12 Kasım 2024 Salı

Kesk’ten Ankara’da “Bütçe” Protestosu: “İktidarın Kendi Eliyle Yarattığı Enkazın Faturasını Emekçilere Yıkmak İstediği Bu Bütçeyi Kabul Etmiyoruz. Zenginlerden Servet Vergisi Alınmasını İstiyoruz”

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) üyeleri TBMM’de devam eden bütçe görüşmelerini protesto etmek için yurt genelinde basın açıklaması yaptı. KESK Ankara Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü İbrahim Kara, “Her yıl olduğu gibi bu yıl da bütçe, sermayeyi ve patronları gözetiyor. KESK olarak, iktidarın kendi eliyle yarattığı enkazın tüm faturasını emekçilere, halka yıkmak istediği bu bütçeyi kabul etmiyoruz. Vergide adalet istiyoruz. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmasını, belli bir servet düzeyindeki zenginlerden servet vergisi alınmasını istiyoruz” dedi.

TBMM’de kamu kurumlarının 2024 yılı bütçe görüşmeleri devam ediyor. KESK, “Emekten yana, demokratik halk bütçesi istiyoruz” sloganıyla bugün birçok ilde eş zamanlı olarak sokağa çıktı. Ankara’da Sakarya Caddesi’nde bir araya gelen KESK Ankara Şubeler Platformu üyeleri, “Sermayeye değil, emekçiye bütçe”, “İnsanca yaşamak istiyoruz” sloganları attı. KESK üyeleri, basın açıklamasının ardından maaş bordrolarını yaktı.

Basın açıklamasında; “İnsanca bir yaşam için sermayeye değil emekçiye bütçe” pankartı açıldı. KESK üyeleri, demokratik halk bütçesi için taleplerini sıraladı. KESK üyeleri ayrıca 2 Aralık’ta İstanbul ve Diyarbakır’da düzenleyecekleri mitinglere katılım çağrısında bulundu.

KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, basın açıklamasından önce şöyle konuştu:

“TÜRKİYE’DE UZUN SÜREDEN BERİ BÜTÇE HAKKIMIZIN GASP EDİLDİĞİ BİR SÜREÇLE KARŞI KARŞIYAYIZ”

“Şu anda TBMM’de 2024 yılı bütçe görüşmeleri devam ediyor. Plan ve Bütçe Komisyonu’nda geleceğimizi, çocuklarımızın geleceğini yakından ilgilendiren bir bütçe süreciyle karşı karşıyayız. Türkiye’de uzun süreden beri bütçe hakkımızın gasp edildiği bir süreçle karşı karşıyayız. 1215 Magna Carta sözleşmesinden bu yana tüm dünyada, Avrupa’da halkın emekçileri, emek, meslek örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin, sosyal tarafların bütçe süreçlerinden sözlerini, düşüncelerini ifade ettiği süreç; maalesef AKP’nin 22 yıllık iktidarı döneminde ortadan kaldırıldı. Yeni ve tek adam rejimiyle birlikte sadece biz emek-meslek örgütlerinin, emeklilerin, kadınların, gençlerin, esnafların bu bütçe süreçlerine katılım süreci de parlamentoda etkisiz kılınarak sarayda, bürokratlarla hazırlanan bir enflasyonist, yeniden bir seçim süreci ile karşı karşıyayız.

“BUNDAN SONRA ÜCRETLERİMİZ GERÇEKLEŞEN ENFLASYONA GÖRE HESAPLANMAYACAK. DERİN YOKSULLUK GİDEREK DAHA FAZLA ARTTIRILACAK”

