Birlik Ve Dayanışma Sendikasından Yönetmelik Tepkisi: Her Yönetmelik Birer Hukuk Faciasına Dönüşüyor
Gazeteci Barış Pehlivan’ın Yargılandığı Davada Karar Çıkmadı. Pehlivan: “Siz Bugün Karar Vermediğiniz İçin Ben Yarın Cezaevine Gireceğim”
GAYE ŞEYMA CAN
Yaklaşık 3 aydır Maltepe Açık Cezaevi’nde tutulan ve denetimli serbestlik hakkından da yararlandırılmayan gazeteci Barış Pehlivan bugün, “kamu görevlisine hakaret” suçundan hakim karşısına çıktı. Duruşma 16 Kasım’a ertelendi. Pehlivan, karar vermeyen mahkemeye, “Siz bugün karar vermediğiniz için ben yarın cezaevine gireceğim” diyerek tepki gösterdi.
Libya’da görev yaptığı sırada şehit düşen MİT mensubunun kimlik bilgisinin ifşa edilmesine ilişkin davada 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılan ve cezası onana Pehlivan denetimli serbestlik kapsamında cezaevinden çıkmıştı. Yargıtay üyesi Ömer Faruk Aydıner hakkında yazdığı bir yazı nedeniyle yeniden hakkında dava açılan Pehlivan denetimli serbestliği kaldırılınca 15 Ağustos 2023’de yeniden cezaevine girmişti. Barış Pehlivan denetimli serbestliğinin kaldırılmasına neden olan Aydıner’e hakaret davası kapsamında dün Maltepe Açık Cezaevi’nden izinli olarak geldiği İstanbul 2’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıktı.
İstanbul 2’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nce 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşmaya Barış Pehlivan ve taraf avukatları katıldı. Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Ahmet Şık da davayı takip etti.
Kimlik tespitinin arından savunma yapan Barış Pehlivan yazısında hakaret amacının olmadığını, olsaydı da ismi açıkça vereceğini belirterek şunları söyledi:
“EĞER ŞU AN SANIK OLDUĞUM BU DAVANIN İDDİANAMESİNE DEĞER VERİRSEM BU DAVAYI HABER YAPACAK TÜM MESLEKTAŞLARIM HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMAM GEREKİYOR: ‘Şüpheli Barış Pehlivan, yazmış olduğu köşe yazısında, müvekkilime hakaret etmiş, iftirada bulunmuş ve müvekkilimin işlememiş olduğu suçları işlediği yönünde suç uydurmak suretiyle kasti olarak suç işlemiştir’. Bu cümle Ömer Faruk Aydıner’in Başsavcılığa verdiği şikâyet dilekçesinde yazıyor. Şimdi bu salonda ve adliye içinde onlarca gazeteci var. Bu davayı takip ediyorlar, haliyle haberini de yapacaklar. O haberlerinde Ömer Faruk Aydıner’in benim hakkımdaki şikâyet dilekçesini de yazabilirler. Öyle ya, işleri bu ve dava hakkında gizlilik kararı yok. Eğer şu an sanık olduğum bu davanın iddianamesine değer verirsem, benim şu an yargılandığım bu davayı haber yapacak olan tüm meslektaşlarım hakkında suç duyurusunda bulunmam gerekiyor. Hatta bu suç duyurusunun iddianameye dönüştürülüp, hepsinin sizin karşınızda sanık olması gerekiyor. Bu dava budur sayın hâkim. Bir değil, beş değil, on değil… Sanık olmama gerekçe gösterilen köşe yazımı sayısızca kez okudum. Ancak ben nasıl suç işlemişim, inanın bulamadım. Lütfen bana söyleyin, hangi harfim hangi kelimemle ben Ömer Faruk Aydıner’e hakaret ettim? Bunu sizden rica ediyorum. Zira, savcılık iddianamede bu sorunun yanıtını yazmamış.
BİR YARGISAL SÜRECİ YAZMAK SUÇ MUDUR?: Ama madem ki buradayım… Savcılığın yapmadığını biz yapalım, şu şikâyete konu olan yazımı inceleyelim… Sahi, ne yazmışım ben ki hapsim isteniyor? Bir iş kadınının suç duyurusunu, yazımdan okuyorum, o iş kadının suç duyurusundaki tezlerine bakın nasıl giriş yapmışım? ‘Savcılığa iletilen iddia özetle şuydu…’ Yalan mı Hâkim Bey? Bir iş kadını bir suç duyurusunda bulunmamış mı? Suç duyurusunda şikâyet edilenlerden biri de Ömer Faruk Aydıner değil mi? Böylesi bir yargısal süreç yaşanmamış mı? Yaşanmış ki dosya Yargıtay’a gitmiş… Yaşanmış ki Yargıtay ‘soruşturma açılmasını gerektirir nitelikte olmadığına’ karar vermiş… Yaşanmış ki Ömer Faruk Aydıner kendisine isnat edilen suçlamalara karşı şikayetçi iş kadını hakkında dava açmış… Ben Ömer Faruk Aydıner’e yöneltilen iddiaların yanında, bizzat Aydıner’in yaptığı karşı suç duyurusunu da yazmış mıyım aynı köşede? Evet. Ben burada o iş kadınının suçlamalarının içeriğine girmeyeceğim. O zaten ayrı bir soruşturma ve dava konusu. Biz burada, bu yargısal süreci tamamen yasal belgelere dayanarak köşeye taşımak suç mudur değil midir onu tartışıyoruz. Dahası, tartışmaktan öte bu benim özgürlüğüme bedel oluyor.
