Serkan Sarı’dan, Döviz Kurundaki Artışa Tepki: ‘Ben Ekonomistim’ Diyen Erdoğan’ın İflas Eden Ekonomi Politikalarının Mağduriyetini Vatandaşlarımız Fakirleşerek Ödüyor. Fakirliğin Mimarı Recep Tayyip Erdoğan’dır”
Erdoğan Toprak: “Yargıtay’ın Gezi Davası Kararı Milletin Sandıktaki Oyunun Ve Seçmen İradesinin Yok Sayılmasıdır”
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, “2013 yılında tüm Türkiye’de milyonlarca kişinin katıldığı Gezi Parkı protestolarının 10 yıldır devam eden yargılamaları sonunda Yargıtay’ın beş kişi için hükümeti devirmeye teşebbüs gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarını onaylaması yargıdaki siyasallaşmanın sonucudur. Vicdanlarda kabul görmeyen bu karar aynı zamanda milletin sandıktaki oyunun ve seçmen iradesinin yok sayılmasıdır” dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, Haftalık Değerlendirme Raporu’nda gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Rapordan önce çıkan başlıklar şöyle:
“BU KARAR AYNI ZAMANDA MİLLETİN SANDIKTAKİ OYUNUN VE SEÇMEN İRADESİNİN YOK SAYILMASIDIR”
“2013 yılında tüm Türkiye’de milyonlarca kişinin katıldığı Gezi Parkı protestolarının 10 yıldır devam eden yargılamaları sonunda Yargıtay’ın beş kişi için hükümeti devirmeye teşebbüs gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarını onaylaması yargıdaki siyasallaşmanın sonucudur. Vicdanlarda kabul görmeyen bu karar aynı zamanda milletin sandıktaki oyunun ve seçmen iradesinin yok sayılmasıdır.
AYM, 14 Mayıs seçimlerinde Hatay milletvekili seçilen Can Atalay’ın hak ihlali ve tutukluluğun kaldırılması yönündeki bireysel başvurusunu 5 Ekim’de görüşme kararı almasından hemen sonra, Yargıtay’ın alelacele temyiz dosyasını gündeme alıp 18 yıl hapsi onaması, kararın siyasi olduğunun bir başka kanıtıdır. Yargıtay bu onamayla, AYM’yi açığa düşürüp olası bir hak ihlali veya tahliye kararının önünü keserek, Atalay’ı ‘artık hükümlü, hüküm kesinleşti’ konumuna getirmiştir.
“60 YIL BOYUNCA SADECE 12 EYLÜL 1980 DARBE DÖNEMİNDE YAPILMAYAN FİLM FESTİVALİ İPTAL EDİLDİ”
Sansür ve yasakta sınır tanımazlığa doğru giden siyasi zihniyetin son icraatı saygın sinema etkinlikleri arasında yer alan Antalya Film Festivali’nin iptali oldu. Belgesel kategorisindeki bir filmin festivalde yasaklanmasını isteyen Kültür ve Turizm Bakanlığı çekilme kararı alınca, Gençlik ve Spor Bakanlığı da salon tahsisini iptal etti. 60 yıl boyunca sadece 12 Eylül 1980 darbe döneminde yapılmayan film festivali iptal edildi.
1979’da üç filmin sansürlenmesi üzerine tüm sanatçılar ve yönetmenlerin filmlerini festivalden çekmelerinden 44 yıl sonra bir kez daha kültür ve sanatın toplumla buluşması engellendi, festival iptal edildi. İktidarın bu sansür ve yasakçı zihniyetine bazı tanınmış sanatçıların verdiği destek ve yaptıkları açıklamalar, gelecekte ülkemizin kültür ve sanat tarihinde acı ve hüzünle anımsanacaktır.
“KÖLELİKLE EŞ DEĞER ÜCRET VE İSTİHDAM, IMF’YE VERİLEN OVP TAAHHÜDÜYLE YASALLAŞTIRILACAK”
OVP’de sığınmacıların istihdamını yasallaştıracak düzenlemelerin 2024’ün ikinci yarısında hayata geçirileceği vaat ediliyor. OVP’nin 40. maddesinde madenciliğin temel yasayla ‘kamu yararına iktisadi faaliyet’ kapsamına alınması öngörülüyor. Böylece maden için doğa-orman katliamı doğrudan kamu yararı kılıfıyla serbestleştirilecek.