Yine bu bütçede kamu emekçilerinin, kadınların, emeklilerin, üniversitelerde giderek artan barınma kriziyle birlikte öğrencilerimizin, çiftçilerin görülmediği bir bütçeyle karşı karşıyayız. 2024 yılı bütçe sürecine baktığımızda AKP arabayı atın önüne koşarak bu süreci yürüttü. Önce Orta Vadeli Programda emekçileri bu sürece dahil ettirdi. Sonra 12. Sanayi Kalkınma Planı’nda emekçileri, meslek örgütlerini bu sürece dahil etmeyerek 100 yıllık kazanımlarımızı ortadan kaldıracak uygulamalara yönelik bütçede çeşitli kalemler oluşturuldu. Örneğin; bundan sonra ücretlerimiz gerçekleşen enflasyona göre hesaplanmayacak. Emekliler bu iktidar ve sermaye açısından büyük görülerek emekli ücretlerinin önümüzdeki yıl daha da aşağıya çekilerek zaten açlık sınırında olan bir ücret ve yaşamış olduğumuz derin yoksulluk giderek daha fazla arttırılacak.

“TÜM HALKIMIZI, EMEKÇİLERİ BÜTÇE HAKKINA SAHİP ÇIKMAYA ÇAĞIRIYORUZ”

O nedenle tüm halkımızı, emekçileri bütçe hakkına sahip çıkmaya çağırıyoruz. Güvenlikçi, militarist, eril, bütçe yerine, emekten, halktan yana bir bütçenin hazırlanması noktasında KESK olarak hem emek meslek örgütleriyle hem demokratik kitle örgütleriyle hem halkımızla birlikte mücadeleyi yürüteceğimizi ifade ediyorum. Biz 15 Kasım’da yani bugün 81 ilde iş yerlerinde, sokaklarda alanlardayız. Direnen işçilerle, yürüyen emekçilerle dayanışma içerisindeyiz. Ve bundan sonra da dayanışma içerisinde olacağız. Nihayetinde bütçe parlamento gündemine geldiğinde 2 Aralık’ta İstanbul Kartal Meydanı’nda, Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda ve diğer illerimizde mitinglerle halkımızla birlikte bu mücadeleyi yürüteceğiz. Buradan iktidar bloğuna tekrardan bir çağrı yapıyoruz. Halkın bütçe yapma hakkını ortadan kaldıran uygulamalara son verin. Savaş politikalarını, militarist ve milliyetçi politikalar yerine toplumdan, demokrasiden, barıştan yana bir politikayı esas alarak 2024 yılı bütçesini de emekten, halktan yana yeniden revize etmeye demokratikleştirmeye çağırıyorum.”

KESK Ankara Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü İbrahim Kara, şunları söyledi:

“Emeği ile geçinen kesimler olarak, halk olarak her geçen gün daha fazla yoksullaşıyoruz. Daha fazla güvencesiz hale getiriliyoruz. Ülkeyi yönetenler ise yıllardır anlattıkları masallara yenilerini eklemeye devam ediyor.  Yıllarca ‘2023’te kişi başına milli gelir 25 bin dolar olacak, işsizlik yüzde 5’e, enflasyon tek basamaklı rakamlara inecek. Türkiye dünyada ilk 10 ekonomi arasına girecek’ masalını pazarladılar. Takvimler bugün 15 Kasım 2023’ü gösteriyor. Tablo ortada. İşsizlerin sayısı 9 milyona ulaştı.  Her 5 gençten biri, her 3 kadından biri işsiz. Ülkeyi OECD ülkeleri içinde resmi enflasyonu en yüksek ülke durumuna getirdiler. Bugün enflasyon sırlamasında bizden sonra gelen ülkeyi tam (Macaristan) beşe katlıyoruz. Tüm dünyada gıda enflasyonu düşerken bizde artmaya devam ediyor. OECD ortalaması yüzde 8 iken biz yüzde 72 ile bunun tam 9 katı gıda enflasyonu yaşıyoruz. Çarşıda, pazarda, mutfakta yaşadığımız gerçek hayat pahalılığı TÜİK enflasyonunu katlıyor. Öyle ki bir bardak çay 10 TL, bir simit 10 TL. Dört kişilik bir aile üç öğün kişi başına bir çay bir simit tüketse bile aylık 7 bin 200 TL ediyor.  

