Yankı Bağcıoğlu: “Yurdun Her Köşesinde Canla Başla Çalışmış Olan Askerlerimizin, Emekli Olunca Ekonomik Sıkıntı İçerisine Girmiş Olmaları Kabul Edilemez”
Dem Parti Grup Başkanvekili Koçyiğit: “Emeklilerin Canına Okuma Yılı Olarak Söylense Hiç De Yanlış Olmaz”
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit, “2024 yılı emekliler yılı değil emeklilerin açlık ve sefalet yılı olabilir. Emeklilerin canını okuma yılı ya da emeklilerin kırım yılı olarak söylense hiç de yanlış olmaz… Bir kilo etin 400 lira, yumurtanın 10 TL, bir kilo elmanın 40 TL olduğu ülkede Erdoğan 10 bin TL ile emeklilerin hayat kalitesini artırmaktan bahsediyor. Ne diyelim emeklileri gözden çıkardınız ama en azından onlarla dalga geçmeyin. İnsan onuruna yaraşır bir ücret vermiyorsunuz ama gerçekten insanların gururlarını ve onurlarını rencide etmeyin. Bütün hayatlarını çalışarak geçirmiş emeklileri, rahat etmesi gereken insanlarımızı böyle rencide etmeye hakkınız yok” dedi.
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit, bugün TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi. Kılıç Koçyiğit, şunları söyledi:
“2024 yılındaki bütçe hedefinin tutmayacağını buradan ilan ediyoruz. Bu yılın ortasına gelindiğinde yeniden bu hükümet ek bütçeyi Meclis’e getirmek zorunda kalacak. Şimdi bütün bu bütçe açığı ve artan enflasyon içerisinde en önemli gündem maddelerinden biri de emeklilere yönelik zam açıklaması. SSK ve BAĞ-KUR emeklisine 5 puan artışla yüzde 42,6 oldu emekli maaşları. En düşük emekli maaşı 10 bin TL oldu. Enflasyonun yüzde 136 olduğu bir ülkede, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, 10 bin TL’lik bir maaşı kalkıp milyonlarca emekliye müjde diye duyurabiliyor. Bu 10 bin TL neye tekabül ediyor? Bakın, açlık sınırının bile çok çok altında olan bir sefalet ücretini konuşuyoruz ama bunu bir müjde gidip topluma ilan ettiler.
Yetmedi bir de 2024 yılını emekliler yılı ilan ettiler. Biz de bir isim öneriyoruz. 2024 yılı emekliler yılı değil emeklilerin açlık ve sefalet yılı olabilir. Emeklilerin canını okuma yılı ya da emeklilerin kırım yılı olarak söylense hiç de yanlış olmaz.
Çünkü bütün bunlar hakikate tekabül ediyor. AKP 21 yıllık performansı ile emekçi ve emekli karşıtı olduğunu göstermiştir. AKP emeklileri bir yük olarak görüyor, onları gözden çıkarmış. Gündeminde emekli yok. Bu açlık ücretleriyle bu ülkede yaşayan milyonlarca emeklinin ayakta kalmasını beklemek gerçeklikten kopmaktır. O nedenle olsa olsa burada bir yok saymadan, ne halleri varsa görsün deme politikasından bahsedebiliriz. AKP ilk iktidara geldiği dönemlerde emekli ücreti asgari ücretin yüzde 20’inin üzerindeydi. Bugün yüzde 25 asgari ücretin altında kalmış durumda. Bu oranların nasıl korkunç olduğunu ifade edelim. Yani toplamda yüzde 45 gibi bir oranı emekliler geçen bütün süre boyunca kaybetmişler, maaşları erimiş artan enflasyon karşısında.
Yine Erdoğan şöyle diyor: ‘Amacımız emeklilerimizin hayat kalitesini artırmaktır.’ Bir kilo etin 400 lira, yumurtanın 10 TL, bir kilo elmanın 40 TL olduğu ülkede Erdoğan 10 bin TL ile emeklilerin hayat kalitesini artırmaktan bahsediyor. Ne diyelim emeklileri gözden çıkardınız ama en azından onlarla dalga geçmeyin. İnsan onuruna yaraşır bir ücret vermiyorsunuz ama gerçekten insanların gururlarını ve onurlarını rencide etmeyin. Bütün hayatlarını çalışarak geçirmiş emeklileri, rahat etmesi gereken insanlarımızı böyle rencide etmeye hakkınız yok.
“EN DÜŞÜK EMEKLİ ÜCRETİNİN ASGARİ ÜCRET TUTARINDA OLMASI İÇİN KANUN TEKLİFİ VERECEĞİZ”
Türk-İş’in açıkladığı açlık verisi 14 bin 431 TL ve emekli ücretleri 10 bin TL yapılıyor. Bunun kök ücret artışı olmadığının da altını çizmek gerekiyor. Biz ne öneriyoruz? Biz asgari ücretin yoksulluk sınırının yarısı ve en düşük emekli ücretinin de en az asgari ücret seviyesinde olması gerektiğini ifade ediyoruz. Plan Bütçe Komisyonunda da önergeler vererek bu teklifin yasallaşması için elimizden gelen çabayı hem Komisyon hem de Genel Kurul aşamasında ortaya koyduk. Emeği ve emeklileri konuşuyor bu ülke ve yok sayılan bir kesimin de sorunlarını dile getirmek istiyorum. Çocuk işçiler ve maruz kaldıkları sömürünün kendisi artık çok boyutlu hale geldi. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli Eğitim Bakanlığı çocuk işçiliğini resmi bir şekilde uyguluyor. Bundan dolayı yaralanmalar var. Bunun dışında stajyerlik yapanların emekliliğe o çalıştıkları günlerin sayılmaması gibi bir durum söz konusu. Ben de meslek liseliyim. Biz haftanın 4 gününü hastanede geçirirdik, gece nöbet tutardık ve orada çalışan herhangi bir hemşire kadar çalışırdık, her işi yapardık, bütün risklere maruz kalırdık ama bakın emekli olduğumuz zaman o stajyerliğimiz emekliliğimize esas teşkil edilmedi. Şimdi de 1 milyon 785 bin kişi bu mağduriyeti yaşıyor, EYT’de bir düzenleme yapılması için bekliyorlar. 86 yılında bir yasa çıkarılmış, 3308 Sayılı Meslek Kanunu. Böylece stajyerlik bir yasal zemine kavuşturulmuş ama ne yazık ki çocuk işçiliği resmileşmiş olmasına rağmen onun emeklilik hakları da çalışma yaşamındaki hakları da gözetilmemiş, kanuna konulmamış. Bu mağduriyet, bu hak gaspı devam ettiriliyor. Bu konuda çağrı yapıyoruz, hızlı bir şekilde yasal düzenleme yapılması gerekiyor. Biz de bu konuda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Yakın dönemde Meclis’e yine yeniden kanun teklifleri vereceğiz ama bu sorunu gidermek gerekir. Artık çocuk işçiliğinin bakanlıklar eliyle yürütülmesine, okula gitmesi gereken çocukların haftanın dört günü sanayide, atölyelerde çalışmasına daha fazla göz yumulmamalı. Yoksul ailelerin çocukları, oradan asgari ücretin 3’te biri oranında aldıkları geliri aile bütçesine bir katkı olarak görüyorlar ve mecburen bu alanlara yöneliyorlar. Bunun büyük bir sömürü olduğunun tekrar altını çizmek istiyorum.”