TÜİK’e göre Atıl İş Gücü-Geniş Tanımlı İşsizlik Oranı yüzde 22,5. Neredeyse çalışabilecek durumda her 4 kişiden birisi işsiz iken iktidar kaçak göçmen ve sığınmacıların istihdamına yasayla olanak sağlamak istiyor. Milli gelirden aldığı pay son beş yıldır dibe vuran çalışan-ücretli kesimin payı sığınmacı istihdamıyla daha da aşağı çekilecek. Kölelikle eş değer ücret ve istihdam, IMF’ye verilen OVP taahhüdüyle yasallaştırılacak.
“İÇİŞLERİ BAKANI HER GÜN YENİ BİR ÇETENİN ÇÖKERTİLDİĞİNİ AÇIKLIYOR”
2023 Küresel Organize Suçlar Raporu ve Organize Suç Örgütleri Endeksi’nde Avrupa birincisi ve dünyada 193 ülke arasında 14’üncü gelen Türkiye, yıldızı en fazla parlayan ülke oldu. Hazine ve Maliye Bakanı Türkiye’yi kara paracıların gri listesinden çıkartmaya çabalarken, İçişleri Bakanı her gün yeni bir çetenin çökertildiğini açıklıyor.
İktidar, yurt dışında, çeşitli finans merkezlerinde yatırımcı, fon yöneticileriyle buluşup, Türkiye’ye kaynak-kredi vermeye ikna etmeye çalışırken, muhtemelen en sık karşılaşılan soru; ‘Niye kara paracıların gri listesindesiniz? Sıralamada Avrupa birinciliği ne iştir?’ olacaktır. Göstermelik operasyonlar, perde gerisindeki asıl güçlülere uzanmadıkça, siyaset-emniyet-yargıdaki bağlantılar ve destekçiler açığa çıkartılmadıkça sabun köpüğü olarak kalacaktır.
“İSO500-2022 RAPORU, İKTİDARIN 21 YILDIR ÜLKE SANAYİSİNE PATİNAJ YAPTIRDIĞINI GÖSTERİYOR”
İstanbul Sanayi Odası’nın Türkiye’nin en büyük 500 sanayi şirketini kapsayan İSO500-2022 Raporu; iktidarın yatırım, istihdam ve eğitim politikalarının sanayiyi gerileme sürecine soktuğunu, rekabet gücünün zayıfladığını, ihraç pazarlarında kayıp yaşandığını ve nitelikli istihdam açığının büyüdüğünü gösteriyor. İhracatta yüksek teknoloji payı gerilerken, AR-GE harcamalarında sert düşüş yaşanıyor.
İstanbul Sanayi Odası İSO500-2022 raporu, iktidarın 21 yıldır ülke sanayisine patinaj yaptırdığını gösteriyor. Dünya Ticaret Örgütü verileriyle kıyaslandığında ülke sanayisinin yüksek teknolojiden uzaklaştığı, gerilemenin hızlandığı gözleniyor. Kaynaklar beton ekonomisine gömülünce yüksek teknolojili üretimde, eğitimli, nitelikli iş gücünde zafiyet yaşanıyor.
“EKK, YASTIK ALTINDAKİ 5 TON ALTININ SİSTEME GİRMESİ İÇİN CAZİP ENSTRÜMANLARIN DEVREYE SOKULACAĞINI DUYURDU”
Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK), ekonomideki kaynak sorununa çözüm için 21 yıldır onlarca kez gündeme getirilen ‘yastık altındaki altınları ekonomiye kazandırma’ formülünü keşfetti. Yastık altındaki 5 ton altının sisteme girmesi için cazip enstrümanların devreye sokulacağını duyurdu.
Bugüne kadar aynı söylemlerle dağıtılan on binlerce teşvik belgesine, sağlanan ucuz finansman olanaklarına, iktidara yakın şirketlere akıtılan milyarlarca liralık kaynağa ve sağlanan vergi muafiyetlerine rağmen teknolojiye ve AR-GE’ye yapılan yatırımlar geriliyor. Dışa bağımlılığın azaltılması amacıyla yürürlüğe konulacağı açıklanan Yatırım Taahhütlü Avans Kredilerinin yine iktidara yakın şirket ve gruplara kamu bankalarından ucuz para aktarma modeli olacağını bugünden öngörebilirim.
