TİP MİLLETVEKİLİ AHMET ŞIK: “GÜLŞEN HANIM’A ATFEDİLEN VE SUÇLAMA KONUSU YAPILAN ŞEYİN KANUNİ KARŞILIĞI YOK”
Avukatlardan, Can Atalay İçin Anayasa Mahkemesi’ne Çağrı: Yargı Makamlarının Siyasal İktidarın Aracı Olarak Kullanılmasına Derhal Son Verilmesini Talep Ediyoruz
Haber: OKTAY YILDIRIM / Kamera: ADEM KARABAYIR
Avukatlar, Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) Hatay Milletvekili seçilmesine karşın tahliye edilmeyen tutuklu avukat Can Atalay’ın tahliye edilmesi talebiyle İstanbul Barosu önünde açıklama yaptı. Açıklamada, “Anayasa Mahkemesi’nden bir an önce hukukun ve Anayasa’nın gereğini yerine getirmesini, benzer konulu başvurularla içtihadını yeknesak hale getirmesini ve yargı makamlarının siyasal iktidarın aracı olarak kullanılmasına derhal son verilmesini talep ediyoruz” denildi.
Avukatlar, TİP Hatay Milletvekili seçilmesine karşın tahliye edilmeyen tutuklu avukat Can Atalay’ın tahliye edilmesi talebiyle Beyoğlu’ndaki İstanbul Barosu önünde açıklama yaptı.
Açıklamaya, TİP Sözcüsü Sera Kadıgil ve CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal da katıldı.
Avukat Akçay Taşçı, şu açıklamayı yaptı:
“CAN ATALAY’IN 110 GÜNDÜR TUTUKLULUK HALİ DEVAM ETMEKTEDİR: Bizler 494 gündür hukuksuz şekilde tutuklu bulunan Türkiye İşçi Partisi Hatay milletvekili, Avukat Can Atalay’ın meslektaşları ve arkadaşları olarak güncel duruma dair taleplerimizi sizler aracılığıyla kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz. Osman Kavala 1 Kasım 2017 tarihinden bu yana 2131 gündür, Avukat Can Atalay ve Gezi tutsakları diğer ise 25 Nisan 2022 tarihinden bu yana 494 gündür ceza hukukunun en temel ilkelerinin çiğnendiği, amacının maddi gerçeğe ulaşmak yerine topluma göz dağı vermek olan bir ‘yargılama’ neticesinde özgürlüklerinden mahrum bırakılmış durumdalar. Gezi Davası ile amaçlananın ‘makbul vatandaşlık’ sınırlarının muktedir tarafından çizilerek toplumu dizayn etmeye çalışmak olduğunun farkındayız ve davadaki hükmün ülkemiz demokrasisi açısından derin bir tahribat yarattığının bilincindeyiz. Avukat Can Atalay, 14 Mayıs 2023 tarihinde Türkiye İşçi Partisi’nden Hatay milletvekili seçilerek mazbatasını almıştır ve milletvekili sıfatına rağmen 110 gündür tutukluluk hali devam etmektedir. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 13.07.2023 tarihinde 75.643 yurttaşın oyuyla milletvekili seçilen Can Atalay hakkındaki durma ve tahliye talebini Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik içtihadına aykırı şekilde reddetmiştir.