“HALKIN KREDİ KARTI BORÇLARI GEÇEN YILA GÖRE İKİ BUÇUK KAT ARTTI. BUGÜN HER 100 KİŞİDEN 12’Sİ BORCUNU ÖDEYEMEDİĞİ İÇİN YASAL TAKİPTE”

Açlık sınırı 16 bin TL’ye, yoksulluk sınırı 49 bin TL’ye dayandı. 85 milyonluk nüfusun 51 milyonu açlık sınırı,32 milyonu ise yoksulluk sınırı altında bir yaşam savaşı veriyor. Çünkü ülkede emeklilerin yarısı en düşük aylık olan 7 bin 500 TL’ye, çalışanların yarısı ise 11 bin 402 TL’lik asgari ücrete mahkûm edilmiş durumda.  4 kişilik bir ailede tüm fertler asgari ücretle çalışsa bile yoksulluk sınırına ulaşamıyor. Ortalama kamu emekçisi maaşı ise ‘ilave seyyanen ödenek’ oyununa rağmen ancak yoksulluk sınırının yarısına ulaşıyor. En düşük ev kirası bile asgari ücreti aşıyor. Dolayısıyla aldığımız ücretle-maaşla ayın sonunu getiremiyoruz. En temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için borçlanıyoruz. Bu yüzden halkın kredi kartı borçları geçen yıla göre iki buçuk kat arttı. Bugün her 100 kişiden 12’si borcunu ödeyemediği için yasal takipte.

Ücretlerimizi, maaşlarımızı gerçekleşen enflasyona göre değil, hedeflenen enflasyona göre arttırmayı, böylece enflasyon farkı ödemesini kaldırmayı hedefliyorlar. Emekli olma yaşını yükseltmek, emekli aylıklarını daha da düşürmek istiyorlar. Sosyal harcamalara, eğitim ve sağlık başta olmak üzere kamu hizmetlerine yapılan harcamaları daha da kısmayı, özelleştirmeleri tüm hızıyla sürdürmeyi hedeflemektedirler.  Vergi reformu adı altında çalışanlara ve halka daha çok vergi, esnek çalışma adı altında daha çok sömürü dayatmak, kıdem tazminatımızı ortadan kaldırmak istiyorlar. Kısacası eski dedikleri modelde; cebimize giren, ücretlerimizi buharlaştıran el, yeni dedikleri ekonomik modelde, bugün boğazımıza sarılmaya devam ediyor. İşte TBMM’de görüşülen bütçe kanun teklifi, iktidarın yeni dediği ekonomik modelin bugün boğazımıza sarılmaya çalışan elinden başka bir şey değildir.

“AZ KAZANANDAN AZ, ÇOK KAZANANDAN ÇOK VERGİ ALINMASINI, BELLİ BİR SERVET DÜZEYİNDEKİ ZENGİNLERDEN SERVET VERGİSİ ALINMASINI İSTİYORUZ”

Her yıl olduğu gibi bu yıl da bütçe, sermayeyi ve patronları gözetiyor. Her yıl olduğu gibi, bu yıl da bütçe savunma ve güvenlik adı altında silahlanmaya gidecek. Bütçeden milyonları yakından ilgilendiren sorunlara ayrılan pay ise trajikomik seviyelerde kalacak. KESK olarak, iktidarın kendi eliyle yarattığı enkazın tüm faturasını emekçilere, halka yıkmak istediği bu bütçeyi kabul etmiyoruz. Halktan, emekten yana bir bütçe için öncelikle bütçe hakkımızın önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Vergide adalet istiyoruz. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmasını, belli bir servet düzeyindeki zenginlerden servet vergisi alınmasını istiyoruz.  Kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına, tasfiyesine, özelleştirme soygununa son verilmesini istiyoruz. Kamu hizmetlerine ve yatırımlarına bütçeden ayrılan payın artırılmasını istiyoruz. Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin hayata geçirilmesini istiyoruz. Başta depremzedeler ve öğrenciler olmak üzere tüm dar gelirlilere kamusal, güvenli ve sağlıklı barınma olanaklarının sağlanmasını istiyoruz. Eğitimin her kademesindeki çocuklarımız için 1 öğün ücretsiz, sağlıklı yemek istiyoruz. Emeğe kölelik dayatan politika ve uygulamalara son verilmesini istiyoruz. İnsanca yaşamaya yetecek, yoksulluk sınırı üzerinde bir ücret istiyoruz. Bütçeden engellilere yönelik kamu hizmetlerinin geliştirilmesi için ayrılan payın arttırılmasını, kamuda engelli istihdamının arttırılmasını istiyoruz. Yoksulluğu önleyici, dar gelirlileri koruyucu tedbirlerin hayata geçirilmesi için Temel Gelir Güvencesi istiyoruz.

