23 Kasım 2024 Cumartesi

Avukatlardan Can Atalay İçin İstanbul Adliyesi Önünde Açıklama: “Kararın Sarayda Verildiğinin İspatı Olarak Karar Tarihi 17 Gün Önce Yazılmış. Sadece Mahkeme Başkanının İmzası Konacak Kadar Pervasızlaşmışlardır”

Haber: GAYE ŞEYMA CAN – Kamera: SADIK KARAKULOĞLU

Türkiye İşçi Partisi’nde (TİP) Hatay Milletvekili seçilmesine ve Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) kararına karşın cezaevinden tahliye edilmeyen Avukat Can Atalay için meslektaşları, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde açıklama yaptı. Avukat Ekin Yavuz, “Amacı en başından beri topluma gözdağı vermek olan Gezi davasının ve Can Atalay özelinde yaşanan dünkü gelişme, hukuk devleti açısından utanç vericidir. Kararın sarayda verildiğinin ispatı olarak karar tarihi, karardan 17 gün önce yazılmış. Heyet yerine sadece mahkeme başkanının imzası konacak şekilde muhakeme hukukuna dikkat etmeyecek kadar pervasızlaşmışlardır” dedi.

Gezi Parkı davası tutuklusu TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın başvurusu üzerine AYM, “seçme ve seçilme hakkı” ile “kişi güvenliği ve hürriyeti hakkı” yönlerinden hak ihlali kararı vermişti. AYM, Can Atalay kararını 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Yerel mahkeme, kararın iletilmesinin üzerinden dün 6 gün geçmesinin ardından Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’ne gönderdi.

Karara tepki gösteren avukatlar, Atalay için Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde bugün açıklama yaptı. İlk olarak konuşan avukat Kemal Aytaç, siyasi iktidarın Gezi direnişine kininin ve öfkesinin sürdüğünü söyledi. Aytaç, “Ne yapıp edip Can Atalay’ı içeride tutmaya çalışıyorlar. Her türlü oyunu, numarayı çeviriyorlar ama biz inanıyoruz ki bu ülkede demokrasiden, hukuktan, özgürlükten, özgürlükten yana olan insanlar olarak bu karanlığı hep birlikte yeneceğiz. Buna inancımız tam” dedi.

ALP SELEK: MAHKEMENİN DURUŞMADAN KAÇMASINI ANLAYAMIYORUM

Avukat Alp Selek de adliye önünde haksızlıkları konuştuklarına dikkat çekti. Selek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İçeride haksızlıklar oluyor. Demek ki Can Atalay’ın durumu haksız olduğundan biz burada adaleti konuşan kişiler oluyoruz. Ben Can’ı küçüklüğünden tanırım. Çok iyi bir çocuktu. Babası da partiliydi, çalışkan insanlardı. Milletvekilliğini en güzel yapacak insanlardan biriydi fakat nedense bunun milletvekili olmasından rahatsız olanlar var. Bu yüzden bir mahkemenin duruşmadan kaçması ne demek, onu da anlayamıyorum. Bir şey anlıyorum. İçerideki verilen kararlar hukuksuz olduğundan kaçıyorlar. Hukuksuz karar vermekle ileride isimleri anılacak olduğundan bir karar vermekten usulsüz kaçıyorlar. Bakalım, sonunda Yargıtay’a yolladılar, ne olacak? Bir şey daha söylemek istiyorum. Gezi Parkı olayından tutuklular var. Hatta birinin eskiden idamını istiyorlardı. Cumhuriyet Bayramı’nın 100’üncü yıl dönümünde halk sokaklara çıktı. Aynı Gezi Parkı olayı gibi sokaklara çıktı. Şimdi merak ediyorum. Devletin isteği dışında çıktılar, kendi arzularıyla çıktılar. Acaba şimdi devlet kimin hakkında dava açacak? Nerelerde birilerini yakalayıp dava açacak? Çünkü devlet böyle insanların bir istekle toplanarak Cumhuriyeti anmalarını istemiyordu benim anladığım kadarıyla bugünkü iktidar. Şimdi Cumhuriyet Bayramı’nda insanlar her yerde yığın hâlinde protesto yaparak sokağa çıktılar. Bunlar hakkında bakalım devlet dava açabilecek mi?”

EKİN YAVUZ: MAHKEME HEYETİ SUÇ İŞLEMİŞTİR

Atalay’ın meslektaşları ve arkadaşları adına hazırlanan ortak açıklamayı da Ekin Yavuz okudu. Yavuz, şunları söyledi:

“Anayasa Mahkemesi, Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında 25 Ekim 2023 tarihli kısa ve 27 Ekim 2023 tarihli gerekçeli kararında, açıkça Can Atalay’ın seçilme hakkıyla ilgili, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini belirtmesine rağmen İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, deyim yerindeyse adliyede günlerce saklambaç oynamış; avukatların ve milletvekillerinin mahkeme kalemine girişini engellemiş; avukatlar, güvenlik görevlileri tarafından fiziksel ve sözlü şiddete maruz kalmıştır. İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, bir anayasa organı olan ve diğer tüm mahkemelerin anayasal sınırlara uygunluğunu tespit görevi kendisinde olan Anayasa Mahkemesi kararını yok sayarak açıkça suç işlemiş ve işledikleri bu suça adliye bürokrasisini ortak etmiştir.

