23 Kasım 2024 Cumartesi

Bakan Şimşek: ‘Gelecek Sene Vergi Artışları Yaşanmayacak’

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, KDV ve ÖTV’de bir daha artışa gidilmeyeceğini dile getirdi. Şimşek, “Vergi artışları tekrarlanmayacak, gelecek sene sistemden çıkmış olacak. KDV, ÖTV gibi enflasyonu yükselten vergi artışları tekrarlanmayacak” dedi.

Bakan Şimşek, gündemine ilişkin önemli açıklamalar yaptı. Şimşek, KDV, ÖTV gibi enflasyonu artıran vergi artışlarının tekrarlanmayacağını ifade etti.

Bakan Şimşek, açıklamalarında şunları belirtti:

Büyüme, güçlü ve her ne kadar önümüzdeki dönemde yavaşlama ihtimali varsa da 2023’e ilişkin OVP’deki öngörülerimizle paralel gidiyor. Programda biz 4,4’lük bir büyüme öngörmüştük. Bu düşük gibi gelebilir fakat küresel büyüme yüzde 3 veya altında olacak. Dolayısıyla küresel büyümenin 1,5 katı hızlı büyüyor olacağız. Yani 2023’te Orta Vadeli Program’daki yüzde 4,4’lük hedefi gerçekleştirirsek bu rakamlar onunla tutarlı. Küresel büyümenin oldukça üzerinde bir büyüme sağlamış olacağız. İstihdam artışı çok güçlü. Burada önemli olan husus büyümenin yeniden dengelenmesi. Burada da yeniden dengelenme başladı, hafif bir şekilde üçüncü çeyrekte.

“ENFLASYONU TEK HANEYE DÜŞÜREBİLİRSEK YÜKSEK SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜMEYİ SAĞLAYABİLİRİZ”

Net ihracatın etkisi örneğin bir önceki yani çeyreğe baktığınız zaman eksi yüzde 4,9’du. Yani aşağı çekiyordu büyümeyi net ihracat. Şimdi onun negatif etkisi azaldı. Eksi 2,6’ya düştü bu önemli. İç talebin etkisi örneğin yüzde 8,8 puanlıktı, 8,5 puana geriledi. Programın amacı büyümeyi yeniden dengelemek yani daha kaliteli bir büyümeyi yatırıma ve net ihracata dayalı büyümeyi sağlamak. Biz bunu önemsiyoruz. Büyüme bir taraftan güçlü tabi bu çok anlamlı ve cesaret verici. Ama burada önemli olan büyümenin kalitesini de artırabilmek. İşte bizim Orta Vadeli Program’ın hedefi kalite noktasında da hedeflerimizi gerçekleştirmek. Yani iç talep daha ılımlı hale dönerken net ihracatın etkisinin olumluya dönmesini bekliyoruz. Böylece Türkiye daha sürdürülebilir yüksek büyüme patikasına girmiş olacak. Bunu tabiki bir taraftan fiyat istikrarını sağlayarak yapacağız. Yani enflasyonu tek haneye düşürerek yapacağız orta vadede. Enflasyonu tek haneye düşürebilirsek yüksek sürdürülebilir büyümeyi sağlayabiliriz.

VERİMLİLİK ARTIŞI DOĞRU YATIRIMLARLA OLUR

İkincisi de verimlilik artışı. Verimlilik artışı doğru yatırımlarla reformlarla olur. Bir taraftan yatırımların üretken alanlara kaydırılması ki bu programımızın önemli bir hedefi bir taraftan da reformlarla rekabet ortamını iyileştirerek verimliliği artırmak. Dolayısıyla büyümenin iki ana motoru önümüzdeki dönemde bir taraftan verimlilik artışı bir taraftan da fiyat istikrarını sağlayarak ve var olan imkanları üretken alanlara kanalize ederek büyümenin yüksek tutulması, verimliliğin yüksek tutulması. Yani biz şu anda verimliliğe odaklanacağız. Büyümenin yüksek çıkması beklenenden yüksek çıkması olumlu. Yeniden dengelenmenin başlaması olumlu. Ama bu yeterli değil önümüzdeki dönemde büyüme büyük ihtimalle bir miktar yavaşlayacak buna hazırlıklı olmamız lazım. Burada korkulacak bir şey yok. Burada önemli olan Türkiye’nin Orta Vadeli Program perspektifi ile yüksek sürdürülebilir büyüme patikasına girmesi. Bunu da başaracağız.

