EŞİ MİNİMUM FİYATLA ÇALIŞAN EPİLEPSİ HASTASI YALÇINKAYA: “ASGARİ FİYATLA GEÇİNİYORUM DİYENLER PALAVRA SÖYLÜYOR. MİNİMUM FİYATLA GEÇİM OLMAZ”
Sağlık Emekçilerinden İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü Önünde Eylem: “Şiddetten Bunalmış Sağlık Çalışanlarına Bir De Ekonomik Şiddet Uygulamayın”
Haber: OKTAY YILDIRIM Kamera: ADEM KARABAYIR
Sağlık emekçileri, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü önünde düzenledikleri eylemde, sağlık çalışanlarının maaş ve cari giderlerinde kesinti, sağlıkta ekonomik, fiziki, psikolojik şiddet, artan iş yükü, mobbing ve baskıları protesto etti. Eylemde yapılan ortak açıklamada, “Gayri hukuki bir şekilde yapılan kesintiler 15 gün içinde geri ödenmezse sıralı olarak amirinden memuruna kimin sorumluluğu varsa kendileri hakkında kanun dışı işlem yapmaktan ve devleti bile isteye zarara uğratmaktan suç duyurusunda bulunacağız. Burada tüm sorumluları uyarıyoruz. Şiddetten bunalmış sağlık çalışanlarına bir de ekonomik şiddet uygulamayın” denildi.
İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü önünde toplanan sağlık çalışanları, maaş ve cari giderlerinde yapılan kesintiler, sağlıkta ekonomik, fiziki, psikolojik şiddet, artan iş yükü, mobbing ve baskıları protesto etti. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nün Anayasa’yı yok saydığını, anayasal bir hak olan iş bırakma eylemleri nedeniyle cari ödemelerde ve maaşlarda kesintiye gidildiğini belirten sağlıkçılar, bu hukuksuzluk bir an evvel düzeltilmezse tüm yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını dile getirdi.
Sağlık emekçilerini bir araya getiren eylemde ortak basın açıklamasını Birlik ve Dayanışma Sendikası Marmara 1. Şube Başkanı Dr. Ahmet Taptuk Mehlepçi yaptı. Mehlepçi şunları söyledi:
“AÇLIK VE YOKSULLUK ALTINDA BİR ÜCRETLE ÇALIŞIYORUZ: Şiddet sona ersin, yoksulluk sınırı altında bir ücrete mahkum olmayalım, hem bizim hem toplumun sağlığı korunsun diye 1 ay önce yine buradaydık. Biz çözüm için çaba beklerken, yaşadığımız yetmezmiş gibi bu müdürlük binasındaki hukuk tanımaz bürokratların şiddetine maruz kaldık. Fiziki şiddet, sözel şiddet, şimdi de ekonomik şiddet. Sağlık çalışanları olarak 1-2 Ağustos’ta anayasal hakkımız olan iş bırakma eylemini gerçekleştirdik. Çünkü geçinemiyoruz. Açlık ve yoksulluk sınırı altında bir ücretle çalışıyoruz.
ŞİDDETTEN BIKTIK: 1-2 Ağustos’ta iş bırakma eylemine gittik çünkü şiddetten bıktık, usandık. Vandalların silahla hastane basmasına, çalışanların bıçaklanmasına, dövülmesine, yaralanmasına, öldürülmesine alışmayacağız. 1-2 Ağustos’ta iş bırakma eylemine gittik çünkü 11 haftalık hamile bir hekimi saçından tutup, hastane koridorlarında sürükleyen zihniyete şefkat gösteren bir bakanlıktan bıktık. 1-2 Ağustos’ta iş bırakma eylemine gittik çünkü aldığımız ücretlerin yüzde 70’i emekliliğe yansımıyor. 1-2 Ağustos’ta iş bırakma eylemine gittik çünkü artan iş yükü, baskı ve mobbingler ile tükenmişlik sendromu yaşıyoruz, arkadaşlarımız canına kıyıyor, hiç umurlarında olmasa da.1-2 Ağustos’ta iş bırakma eylemine gittik çünkü uzun zamandır sahada aşılar, aile planlaması araçları eksikliğini yaşıyoruz.