“KANUNDA OLMAYAN USULLE DOSYA YARGITAY’A GÖNDERİLDİ”

Keyfi bir tutumla, avukatlarla ve milletvekilleriyle görüşmekten imtina eden İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, dün akşam dosyanın avukatlarının haberdar olmasından önce medyada yayınlanan karar ile Ceza Muhakemesi Kanunu’nda olmayan bir usulle dosyayı Yargıtayın 3’üncü Ceza Dairesi’ne göndermiştir. Amacı en başından beri topluma gözdağı vermek olan Gezi davasının ve Can Atalay özelinde yaşanan dünkü gelişme, hukuk devleti açısından utanç vericidir. Kararın sarayda verildiğinin ispatı olarak karar tarihi, karardan 17 gün önce yazılmış. Heyet yerine sadece mahkeme başkanının imzası konacak şekilde muhakeme hukukuna dikkat etmeyecek kadar pervasızlaşmışlardır. Biz bu hukuksuz kararları kabul etmediğimizi yineleyerek başta Hatay Milletvekili Can Atalay olmak üzere diğer tüm Gezi tutsakları için mücadele etmeye devam edecek, memleketimizde hukuk ve demokrasinin asgari normlarının uygulanması için büyük bir kararlılıkla mücadele etmeye devam edeceğiz.”

VOLKAN GÜLTEKİN: MAHKEME BAŞKANI, GÖREVİNİ YAPMAKTAN KAÇINMIŞTIR

İzmir Barosu’ndan Avukat Volkan Gültekin de şöyle konuştu:

“Birçok insan için, birçok müvekkilimiz için uygulatmaya çalıştığımız ve uygulattığımız kararı avukatlar olarak kendimiz için, bir meslektaşımız için uygulatamıyoruz. Yani ülkedeki hukukun geldiği noktayı, takdirini size bırakıyoruz. Basın açıklamasının bir mantığı da bu olsun. Yani mevzuatı sıralamak artık anlamsız oldu ama yani CMK’mızın 104’üncü maddesi vardır. Yargıtay el çektiği bir kararda, artık karar verdiği bir dosya hakkında karar veremez, emredicidir. Yani 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin yetki alanında olan bir konu da karar vermemek için, hürriyet gaspına devam edebilmek içindir, açıkçası budur. Çünkü bundan dolayı mahkeme yetkisini de gasp eden bir başkan, keyfi bir yazısıyla dosyadan karar vermekten imtina etmiştir, görevini yapmaktan kaçınmıştır. Şimdi hukuken bunun izahını anlaşılır bir dille anlatmaya çalışıyoruz ama izahı suçtur. Tek tek madde söylemeye gerek yok.

“AYM, MAHKEMEYE TAKDİR YETKİSİ VERMEMİŞ”

Anayasa Mahkemesi kararında, çok açık olarak mahkemeye de takdir yetkisi vermemiş. ‘İhlalin sonuçları ortadan kaldırılmalı ve yeniden yargılama yapılmalıdır’ diyor. ‘Bunun açısından da yargılamayı durdurmalısınız ve tedbir kararı, yani hak ihlalini oluşturan hürriyetinden mahrum bırakma yöntemine son vererek özgürlüğüne kavuşturmalısınız’ diyor. Bu kadar net bir kararı uygulamayan mahkeme suç işlemektedir. Bir başkan diğerlerinin önüne geçerek suçta daha öne yol almaktadır ama diğerleri de görevlerini yapmaktan imtina ederek suç işlemektedir. Bu basın açıklaması, bir suç ihbarıdır. Nedenini söylüyorum. Hakimler Savcılar Kanunu, Anayasanın 138’inci maddesine göre nizam edilmiştir ve hukuka göre karar vermek zorundadır. Kanunun üstündedir anayasa. Hukuk kuralları da kanunun üstündedir ve kaynağı hukuk kurallarıdır.

“SAVCILAR, MAHKEME HEYETİ İÇİN SORUŞTURMA BAŞLATABİLİRLER”

Dolayısıyla çok net belirlenmiş bir Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bir kararı uygulamamak suçtur. Görevi kötüye kullanma suçudur, hürriyetinden mahrum bırakma suçudur, insanın hürriyetini gasp etmek suçudur. Hakimler Savcılar Kanunu’muzun 82’nci maddesi var. Prosedürler uydurarak kanunlarda, hukuk kurallarında olmayan bir prosedür uygulayarak bu kararı vermekten imtina eden, kaçan mahkememiz yarın devran döndüğünde, hukuk işler kılındığında kendileri için Hakimler Savcılar Kurulu’nun izin prosedürünün işlemeyeceğini iyi bilmeleri lazım. Çünkü Hakimler Savcılar Kanunu’nun 82’nci maddesi der ki, ‘Suç üstü hâlinde izin prosedürü işletilemez’. Yani şu an için biz savcılara ihbar ediyoruz. Herhangi bir HSK kararı beklemeden şu an burada bu kararı uygulamayan mahkeme heyeti için soruşturma başlatabilirler. Bunu sizin takdirlerinize sunuyoruz.”

İlgili Haberler