23 Kasım 2024 Cumartesi

Türk Psikologlar Derneği Ankara’da Miting Düzenledi… Prof. Dr. Çukur: “Bütçemizin Neredeyse Üçte Birini Sahte Psikologlar Ve Etik Dışı Uygulama Yapan Kişiler İçin Harcıyoruz. Sağlık Bakanlığı Nerede Acaba?”

HABER: GÜLARA SUBAŞI / KAMERA: ÜNAL AYDIN

Türk Psikologlar Derneği, bugün Ankara’da, miting düzenledi. Genel Başkan Prof. Dr. Cemşafak Çukur, “Mezun olduktan sonra bizi en çok bekleyen işsizlik. Çünkü siz bu kadar kontrolsüz, denetimsiz mezun verirseniz iş bulma imkanları kısıtlı. Birçok psikolog özelde çalışmak istiyor, yetkinlikleri var ama ne yazık ki bu konuda da bir düzenleme yok. Sağlık Bakanlığı’nın işini biz yapıyoruz. Biz şu anda bir oda veya birlik değiliz. Biz bir dernek statüsüyüz. Bu denetimi Sağlık Bakanlığı’nın yapması lazım. Sağlık Bakanlığı, özelde çalışanların denetimini yapmıyor. Biz bütçemizin neredeyse üçte birini sahte psikologlar ve etik dışı uygulama yapan kişiler için harcıyoruz. Sağlık Bakanlığı nerede acaba” dedi.

Türk Psikologlar Derneği bugün, Ankara, Anıtpark’ta bir miting düzenledi. Mitinge dernek yönetim kurulunun ve birçok psikoloğun dışında İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Taner Demirer, CHP Ankara Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Gamze Taşçıer, CHP Parti Meclisi üyesi Klinik Psk. Erbil Aydınlık, İYİ Parti Genel İdare Kurulu üyesi Klinik Psk. Kübra Dursun ve Demokrat Parti Kadın Politikaları Başkanı İrem Taşpınar katıldı. Katılımcıların yanı sıra; Türk Psikologlar Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Cemşafak Çukur, Türk Psikologlar Derneği Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Aslı Göncü Köse ve Türk Psikologlar Derneği Genel Sekreteri Uzm. Psk. Faruk Bozkır açış konuşması yaptı. Konuşmalar şöyle:

UZM. PSK. BOZKIR: “MİLLETVEKİLLERİ, SİYASİ PARTİLER BURADAN SORUYORUM: NE YAPMAMIZ LAZIM KANUN ÇIKARTMANIZ İÇİN.

Türk Psikologlar Derneği Genel Sekreteri Uzm. Psk. Faruk Bozkır, şunları söyledi:

“70 sorunlarımız aynı. Yaşam koçuna, apartman görevlisine -ki asla küçümsemek için söylemiyorum- ya da hayatımızda gördüğümüz her işe bir kanun çıkaran TBMM, 70 yıldır Türkiye’nin psikologlarına -ki o psikologlar 1999 depreminde günlerce çadırlarda kalıp halkına yardım eden, Soma maden faciasında günlerce madenci yakınlarının yanında olup psikolojik destek sağlayan, Bodrum yangınında, Kastamonu selinde görev alan psikologlar ve en son 6 Şubat’taki büyük depremde, yine depremden etkilenen vatandaşlarının yanına ilk koşan sivil toplum kuruluşu olan Türk Psikologlar Derneği, psikologlar, hâlâ bugün konteyner kentlerde gönüllü hizmet veren tek sivil toplum kuruluşu, ilk giren biz olduk, son çıkan da biz olacağız. Ama dönüp bakıyoruz, maalesef mesleğimizin bir kanunu yok. Ruh Sağlığı Yasası’nda belirsiz bir tablo… Psikoterapi alanında, yetkisiz insanlar, binlerce Türk vatandaşını mağdur ediyor. Denetlenmeyen, başıboş bırakılmış bir alan… Bizim mesleğimizin ilk ihtiyacı olan şey bir meslek kanunu. Bunu biz sadece kendimiz için istemiyoruz. Psikolojik hizmetlerden yararlanan bütün vatandaşlarımız için, denetlenebilir bir hizmet için istiyoruz. Bu nedenle çok yoğun çabalar sarf ettik ve şu an Meclisimizde bununla ilgili yasa tasarımız var. Buradan davet ediyorum; bütün partilerimizi, milletvekillerimizi, lütfen kanunumuza destek versinler ve bir an önce bu alandaki boşluğu dolduralım. 12 bin 500 mezun veriyoruz, 120 binin üzerinde psikolog alanda. Bunun aileleriyle birlikte 1 buçuk-2 milyon insanı temsil eden bir kitleyiz. Milletvekilleri, siyasi partiler buradan soruyorum: Ne yapmamız lazım kanun çıkartmanız için. Hiçbir mesleğin ipoteğini kabul etmiyoruz. Bağımsız bir şekilde psikologlar, hem kamu kurumlarında hem de alanda çalışacaklar. Bu bizim en doğal ve engellenemez hakkımızdır. Nasıl ki biz bu halk için bugüne kadar büyük mücadeleler verdik. Bugün de yasamızı istemek en doğal hakkımızdır diye düşünüyorum.”