“YÜZDE 1’İN ÇIKARI İÇİN YÜZDE 99’U YOK SAYAN ADALETSİZLİĞE, HAKSIZLIĞA KARŞI ÇARESİZ DEĞİLİZ”

Yüzde 1’in çıkarı için yüzde 99’u yok sayan adaletsizliğe, haksızlığa karşı çaresiz değiliz. Ankara’da taleplerimizi içeren imza metnini, bütçe görüşmeleri esnasında TBMM’ye sunacağız. 2 Aralık Cumartesi günü İstanbul ve Diyarbakır’da hayata geçireceğimiz mitinglerle emeğimize, ekmeğimize, geleceğimize, bütçe hakkımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz.  Yıllardır yoksulluk, işsizlik ve yağma düzeninin çarkları arasında öğütülen herkesi halktan, emekten yana bir bütçe için omuz omuza vermeye, mücadeleyi birlikte büyütmeye çağırıyoruz.”

Mehmet Bozgeyik, demokratik bütçeye ilişkin ANKA Haber Ajansı’na şöyle konuştu:

“BU BÜTÇEYİ, 2023 YILI BÜTÇESİ GİBİ BİR SEÇİM BÜTÇESİ OLARAK İFADE EDİYORUZ”

“AKP iktidarı boyunca bütçe süreçlerini hep böyle yürüttü. Emek meslek örgütlerini, parlamentoda grubu bulunan siyasi partileri bu sürece dahil etmeyerek, tek adam rejiminin belirlemiş olduğu bürokratlarla emeği, emekçileri, yoksullaşmayı görmeyen ve ülkede yaşanan derin yoksulluğu da görmeyen bir yöntemle yeniden 2024 yılı bütçesini halktan ve emekten yana değil daha çok sermayeden yana bütçe oluşturmaya çalıştı. Bu bütçeyi, 2023 yılı bütçesi gibi bir seçim bütçesi olarak ifade ediyoruz. Çünkü Mart ayında yerel seçimler olacak. 2024 yılı bütçesinden cari transferlerle yerel seçimi kazanmaya ve kaybettiği belediyeleri yeniden almaya yönelik, halkın, emekçilerin vergileriyle toplanan kaynakları oralara aktaracaklar. Yine enflasyonist bir bütçeyle karşı karşıyayız.

“ANTİ DEMOKRATİK BÜTÇE YAPIM SÜREÇLERİNİN ORTADAN KALDIRILMASI GEREKİYOR”

Maliye Bakanı’nın da açıkladığı gibi kemer sıkma politikasının 2024 yılında daha da bizlere dayatılacağı ve yoksulluk sınırı altında olan ücretlerimizin giderek daha fazla düşeceği ve gerçek enflasyon rakamlarının çok altında, enflasyon farklarının bile ödenmemesini, emekli aylıklarının düşürülmesini gündemine alan, kadını, gençleri görmeyen bir bütçe. Her gün üniversite yurtlarında bir öğrencimiz yaşamına son veriyor. Bunların hepsi hem barınma krizi, hem geçinememe, yoksulluktan kaynaklı. Bu anti demokratik bütçe yapım süreçlerinin ortadan kaldırılması gerekiyor. Emekli aylıklarının, asgari ücretin 2024 yılında açlık sınırının üzerine çıkartılması, en az 20 bin TL olması, kamu çalışanlarının ücretlerinin yoksulluk sınırı üzerine çıkartılması, kira desteğinin bu bütçeden karşılanması gerekiyor.”

 

İlgili Haberler