip gelecek bir organ mıdır? Bu duruma düşmemek için okutmadı. Bu okutmama kararı Yargıtay’dan bir ayar olarak TBMM duvarlarına çarptı. Sadece Meclis Başkanı değil bütün milletvekillerinin buna karşı çıkması gerekiyordu.
“YALNIZCA SORUMLULUKTAN KAÇAN VE BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ’NDE SAKLANAN BİR MECLİS BAŞKANI OLARAK TARİHE GEÇTİNİZ”
TBMM Başkanı ne yaptı? Döndü dedi ki öyle bir zaman denk getirelim ki Bekir Bozdağ burada Başkanvekili olsun ben de yurt dışında olayım. Evet bu mükemmel zamanlamayı yaptınız. Bekir Bozdağ, Meclis Başkanlık kürsüsünde Başkanvekili olarak oturuyor. Siz de Birleşik Arap Emirlikleri’ndesiniz. Peki soruyorum ben: Bekir Bozdağ’a bir şey sorma gereği hissetmiyor mu? Bekir Bozdağ’ın müktesebatı belli. Bugün de yapmak zorunda kaldıkları da belli. Peki Numan Kurtulmuş, siz bu kararı okuturken Birleşik Arap Emirlikleri’nde saklanıp sorumluluktan kaçmış mı oluyorsunuz? Numan Kurtulmuş, bu işin bir parçası değil diye mi bakıyor bu memleket. Yalnızca sorumluluktan kaçan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde saklanan bir Meclis Başkanı olarak tarihe geçtiniz.
“YARGITAY KARARI DUYULMADI. DOLAYISIYLA HUKUKEN OKUNMUŞ BİR KARAR YOKTUR”
Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararını okutmaya çalışıyor. Yargıtay’ın Meclis’e yazı yazma hakkı ve yetkisi var mı? Eskiden İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, yargılamayı durdurduğuna dair yazı yazıyordu. Bu Meclis’i bilgilendirmeye yönelikti. Bu sefer Yargıtay ne yapıyor? ‘Ben bu kararı verdim; bu kararı okuyacaksınız’ diyor. Tıpkı daha evvelki kararında belirttiği Meclis’e talimat veriyor. Yargıtay’ın Meclis’e böyle bir yazı gönderme yetkisi yoktur. Peki hepinizin gözleri önünde oldu. Yazılı ve görsel basın takip etti. Katibe Yargıtay’ın kararını verdi ve okutmasını istedi. Kayıtlarınızda varsa çıkartın. Bu sözleri duyan oldu mu? Bu sözler, yazılı ve görsel basının kameralarına, ses kayıt cihazlarına, stenograflara ulaştı mı? Çünkü, o anda TBMM’de bulunan milletvekilleri haklı itirazlarını öne sürüyorlardı. Sıra kapaklarına vuruyorlardı ve Meclis Başkanlık Divanı’na doğru yürüyorlardı. O gürültü arasında katip üyenin okuduğu Yargıtay kararı duyulmadı. Dolayısıyla hukuken okunmuş bir karar yoktur.
“OKUMADAN ÖNCE MECLİS’İN KAPANDIĞININ KABUL EDİLMESİNE YÖNELİK BİR USULİ İTİRAZIMIZI DİLEKÇE ILE MECLİS BAŞKANLIK DİVANI’NA SUNACAĞIZ”
Biz bugün açılacak TBMM oturumunda bu okumanın gerçekleşmediği, dolayısıyla okumanın hukuken yok sayılması, okumadan önce Meclis’in kapandığının kabul edilmesine yönelik bir usuli itirazımızı dilekçe ile Meclis Başkanlık Divanı’na sunacağız ve bu çerçevede bunun bir usul tartışmasına sahne olmasını talep edeceğiz.
14 Mayıs 2023 tarihinden itibaren milletvekili seçilmiş ve TBMM’de yasama faaliyetinde bulunması gereken Şerafettin Can Atalay, Silivri’de hükümlü durumdadır. Bu Türkiye’nin ayıbıdır. Konu, Şerafettin Can Atalay meselesinin üzerinde derin bir Anayasa krizidir. Türkiye’de bu anayasanın maddelerini, dilerse uygulayan dilemezse uygulamayan bir rejim vardır. Bu çerçeve Türkiye’yi bir demokratik, anayasal hukuk devleti niteliğinden çıkarmıştır.
“MUHTEMELEN ÖNÜMÜZDEKİ HAFTA SONUNA BİR MİTİNG PLANLANACAK”
Siyaset hem Meclis içinde hem de Meclis dışında şekilleniyor. Meclis’te ne yapacağımızı anlattım. Meclis dışı içinde şöyle söyleyeyim: Henüz kesin olarak kararlaştırılmamakla birlikte Genel Başkanımızla ön konuşmasını yaptık. Muhtemelen önümüzdeki hafta sonuna bir miting planlanacak. Daha doğrusu daha evvel planlanmış ve gelen şehit haberleri nedeniyle ertelenmek zorunda kalınan miting, bir sonraki hafta için planlanacak. Ayrıca Şubat ayıyla birlikte tüm adaylarımız her ilçede her ilde gerekli saha çalışmaları dibine kadar götürülecek.
“30 MİLLETVEKİLİ İSTİFA EDERSE ERKEN SEÇİME ZORLANIR ŞEKLİNDE BAZI AÇIKLAMALARI GÖRÜYORUZ. ARKADAŞLAR 2 AY SONRA TÜRKİYE’DE SEÇİMLER VAR ZATEN”
Ayrıca şunu da söyleyeyim: 30 milletvekili istifa ederse erken seçime zorlanır şeklinde bazı açıklamaları görüyoruz. Arkadaşlar 2 ay sonra Türkiye’de seçimler var zaten. Gündemden bu kadar kopmayalım. 31 Mart 2024’te siyaseten bu cepheyi dağıtmak ve arkasından Türkiye’nin Cuhmurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimine giden yolunu açmak ve bunun içinde hem Meclis’te hem de sokakta en etkili çalışmaları yapmak ortak hedefimizdir an itibarıyla.”