PROF. DR. KÖSE: “BİZ HER YIL 12 BİN 600 MEZUN VERİYORUZ. SONRA SAĞLIK BAKANLIĞI PSİKOLOGLAR İÇİN KONTENJAN AÇIYOR: 244 PSİKOLOG ALIMI. NE OLACAK BU ÖĞRENCİLERİMİZ?”

Türk Psikologlar Derneği Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Aslı Göncü Köse, şunları söyledi:

“Meslek yasası, bizim gerçekten kanayan yaramız. 1976 yılında Türk Psikologlar Derneği kuruldu. O günden bugüne gönüllü olarak gelip hizmet veren, bizden önceki yönetimler de bunun kavgasını verdi. Biz de geldiğimiz günden beri bunun kavgasını veriyoruz. Aslında bu kavgası verilecek bir şey olmamalı ama. Herkes diyor ki ‘Psikoloğa ihtiyacım var.’ Herkesin psikoloğa ihtiyacı var ya da herkes psikolog da olmak istiyor. O mücadeleyi bir ara atlattık hatırlarsanız. Neden peki psikolojik hizmetler bizim ülkemizde bu kadar ulaşılması zor? Neden ‘her aile sağlık merkezine bir psikolog sözü’ unutuldu? Bu konuda siyasi partilerin temsilcilerinden yardım istiyoruz. Çünkü biz halkımıza nitelikli psikolojik hizmet sunmak istiyoruz. Evet biz gönüllü olarak deprem bölgesindeyiz, şu anda hâlâ oradayız, olmaya da devam edeceğiz. Gönüllü olarak her faciada, ülkemizin başına gelen her kötü şeyde halkımızın yanında oluyoruz. Ama biz meslek yasası istediğimizde bunun bir karşılığını göremiyoruz. Bu çok acı. Bir de merak ediyorum, biz ne zaman ilimden, bilimden bu kadar ayrıldık? Mesela kovid pandemisinde bilim kurulunda bir sağlık psikoloğu gördünüz mü ya da halkı önlemleri arttırmaya ikna edecek sosyal psikologlar orada mıydı? Değildi. Biz neden bu kadar görmezden gelindik? Neden bu akıl tutulmasını yaşıyoruz?

Başka bir akıl tutulması da benim bir akademisyen olarak dile getirmek istediğim, biz her yıl 12 bin 600 mezun veriyoruz. Sonra Sağlık Bakanlığı psikologlar için bir kontenjan açıyor: 244 psikolog alımı. Ne olacak bu öğrencilerimiz? Bizim geleceğimiz ne olacak? Öğrencilerimize biz nasıl diyeceğiz ki ‘Sen mezun olduğunda emin ol emeğinin karşılığını alacaksın, kesinlikle iş bulacaksın’ diyemiyoruz. Çünkü yeterli alım yapılmıyor ve psikologlar olarak bizim mezunlarımız, özel eğitim merkezlerinde asgari ücretin altında çalışmaya zorlanılıyor. Eminim içinizde vardır şu anda. Bu durum sürdürülebilir bir durum değil. Dünyanın göz bebeği olan bir mesleğe bunlar gerçekten reva değil. Ama biz Türk Psikologlar Derneği olarak bu mücadeleyi başlattık, devam ettireceğiz, bizden önceki yönetimlerin başlattığını devam ettiriyoruz. Bizden sonra sizler belki bayrağı alacaksınız ama benim temennim şu ki, cumhuriyetin 100’üncü yılında artık bu meseleyi çözelim. Yoksa biz durmadık, yine de devam edeceğiz. Ama artık 2023’te, tüm siyasi partilerin desteğiyle meslek yasamızı istiyoruz.”