ORTA VADELİ PROGRAM VURGUSU

Orta Vadeli Programımız kamuoyu ile eylül ayında paylaşıldı. Aslında biz fiilen uygulamasını hazirandan itibaren başlatmıştık. Orta Vadeli Programın bir kaç önemli bileşeni var. Bir kaç tane de önemli hedefi var. Birinci bileşen dezenflasyon programı. Yani enflasyonu önce kontrol altına alıp daha sonra tek haneye indirecek bir program. Orta Vadeli Programın en önemli bileşeni fiyat istikrarıdır. Fiyat istikrarından kastımız enflasyonun düşürülüp tek hanede tutulmasıdır. Burada hedefimiz bu sene enflasyonu kontrol altına almak. Gelecek sene sonu yüzde 34’e indirmek. Daha sonraki 2025 ve 2026 sonunda da tek haneye düşürmek. En önemli bileşen bu. Bunun için para politikasında bir rasyonelleşmeye gittik. Yani iç talebi daha makul bir düzeyde tutmak için bozulan fiyatlama davranışlarını düzeltmek için bir para politikasında iyileştirmeye gittik. Merkez Bankası burada gerekeni yapıyor.

İkinci olarak maliye politikası ayağında bizim depreme rağmen bir mali disiplini tesis etme çabamız var. Türkiye’nin aslında mali disiplin noktasında duruşu hükümetlerimiz döneminde çok güçlü. Son 20 yıla bakarsanız bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 2,4. Bu sene depremin etkisiyle Orta Vadeli Programda bu açığın yüzde 6,4’e kadar yükselmesi ihtimalini öngördük. Programı yaptıktan sonra özellikle gelir performansımız çok daha güçlü ayrıca biz tabiki harcamalarda da çok tutumlu davranıyoruz. İkisinin bileşeni olarak çok büyük ihtimalle bu sene bütçe açığı Orta Vadeli Program’da öngörülenden biraz daha düşük olabilir. Bu da önemli bir hedef.

“ÜÇÜNCÜ HEDEF YAPISAL DÖNÜŞÜM

Üçüncü hedef yapısal dönüşüm yani yapısal reformlar. Reformları yaparak Türkiye’nin rekabet gücünü artırmak istiyoruz. Reformları yaparak Türkiye’de verimliliği artırmak istiyoruz. Reformlarla Türkiye’de tasarrufları artırmak istiyoruz. İstihdamı artırmak istiyoruz. Ama önemli bileşenlerden bir tanesi yeşil dönüşümdür. Diğer bir tanesi dijital dönüşümdür. Dolayısıyla Türkiye’nin yapısal dönüşümü yani yapısal reform gündemi de Orta Vadeli Program’ın en önemli üçüncü bileşeni. Peki bu programın hedefleri ne? Tek haneli enflasyon bu çok önemli. Çünkü tek haneli enflasyon kalıcı refah artışının ön koşuludur. Basit bir örnek vereyim; 90’lı yıllara giderseniz büyümemiz çok düşük, enflasyon düşük ve çok oynak. 2000’li yıllara geldiğiniz zaman büyüme 90’lı yılların iki katına çıkıyor. Neden? Çünkü enflasyon tek haneye düşürülmüş ve oynaklık azaltılmış. İş alemi önünü görebiliyor. Bu çok değerli bir şey. Dolayısıyla enflasyonun tek haneye düşürülmesi ana hedef.

“HEDEFİMİZ REZERVLERİN GÜÇLENDİRİLMESİ

Bütçe açığının Orta Vadeli Program sonucunda yüzde 3’ün altına düşürülmesi önemli bir hedef. Çünkü uluslararası en iyi normları baz alıyoruz. Bütçe açığını milli gelire oranı olarak yüzde 3’ün altına düşüreceğiz. Diğer bir hedefimiz cari açığı azaltacak, enflasyonu kontrol altına almamıza yardımcı olacak bir büyümede yeniden dengelenme lazım. Yani net ihracatı desteklerken iç talebin makul düzeyde sürdürülmesi. Yeniden bir dengelenmeye ihtiyacımız var. Bu da başladı. Diğer bir hedefimiz rezervlerin güçlendirilmesi. Yani Türkiye’nin uluslararası rezervlerini daha da güçlendireceğiz. Amacımız geniş anlamda rezervlerin vadesi 1 yıldan az olan dış borçlarına oranını 1’e doğru yükseltmek. Şu anda 0,84 civarındayız yükselmiş durumda. Ama biz bunu 1 düzeyine çıkarmak istiyoruz. Kısa vadeli borçların çok üzerine çıkartmak istiyoruz.