DOĞRUYU SÖYLEDİĞİMİZ İÇİN BAKANLIK TARAFINDAN DAVA EDİLİYORUZ: Bunları dile getirip, doğruyu söylediğimiz için soruşturmalarla karşılaşıyoruz ve bunları söylediğimiz için bakanlık tarafından dava ediliyoruz. 1-2 Ağustos’ta iş bırakma eylemine gittik çünkü sistemin çarpıklıklarının ve eksiklerinin sorumlusu ne hekimler ne de hemşireler ne de tüm sağlık çalışanlarıdır. Vatandaşın randevu bulamamasının sorumlusu da biz değiliz. 1-2 Ağustos’ta iş bırakma eylemine gittik çünkü 20 yıldır baskı ve değersizleştirme politikalarından bezdik. 1-2 Ağustos’ta iş bırakma eylemine gittik çünkü bu bizim anayasal hakkımız. Defalarca bu konuda dava kaybettiniz, kaybetmeye devam edeceksiniz. Sizi yasalara uymaya davet ediyoruz.
İSTANBUL İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ YASAYI BİLEREK VE İSTEYEREK İHLAL ETMİŞTİR: 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu’nun 3. maddesinde cari giderlerle ilgili şu ibare vardır. ‘Cari giderlerde damga vergisi hariç hiçbir kesinti yapamazsınız.’ İl Sağlık Müdürlüğü’nün yasayı bilerek ve isteyerek ihlal etmiştir. İl Sağlık Müdürlüğü cari ödemelerde kesintiye gitmiştir. Bununla yetinmemiş maaşlarımızda kesinti yapmıştır. Daha önce de başka illerde benzeri şekilde bu hukuksuz yola tevessül edilmiş, mahkeme kapılarından geri dönülmüştür. Bu konuda yüzlerce dava kaybetmelerine rağmen idarenin bu hukuksuz tutumu devleti de mahkeme ve avukatlık masrafları açısından zarara uğratmış ve uğratmaya devam edecektir.
KESİNTİLER 15 GÜN İÇİNDE GERİ ÖDENMEZSE SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAĞIZ: İdare bu hukuksuz yollara tenezzül etmekten vazgeçmez ve öncelikle tamamen gayri hukuki bir şekilde yapılan bu kesintiler 15 gün içinde geri ödenmezse sıralı olarak amirinden memuruna kimin sorumluluğu varsa kendileri hakkında kanun dışı işlem yapmaktan ve devleti bile isteye zarara uğratmaktan suç duyurusunda bulunacağız. Burada tüm sorumluları uyarıyoruz. Şiddetten bunalmış sağlık çalışanlarına bir de ekonomik şiddet uygulamayın. Kendilerine bu Anayasa Kitapçığını bırakacağız.”
DR. MENEMENCİOĞLU: YİNE BİR HUKUKSUZLUK ÖRNEĞİ İLE KARŞI KARŞIYAYIZ
Aile Hekimliği Çalışanları Sendikası 1. Nolu Şube Başkan Yardımcısı Dr. Melisa Menemencioğlu da eylemde şunları dile getirdi:
“Yine bir hukuksuzluk örneği ile karşı karşıyayız. Sağlıkta şiddet bu defa bizlere anayasal hakkımızı kullandığımız için yönetici şiddeti olarak geri geri döndü. ASM’ler için ödenen cari giderler hukuksuz bir şekilde kesildi. Fakirlik sınırında çalışan hemşire maaşları her her geçen gün artan sağlıkta şiddetle mücadele özlük haklarımızı her geçen gün elde edemememiz nedeniyle bunlarla mücadele ederken zar zor çevirdiğimiz ASM’lerimizden cari giderlerimiz kesildi. Bu şekilde vatandaş mağduriyetine de sebep olacaklarını İl Sağlık Müdürlüğü’ne duyuruyoruz. Daha fazlası olamaz derken, her defasında bizleri şaşırtmaya devam eden İl Sağlık Müdürlüğü’nden bu tavrından geri dönmesini talep ediyoruz.”