İŞ KADINI İLE UYUŞTURUCU BARONUNA ARABULUCULUK YAPMAK KAMU GÖREVİ MİDİR?: Meselenin bir başka çarpıcı yanı daha var… Ömer Faruk Aydıner benim hakkımda 3 suçlamada bulunuyor: İftira, suç uydurma ve kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret. Peki, savcılık ne yapmış bu şikâyet karşısında? ‘Bu köşe yazısında iftira yok’ demiş. Zira benim Ömer Faruk Aydıner hakkında soruşturma başlatmaya yönelik özel bir kastım olmadığını görmüş. Yetmemiş, bu köşe yazımda suç uydurmadığıma da karar vermiş. Yani, iki suçlamayı da davaya dönüştürmemiş. Kaldı mı, elimizde 3. suçlama. ‘Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret’. Bu çok farklı yönlere gidebilecek bir suçlama. Yazımı okuduğunuzda göreceksiniz ki iş kadınının Ömer Faruk Aydıner’den şikayetçi olmasına neden olan iddiası özetle şöyle: İş kadını, uyuşturucu ticareti yapan birinden borç almış… Bu borcun ödenmesi aşamasında da Yargıtay üyesi Ömer Faruk Aydıner devreye girmiş, ona da ödeme yapılmış. Bu iddialar doğru mu, değil mi; bu davanın konusu değil. Ama savcılık, bu yasal şikâyeti köşeme taşımamı ‘Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret’ olarak görürse şunu tartışmamız şart: İş kadını ile uyuşturucu baronunun alacak verecek kavgasında iddia edilen arabuluculuk kamu görevi midir? Bu sorunun yanıtı bu davayı ilgilendirmiyor. Ama bu iddianamenin ve bu davanın neyi tartışmaya açtığının farkında mısınız?
ŞU AN YARGILANDIĞIM BU ADLİYENİN BAZI MENSUPLARININ FETÖ BORSASI İÇİNDE OLDUĞUNU BELGELERİYLE ORTAYA KOYDUM. GÜN GELDİ O YARGI MENSUPLARI İHRAÇ EDİLDİ: 20 yıldır gazetecilik yapıyorum. Yazdığım 5 kitapta ve yüzlerce haberde yargıdaki sorunları Türkiye’ye anlattım. Kimse yazmaya cesaret edemiyorken, şu an yargılandığım bu adliyenin savcı ve hâkim koltuklarında teröristlerin oturduğunu belgeleriyle ortaya koydum. Bedelini cezaevine atılarak ödedim. Gün geldi, bana ‘Pardon, meğer sen haklıymışsın’ denildi ve beraat ettim. Kimse yazmaya cesaret edemiyorken, şu an yargılandığım bu adliyenin bazı mensuplarının FETÖ Borsası içinde olduğunu belgeleriyle ortaya koydum. Yine bedelini cezaevine atılarak ödedim. Lakin gün geldi, o yazdığım yargı mensupları HSK tarafından ihraç edildi. Kimse yazmaya cesaret edemiyorken, İzmir Başsavcı Vekili’nin nüfuz ticareti yaptığını belgeleriyle ortaya koydum. Almadığım tehdit kalmadı. Yine gün geldi, o yazdığım savcı hakkında HSK müfettiş raporu düzenlendi, idari yaptırım kararı alındı. Örnekleri çoğaltabilirim, ama gerek yok. Mesele şu: Eğer Ömer Faruk Aydıner’e ‘kamu görevinden dolayı hakaret ettiğim’ iddia edilirse… İş kadını ile uyuşturucu baronunun para alışverişinde bir yargı mensubunun görev almasını ‘kamu görevi’ olarak kabul etmemiz gerekir. Bunu söylemeye benim dilim varmıyor ancak biz bunun davasını görüyoruz. Asıl bu davanın ve iddianamenin konusu size ağır hareket değil midir sayın hâkim?
SUÇ İŞLEME AMACI TAŞISAM AÇIKÇA ADINI YAZMAZ MIYIM?: Kaldı ki ben suç işleme amacını taşısam, ben Ömer Faruk Aydıner’e Yargıtay üyesi olması üzerinden hakaret etmek istesem, kendisinin adını açıkça yazmaz mıyım köşemde? Lütfen okuyun yazımı, ‘Ömer Faruk Aydıner’ 3 kelimeden oluşan bir isim. On kez de okusanız, yüz kez de okusanız, bin kez de okusanız bu 3 kelimeyi de yazımda göremezsiniz.
Bu bile benim hakaret etme gibi bir kastım olmadığını ve iddialara karşı masumiyet karinesini korumaya çabaladığımı kanıtlar.