Diğer bir hedefimiz burada kur korumalıdan çıkış. Çünkü kur korumalı bir koşullu yükümlülüktür devlet için. Yani bunun zamanla bitirilmesi gerekiyor. Buna yönelik çalışmalarımıza başladık. Kur korumalıda da azaltılması noktasında ilerleme sağlıyoruz. Bu konuda da önümüzdeki dönemde ilave adımlar atabiliriz. Dolayısıyla programın ana hedeflerine baktığınız zaman şunu kastediyoruz; Yüksek sürdürülebilir büyüme yani daha çok istihdam, daha dengeli büyüme. Bununla birlikte de makrofinansal istikrarın sağlandığı bir ortam. Rezerv birikimi o noktada devreye giriyor, fiyat istikrarı o noktada devreye giriyor.

“VERGİ ARTIŞLARI TEKRARLANMAYACAK”

Türkiye’de bu aktarım mekanizmasını zorlaştıran bir iki faktör var. Bunlardan bir tanesi KKM bir tanesi de tabiki Türkiye’de mevduatların önemli bir kısmı döviz cinsinden. Bu iki faktör Türkiye’de özellikle aktarım mekanizmasını bir miktar daha zayıflatmış durumda. Ama biz başından beri net olduk. Para politikasındaki bu iyileştirme ile birlikte rasyonelleşme ile birlikte gelecek senenin ikinci yarısından itibaren çok güçlü bir dezenflasyon sürecine gireceğiz. Bunda bir kaç faktör etkili olacak. Tabiki baz etkisi olacak. Baz etkisinden kastımız şu, biz bu sene temmuz ayında bütçeyi düzeltmek için KDV gibi, akaryakıta ÖTV gibi enflasyonu artıran bazı vergi artışlarına gittik. Şimdi bu vergi artışları tekrarlanmayacak. Yani gelecek sene sistemden çıkmış olacak.

İkincisi deprem şubat ayında oldu. Ama enkazın kaldırılması zaman alıyor. Depreme ilişkin özellikle bizim çok güçlü bir şekilde kaynak aktardığımız bir an önce depremin yaralarını saralım, şehirleri yeniden inşa edelim çabamız bir takım özellikle konut yapımında kullanılan alt yapıda kullanılan bazı ürünlerin fiyatlarını artırdı. Yani inşaat malzemelerinin fiyatları arttı. Şimdi bu da inşallah Türkiye bir daha deprem görmez. Gelecek sene bu dozda bu fiyat artışlarına ihtiyaç olmaz. Bunlar baz etkisi. Esas etki para politikasındaki güçlü tepkiyle bunun gecikmeli etkisinin devreye girmesi. İkinci husus maliye politikası, gelirler politikası. Bakın bu sene maliye politikası deprem nedeniyle oldukça gevşek sayılır geçen seneye göre. Mali duruş, biz adımlar attık iyileştiriyoruz gelecek sene muhtemelen biraz daha iyiye gidecek diye bekliyoruz. Maliye politikası da eşgüdümlü olacak. Gelirler politikasında da eşgüdüm artacak yani para politikası, maliye politikası ve gelirler politikası burada birlikte çalışacak eşgüdüm içerisinde enflasyonun tek haneye düşürülmesi için yoğun bir çabaya dönüşecek. Merkez Bankamız net bir şekilde ortaya koydu.

“ENFLASYON YÜKSELİŞ TRENDİNDE OLACAK

Önümüzdeki yılın mayıs ayına kadar yıllık enflasyon yükseliş trendinde olacak. Ama mayıstan sonra yıllık enflasyon çok hızlı ve güçlü bir şekilde bu bahsettiğim bütün faktörler eşliğinde düşecek. Yılı yüzde 36 ile bitirmeyi ümit ediyoruz. Bu sene yüzde 65 öngörümüz. Enflasyon düşecek, enflasyonun düşmesi demek alım gücünün artması demek. Enflasyonun düşmesi demek öngörülebilirliğin artması demek. Enflasyonun düşmesi demek yüksek sürdürülebilir büyüme demek. Enflasyonun düşmesi demek Türkiye’ye doğrudan yatırımların, Türkiye’ye fon akışının hızlanması demek. O nedenle biz kısa vadede büyümede bir yavaşlama riskini alıp bunu yapmak durumundayız. Enflasyonu tek haneye düşürmek dışında bir seçeneğimiz yok. İndireceğiz, kararlıyız. Bunun için para politikasında gereken yapılıyor, adımlar atılıyor, maliye politikasında adım attık, atmaya devam edeceğiz. Gelirler politikasını ona göre şekillendireceğiz. Bu konuda kararlıyız enflasyon düşecek. Gerçekten vatandaşlarımız düşüp düşmediğini de inceleyebilecek, takip edebilecek. Aylık bazda çekirdek enflasyonu takip ederek bizim hedefimizle uyumlu olup olmadığı incelenebilir.