DR. KURTULUŞ: İŞİMİZİ GÜCÜMÜZÜ BIRAKIP BURALARA GELMEKTEN BIKTIK AMA LİYAKATSİZ YÖNETICILER YAPTIKLARI HATALARA DOYAMADILAR”
Birlik dayanışma sendikası 1. Şube Yönetim Kurulu Üyesi Dr Senem Aslan Kurtuluş da eylemde şunları söyledi:
“Bizler aile sağlığı merkezlerimize, işimizi gücümüzü bırakıp buralara gelmekten bıktık ama liyakatsiz yöneticiler bizi yukarıdan seyrederken yaptıkları hatalara doyamadılar. 1-2 Ağustos’ta ‘Dövülüyoruz, öldürülüyoruz, geçinemiyoruz’ diye haykırışlarımız tam da burada dün gibi aklımızda. 1-2 Ağustos’tan sonra parmaklarımız kırıldı, saçlarımız yolundu, 11 haftalık gebe halimizle tekmelendik, yerlerde sürüklendik ve hatta karnımızdan bıçaklandık yoğun bakımlarda hayat mücadelesi verdik, kaçırıldık. 1-2 Ağustos’tan sonra lütfeder gibi verdikleri garabet seyyanen zam adı altında paranın sadece yarısını ödediler. 1-2 Ağustos’tan sonra sarı zarflar havada uçuştu. Soruşturma üzerine soruşturma başlattılar. 1-2 Ağustos’tan sonra bunlar yetmedi kendi işletemedikleri aile sağlığı merkezlerini biz işletelim diye verdikleri cari gideri de kestiler. 1-2 Ağustos’tan sonra çalışarak hak ettiğimiz, emeğimizin karşılığı olan maaşımızı da kestiler. 1-2 Ağustos’tan sonra daha ne olsun istiyorsunuz Sayın Bakan? Dükkanı kapatıp gidelim mi? Mahkeme kapılarında restleşelim mi? Liyakatsiz yöneticilerle didişelim mi? Hastaları size gönderelim mi? Biz açlıktan ölelim mi? Toplum sağlığı için bu kadar emek verirken öldürülmeyi bekleyelim mi? Hayır. Biz susmuyoruz hakkımız olanı alana kadar bu yanlışlardan dönülene kadar meydanlarda olmaya devam edeceğiz.”
DR. KÖK: CARİ ÖDENEKLERİN KESİLMESİ NEYDİ BİZ ANLAYAMADIK
İstanbul Aile Hekimliği Derneği Başkanı Doktor Esin Çulha Dil Kök de eylemde bir konuşma yaptı. Kök, şunları söyledi:
“Söylenen söylendi. Biz buraya gelirken 1-2 Ağustos’ta yaptığımız eylemlerden dolayı uygulanan hukuksuzluğu gündeme getirmek için geldik. 1-2 Ağustos’ta o eylemleri toplu sözleşme öncesi burada bulunan memurlar da dahil herkes için yaptık. Çünkü tüm memurlar sağlık çalışanları yaşayamıyordu, geçinemiyordu. Bunun üstüne biz bu eylemi özlük haklarımız için yapmamış gibi müdürlüğümüzden sadece ve sadece Türkiye’nin tek bir ilinde uygulanan, sadece İstanbul’da uygulanan bir hukuksuzlukla karşı karşıya geldik. Cari ödeneklerin kesilmesi neydi biz anlayamadık. Çünkü biz burada özlük haklarımızı savunuyoruz diye kiramızı mı ödememiştik. Çalıştırdığımız personelin maaşını mı vermemiştik? Ne yapmıştık eksik olarak da bizden böyle bir kesinti yapıldı?
