22 Kasım 2024 Cuma

Erdoğan Toprak: “Ovp Hedeflerinin Nasıl Tutturulacağına İlişkin Ortada Bir Plan Ve Program Yok. Maaş Zamlarının Hedef Enflasyona Göre Belirlenmesi, Yükün Memur, Emekli, Asgari Ücretliye Yıkılacağını Gösteriyor”

CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, “İktidarın bugüne kadar açıkladığı 18 OVP’de hiçbir hedef tutmadı. Kendi içinde tutarsızlıklar ve çelişkilerle dolu 2024-2026 OVP hedeflerinin nasıl tutturulacağına ilişkin ortada bir plan ve program yok. Maaş zamlarının hedef enflasyona göre belirlenmesi, yükün memur, emekli, asgari ücretliye yıkılacağını gösteriyor. Bugüne kadar açıklanan enflasyon hedeflerinin hiçbir zaman tutmadığı apaçık ortada iken, maaş zamlarında hedeflenen enflasyonun esas alınması, iktidarın kimseyi enflasyona ezdirmeme vaadini de çürütüyor” dedi.

CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak Haftalık Değerlendirme Raporu’nu bugün yayınladı. Rapordan önce çıkan başlıklar şöyle:

“2024-2026 ORTA VADELİ PROGRAM (OVP), IMF’YE VERİLEN ‘NİYET MEKTUBU’DUR”

2024-2026 Orta Vadeli Program (OVP), IMF’ye verilen ‘Niyet Mektubu’dur. Küresel sermaye ve IMF’nin isteklerinin yazıldığı bir metindir. OVP’ye eklenen ‘Yapısal Reformlar’ listesi IMF ve küresel sermayeye güvence taahhüdüdür. IMF’nin ‘ikizi’ Dünya Bankası’nın OVP ile eş zamanlı yeni kredi-borç paketi açıklaması siyasi-ekonomik tavizlere boyun eğildiğinin işaretidir.

Orta Vadeli Program’da (OVP) 2026 sonunda AB’nin Maastricht Ekonomi Kriterleri’ne ulaşılacağı vaat ediliyor. AB’nin insan hakları, hukuk ve demokrasiyi içeren Kopenhag Kriterleri’nden ise söz edilmiyor. Bu, hukuki bağlayıcılığı olmayan OVP’de bir Cumhurbaşkanı kararıyla sürecin sonlandırılması ihtimalinin de varlığını göstermektedir.

“ECZANELERDE RAFLAR BOŞALIYOR, HAYATİ İLAÇLAR BULUNMUYOR”

Eczanelerde raflar boşalıyor, hayati ilaçlar bulunmuyor. Temmuzda ilaç fiyatlarına yapılan yüzde 30 zamma rağmen pek çok ilaç üreticisi zammı yetersiz bularak Türkiye’den çekiliyor ya da ilaçları satıştan çekiyor. Son iki ayda bulunamayan ya da piyasadan, ecza depolarından çekilen hayati ilaçların sayısı hızla artmaya başladı.

Stratejik önemdeki SSK ve Ordu İlaç Fabrikalarını, dünyanın en eski ve köklü aşı üretim merkezi Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nü kapatan, yerli ilaç ve aşı üretimini ortadan kaldıran iktidarın sorumsuzluğu ve öngörüsüzlüğü ülkeyi küresel ilaç tekellerinin pazarına dönüştürdü. Halkın sağlığı küresel ilaç tekellerinin insafına terk edildi. Sağlık politikalarında gelinen noktanın tek sorumlusu, ülkeyi küresel ilaç tekellerine teslim eden iktidardır.

“CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN YETKİSİNİ SİYASİ AMAÇ, DÜŞÜNSEL YAKINLIK VE HÜKÜMLÜLER ARASINDA ‘AYRIMCI’ BİR YAKLAŞIMLA KULLANIYOR”

Anayasada Cumhurbaşkanına tanınan af yetkisi; hukuki, insani ve vicdani kriterlerle kullanılmak zorunda olduğu halde, Cumhurbaşkanı Erdoğan yetkisini siyasi amaç, düşünsel yakınlık ve hükümlüler arasında ‘ayrımcı’ bir yaklaşımla kullanıyor. Bu ayrımcı uygulamanın siyasi kin ve intikam duygusu dışında izahı yoktur.