İREM TAŞPINAR: “BÜTÜN SORUNLARDA TEMEL PROBLEMİN, TOPLUMUMUZUN ARTAN RUH SAĞLIĞININ BOZULMASI OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ”

Demokrat Parti Kadın Politikaları Başkanı İrem Taşpınar ise şu açıklamayı yaptı:

“Psikologların özellikle toplum sağlığımız için ihtiyaç duyulan bu haklı mücadelesinin Demokrat Parti olarak sonuna kadar yanındayız. Temel parametreler var. Dünyaya baktığımızda, Dünya Sağlık Örgütü, sağlığın ana otoritesi, der ki ‘Sağlık, herhangi bir hastalığın yokluk hali değil; fiziksel ve ruhsal olarak tam bir iyilik halidir.’ Ama bizde sağlık dediğimizde aklımıza gelen ilk şey fiziksel rahatsızlıklarımız, diğer tarafta ruhsal konularla ilgili herhangi bir eylem, bilgi, farkındalık artışı olmuyor. Bugün burada baktığımda, cumhuriyetin 100’üncü yılını kutlamaya sayılı gün kala, hepimizin içini açan, umut vaat eden çok nitelikli kalabalık bir grup var. Günlük hayatta uğraştığımız konulara baktığımızda kadın cinayetleri, çocuk tacizleri, yani makro büyük olayların dışında karşılaştığımız bütün sorunlarda temel problemin, toplumumuzun artan ruh sağlığının bozulması olduğunu görüyoruz. O nedenle de lisans eğitimini tamamlamış psikologların hem meslek yasasının çıkması hem de ruh sağlığıyla ilgili yasanın çıkmaması için Demokrat Parti olarak bir üstümüze düşeni yapmaya hazırız. Çünkü bu konu, bence siyaset üstü bir konu. Diğer taraftan da hepimizin geleceği aslında psikologlarımızın topluma ne kadar dahil olduğuyla ilgili.”

KÜBRA DURSUN: “ATATÜRK’ÜN DEDİĞİ GİBİ MUASIR MEDENİYETLER SEVİYESİNE ULAŞMAK İÇİN PSİKOLOJİ BİLİMİNİ EN İLERİYE TAŞIMAK ZORUNDAYIZ”

İYİ Parti Genel İdare Kurulu üyesi Klinik Psk. Kübra Dursun ise şu değerlendirmeyi yaptı:

“Çok anlamlı bir gün, çok da gurur verici bir şey benim için. Çünkü ben, çok bilinçli olarak psikoloji okumaya karar verdim. Okudum, çok değerli hocalarının ellerinden geçtim, deneyim tecrübelerinden faydalandım. Stajlarımı yaptım ve ben bu stajları yaparken kendi imkanlarımı kullanarak yaptım, kapıları zorlayarak. Kimse bana maalesef bir yol açmadı, devletin hiçbir kademesinden bana kimse, ‘Hadi gel sana staj imkanı sunalım’ demedi. Bizim bölümümüz, alanımız saha tecrübesi gerektiren, birçok devlet veya özel kurumlarda gözlem yapmayı gerektiren bir alan. Aynı zamanda araştırma da yapmayı gerektiren bir alan ama maalesef psikoloji bilimi denildiğinde bugün Türkiye’de belki de en sondayız. Hiçbir değeri yok. Dünyanın göz bebeği bir alan ama Türkiye’de hiçbir saygınlığımız ve hiçbir karşılığımız yok. Bugün, bir şiddet olayında ilk yeri aslında psikologlar oluyor. Bir boşanma durumu olduğunda psikologlar oluyor. Veya doğal afetler yaşandığında ülkenin içerisinde, yeni psikologlar oluyor. Siyasetçilerin de aslında danışmanlıklarına başvurduğu kişiler, yine psikologlar oluyor O yüzden bölümümün, bölümümüzün ve alanımızın yıllardır mücadelesini veriyorum. Meslek yasasının çıkması, ruh sağlığı alanındaki yasanın çıkarılması ve buradaki ibarelerin düzeltilmesi için bugün de bundan sonrasında da elimden ne geliyorsa yapmaya şahsım, partim ve alanım için herkese buradan söz veriyorum. Yapılan bütün çalışmalarda elimden geldiğince destek olmaya gayret gösterdim derneğimizde.

