İSLAM DÜNYASI ANAYASA YARGISI KONFERANSI KURULDU, PERİYOT LİDERİ ZÜHTÜ ARSLAN OLDU
Deva Partisi’nden Tbmm Başkanı Kurtulmuş’a: “Meclis Bir Araya Gelip Kendi Meselesini Görüşemeyecekse Ne Meclis’in Ne Milletin Hukukuna Sahip Çıkamıyor Demektir”
DEVA Partisi, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un Yargıtay’ın tutuklu TİP Hatay Milletvekili Can Atalay kararıyla ilgili olarak olağanüstü toplantı çağrısını reddetmesine tepki gösterdi. Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, “230 milletvekilinin iradesi söz konusu. 230 milletvekilini temsil eden bir irade ortaya koyduk, bu iradeyi Meclis Başkanı yok sayıyor. Bunu yapmakla birlikte muhalefetin haklarını da göz ardı ediyor. Meclis bir araya gelerek kendi meselesi olan böyle bir durumu görüşemeyecekse, Meclis’in ne hukukuna ne yasamanın ne de bir milletvekilinin hukukuna ama hepsinin ötesinde de milletin hukukuna sahip çıkamıyor demektir” dedi.
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu ve DEVA Partisi Sözcüsü İdris Şahin, bugün TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Şahin şöyle konuştu:
“Hükümet yerel seçim öncesi ekonominin iplerini elinde tutmaya çalışsa dahi bugün geldiğimiz nokta itibarıyla kasım ayı rakamları hem işsizlikte sanayi üretimine almış başını gidiyor. TESK’in rakamlarına göre 1111’nin üzerinde esnaf kepenk kapatmış durumda. Ama asıl sorun anayasal kurumların kendi çatışma bir nevi Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin yapmış olduğu anayasal düzene kalkışmaya dair açıklamalar. Sayın Erdoğan İBB aday tanıtımında kullandığı dil ve üslupla parlamentoda Hatay halkının oylarıyla seçilmiş Can Atalay’ı ‘terörist’ olarak yaftaladı. Sayın Erdoğan’ın bu dil ve üslubunu kabul etmemiz mümkün değil. Sizler ister benimseyin, ister sevin, ister sevmeyin bu tamamen sizin takdirinizde ama anayasal olarak hakkı olan parlamentoda bulunması gereken Can Atalay’a kullandığınız bu üslubu, Sayın Erdoğan asla tasvip etmiyoruz doğru da bulmuyoruz.
“HUKUK DEVLETİNE’ BİR BAŞKALDIRI SÖZ KONUSU”
Sayın Erdoğan’ın bu açıklaması üzerine şunu ifade etmekte fayda var ki geçtiğimiz hafta parlamentoda 120 imzayla birlikte muhalefetin tüm bileşenlerinin destek verdiği bir çağrı metninde bulunduk. Parlamentoyu olağanüstü toplantıya çağırdık. Anayasa’nın açık hükümleri, yargı organları tarafından yok sayılıyor ve Anayasa’nın ikinci maddesinde ifade edilen ‘hukuk devletine’ bir başkaldırı söz konusu. Bu başkaldırıyı yapanlar da yargı kurumu. Ama arkalarındaki irade iktidar ortakları. Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli’nin söylemleri ile etkisizleştirilmeye çalışılan Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa 153’e göre vermiş olduğu kararlar hepimizi bağlayacağı hükmü bir nevi yok sayılıyor.
“NUMAN KURTULMUŞ’U ÖZELLİKLE TAKİP EDİYORUZ”
Gözler içtüzüğün 7. maddesi çerçevesinde parlamentoyu olağanüstü toplantıya çağıran ve TBMM Başkanı’nın tavrının ne olacağına ilişkindi. Henüz dilekçenin günü dolmadan Meclis Başkanı’nın vermiş olduğu cevap son derece manidar. Geçmişteki yanlış bir uygulamayı kendisine referans kabul ederek haklı talebimize ret cevabı verdi Sayın Numan Kurtulmuş. Sayın Erdoğan’ın hafta sonu açıklamasından sonra bütün gözler Sayın Numan Kurtulmuş’a çevrilmişti. ‘Sayın Erdoğan’ın bu sözleri üzerine bakalım daha önceki söylemlerinde durabilecek mi’ diye Sayın Numan Kurtulmuş’u özellikle takip ediyorduk. Uzunca süredir iktidar milletvekillerine artık alıştık biz. Ülkenin son derece can alıcı konularında dahi nasıl hareket edeceklerini sayın Erdoğan’ın gözünün içine bakarak sonrasında ağzından çıkacak sözle binaen tavır alan, onun gözünün içerisinde yazılı olmayan metinler, ağzından çıkmayan sözleri ifade etmekten imtina eden bir iktidar milletvekilleri ile karşı karşıyayız. Demokrasi can çekişiyor.
