12 Kasım 2024 Salı

İsmet Güneşhan: “Açık Öğretim Liselerine Giden 18 Yaş Altı Öğrencilerin Yüzde 50,2’Sini Kız Çocukları Oluşturuyor. Eli Kalem Tutması Gereken Kız Çocuklarımız, Evlendirilmeye Mecbur Bırakılıyor”

CHP Çanakkale Milletvekili İsmet Güneşhan, “Kız çocuklarımız açık öğretim liselerine gönderiliyor. Açık öğretim liselerine giden 18 yaş altı öğrencilerin yüzde 50,2’sini kız çocukları oluşturmaktadır. Neden? Kimisi evlendiriliyor kimisine ev işleri yaptırılıp, çocuk baktırılıyor. Eli kalem tutması gereken kız çocuklarımız süpürge tutmaya, evlendirilmeye mecbur bırakılıyor. Millî Eğitim Bakanlığının verilerine göre açık öğretim liselerine geçen öğrenci sayısı 2000’li yıllardan yani AKP’nin iktidara gelmesiyle içinde bulunduğumuz eğitim-öğretim yılına kadar oldukça artmış. Evet, bu veriler bize çocuklarımızın okulda olmadığını çok net gösteriyor, peki okulda değillerse neredeler?” dedi.

CHP Çanakkale Milletvekili İsmet Güneşhan, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Güneşhan, şunları söyledi:

“EĞİTİM HERKESİN UMUDUNU KAYBETTİĞİ BİR ALAN HALİNE GELDİ”

“AKP iktidarlarının, ülkemizin her alanında yarattığı tahribat artarak devam ediyor. Bunun en önemli örneklerinden biri ise maalesef eğitim. Her bakan değişikliğinde sistemin değiştiği, ‘milli’ sıfatının törpülendiği, yapboz tahtasına dönen eğitim; öğretmeninden öğrencisine, okul hizmetlisinden velilerine herkesin umudunu kaybettiği bir alan haline geldi.

“BIRAKSIN BU İŞLERİ”

Kendi iktidarını kültürel anlamda sağlayamadığını her fırsatta dile getiren iktidar temsilcileri, son noktada Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerleriyle çatışmaktan geri durmamakta. Karma eğitim karşıtlığını açıkça dile getirmekte beis görmeyen Milli Eğitim Bakanı, ÇEDES ismiyle anılan Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi’ne sahip çıkmaktan geri durmuyor. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi eğitiminin ötesinde, din temelli bir eğitim dayatması yapan bu proje asla kabul edilemez. Milli Eğitim Bakanı, bakanlığının bu kadar sorunu varken bıraksın bu işleri, asli sorunların çözümüyle ilgilensin. Beyaz önlükle kapatamayacağı sorunları bir an önce çözüme kavuştursun. Birkaç önemli örneği sizlerin aracılığıyla kamuoyunun takdirlerine sunmak istiyorum.

Geçtiğimiz günlerde Millî Eğitim Bakanlığı örgün eğitim istatistikleri yayımlandı. Buna göre, 2013’te 7 bin 403 olan özel okul sayısı 2023’te 14 bin 179’a çıkmış durumda. Bu okullardaki öğrenci sayısı da 10 yılda 1 milyona yakın artarak 698 binden 1 milyon 670 bine çıkmış. Yani devlet okullarındaki öğrenci sayısında bir gerileme söz konusu. Özel okul olmasın demiyoruz, ama devlet okulları da gerilemesin istiyoruz.

Eğitimin hızla özele kaydığını, sağlık gibi temel haklarda olduğu gibi, eğitimin de piyasalaştırıldığını, bunun için iktidarın özel bir çaba içerisinde olduğunu görüyoruz. Asıl olan eğitimin parasız ve devlet tarafından verilmesidir. Ama maalesef gidiş ters yönde olmaktadır.

“EĞİTİM LAİKLEŞMEDEN, SORUNLARI ÇÖZÜLEMEZ”

Devlet okullarında eğitimin siyasallaşmasıyla birlikte çocuklarının bilimsel, laik ve çağdaş bir eğitim almasını isteyen velilerin de özel okullara olan talebinin doğal olarak artması bekleniyor. Bugün karma eğitimin bile kaldırılmasına yönelik iktidar cenahından mesajlar verilmesi veliler üzerinde ciddi baskılar oluşturuyor. Bu sorunun çözümü, eğitimin siyasallaşmadan kurtarılması, Milli eğitimin, iktidarın arka bahçesi olmaktan çıkarılması, bilimsel, laik, çağdaş eğitimin temel alınmasıdır. Eğitim laikleşmeden, sorunları çözülemez.