Ve ben aynı zamanda genç bir kadın olarak ve bir psikolog olarak bir milletvekili adaylığı süreci de geçirdim. Dedim ki ‘Mecliste milletvekili olarak neden bir psikolog olmasın ve neden sesimizi Meclisten biz kendi içimizden duyuramayalım?’ Engellemek isteyenler oldu, denildi ki ‘Hayır, bir psikolog siyasete girmemeli.’ Ama tam da aslında bizim her şeyimiz bu ülkede siyasetten geçiyor. Bizim alanımız, siyaset üstü bir konu ama her şeyin siyasetten geçtiği gibi bu konuda siyasetten geçiyor. O yüzden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi de tam da bu alanda da muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak için psikoloji bilimini en ileriye taşımak zorundayız ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yılında meslek yasamızı elde edeceğimize inanıyorum. Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, 2018 yılından beri psikologların meslek yasasının çıkmasıyla ilgili her alanda ifadelerini dile getiriyor. O yüzden ben peşini hem psikolog hem de siyasetçi olarak bırakmayacağım. Psikologlar, her zaman omuz omuza olacak. Birliğimiz daim olsun.”

ERBİL AYDINLIK: “İKTİDARA SESLENİYORUZ: KAMUDA PSİKOLOGLARIN İSTİHDAM ORANINI ARTTIRIN. PSİKOLOJİ BÖLÜMÜNE BARAJ GETİRİN VE KONTENJANLARI DÜŞÜRÜN”

CHP Parti Meclisi üyesi Klinik Psk. Erbil Aydınlık, şunları söyledi:

“Ülkemizde ve dünyada savaşlar, terör olayları, salgın hastalıklar, doğal afetler, ekonomik krizler devam ederken maalesef ki en etkilenen şey ruh sağlığımız oluyor. Son 10 yıla baktığımız zaman Türkiye’de antidepresan kullanımının yüzde 66 arttığını görüyoruz. Bu da bize aslında ruh sağlığının ne kadar önemli olduğunu ve ruh sağlığımızın ne kadar etkilendiğini göstermektedir. Ülkemizde TÜİK verilerine baktığımız zaman, 2022 yılında 4 bin 146 vatandaşımız intihar etmiştir. 2002-2022 yılları arasında 65 bin 545 vatandaşımız, intihar etmiştir. Artık intihar, bizim için bir halk sorunu haline gelmiştir. Başka bir toplumsal sorun ise madde bağımlılığındaki artıştır. Maalesef artık madde bağımlılığı, 9-10 yaşlarına kadar inmiştir. Biz buradan iktidar sahiplerine soruyoruz: Toplumda derin bir ruh sağlığı buhranı varken kamu kurumlarında neden psikologlar yer almamaktadır? Neden psikolog sayısı bu kadar azdır? 100 binin üzerinde mezunumuz varken devlet hastanelerinde neden psikolog sayısı karşılanmamaktadır? İlk adım olan ve kolay ulaşılabilir Aile Sağlığı Merkezlerine (ASM) neden psikologlar atamamıştır? Neden hâlâ ruh sağlığı yasamız ve psikologlar meslek yasamız yoktur? Psikologlar meslek yasası, sadece mesleğimizi, özlük haklarımızı korumak için değil; aynı zamanda bizlerden danışmanlık alan vatandaşlarımızın da hakkını korumak için bugün gereklidir. Bu kanunla birlikte meslektaşlarımızın verdiği hizmetlerin denetlenmesini sağlayarak ruh sağlığı alanında hizmetlerin kalitesi artacaktır.