“NUMAN KURTULMUŞ’UN ERDOĞAN’IN AĞZININ İÇERİSİNE BAKMAMASINI TALEP EDİYORUZ”
Bizim iktidar milletvekillerinden ziyade seçildiği gün itibarıyla partisiyle ilişiği askıya alınan TBMM Başkanı’nın tavırlarına bakmak gibi bir durumumuz söz konusu. Onun bağımsız tarafsız kalması yasamanın onurunu kurtarmak açısından son derece önemli. O neden Sayın Numan Kurtulmuş’un iktidar milletvekilleri gibi Sayın Erdoğan’ın ağzının içerisine bakmamasını talep ediyoruz. Çünkü biz gayet iyi biliyoruz ki Sayın Erdoğan’da hukuk denilince Sayın Uçum’un ağzına, ekonomi deyince de Sayın Bulut’un ağzına bakıyor. Bunlar yanlış kaynaklar ve yanlış kaynaklardan besleniyorlar. Buradan Sayın Numan Kurtulmuş’a sesleniyoruz, her ne kadar 7 tam gün dolmadan cevabınız olumsuz olsa da açıkça bir hata içerisindesiniz. Bir yanılgı ile karşı karşıyayız. Bugün parlamentonun onurunu korumak ve kurtarmak sizin yegâne göreviniz.
Biz DEVA Partisi olarak ifade etmek istiyoruz. Ülkenin her meselesinde duyarlılığımız had safhada ama hukuk devlet ilkesi anayasal devlet ilkesinin çiğnenmesi halinde karşımızda kim olursa olsun en ağır şekilde mücadele edeceğimizi ve onları Anayasa’ya uygun davranmaya davet edeceğimizi bir kez daha buradan ifade etmek istiyorum. Kendimizi hem Türk toplumuna hem de dünyaya gülünç duruma düşürmeden şu devlet krizini ortadan kaldırmak zorundayız. Sayın Cumhurbaşkanı ve ortağının dayatması ve teşviki ile Anayasa’yı yok sayan 3. Ceza Dairesi’ne karşı en azından siz Meclis Başkanı olarak sayın Numan Kurtulmuş bir şekliyle Anayasa’yı yok sayan yargının arkasında sırtını sıvazlayanlara karşı yasamanın onurunu koruyun.”
“YARGITAY’IN İRADESİZLİĞİNİN TECELLİSİNİN NETİCESİYLE KARŞI KARŞIYAYIZ”
Mustafa Yeneroğlu ise Can Atalay’ın tahliye edilmemesi kararını “hukuk devletine karşı bir kalkışma” olarak değerlendirdi. Yeneroğlu, şunları söyledi:
“Ülkemiz çok derin sorunlar içerisinde boğulurken Yargıtay’ın ikinci kez Anayasa Mahkemesi’nin kararını reddetmesi ve Hatay Milletvekili Can Atalay’ı tahliye etmemesi bir hukuksuzluğun çok ötesinde…. Çünkü hukuksuzlar artık hepsi sıradanlaştı… Adeta hukuk devletine bir kalkışma hareketidir. Adeta darbe yapar nitelikte Anayasa’yı yok sayan Anayasa’nın bilmem farklı farklı maddelerinin farklı yorumlanması meselesi değildir. Anayasa Mahkemesi kararına ve Anayasa’nın 153. maddesinde ortaya konulan açık hükmünü yok sayan aynı zamanda Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun da bu konuda doğru bir biçimde altını çizerek, ortaya koyduğu içtihadını da yok sayan bir yaklaşım biçimidir. Bu mesele sadece ve sadece kuvvetler birliğini savunan ve yargı bağımsızlığını reddeden Cumhurbaşkanlığı’nın talimatı olmasa bu şekilde olması mümkün olmayacak bir durumdur. Dolayısıyla mesele Yargıtay’ın kendi iradesi değil, iradesizliğinin tecellisinin neticesiyle karşı karşıyayız ki bu gerçekten önümüze anayasal bir krizi ortaya koymaktadır ama maalesef Sayın Meclis Başkanı da bu krizi sanki tarafsızmış gibi görünerek tam tersi taraflı bir tutum sergilemekte, Anayasa’nın yanında değil Anayasa’nın karşısında bir tutum sergilemekte.
“TÜM MİLLETVEKİLLERİ OLARAK BİR ARAYA GELMEMİZ GEREKİYOR”
Anayasa’nın ve Anayasa Mahkemesi kararlarının esas alınmadığı bir ülkede, keyfilik hakim olur ki bu durumda demokrasi ve hukuk devleti anlamını yitirir. Hiç kimsede hukuki olarak güvende olamaz. Mesele sadece bir kişinin bir milletvekilinin meselesi değil tüm milletin ortak meselesidir. Cumhurbaşkanı Anayasa’yı tanımıyor. Meclis Başkanı, Anayasa’yı tanımıyor. Yargıtay, Anayasa’yı tanımıyor. Bu tam keyfilik düzenidir. Bu nedenle tüm milletvekilleri olarak bir araya gelerek anayasal devlet tarafında duruş sergilememiz ve bu hukuksuzluklara son vermemiz gerekmektedir.
