Kiracısını Öldürüp Kaçmıştı… İYİ Partili Başkan Günler Sonra Teslim Oldu!
Birleşik Kamu-İş, Ankara’da 2024 Bütçesini Protesto Etti: “Bu Organize Soygunun, Bu Yoksuldan Alıp Zengine Verme Sisteminin Adını Bütçe Koyuyorlar. Bunu Kabul Etmiyoruz”
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, iktidarın hazırladığı ve halen TBMM’de görüşmeleri süren 2024 bütçesini Ankara Ulus Atatürk Heykeli önünde protesto etti. Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mehmet Yeşildağ, “Bu bütçeyi, pazardan alışveriş yapmayan, sorsanız ekmeğin fiyatını bilemeyecek, kira ödemeyen insanlar hazırlıyor. Bu organize soygunun, bu yoksuldan alıp zengine verme sisteminin adını bütçe koyuyorlar. Bunu kabul etmiyoruz. Ne diyor bu bütçe? ‘Ülkenin 8’de 1’i işsiz ama benim buna dair bir planlamam yok’ diyor. ‘Bundan önce maaşlara zaten kendi uydurduğum enflasyon oranlarına göre zam yapıyordum, artık enflasyon tahminlerime göre yapacağım ve siz bir sene boyunca buna katlanacaksınız’ diyor. 2024’te asgari ücrete tek seferlik zam yapılması kabul edilemez. Asgari ücrete, yüksek enflasyon koşullarında üçer aylık sürelerle zam yapılmalıdır” dedi.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, Ulus Atatürk Heykeli önünde bugün iktidarın hazırladığı ve halen TBMM’de görüşülmekte olan 2024 bütçesine ilişkin basın açıklaması yaptı. Birleşik Kamu İş üyeleri, “Sarılar, işbirlikçiler emekçinin hakkını peşkeş çektiler”, “AKP’den hesabı emekçiler soracak”, “İnsanca yaşam istiyoruz”, “Zam, zulüm, sefalet nerede adalet”, “Açlık, yoksulluk kader değildir” sloganlarını attı. Sendika üyeleri, “Emekçiyi görmezden gelen bir bütçe halkın bütçesi olamaz” ve “Sermayeye değil emekçiye bütçe” yazılı pankartları açtı.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mehmet Yeşildağ, yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“SANILMASIN Kİ BU BÜTÇE, SADECE KAMU EMEKÇİSİNİN SORUNUDUR; BU TÜM ÇALIŞAN NÜFUSUMUZUN, ONLARIN AİLELERİNİN YANİ TOPYEKUN MEMLEKETİN SORUNUDUR”
“Ülke nüfusunun yüzde 99’u, yüzde 1’lik bir kesim servetine servet eklesin diye çalışır, yaşayamaz, barınamaz, nefes alamaz hale gelmiştir. Elbette bu sistemli yoksullaştırmadan biz kamu emekçileri de en ağır şekilde payımıza düşeni aldık ve almaktayız. Bizler için bermuda şeytan üçgeni olan yalancı TÜİK, sarı sendikalar ve emek körü hükümetin kurduğu Toplu İş Sözleşmesi masasından bizlere enflasyon artışıyla bile kıyaslanamayacak trajik zamlar yapıldığı yetmezmiş gibi, şimdi de TBMM’den geçirilmek üzere olan 2024 bütçesiyle bir darbe daha vurulacaktır. Enflasyon yerinde durmadığı halde artık yılda sadece bir kere zam yapılacak olan asgari ücretli, memur, işçi ve emekli maaşları, bir seçim aracı haline getirilecektir. Biz trajikomik zamlı ücretlerimizi şubat alında alacağız, seçim mart ayında yapılacak, hemen sonrasında da bu hazırlanan bütçe çerçevesinde tüm fiyatlar ve vergilerdeki zamlar aracılığıyla kaşıkla verilen kepçeyle geri alınacaktır. Sanılmasın ki bu bütçe, bu kapıdaki düşman, sadece kamu emekçisinin sorunudur; bu tüm çalışan nüfusumuzun, onların ailelerinin yani topyekun memleketin sorunudur.
“BU BÜTÇEYİ, PAZARDAN ALIŞVERİŞ YAPMAYAN, SORSANIZ EKMEĞİN FİYATINI BİLEMEYECEK, KİRA ÖDEMEYEN İNSANLAR HAZIRLIYOR”
Bütçe, sadece ekonomik haklarımız açısından bir mücadele konusu değil, aynı zamanda bir demokrasi meselesidir. Halka rağmen, halka karşı, halkın gelirlerini çarçur etmek, halkın kendi kendini yönetme biçimi olan Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine de aykırıdır. Oysa bu bütçeyi, pazardan alışveriş yapmayan, sorsanız ekmeğin fiyatını bilemeyecek, kira ödemeyen insanlar hazırlıyor. Ev sahiplerinin bir araya gelip kiracılarla ilgili bir yasa çıkarması ne demekse, yandaş müteahhitlerle kol kola gezenlerin bir yılın bütçesini hazırlaması da o demektir. Bakın gelişmiş ülkelerde insanlar çalışma saatlerini ve günlerini düşürerek her sektörde daha çok verim alındığını keşfetti; dünya şimdi buna yöneliyor. Gelişmiş ülkelerde bir işin iyi gitmesi için o işte emek verenlerin hakkının teslim edilmesi, işin bekası açısından bir garanti olarak görülüyor. Peki bizde durum ne? Her geçen gün daha fazla ve daha zor koşullarda çalışıp, daha çok vergi ödeyip, daha az mal ve hizmete ulaşıyoruz.