Bugün burada olan ya da olmayan bütün ortak mücadeleyi veren psikolog arkadaşlarımız olarak biz, mesleğimizin bilimsel yetkinliği ve yeterliliği olmayan kişiler tarafından icra edilmesini istemiyoruz. Bizler, sahada vatandaşlarımız için danışanlarımız için daha iyi hizmet verebilmek için çalışırken alanda yetkinliği olmayan kişilerin mesleğimizi icra etmesini kabul etmiyoruz. Anayasanın 56’ıncı maddesi der ki: ‘Devletin herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içerisinde sürdürmesini sağlama görevi vardır.’ Biz buradan bir kez daha iktidara sesleniyoruz: Anayasal yükümlülüklerinizi yerine getirin. Kamuda psikologların istihdam oranını arttırın. Mesleğin niteliğini arttırmak için psikoloji bölümüne baraj getirin ve kontenjanları düşürün. Meslek yasasıyla psikologların haklı özlük haklarını teslim edin. Ruh sağlığı yasasını ve meslek yasasını derhal çıkarın. Ben bir meslektaşınız olarak birçok alanda sesinizi dile getirmeye çalışıyorum. Sürekli dernek başkanımıza, yöneticilerimizle istişara halindeyiz. Vekilimiz bu konuyla ilgili Mecliste yasa teklifi verdi, bu yasa teklifi bizler için çok kıymetli. Çünkü bizler alana dahil olan insanların vatandaşlarımıza verdiği zararın yine bize geri döndüğünün farkındayız. O yüzden her birimiz bu mücadeleyi ortak bir şekilde yürüteceğiz, ortak bir şekilde daha fazla gür bir sesle meslek yasamız çıkana kadar mücadele edeceğiz.”

GAMZE TAŞÇIER: “NEDEN İNATLA VE ISRARLA BİR MESLEK GÖRMEZDEN GELİNİYOR?”

CHP Ankara Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Gamze Taşçıer, şu açıklamayı yaptı:

“Az önce İYİ Parti’nin çok kıymetli temsilcisi, milletvekili adayı olduğunu ifade etti. Şu anda, bizim İstanbul Milletvekilimiz Suat Özçağdaş, sizlerin meslektaşı, bugün başka bir programı olduğu için sizlere çok selamlarını, sevgilerini iletti. Ama ben kıymetli meslektaşımıza hem bir kadın olarak hem de uzun yıllar siyasetin içinde olan bir yol arkadaşı olarak bu mücadelesini asla bırakmaması gerektiğini ifade etmek istiyorum. Çünkü 2011’de parlamentoda sadece tek bir eczacı varken ben de bir eczacı olarak bugün sayımız 13’e yükseldi. Dolayısıyla bu mücadeleyi vermeye lütfen devam edin. Ben inanıyorum ki ilerleyen yıllarda Suat vekilimle birlikte sizleri ve birçok meslektaşımızı parlamentoda görme imkanımız olacak. Bugün Türkiye’nin dört bir yanından sizler de haklı mücadeleniz için buradasınız. Hakkınız olan bir meslek yasası istiyorsunuz. Odamız olsun, birliğimiz olsun, bizim haklarımız için mücadele etsin, bir meslek etiğimiz olsun ve biz de o çerçevede mesleğimizi icra edelim. Tabiplerin var, eczacıların var, veterinerlerin var, diş hekimlerinin var. Peki biz sağlığı, beden ve ruh sağlığı gibi bütüncül bir yaklaşımla görüyorken tüm dünya böyle tanımlıyorken neden sizlerin inatla ve ısrarla meslek yasası verilmez? Sizler sadece bu talebi, aslında kendiniz için de istemiyorsunuz. Danışanlarınız için de bu hak talebini talep ediyorsunuz. 1999 depreminde en önde sizler gönüllü olarak varsınız, kadına şiddet vakalarında yine sizlere başvuruluyor, acı ama Türkiye bir deprem ülkesi; her yaşanan olumsuz bir tabloda sizler gönüllü olarak buralara gidiyor ve mesleğinizi icra ediyorsunuz. Peki hem kendiniz hem de halk sağlığı için böyle bir talepte bulunuyorsunuz, neden kulaklar duymuyor, gözler görmüyor?