“DAHA ÖNCE KAZANDIĞIMIZ YÜZLERCE DAVA GİBİ BUNLARA DA KAZANACAĞIZ”
Peki biz özlük haklarımızı savunurken, anayasal hakkımızı sonuna kadar kullanırken, bunca kazanılmış üst mahkeme kararı varken üstelik bir de hak edişten kesmenin amacı neydi? Gerçekten anlamakta inanılmaz zorlanıyoruz. Bunun amacı ne olabilir? Çünkü buradaki idareciler de dahil bakanlığın tüm bürokratları da bilir ki anayasal olarak bu bir haktır ve daha önce kazandığımız yüzlerce dava gibi bunlara da kazanacağız. Mevzu o değil. Biz buraya bir şey için geldik. Haksızlıkları, hukuksuzlukları gündeme getirmek ve sonrasında da bir süre vermek. Çünkü bunun iade etmek zorundasınız ve bir an önce iade etmelisiniz. Geldiğimiz bu noktada sesimizi duyurmak için çalıştığımız müdürlüğün önünde bu kez bize merdivenleri de yasaklamışlardı. Bunu görmek her şeyin ötesinde açıkçası çok can yakıcıydı. Ben İstanbul Sağlık Müdürlüğü personeliyim. Bir aile hekimi olarak Sağlık Bakanlığına bağlı çalışıyorum ve merdivenlerde konuşamıyorum.
“DEVLETİN UĞRADIĞI ZARARIN HESABINI KİM SORACAK?”
Eğer bu yanlış ve hukuksuz uygulamadan dolayı yapılan kesintiler geri ödenmezse, açılacak binlerce dava nedeniyle devletin kaybettiği, uğradığı zararı, adliye koridorlarında mahkemelerin bu kadar oyalanmasını sonucunda yaşanacak tüm bu olayların sorumlusunun hesabını kim soracak? Bu sorumlular bir an önce madem öyle yaptıkları ile ilgili bakanlığımız tarafından sorgulanmaktadır. Çünkü biz biliyoruz ki nasıl nasıl ki aile hekimlerinin, aile sağlığı çalışanlarının, hemşirenin görevi, toplum sağlığını korumak, İl Sağlık Müdürlüğünün görevi de hakkını savunan sağlık çalışanının cezalandırmak değildir. İl Sağlık Müdürlüğünün görevi eksik aşıları tamamlamak için ne yapılmasını planlamaktır. İl Sağlık Müdürlüğünün görevi vatandaş daha iyi hizmeti alması için aile sağlığı merkezlerine uygun hale getirmektir. İl Sağlık Müdürlüğünün görevi eksiksiz, her şeyi yerine koymaktır ve İl Sağlık Müdürlüğünün işini yapmasını bekliyoruz. Biz İl Sağlık Müdürlüğünün başka bir işle uğraşmakla vakit kaybetmesini istemiyoruz”
DR. ERCAN: GİDEREK ADETA BİR SALGIN GİBİ YAYILAN BİR HUKUKSUZLUK İKLİMİNE DOĞRU SÜRÜKLENİYORUZ
İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Dr. Saffet Ercan da eylemde şunları dile getirdi:
“Giderek adeta bir salgın gibi yayılan bir hukuksuzluk iklimine doğru sürükleniyoruz. Anayasa Mahkemesi’ne aldırmıyor gücü elinde bulunduranlar? Tam bir keyfiyet içinde birtakım kararlar veriliyor. Hakkını arayan insanlarla ilgili cezalandırmak için. Tabii ki cezalandırmak için adeta ‘Hukuk mukuk tanımam’ diyorlar. Fakat şunu hatırlatmak isteriz ki bu hukuk denilen şey, aynı özgürlük gibi, aynı ekmek gibi herkese bir gün lazım olan vazgeçilmez ve ancak yokluğunda hissedilebilen şeylerdir. Aç olan birisi ancak yemek ister. Tutsak olan bir ancak özgürlük ister. Hakkı yenmiş güçsüz insana hukuk lazımdır. Güçlü insanlar şu anda hukuku elinde keyfi bir şekilde kullanıyor olabilirler. Ama yarın kim iktidar olur? Kim güçsüz olur hiç belli olmuyor. Yakın tarihimizi takip edenler bunu bilirler. Dünün muktedirleri bugün hukuk hukuk diye her yeri inletiyorlar. Çünkü böyledir bu hukuk her şey özgürlük gibi yemek gibi herkese lazım olan bir şeydir.