İNSAN HAKLARI KOMİSYONUNA MENSUP MİLLETVEKİLİ CAN ATALAY INSAN HAKLARINDAN YOKSUN BIRAKILMAKTADIR: Avukat Can Atalay’ın tutukluluk hali Anayasanın Cumhuriyetin nitelikleri başlıklı 2. Maddesi, kişi hürriyeti ve güvenliği başlıklı 19. Maddesi, yasama dokunulmazlığı başlıklı 83. Maddesi, Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkileri başlıklı 148. Maddesi, Anayasa Mahkemesinin kararları başlıklı 153. Maddesi başta olmak üzere Anayasa’nın pek çok maddesine aykırılık teşkil etmektedir. Bir diğer ifadeyle İnsan Hakları Komisyonu’na mensup milletvekili Can Atalay insan haklarından yoksun bırakılmaktadır. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, tahliye talebinin reddi kararında, kendisini normlar hiyerarşisinin en üstünde olan Anayasa’nın üstünde addederek Anayasa’yı yorumlama yetkisini kendisinde görmüştür. Ancak önemle vurgulamak gerekir ki Anayasa Mahkemesi bir Anayasa organıdır ve Anayasa’yı nihai yorumlama yetkisi Anayasa Mahkemesi’nde olduğu gibi diğer organların Anayasal sınırlara uygunluğunu tespit görevi de Anayasa Mahkemesi’ndedir. Avukat Can Atalay’ın tahliye talebinin reddi kararı ile Anayasal ilkeler Yargıtay eliyle ihlal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi Ekim 2022 tarihli Leyla Güven başvurusunda şu tespiti yapmıştır:
‘Bu nedenle de derece mahkemeleri yargılamaya konu edilen suçun Anayasa’nın 14. maddesi kapsamına giren bir suç olup olmadığını kanun koyucu tarafından çıkarılmış bulunan bir kanun metnini yorumlayıp uygulayarak değil doğrudan Anayasa hükmünü yorumlayıp uygulayarak belirlemektedir. O hâlde derece mahkemelerinin Anayasa’nın 14. maddesine ilişkin olarak yaptığı yorumun öngörülebilirliği ve belirliliği ifade eden kanunilik ölçütüne uygun olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Norm denetiminde olduğu gibi bireysel başvuru yolunda da Anayasa maddelerinin nihai yorum yetkisi Anayasa Mahkemesine aittir.’
Leyla Güven başvurusunda da belirtilen ve askeri rejimin güvenlik konseyi eklemesi olan Anayasa Madde 14/2, temel hak ve hürriyetlere müdahalenin ancak kanun ile mümkün olabileceğini ifade eden Anayasa Madde 13’e koşut olarak son cümlesinde istisnanın ancak Kanun ile düzenleneceğini ifade etse de böyle bir düzenleme yapılmadığından Anayasa Madde 14/2 uygulamasız kalmış durumdadır. Anayasa Mahkemesi’nin tutuklu milletvekilleri konulu içtihatlarında da suç ve cezaların kanuniliği ilkesi bağlamında bu tespitin altı çizilmiştir.
75.643 YURTTAŞIN SİYASI KATILIM HAKLARININ İHLALI ANLAMINA GELMEKTEDİR: Avukat Can Atalay’ın meslektaşları ve arkadaşları olarak Anayasa Mahkemesi’ne çağrımız; hukuk devletinin en önemli ilkelerinden biri olan öngörülebilirlik ilkesi ve tutuklu milletvekilleri hakkında daha önce verdiği kararlar doğrultusunda Anayasa Madde 14 uyarınca içtihadı devam ettirmesidir. Anayasa Madde 14’de yer alan boşluğun sanığın aleyhine yorumlanamayacağı ilkesi ise en temel ceza hukuku ilkelerinden biridir. Can Atalay’ın tutukluluk halinin devam ettiği her gün özgürlük ve güvenlik hakkının ihlali olduğu kadar kendisine oy veren 75.643 yurttaşın siyasi katılım haklarının ihlali anlamına gelmektedir. 6 Şubat 2023 tarihli Maraş merkezli deprem felaketinden bu yana Hatay halkı su, gıda, sağlık ve barınma gibi en temel yaşamsal ihtiyaçlara erişimde ciddi sorunlar yaşamakta, asbest tehlikesi gibi nesilden nesile kalıcı hasar bırakacak çevre sorunlarıyla mücadele etmekte ve vekillerinin 110 gündür devam eden tutukluluk hali sebebiyle bu sorunları dile getirememekte, halkın ifade hürriyeti kısıtlanmaktadır. Bir diğer ifadeyle Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili Avukat Can Atalay’ın hukuksuz şekilde tutuklu olduğu her gün Hatay halkı açısından telafisi imkansız zararları meydana getirmektedir. Tüm bu yaşananlar karşısında, Anayasa Mahkemesi’nden bir an önce hukukun ve Anayasa’nın gereğini yerine getirmesini, benzer konulu başvurularla içtihadını yeknesak hale getirmesini ve yargı makamlarının siyasal iktidarın aracı olarak kullanılmasına derhal son verilmesini talep ediyoruz.”