“YOKSULDAN ALIP ZENGİNE VERME SİSTEMİNİN ADINI BÜTÇE KOYUYORLAR. BUNU KABUL ETMİYORUZ”
Deprem oluyor ‘Biz bize yeteriz’ deniyor. Salgın oluyor, bize İBAN gönderiliyor. Ekonomik kriz çıkartıp ‘şimdi fedakarlık zamanı’ diyorlar. Ve şimdi bu organize soygunun, bu yoksuldan alıp zengine verme sisteminin adını bütçe koyuyorlar. Bunu kabul etmiyoruz. Ne diyor bu bütçe? ‘Ülkenin 8’de 1’i işsiz ama benim buna dair bir planlamam yok’ diyor. ‘Bundan önce maaşlara zaten kendi uydurduğum enflasyon oranlarına göre zam yapıyordum, artık enflasyon tahminlerime göre yapacağım ve siz bir sene boyunca buna katlanacaksınız’ diyor.
“GERÇEKTE ASGARİ ÜCRET, KAMUDA ÇALIŞAN İŞÇİNİN EN AZ ALDIĞI ÜCRET KADAR OLMALIDIR. O DA OCAK AYINDA YAPTIĞIMIZ HESAPLAMALARA GÖRE 33 BİN 266 LİRADIR”
Milyonlarca asgari ücretli perişan koşullarda yaşamaktadır. Ülkemizde işçilerin çok büyük bölümü asgari ücret ve asgari ücrete yakın bir ücretle çalışmaktadır. Asgari ücret bırakın geçinmeyi, açlık sınırının bile oldukça altında kalmaktadır. Bugünkü haliyle asgari ücret açlık ücreti haline gelmiştir. Asgari Ücret Tespit Komisyonu, milyonlarca asgari ücretlinin yaşamını belirleyecek herhangi bir rakam şu ana kadar belirleyememiştir. Bunun yanında 2024’te asgari ücrete tek seferlik zam yapılması kabul edilemez. Asgari ücrete, yüksek enflasyon koşullarında üçer aylık sürelerle zam yapılmalıdır. Gerçekte asgari ücret ne olmalıdır? Gerçekte asgari ücret, kamuda çalışan işçinin en az aldığı ücret kadar olmalıdır. O da ocak ayında yaptığımız hesaplamalara göre 33 bin 266 liradır.
Kamu çalışanlarına Ocak 2024’ten başlayarak aylık 10 bin lira barınma yardımı verilmelidir. Bu tutar memur maaş katsayısı arttıkça o oranda arttırılmalıdır. Yani en düşük memur maaşı baz alındığında 4 kişilik aile, bu ailede 2 kişi çalışsa dahi yoksulluk sınırına yaklaşmaktadır. Peki bütçe bu konuda ne diyor? ‘Beni sadece işverenler ilgilendirir. Onlara teşvik, size de daha ağır vergiler yükleyeceğim’ diyor. ‘ÖTV’de yüzde 175, gelir vergisinde yüzde 140, KDV’de yüzde 120 daha fazla ödeyeceksiniz, kursağınızdaki son lokmada gözüm var’ diyor.
“GELİN, O SARAY GİBİ ŞAŞAALI KAPTAN KÖŞKÜNDEN ‘HEPİMİZ AYNI GEMİDEYİZ’ TEKERLEMESİNİ SÖYLEYENLERE, MAKİNE DAİRESİNDEN SESLENELİM. ‘BİZ OLMAZSAK BU GEMİ GİTMEZ”
Emeğin milli gelirden aldığı pay yüzde 36’lardan yüzde 26’lara kadar gerilemişken, yeni bütçe yine ve sadece sermaye için iyileştirmeler, hibeler, vergi afları planlıyor. Bütçede sosyal devlet ilkesi yok, eğitim ve sağlıkta iyileştirme yok, gelir ve vergi adaleti yok, enflasyonla mücadele yok. Bu bütçe bize sadece siz emekçilerin yaratmadığı bu ekonomik krizin faturasını size keseceğiz diyor. Peki biz ne diyoruz? Hep bir ağızdan, en kararlı şekilde, dimdik durarak ‘Hayır’ diyoruz. ‘Bıçak kemiğe dayanmakla kalmadı, artık kesmeye başladı’ diyoruz. Kemerinde delik kalmayan halka ‘kemer sıkın demenin mantıkla da vicdanla da bağdaşır bir yanı yoktur’ diyoruz. Ailemizin ihtiyaçlarını karşılayabilmek istiyoruz. Devlete bunca emek verirken, ay sonunu getirebilmek istiyoruz. İnsanca koşullarda insani ücretler alarak çalışmak istiyoruz. Atatürk’ün ‘Milletin egemenliğinin sembolü’ dediği Meclis’te sadece patronların değil milletin bütçesinin hazırlanmasını istiyoruz. Her zaman emeğin onurundan yana taraf olan Birleşik Kamu-İş olarak, tüm yurttaşları ‘adil bir bütçe’ talebimize destek vermeye, sesimizi gürleştirmeye çağırıyoruz. Gelin, o saray gibi şaşaalı kaptan köşkünden ‘Hepimiz aynı gemideyiz’ tekerlemesini söyleyenlere, makine dairesinden seslenelim; ‘Biz olmazsak bu gemi gitmez.”