İnsan Hakları Derneği (İHD); aralarında siyasilerin ve 28 Şubat’tan hükümlü çoğu 80 yaşın üzerinde generallerinde yer aldığı 651’i ağır olmak üzere bin 571 mahkumun kendine bakamaz durumda olduğunu, sayının sürekli arttığını açıkladı. Buna rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘af yetkisini’ siyasi-düşünsel yakınlığı önde tutarak kullandığı, benzer haldeki hükümlüler açısından ayrımcılık yapıldığı kanısı ağır basıyor. Bu ayrımcı yaklaşım, vicdanları yaralıyor.

“ERDOĞAN, HALKIN EKONOMİDEKİ GÜZELLİKLERİ ALGILAYAMADIĞINI ÖNE SÜRÜYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan ekonomideki sorunların nedeninin ‘iktisadi değil siyasi oyunların ürünü olduğunu’ söylemişti. Dış güçler senaryosu tutmadı. Şimdi başta enflasyon olmak üzere ekonomik sorunların nedeninin ‘psikolojik’ olduğunu dile getiren Erdoğan, halkın ekonomideki güzellikleri algılayamadığını öne sürüyor.

Akaryakıta iki ayda yüzde 100’ün üstünde zam yapan, vergileri ikiye üçe katlayan iktidar; milletin cüzdanını ve psikolojisini bozmamış gibi, milleti ruhsal ve psikolojik bozuklukla, ekonomideki güzellikleri anlayıp algılayamamakla suçlayarak kendi suçlarını örtmeye çalışıyor.

“VERGİ MUAFİYETİ VE İSTİSNALARININ TUTARI YILSONUNA KADAR 1 TRİLYON TL’YE ULAŞACAK”

Vergi harcamaları olarak adlandırılan vergi muafiyeti ve istisnalarının tutarı yıl sonuna kadar 1 trilyon TL’ye ulaşacak. İktidar bir yandan deprem harcaması gerekçesiyle halka yeni vergiler salarken diğer yandan bir avuç kişiden alacağı 1 trilyon vergiden vazgeçiyor.

Ülkenin kalkınması için; istihdam, ihracat, yüksek teknolojili üretim için yatırım yapan, üreten, kazancının vergisini ödeyenlere sağlanan teşviklere, vergi istisnası ve kolaylıklarına kimsenin itirazı yok. Ancak 2022’de paradan para kazanan, ranttan kazanç elde eden, faizden ihya olandan alınmayan, vazgeçilen 335 milyar TL’nin vergi gelirleri içindeki payı yüzde 14 iken bu yıl üçe katlanarak 934 milyar TL’ye çıkmış. Vazgeçilen vergilerin toplam vergi gelirlerindeki payı ise yüzde 27’ye yükselmiş.

“TÜİK, OCAK VE TEMMUZDA MEMUR, ASGARİ ÜCRETLİ, EMEKLİNİN MAAŞ ZAMLARINDAN ÇALINAN FARKLARI KAMUOYUNA AÇIKLAMALIDIR”

Ağustos ayında aylık enflasyon yaklaşık yüzde 10 artarken, yıllık enflasyon yüzde 60’a yaklaştı. OVP’de yüzde 65’e yükseltilen 2023 enflasyon hedefi, yıl sonunda yine tutmayacak ve yüzde 70’i aşacak. Çekirdek enflasyonun ağustosta yüzde 65’e çıkması gelecek aylarda daha yüksek enflasyonun habercisi.