“KUR KORUMALI MEVDUATTA CİDDİ BİR DÜŞÜŞ VAR”

Ağustos ayının ortasında yaklaşık olarak kur korumalı mevduat zirveyi buldu 3,4 trilyon lira ile. Daha sonra bu ayın ortası itibarıyla da yaklaşık 2,8 trilyona kadar indi. Çok ciddi bir düşüş var. Bu düşüşün devam etmesini bekliyoruz. Buradaki ana faktör Merkez Bankamızın attığı adımlar var. Ama önemli olan husus şu, TL mevduatı cazip hale geldi. Para politikasındaki düzeltmeyle beraber bu devam edecek. Biz şu anda rezerv biriktiriyoruz. Türkiye’nin rezervleri mayıs sonundan bu yana yaklaşık 36 milyar dolar arttı. Bir ülkenin rezervlerinin güçlü olması dış kırılganlığını azaltıyor. Rezerv artışının bize bir faydası şu olacak, bir noktada çıkıp diyeceğiz ki, kur korumalıyı örneğin şirketlere vergi teşviki getirmişiz. Yani şirketler kur korumalı mevduata sahip olunca oradan elde ettikleri kazançlar üzerinden vergi vermiyorlar. Biz rezervlerimiz güçlü bir noktada olduğunda, kendimizi rahat hissettiğimizde çıkıp diyeceğiz ki, vergi teşvikini kaldırıyoruz. Bu bir sonuçta enstrüman, suanda var, hukuki zemini var. Fakat koşullu bir yükümlülük olması, para politikası aktarım mekanizmasının önünde bir belirsizlik kaynağı olması ve bütün bu sebeplerden dolayı buradan çıkacağız. Kur korumalıdan çıkış olacak. Başladı ama tedbirli olarak devam edecek. Rezerv birikimi ile birlikte bir noktada bir karar vereceğiz.

Amacımız Orta Vadeli Programın sonunda bütçe açığını deprem hariç yüzde 2 civarına düşürmek. Deprem dahil yüzde 3’ün altına düşürmek. Çünkü deprem harcamaları önemli bir kalem. Bu sene de, gelecek sene de. Türkiye büyük bir felaket yaşadı bütçe açığımız arttı. Şimdi bunu kısmen telafi etmeye çalıştık fakat tamamını edemedik. Hedefimiz şu, bu sene bütçe açığını yüzde 6’nın altında tutmak. Gelecek sene yüzde 6’nın altında tutmak genel anlamda. Ama 2025-2026’dan sonra yüzde 3’e yakınsayıp yüzde 3’ün altına çekmek deprem dahil. Deprem hariç çok hızlı bir şekilde biz bütçe açığını milli gelire oranını yüzde 3 civarına çekme çabasındayız. Çünkü mali disiplin çok önemli. Türkiye ikiz açığa izin veremez. Bir taraftan cari açığı azaltmaya çalışıyoruz, inanıyorum ki cari açıkta da kalıcı başarıyı sağlayacağız. Yani bütün politikalarımız buna yönelik. Cari açığın örneğin milli gelire oranını yüzde 2’nin altına düşürmek istiyoruz. Çünkü yüzde 2’nin altındaki cari açık büyük oranda doğrudan yatırımlarla yani borç olmaksızın finanse edilebilir düzeye çekeceğiz. Oraya çekene kadar durmayacağız. Cari açığı milli gelire oran olarak yüzde 2 ve altına düşürmek istiyoruz. Dolayısıyla bütçe açığını yüzde 3’ün altına, cari açığı da yüzde 2’nin altına çekerek Türkiye’nin makro finansal istikrarını pekiştireceğiz.

İlgili Haberler