“İMALAT SANAYİİNDE SİCİLE KAYDOLAN FİRMA SAYISINDA YÜZDE 30 DÜŞÜŞ GERÇEKLEŞTİ”
Türkiye ekonomisinin can damarını oluşturan sanayi sektöründe; yeni yatırım, fabrika kurma ve sanayi işletmesi açma girişimleri sert biçimde geriliyor. Sanayinin ve ihracatın omurgasını oluşturan imalat sanayiinde sicile kaydolan firma sayısında yüzde 30 düşüş gerçekleşti.
Özellikle sanayinin temeli konumundaki imalat sanayiinde yeni sicil kaydı sayısının üçte bire inmesi, diğer sektörlerde yeni sanayi sicili kaydının yüzde 40-50 arasında azalmasının yanı sıra, işletme büyüklüklerinin de ağırlıkla mikro ve küçük işyeri ölçüsünde oluşması, sanayideki yeni yatırım, üretim, istihdam ve girişim hevesinin ciddi biçimde azaldığını ortaya koyuyor.
“YILLAR SONRA İLK KEZ TARIM VE HAYVANCILIĞIN RÖNTGENİ ÇEKİLECEK”
Yıllar sonra ilk kez tarım ve hayvancılığın röntgeni çekilecek. Tarım ve Orman Bakanlığı ile TÜİK arasında imzalanan protokolle ‘Genel Tarım Sayımı’ yapılması kararlaştırıldı. En son 2001’den bu yana 2011 ve 2021’de yapılması gereken sayımlar iktidarın yasa tanımazlığıyla 21 yıldır yaptırılmadı.
İktidar, gerçekten sorunları çözmeye niyetliyse, sayım sonrası ortaya çıkacak ekonomik tablo ile geleceğe dönük planlı, akılcı ve bilimsel çözümler üretmek ve tarımda yapısal reformları hayata geçirmek olanaklı hale gelebilir. Aksi halde pek çok alandaki yapısal reform vaatleri, eylem planları gibi Genel Tarım Sayımı sonuçları da iktidarın siyasi hesaplarıyla tozlu raflarda yerini alır.
“TÜRKİYE, HER İKİ EKONOMİK-STRATEJİK KORİDOR PLANINDAN DIŞLANDI”
Çin’in tarihi İpek Yolu’nu canlandırmayı öngören ‘Bir Kuşak-Bir Yol’ ticari koridoruna rakip olarak, G20 zirvesinde imzalanan Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC) mutabakatına Çin’den karşı hamle geldi. Çin, Suriye ile Stratejik Ortaklık anlaşması imzalayarak Suriye üzerinden bölgeye yerleşeceği mesajını verdi. Türkiye, her iki ekonomik-stratejik koridor planından dışlandı.
Çin, Uygur Türklerine hassasiyet nedeniyle Türkiye’ye karşı mesafeli duruyor. Hindistan, Keşmir sorunu ve diğer krizlerde Pakistan’ın yanında olmasından dolayı Türkiye’ye mesafeli. Ürdün’ün yanı sıra iktidarın normalleşme süreci yürüttüğü Suudi Arabistan, BAE ve İsrail de IMEC’te Türkiye’nin olmamasına sessiz ve tepkisiz kaldılar. İktidarın dış politikasındaki öngörülemezlik ve U dönüşlerinden kaynaklı güven sorunu; müttefik ülkeleri, komşu ve bölge ülkelerini iktidara mesafeli durmaya, Türkiye’yi yeni oluşumlardan dışlamaya, yönlendiriyor.
“İKTİDAR MUHTEMELEN, MÜLTECİ VE GERİ KABUL PAZARLIĞINA ‘EVET’ DİYECEK”
Yunanistan ve İtalya, mülteci ve kaçak göç dalgasına karşı AB’nin Türkiye’ye bazı kolaylıklar sağlayıp, karşılığında Türkiye ile yeni bir mülteci anlaşması yapılmasını istiyor. AB İçişleri ve Adalet Bakanları, yaptıkları toplantıda Türkiye ile mülteci iş birliğini ele aldı. İktidar muhtemelen, mülteci ve geri kabul pazarlığına ‘evet’ diyecek.
Türkiye neyin karşılığında AB’nin, Yunanistan’ın mülteci kampı olmayı kabul edecek. Ülkenin ve tüm yurttaşların geleceğini, güvenliğini ilgilendiren bu pazarlıklar; TBMM’den habersiz, kamuoyundan ve halktan saklanarak, yürütülemez.”