İstatistiklerde bir diğer çarpıcı gösterge de taşımalı eğitimle ilgili. Biz taşımalı eğitimin yarattığı sorunları anlatıp bitirilmesi gerektiğini ifade ederken görüyoruz ki bir yılda taşımalı eğitim sistemi daha da büyümüş durumda. 2021-2022 döneminde taşınan ilkokul ve ortaokul öğrencisi sayısı 677 binken, geçtiğimiz dönem bu sayı 744 bin olmuş.

“TAŞIMALI EĞİTİM SİSTEMİ ANCAK VE ANCAK İSTİSNAİ BİR MODEL OLMALI”

Taşımalı eğitim sisteminin en büyük mağduru, kız çocuklarıdır. Bugün Dünya Kız Çocukları Günü. Maalesef bu sistem, kız çocuklarımızın okula gönderilmemesi gibi sonuçlara yol açabiliyor. Çocukları köyden çok uzaktaki merkezlere taşımaktansa, kapanan köy okullarının tekrar açılması devletin o köylere gitmesi gerekmektedir. Taşımalı eğitim sistemi ancak ve ancak istisnai bir model olmalı. Ama maalesef AKP iktidarı bu sistemi eğitimin asli unsuru haline getiriyor. Köylerde bir okul olması, bir öğretmen olmasının yalnızca çocuklara değil, tüm köy için bir kazançtır. Ayrıca çocuklar taşınırken her yıl gerçekleşen birçok trafik kazasında da evlatlarımızı kaybediyoruz.

“HER KÖYE OKUL HER OKULA ÖĞRETMEN GEREK”

İktidara çağrımız: Taşımalı eğitim sistemini büyütmek yerine, bu sistemi kademeli olarak minimize etmesi ve eğitimde istisnai bir uygulama haline getirmesidir. Zaten atanamayan öğretmen sorunu söz konusu. Hem bunun çözümü hem de ülkemizdeki taşımalı eğitim sorununu geride bırakmak için her köye okul her okula öğretmen gerek.

Eğitimde sıkıntılar bitmiyor. Bir başka önemli örneğe daha hep birlikte bakalım. Eğitim sisteminde yapılan değişikliklerle, lise öğrencileri aldıkları eğitimi yeterli bulmayıp üniversite sınavına daha verimli hazırlanacağı düşüncesiyle açık öğretim liselere geçiş yapıyor. Açık öğretim liselerine giden öğrenci sayısı geçtiğimiz eğitim-öğretim yılında 1 milyon 566 bin 255’e ulaştı. Bu sayının 262 bin 365’ini 14-17 yaş grubu yani lise çağındaki öğrenciler oluşturuyor. Kimi öğrenciler ise eğitim masraflarını karşılayamıyor ya da aile ekonomisine katkı sağlamak amacıyla okulu ‘açığa’ alıp çalışmaya mecbur kalıyor.

“OKULDA DEĞİLLERSE NEREDELER?”

Daha ötesi kız çocuklarımız açık öğretim liselerine gönderiliyor. Açık öğretim liselerine giden 18 yaş altı öğrencilerin yüzde 50,2’sini kız çocukları oluşturmaktadır. Neden? Kimisi evlendiriliyor kimisine ev işleri yaptırılıp, çocuk baktırılıyor. Eli kalem tutması gereken kız çocuklarımız süpürge tutmaya, evlendirilmeye mecbur bırakılıyor.

Millî Eğitim Bakanlığının verilerine göre açık öğretim liselerine geçen öğrenci sayısı 2000’li yıllardan yani AKP’nin iktidara gelmesiyle içinde bulunduğumuz eğitim-öğretim yılına kadar oldukça artmış. Evet, bu veriler bize çocuklarımızın okulda olmadığını çok net gösteriyor, peki okulda değillerse neredeler?