“MECLİS BAŞKANI MİLLETİN İRADESİNİ YOK SAYIYOR”
Meclis’in adı ne olursa olsun ‘çalışmalarına ara verdiği’ bir dönemde ülke gündemi ne olursa olsun toplanamayacağı, ülke gündemine yön veremeyeceği gibi bir yorum yapmak da yasama yetkisinin sürekliliği ilkesinin göz ardı etmektir… 230 milletvekilinin iradesi söz konusu. 230 milletvekilini temsil eden bir irade biz ortaya koyduk bu iradeyi Meclis Başkanı yok sayıyor. Bunu yapmakla birlikte muhalefetin haklarını da göz ardı ediyor. Meclis bir araya gelerek kendi meselesi olan böyle bir durumu görüşemeyecekse, Meclis’in ne hukukuna ne yasamanın ne de bir milletvekilinin hukukuna ama hepsinin ötesinde de milletin hukukuna sahip çıkamıyor demektir. Meclis’in olağan ve olağanüstü toplantılarının usul ve esasları Anayasa’nın 93. maddesiyle, içtüzüğün 5, 6, 7 ve 54. maddelerinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Milletimizin nasıl bir hukuksuzlukla nasıl bir laf cambazlığı ile karşı karşıya olduğumuzu görsünler.
Her iki maddeye göre Meclis toplantıda olmadığı günlerde çalışmalarını ertelemektedir. Başka bir durum söz konusu olamaz. ‘Toplanmam kararı aldım.’ Bu toplanmama kararını neye göre alıyorsunuz? Anayasa’da, içtüzükte böyle bir şey var mı? Normalde öyle bir yetkiniz yok. Şunun özellikle altını çizmek gerekir, Meclis Başkanı’nın ortaya koyduğu bu tutum eğer yol yaparsa Türkiye olağanüstü gereksinimler söz konusu olduğu takdirde Anayasa ve içtüzükte belirtilen şartlarda olağanüstü toplantı yapma yetkisi mümkün olmayacaktır ki parlamenter bir mekanizmanın varlığını yok saymaktır, ortadan kaldırmaktır. Yasamanın varlığını tamamen işlevsiz hale getirmektir.
“KURTULMUŞ’UN VERMİŞ OLDUĞU KARAR TAM BİR YETKİ GASBIDIR”
Bir toplantı çağrısında bulunulması halinde Meclis Başkanı’na da bir takdir yetkisi tanınmamış. Başkan toplantıyı en geç 7 gün içerisinde yerine getirmekle mükellef tutulmuştur. Çünkü içtüzükte ‘yerine getirir’ diyor. Öyle ‘düşünür, taşınır’ kafasına göre ‘yorum yapabilir’ şeklinde bir şey yok maddede. Sayın Kurtulmuş’un vermiş olduğu bu karar hukuki dayanaktan yoksundur, tam bir yetki gasbıdır. Diğer taraftan bu karar Meclis teamüllerine de aykırıdır.
“KENDİ PARALEL YARGI DÜZENİNİ OLUŞTURANLARA KARŞI DURMAZSAK YARIN BUNA FIRSATIMIZ DAHİ OLMAYACAKTIR”
Anayasanın 93. ve içtüzüğün 7. maddeleri ister adı ‘ara verme’ olsun isterse de ‘toplanmama kararı’ olsun Meclis’i toplanmaya çağırma yetkisini aynı zamanda Meclis Başkanı’na vermektedir. Bu yetki sadece Meclis Başkanı’na ait değildir. Bu yetki aynı zamanda Meclis’e de aittir. Bu maddeler sadece Cumhurbaşkanı sadece Meclis Başkanı’na da yetki vermiyor aynı zamanda Meclis’in 5’te 1’ine de bu yetkiye veriyor ki çok sayıda milletvekili çağrıda bulunduğu takdirde bu çağrı yerine getirilmek zorundadır. Şu anda Meclis Başkanı milletvekillerinin kendisine yönelik yaptığı çağrıyı yok saymakta, açıkça yetkilerini aşmaktadır.
“8 SİYASİ PARTİ OLARAK TALEP ETTİĞİMİZ OLAĞANÜSTÜ TOPLANTI BİR AN EVVEL YAPILMALI”
Bugün Anayasa’nın 153. maddesini açıkça tanımayıp fiilen kendi paralel yargı düzenini oluşturanlara karşı durmazsak belki de yarın buna fırsatımız dahi olmayacaktır. Meclis Başkanı Sayın Kurtulmuş’u ve AK Parti milletvekillerini hukuka uymaya ve millet iradesine saygılı olmaya, Anayasa’yı tanımayan, yasamaya parmak sallayanlara karşı Meclis’in bir an evvel toplantıya çağırması ve Anayasa tarafında tutum sergilemesine davet ediyoruz. 8 siyasi parti olarak talep ettiğimiz olağanüstü toplantı bir an evvel yapılmalı ve Can Atalay’ın derhal tahliye edilmesi için Meclis Başkanlığı üzerine düşen zorunluluğu hemen ama hemen yerine getirmelidir. Ancak bu şekilde bu gidişata bir ‘dur’ deme sinyali ortaya koyabiliriz.”