“GİDEREK ADETA BİR SALGIN GİBİ YAYILAN BİR HUKUKSUZLUK İKLİMİNE DOĞRU SÜRÜKLENİYORUZ”
Biz geçen haftadan beri bu kesintiler yapıldığından beri İstanbul Tabip Odası olarak yetkililerle görüşmeye çalışıyoruz. Bazılarıyla görüştük de onlar da bu yasağı, bu kesintiye bir anlam veremediklerini ancak en yetkili kişi olan sayın müdüre ulaşamıyoruz bir türlü. Sayın Başkanımız Nergis Erdoğan kendisini bizzat aradı. Bu nedir? Sadece İstanbul’da uygulandı çünkü bu. Bütün Türkiye’de iş bırakma yapıldığı halde sadece İstanbul’da böyle tuhaf bir karar verildi ve hakkını arayan insanların gelirlerinden ücretlerinden kesintiye gidildi. Buna buna bir açıklama getirin ya da bunu düzeltin. Hukuka saygısı olan tabii ki hakimlerin olduğunu hala biliyoruz. Bunların önüne geldiğinde çok açık ki bu kararı verecek ve burada bir sürü avukatlık ücreti ödeyeceksiniz bu yapılan yanlış nedeniyle. Bir kez daha kazandığımız davaları bir dava daha eklenmiş olacak. Velhasıl burada herkes söyledi. Hukuk, hukuk, hukuk diyor. Çünkü hukuk yok. Bu kadar hukuksuzluktan bahsetmemizin nedeni bu. Biz bu hukuksuzluğun normalleşmesine izin vermeyeceğiz. Kuralların uygulanması için sebat etmeye devam edeceğiz. Sabırla, inatla, hukuku savunmaya devam edeceğiz.”
HATİP ŞENGÜL: CARİ GİDERLERDEN CEZA KESMEK DEMEK HALKIN SAĞLIK HAKKINA CEZA KESMEK DEMEKTİR
Eylemde son olarak Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Bakırköy Şube Başkan Hatip Şengül konuştu. Şengül, şunları dile getirdi:
“Biz sendikayız, sendika, emekçi haklarını savunur. Bunun için de mücadele eder. 1-2 Ağustos’taki yaptığımız eylemler tüm emekçiler içindi. Fakat bundan rahatsız olan İl Sağlık Müdürlüğü her nedense aile hekimliklerine cezalar kesmiştir. Yani cari giderden ceza kesmek demek halkın sağlık hakkına ceza kesmek demektir. Burada İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nü uyarıyoruz. Biz defalarca buraya pankart açıyoruz. Halk arasında bir deyim vardır ‘Benim kapıma alacaklı gelmesin’ diye. Biz alacaklı olduğumuz için buradayız alacaklı olduğumuz için sağlık müdürüne sesleniyoruz. Siz bu pankartı görmekten utanmadınız. Ama biz buraya gelmekten yorulmayacağız. Bu böyle bilinmesi gerekir ve bu basın açıklamasından sonra da fiili olarak Sağlık Müdürlüğü’nün makamına gideceğiz. Sadece yandaş sendikalarla boy göstermekle Sağlık Müdürlüğü olunmaz. Çalışanların arasına ineceksiniz, şiddet uygulanan hemşireye, şiddet uygulanan hekimi ziyaret edeceksiniz. Böyle sadece bu binalarda, o makamlarda oturarak sağlık emekçilerinin içine girmeden yöneticilik yapamazsınız. Biz sendika olarak emekçilerle, yöneticiler arasında iletişimi sağlamak zorundayız. Biz SEÇ sendikası olarak bu yönetim tarzını reddediyoruz. Bu cezalar bizi yıldırmaz diyoruz ve birlikte mücadeleyle mutlaka kazanacağız diyoruz.”