Ben geçtiğimiz sene, Sayın Başkanımız ile birlikte sizlerin sorunlarını içeren bir teklifi parlamentoya verdim. Tabii tam seçim öncesi dönemi olduğu için kadük kaldı. 28’inci yasama döneminin açılmasıyla birlikte tekrar aynı yasa teklifini verdim. Geçer mi? Yani böyle bir kanunu, böyle bir teklif kanunlaştırırlar mı? Mevcut iktidarda zannetmiyorum. ‘Ben yaptım, oldu’ anlayışıyla meslek örgütlerini yok sayarak, bu kurumların temsilcilerinin fikirlerini almayarak bir siyaset üretmeye çalışırsanız sonucunda başarısızlıkla karşılaşırsınız. Çünkü veriler ortada: 2011 yılında, Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı Raporuna göre, 100 bin kişiye düşen psikolog sayısı Türkiye’de 1,85. Avrupa ülkelerinde 29 ülkeden 22’inci sıradayız. İnsan kaynağımız mı yetersiz, değil. Her sene 13 bin psikolog mezun oluyor. 100 binden fazla psikolog var. Neden inatla ve ısrarla bir meslek görmezden geliniyor? Ama bizler, bugün Ankara’dan bu görmezden gelmeyi bir kez daha, bir arada olarak omuz omuza, tüm sesimizle iktidara duyuracağız. Ve muhalefet partisi olarak da bizlere düşen ne varsa sizlerin bu haklı mücadelesinde hem parlamentoda hem alanlarda sizlere omuz vermek ve sizlerin hak kazanımında yanınızda olmaya devam edeceğiz. Ta ki hakkınızı alana kadar. Ben inanıyorum ki örgütlü gücün karşısında hiç kimse, hiçbir siyasi anlayış duramaz. Bugün, buradaki eylem kararlılığınız da bu mücadelenin bir fitili olsun. Ben, bu mücadelenizde her birbirinize yol arkadaşlığı etmekten mutluluk duyuyorum.”

TANER DEMİRER: “SİZ GÖZ BOYAYARAK PSİKOLOĞU, PDR UZMANIYLA REPLASE EDEMEZSİNİZ, İKİSİ AYNI ŞEY DEĞİL”

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Taner Demirer, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in hem psikoloji bilimine hem de psikologlara bir sempatisi ve ilgisi var, çok sayıda da psikolog arkadaşı var. İnanın ki sizin sorunlarınızı ve problemlerinizi yakından takip ediyor. Bugün itibarıyla 2003 yılında büyük methiyelerle ortaya getirilen AKP iktidarının sağlıkta dönüşüm projesi maalesef ucube, devasa şehir hastaneleri, ucube bir randevu sistemi, hastanede anormal kuyruklar, eczanelerde kuyruklar, ciddi anlamda ilaç sıkıntısı, sağlıkta şiddet, sağlık çalışanlarının büyük ekonomik problemleri ve hekimlerin göçüyle sonlanmıştır. Bugün Türkiye’de sağlık hizmetlerinin sunumundaki standart ve kalite ciddi anlamda düşmüştür. Kızamık gibi, çocuk felci gibi hastalıklar olağan hale gelmiştir. 10 milyon sığınmacı, elini kolunu sallayarak sınırdan giren herkese oturma izni verip bunları maaşa bağlayan, birinci sınıf vatandaş durumuna getiren bir ülkede sağlık hizmetleri, artık üçüncü dünya ülkesi konumuna gelmiştir. Bugün, dermatoloji polikliniklerine müracaat eden 100 hastanın 30’una uyuz teşhisi konuyor. Uyuz salgını vardır. Kuzey Amerika ve Avrupa’da baktığınızda birinci basamak sağlık hizmetine müracaat oranları yüzde 70 dolayında. Ama Türkiye’de tam tersi, birinci basamağa müracaat yüzde 35 ama ikinci üçüncü basamağa müracaat yüzde 65-70. Ciddi anlamda bir çarpıklık var. Bir parti olarak diyoruz ki özellikle birinci basamak sağlık hizmetleri kuvvetlendirilsin. Her ile sağlığı merkezine bir uzman doktor, bir psikolog, bir sosyal hizmet uzmanı, bir diyetisyen, bir fizyoterapist mutlaka istihdam edilsin. ASM’leri kuvvetlendirdiğimiz ölçüde, birinci basamağa ilgi artacak ve çarpıklık ortadan kalkacak.