Okulların fiziki yetersizliği, taşımalı eğitimde yaşananlar, birleştirilmiş sınıf uygulamaları, sosyal donatı alanlarının eksikliği, okulun kurslar ve etütlerle desteklenememesi ve bu yolla öğrenciler için çekim merkezi olmaması, bazı okullarımızda hâlâ elektrik, su, ısınma ve iletişimde eksiklikler bulunması, kalabalık sınıflar, branş öğretmenlerinin sayılarının azlığı ve daha benzeri çok sayıda sorun bir an önce çözülmelidir.

Öğretmenlerin yaşadıkları sorunlar özlük haklarından atama ve tayine, ders ücretlerinden araç gereç olanaksızlığına kadar geniş alandadır. Öğretmenlerimizin mutlu olmadığı bir sistemde eğitimin iyileşmesi beklenemez.

Hayat pahalılığı eğitim öğretimi vurmakta, veliler ve öğrenciler büyük sıkıntılar yaşamakta. Okul kıyafetleri, kırtasiye malzemeleri, ders kitapları ve okula ulaşım gibi temel ihtiyaçları karşılamak ailelerin bütçesini ciddi şekilde etkilemekte. Geçtiğimiz eğitim-öğretim yılına kıyasla okul kıyafeti 800 TL’den 1550 TL’ye, sırt çantası 229 TL’den 445 TL’ye, defter ise 12 TL’den 42 TL’ye yükseldi. Bir ilkokul öğrencisinin okula hazırlık için ortalama 11.000 TL harcaması gerekmekte. Ortaokul öğrencileri 13.000 TL, lise öğrencileri ise 14.000 TL’ye okula hazırlanabilmekte. Servis ücretleri yüzde 112, A4 kâğıt ücreti yüzde 157, pastel boya ücreti ise yüzde 148 artmış durumda.

Sadece okul malzemeleri değil, yiyecek içecek ücretleri de inanılmaz bir artış gösterdi. Meyve suyu ücretleri geçtiğimiz yıla oranla yüzde 100 artmışken, ayran yüzde 150, simit yüzde 100, köfte yüzde 515 arttı. Öğrencilerimizin sağlıklı beslenebilmesi bir yana karnını doyurabilmesi bile çok zorlaştı. Eğitim konusunda yaşanan sorunlara karşı ciddi önlemler alınması ve topyekûn bir çözüm için çalışılması gerektiği açıktır. Sorunlar halının altına süpürülemez duruma geldi.

Görüldüğü gibi eğitim AKP’nin gayri ciddi devlet yönetimine bırakılamayacak kadar önemli bir konu. Eğitim milli olmalıdır. Siyaset üstü ve uzun erimli planlanmalıdır. Oysa AKP, kendi istediği gibi bir gençlik hayalini gerçeğe dönüştürme çabasında. Biz buna alet olmayacağız. Çocuklarımızın, velilerimizin, öğretmenlerimizin haklarını savunmaya devam edeceğiz.

Bugün Milli Eğitim Bakanı diyor ki talep gelirse ara tatil konusunu yeniden düşünebiliriz. Az önce de dedim. AKP 21 yıldır iktidar. Her Milli Eğitim Bakanı değiştiğinde ne diyorlar ‘sistemi yeniden inşa ediyoruz’, ‘eğitimde devrim yapıyoruz.’ Bu kafayla eğitimi yapboza çevirdiler. Gelen bakan AKP’li, giden bakan AKP’li. Neyi değiştiriyorsunuz? Niye değiştiriyorsunuz? Ara tatili neye dayanarak bugünkü hale getirdiniz? Neden kaldırmayı düşünüyorsunuz? Pedagoglarla görüşmediniz mi? Dünya örneklerini incelemediniz mi? Böyle bakanlık yönetilir mi?

Yine Bakan Yardımcısı Nazif Yılmaz, İsrail Başbakanı Netenyahu’ya dönük kabul edilemez laflar etmiş. Yani eğitimin tüm sorunları bitti, kendi işlerini layığınca yerine getirdiler de bu işlere mi girişiyorsunuz. Devlet yönetmek ciddi bir iştir. Nasıl bir başka ülkenin başbakanına böyle laflar söylersiniz. Kim olursa olsun. Devletin yönetilme ciddiyeti vardır. Ona ilgilisi yanıt verir. Ülkemizde hem milli eğitim hem de dış politika neden bu halde, Bakan Yardımcısının sözlerinden anlıyoruz.”

İlgili Haberler