Şimdi TÜİK, geriye dönük olarak enflasyon hesaplarını yenileyip güncellemek, düşük açıklanan oranlarla ocak ve temmuzda memur, asgari ücretli, emeklinin maaş zamlarından çalınan farkları kamuoyuna açıklamalıdır. İktidar, bu yolla milyonlarca kişinin olması gereken gerçek gelirinden buharlaştırılan tutarların farkını ara zamla vermek mecburiyetindedir.

“2024-2026 OVP HEDEFLERİNİN NASIL TUTTURULACAĞINA İLİŞKİN ORTADA BİR PLAN VE PROGRAM YOK”

İktidarın bugüne kadar açıkladığı 18 OVP’de hiçbir hedef tutmadı. Kendi içinde tutarsızlıklar ve çelişkilerle dolu 2024-2026 OVP hedeflerinin nasıl tutturulacağına ilişkin ortada bir plan ve program yok. Maaş zamlarının hedef enflasyona göre belirlenmesi, yükün memur, emekli, asgari ücretliye yıkılacağını gösteriyor.

Bugüne kadar açıklanan enflasyon hedeflerinin hiçbir zaman tutmadığı apaçık ortada iken, maaş zamlarında hedeflenen enflasyonun esas alınması, iktidarın kimseyi enflasyona ezdirmeme vaadini de çürütüyor.

“ÖNÜMÜZDEKİ ÜÇ YIL BOYUNCA TARIM VE HAYVANCILIĞA YİNE ÜVEY EVLAT MUAMELESİNİN SÜRECEĞİ ANLAŞILIYOR”

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), küresel gıda fiyatlarının ağustosta yüzde 2,1 düştüğünü açıklarken, Türkiye’de ise TÜİK’in gıda enflasyonu ağustosta yüzde 73,8 arttı. Hayati ve stratejik önemdeki tarımın üç yıllık OVP’de sadece 8 maddeyle geçiştirilmesi, iktidarın tarım ve hayvancılığa çarpık bakışının belgesidir.

Orta Vadeli Program’da sıralanan tarım politikaları tedbirleri arasında üreticiye aynı ve nakdi destek; mazota, gübreye, ilaca, tohuma, işçiliğe, lojistiğe, sulamaya, serada kullandığı elektrik ve doğal gaza KDV-ÖTV istisnası, sübvansiyon yok. Ziraat Bankası’ndan düşük faizli, uzun vadeli kredi olanağı yok. Maliyet azaltıcı, gelir ve refahı artırıcı, daha çok üretmeyi özendirici, gençlerin köyünü, kasabasını, toprağını terk edip şehir varoşlarında işçilik peşine düşmesini caydırıcı, kırsaldaki yaşamı özendirip teşvik edici hiçbir destek yok. Önümüzdeki üç yıl boyunca tarım ve hayvancılığa yine üvey evlat muamelesinin süreceği anlaşılıyor.

“İKTİDAR, AB’DEN MÜLTECİ YARDIMI ALIP BİR YANDAN DA ÜYELİK MÜZAKERELERİNİN CANLANDIRILMASINI İSTERKEN, DEMOKRATİKLEŞME KRİTERLERİNİ GÖRMEZDEN GELMEYİ TERCİH EDİYOR”

Seçim sonrası AB ile ilişkileri tekrar canlandırmayı gündemine alan iktidar, geçen hafta AB Komisyonundan üst düzey bir ziyaretçiyi ağırladı. AB Komşuluk İlişkileri ve Genişleme Komiseri Oliver Varhelyi’nin ziyaretinde mülteci yardımı kapsamında 781 milyon euroluk anlaşma imzalandı.

Vize Serbestisi Anlaşması başta düşünce ve ifade özgürlüğü, terörle mücadele yasası, yargı bağımsızlığı, rüşvet ve yolsuzlukla mücadele gibi konulardaki kriterler yerine getirilmediği için uygulanamıyor. İktidar, AB’den mülteci yardımı alıp bir yandan da üyelik müzakerelerinin canlandırılmasını isterken, yerine getirilmesi gerekli demokratikleşme kriterlerini görmezden gelmeyi tercih ediyor.”

 

İlgili Haberler