Sağlık Bakanı, ‘4 bin Suriyeli sığınmacıya iş istihdam edildi.’ Hekim, sözde hekim, sağlık çalışanı, psikolog, sosyal hizmet uzmanı, hemşire, diyetisyen vesaire… Bunların diplomaları bile yok. Tamamen beyan usulüyle. Hangi mesleği yaptığı belli olmayan binlerce sığınmacıya iş verilirken bugün binlerce psikolog, sosyal hizmet uzmanı, diyetisyen fizyoterapist işsizdir maalesef Türkiye’de. Özellikle okullarımıza baktığımızda bugün itibarıyla birçok çocuğumuza dikkat eksikliği teşhisi konuyor, hiperaktif çocuklarımız var, anne-babası ayrı olan çocuklarımız var, zorlu ekonomik koşulların getirdiği özellikle travma sonrası stres hastalığı olan çocuklarımız var ve uyuşturucu, bugün Türkiye’de en önemli problemlerden biri. Kamufle edilen, göz ardı edilen, hatta bazı zamanlar korunan uyuşturucu problemi, ciddi bir problem. O halde her okula bir psikolog, elzemdir. Siz göz boyayarak psikoloğu, PDR uzmanıyla replase edemezsiniz, ikisi aynı şey değil. Biz iyi belediyecilikte, yerel seçimde kazandığımız belediyelerde, Yaşlı Bakım Merkezleri açıp buralara hiç olmazsa sözleşmeli psikolog, sosyal hizmet uzmanı diyetisyen alacağız.Yaşlılarımızın buna ciddi anlamda ihtiyacı var. Bir anlamda psikologların istihdamını arttırmak için parti olarak üzerimize düşen her şeyi yapacağız. Bizim 43 vekilimiz var parlamentoda, ben size buradan açıktan söz veriyorum: Psikologlar meslek yasası ve ruh sağlığı meslek yasası parlamentoya getirildiğinde biz parti olarak da bunun gayretini sarf edeceğiz, her zaman açıktan destekçi olacağımıza söz veriyorum. Biz de kanun teklifi hazırlıyoruz. Dernekle de istişare ediyoruz. Hem kanun teklifi hem de soru önergesi bazında üzerimize düşeni yapacağız. Ama diyoruz ki her psikolog iş sahibi olsun. Göz ardı edilmesin, kamufle edilmesin, ihmal edilmesin.”

PROF. DR. ÇUKUR: “BÜTÇEMİZİN NEREDEYSE ÜÇTE BİRİNİ SAHTE PSİKOLOGLAR VE ETİK DIŞI UYGULAMA YAPAN KİŞİLER İÇİN HARCIYORUZ. SAĞLIK BAKANLIĞI NEREDE ACABA?”

Türk Psikologlar Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Cemşafak Çukur’un konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“Şu anda aramızda neredeyse Türkiye’nin her ilinden bir psikolog var. Adıyaman, Bingöl, Edirne Erzincan, Çankırı, Erzurum, Malatya, Edirne, Diyarbakır, Bursa, Samsun, Muğla, Antalya, İstanbul İzmir, Hatay, Tokat. Türk Psikologlar Derneği, son dönemlerdeki yaptığı değişimlerle tüm Türkiye’de örgütlenmiş durumda. 6 tane şubemiz, 60’a yakın il temsilcimiz var. Şu anda Psikologlar Derneği’nin aktif üye sayısı 60-70 bin civarında. Ama siyasi konulara şimdiye kadar fazla ilgi göstermedik, ama bu bir başlangıçtır. Size şu sözü veriyoruz: Meslek yasası ve ruh sağlığı yasası, tabii ki bizim istediğimiz şekilde, geçene kadar bu mücadeleye devam edeceğiz. 2 gün önce ben Çin’deydim. Orada tüm dünyadaki farklı psikoloji örgütleri oradaydı. Avrupa Psikologlar Derneği, Amerikan Psikologlar Derneği, Dünya Psikologlar Birliği oradaydı. Toplantılarda genelde, ülkelerdeki psikologların sorunları konuşuluyor. Ben gerçekten artık utanıyorum. Meslek yasanız var mı diye soruyorlar, yok. Ruh sağlığı sorunlarını nasıl çözüyorsunuz, yok. Hatta şöyle bir gelişme oldu. Hem üzüldüm hem de sevindim. Rus Psikologlar Derneği Başkanı da vardı. Onlarda da bizim gibi sorunlar vardı, toplantının ikinci gününde Putin’in meslek yasasını imzalayacağı haberi geldi. Rus Psikologlar Derneği Başkanı toplantıyı bıraktı, hemen ülkesine geri döndü. Böyle bir haber gelse ben de bu toplantıyı yarıda bıraksam, ülkeme gelsem, bu sürece katkı sunsam… Bu durum gerçekten patolojik bir durum. 200’e yakın psikoloji bölümü var, 13 bin mezun veriyor, devlet psikolog alımı yapıyor ama yasası yok. Ve ruh sağlığı alanında da neyin nasıl yapılacağı konusunda el yordamıyla ilerliyor şu anda sistem.