BİR GRAM DAHİ SUÇUN OLMADIĞI BU DAVA YÜZÜNDEN ÖZGÜRLÜĞÜMDEN MAHRUM BIRAKILIYORUM: Biliyorsunuz ki bu davanın benim açımdan bir başka önemli yönü daha var. Zira, bir gram dahi suçun olmadığı bu dava yüzünden özgürlüğümden mahrum bırakılıyorum. Yıllarca denetimli serbestlikte kalacak ağır suçluları her gün cezaevinden uğurlayan ben, 8 ay kalan denetimli serbestliğimi hapiste geçiriyorum. Meclis’ten geçen yaz çıkan bir yasa beni özgürlüğüme kavuşturması gerekirken, bu dava gerekçe gösterilerek içeride tutuluyorum. Maalesef bu kötülüğü ilk kez deneyimlemedim. Bu topraklarda çocuk tecavüzcülerine bile tanınan özgürlük hakkının, hukuk güvenliğinin ve demeye de dilim varmıyor ama adaletin bana gelince kafasını kuma gömmesini daha önce çok kez yaşadım. Acı ama 20 yıllık gazetecilik hayatımda, bu iktidar bana beşinci kez cezaevi yüzü görmemi sağladı.
BENİM ŞAHSIMDA ASLINDA TÜM GAZETECİLERİN HİZAYA GETİRİLMEYE ÇALIŞILDIĞININ FARKINDAYIM: Benim şahsımda, aslında tüm gazetecilerin hizaya getirilmeye çalışıldığını ve böylece tüm Türkiye’nin gerçekleri bilme hakkına tecavüz edilmek istendiğini biliyorum. Lakin, beni içeri atanlar da defalarca deneyimledi ki dışarıda yazdıklarımın bedelini içeri atarak ödetenler, sadece bedenimi hapsediyorlar. Zira, nerede olursam olayım yazdım, yazıyorum ve yazacağım. Parmağımdaki nasırla birlikte harflerim de büyüyor. Varsın, olsun. Dün nasıl yazdıklarımda haklı çıktıysam, biliyorum ki yarın da bugünü anlamak için bakılacak onur duyduğum harflerim var benim. Hafızam var, öfkem var, kalemim var… Unutmayacağım, unutturmayacağım. Bu benim 100. yılındaki Cumhuriyetime borcumdur, ödeyeceğim.”
Barış Pehlivan’ın savunmasının ardından söz alan müşteki avukatı, “Şikayetimiz devam etmektedir. Sanığın cezalandırılmasını talep ediyoruz” dedi.
SAVCILIK MÜTALASINDA PEHLİVAN’IN 2 YIL 4 AYA KADAR HAPİSLE CEZALANDIRILMASINI TALEP EDİLDİ
Savcılık da mütalaasında “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” suçundan 1 yıl 2 aydan, 2 yıl 4 aya kadar hapis cezası istemiyle Pehlivan’ın cezalandırılmasını talep etti.
“TOPU TOPU 4-5 PARAGRAFTAN OLUŞAN YAZIDAN CEZA ÇIKARSA HANGİ KONULARI YAZABİLİRİZ SİZ SÖYLEYİN”
Barış Pehlivan mütalaaya karşı savunmasında, “Topu topu 4-5 paragraftan oluşan bir yazıdan ceza çıkarsa bütün gazeteciler olarak siz bize açıklayın biz hangi konuları yazabiliriz? Tüm gazetecileri kovun çünkü bizim yaptığımız bu davaları haber yapmak. Benim yaptığım da bundan ibarettir” dedi.
Hakim de Pehlivan’ın avukatlarının sunduğu yazılı savunmaları incelemek istediği için karar vermeyeceğini söyledi.
Pehlivan da hakimin açıklamasına, “Bugün karar vermezseniz ben yarın tekrar cezaevine döneceğim. 1 saat ara verin inceleyin. Siz şu an karar vermediğiniz için ben yarın hapse gireceğim, 10 sayfa okumadığınız için ben yarın cezaevine gireceğim” şeklinde tepki gösterdi.
Hakim, “Ben ara kararımı kurdum zaten gün vereceğim” şeklinde cevap vererek duruşmayı 16 Kasım tarihine erteledi.
PEHLİVAN: HAKİM UYAP’TA OLAN DOSYALARI OKUMADIĞI İÇİN BENİ YARIN HAPSE GÖNDERMEYE KARAR VERİYOR
Duruşma sonrasında adliye koridorunda konuşan Pehlivan, “Aylar önce yazılan bir iddianame, aylar önce UYAP sistemine koyulan belgeler, aylardır tartışılan bir dava ve hakim sadece bahaneyle UYAP’ta olan dosyaları okumadığı için beni yarın hapse göndermeye karar veriyor. Bomboş bir dava, 5 paragraf 1,5 dakikada okunacak bir yazının hakaret olup olmadığını incelemeye bile cesareti olmadığı için ben yarın tekrar cezaevine döneceğim. Bunun adı hukuk değildir, bunun adı adalet değildir. Bunun adı vicdan değildir” dedi.