GÜLİZAR BİÇER KARACA: “RIZASI VAR’ DİYEN BİRİ, ADALET BAKANLIĞI KOLTUĞUNDA OTURDUĞU SÜRECE O KURULDAN SONUÇ ÇIKMAYACAK”
Ttb Ve Ses, “Deprem Bölgesindeki Çocukların Beslenme Sorunları Araştırması”Nı Açıkladı: “Ciddi Bir Yoksunluğun Yaşandığı Deprem Bölgesindeki Sorunlara Hızla Çözüm Üretilmesi Gerekmektedir”
Türk Tabipleri Birliği (TTB) ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), 6 Şubat depremlerinin ardından bölgede gıda güvencesi ve 5-6 yaş altı çocukların beslenme sorunlarına ilişkin saha araştırmasının sunumunu yaptı. Sunumda, “Açlık sınırına dahi ulaşamayan hane gelirleri ile ciddi bir yoksunluğun yaşandığı deprem bölgesindeki sorunlara hızla çözüm üretilmesi gerekmektedir. Bu sorunları çözümlenmediği koşullarda kamu otoritesinin sağlıklı yaşam hakkını ihlalden sorumlu olacağı da unutulmamalıdır” değerlendirmesi yapıldı.
TTB ve SES, bugün Ankara’da Hatay Deprem Koordinasyonu tarafından yürütülen malnütrisyon çalışmalarında tespit edilen gıda güvencesi ve 5-6 yaş altı çocukların beslenme sorunlarına ilişkin saha araştırmasının sonuçlarıyla ilgili basın toplantısı düzenledi. Toplantıya, TTB Merkez Yürütme Kurulu üyesi Dr. Ahmet Karer Yurttaş, SES Eş Genel Başkanı Nazan Karacabey, Halk Sağlığı Uzmanı, Prof. Dr. Mehmet Zencir, TTB Hatay Saha Sorumlusu Leyla Kalın, Diyetisyen Dicle Dilan Salman, Hatay Tabip Odası’ndan Dr. Sami Reyhan katıldı. TTB Başkanı Şebnem Fincancı Korur ve Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Münevver Kaynak Türkmen ise toplantıya online katıldı.
Araştırma ve sonuçlarını Prof. Dr. Zencir, Kalın ve Salman sundu. TTB ve SES, 6 Şubat depremlerinin ardından eylül ve kasım aylarında yaptığı saha araştırması sonrasında bölgedeki gıda krizine ilişkin şu önerileri sıraladı:
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ SIRALANDI
“Acilen mutfak koşullarının iyileştirilmesi, mutfaksız hanenin kalmaması. Çocuklara uygun, kültüre ve yerele özgü, yeterli gıda desteğinin sağlanması. Tüm nüfusu hedefleyen ancak yüksek riskli grupları da gören gıda desteklerinin oluşturulması. Kronik hastalığı olan, vitamin mineral yetersizliği olan çocuklar gibi yüksek riskli gruplarının sağlık takiplerinin yapılması. Beslenme kolileri oluşturulurken sadece kuru gıda konulmaması, çocuklara uygun protein kaynaklarının (yumurta, paketli süt, et ürünleri) kolilere eklenmesi. Gıda ve su desteğinin adaletli dağıtımının sağlanması, dağıtımda toplum katılımının benimsenmesi, hane gereksinimlerine göre desteğin sağlanması. Geçici yaşam alanlarından kalıcı yaşam alanlarına geçişin hızlandırılması. Saklama koşullarının iyileştirilmesi, buzdolabı desteğinin artırılması. Elektrik kesintisi, su kesintisi gibi kesintilerin en aza indirilmesi. Emziren kadınların nitelikli gıda açısından desteklenmesi. Vitamin mineral desteklerinin sağlanması. Çocuklara beslenme eğitimlerinin verilmesi. Dağıtımlarda yüksek enerjili paketli gıdalardan (abur cubur) uzak durulması. Çevresel hijyenin sağlanması. Su, sanitasyon, hijyen koşullarının sağlanması. Hanelerin ekonomik anlamda güçlendirilmesi, iş olanaklarının artırılması. Tarım toplumu olan Hatay halkının tarım arazilerinin üzerinde kentlerin yeniden inşa edilmesinin önüne geçilmesi.
“CİDDİ BİR YOKSUNLUĞUN YAŞANDIĞI DEPREM BÖLGESİNDEKİ SORUNLARA HIZLA ÇÖZÜM ÜRETİLMESİ GEREKMEKTEDİR”
Deprem bölgesinde yaşam koşullarının deprem bölgesinde yaşam koşullarının ağırlığı yanı sıra ciddi bir istihdam sorunu yaşanmaktadır. Türk-İş araştırmasının Kasım 2023 sonucuna göre; gerçek verilerin gerisinde olan TÜİK verileri üzerinden yapılan hesaplamalarda dahi Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 14 bin 25 TL’ye, gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı (yoksulluk sınırı) ise 45 bin 686,81 TL olarak bildirilmiştir. Açlık sınırına dahi ulaşamayan hane gelirleri ile ciddi bir yoksunluğun yaşandığı deprem bölgesindeki sorunlara hızla çözüm üretilmesi gerekmektedir. Bu sorunları çözümlenmediği koşullarda kamu otoritesinin sağlıklı yaşam hakkını ihlalden sorumlu olacağı da unutulmamalıdır.”