Bir akademisyen olarak benim de etik dersi anlatmamız gerekiyor, kanun yok. Allah’tan Türk Psikologlar Derneği var da onlar bir etik yönetmeliği hazırlamışlar, derslerimizde bile bunu anlatıyoruz. Japonya’da, kişiler artık tedavi süreçlerini geçmiş, konuştukları koruyucu önleyici ruh sağlığı hizmetleri. Biz daha temel sağlık hizmeti olarak psikologların hizmetlerini sunacak bir standart yokken koruyucu ve önleyici ruh sağlığı hizmetlerinden konuşmamız neredeyse imkansız. Özellikle ruh sağlığı bir insan hakkıdır. Hem de sıradan bir insan hakkı değildir. Temel bir insan hakkıdır. Ama ülkemizde şu anda gerçekten 100 binlerce kişi, ruh sağlığı hizmetlerine erişimde büyük sıkıntı yaşıyor. Bazı poliklinik hizmetlerinde var. Bunların da ve sürdürülebilirliği nitelik olarak oldukça düşük düzeyde. Psikolog, psikoloji dönüm sayısı belki de Türkiye’de en hızlı artan şey, grafiğe koyamıyorsunuz, 2000’li yıllardan itibaren dikey bir yükseliş var. Şu anda içinde psikolog olmayan psikoloji bölümleri var. Bu kadar kontenjan artışı yapılmasına rağmen kadro ihtiyaçlarının aynı şekilde artmaması, kalitenin artmaması ciddi bir sorun. Yasal süreci başlattık. Burada bir ayrımcılık da var. Hukuk fakültesinde, tıp fakültesinde, eczacılıkta baraj var, eğitim fakülteleri çöktüğü için onu da getirdiler. Niye psikoloji bölümünde baraj yok? Bu anayasanın temel eşitlik ilkesine aykırı değil mi? Bir konuda YÖK’e yazı yazdık, YÖK cevap veremedi. Baraj getirirken ölçütleriniz nelerdir? Bize söyleyin. Biz de göre hareket edelim. Ellerinde hiçbir ölçüt yok. Bu gerçekten çok adaletsiz bir şeydir. Mahkeme süreci belli bir noktaya geldi, belki tüm barajlar kaldırılacak.

Mezun olduktan sonra bizi en çok bekleyen işsizlik. Çünkü siz bu kadar kontrolsüz, denetimsiz mezun verirseniz iş bulma imkanları kısıtlı. Birçok psikolog özelde çalışmak istiyor, yetkinlikleri var ama ne yazık ki bu konuda da bir düzenleme yok. Sağlık Bakanlığı’nın işini biz yapıyoruz. Biz şu anda bir oda veya birlik değiliz. Biz bir dernek statüsüyüz. Bu denetimi Sağlık Bakanlığı’nın yapması lazım. Sağlık Bakanlığı, özelde çalışanların denetimini yapmıyor. Biz bütçemizin neredeyse üçte birini sahte psikologlar ve etik dışı uygulama yapan kişiler için harcıyoruz. Sağlık Bakanlığı nerede acaba? Ama burada ben psikologları da eleştirmek istiyorum. Psikologlar olarak ne yaptınız? Artık sosyal medyada kendi aramızda yazışarak bu sorunlar çözülmeyecek. Onun için psikologların daha aktif olması, siyasetle daha çok ilgilenmesi, bu tip mitingler, etkinliklere daha çok katılmasını bekliyoruz. Ve gerçekten bunu hem psikologlar için hem toplumumuz için yapmamız lazım. telefon geliyor. Özlük hakları konusunda da çok ciddi sorunlar var. Döner sermayeden veriyorlar mı size bir şeyler? Niye vermiyorlar acaba? Çünkü bir meslek kimliği yok. Bu bağlamda diğer sağlık meslek gruplarıyla da iş birliği içindeyiz. Bu sınırların belirli olmaması, kanuna bağlı olarak yönetmelik ve yönergelerin olmaması yüzünden diğer meslek mensuplarıyla da ne yazık ki bir sürtüşme ortaya çıkıyor. Bunlarla biz mücadele etmek zorunda değiliz aslında. Ama ne yazık ki enerjimizi bunlara ayırmak zorunda kalıyoruz. Herkes ruh sağlığı uzmanı bu ülkede. Bunun artık gerçekten bir son bulması lazım.”

İlgili Haberler