MEHMET GÖKER’DEN İŞ BIRAKMA HAREKETİ YAPAN ÖĞRETMENLERE DAYANAK: “SINAV SİSTEMİNDE DİRETMEK, EĞİTİM VE İŞ BARIŞINI BOZMAYA YÖNELİK BİR ADIM”
İçişleri’ne Bağlı Tersaneler Ve Msb’ye Bağlı Fabrikalarda Çalışan İşçiler, Mobbing Ve Düşük Ücret Gerekçesiyle İstifa Ediyor: “Düşük Zamlardan Dolayı Geçinemiyoruz. Kamu Personeli Olduğumuz Halde Refah Seviyemiz Düştü. Kimse Gelecek Görmüyor”
CEYLAN SAĞLAM
İçişleri Bakanlığı’na bağlı tersanelerde çalışan işçiler ve Millî Savunma Bakanlığı’na bağlı fabrikalarda işçiler mobbing ve düşük ücretler nedeniyle istifa ediyor. Sahil Güvenlik Marmara ve Boğazlar Onarım Destek Komutanlığı’ndan istifa eden Alican Fincancı, “Düşük zamlardan dolayı geçinemiyoruz. Kamu personeli olduğumuz halde refah seviyemiz bir düştü. Maaş olarak özel sektörden daha kötüye gidiyor. Kimse gelecek görmüyor” diye konuştu. İstanbul Tuzla Tersanesi’nde çalışan Onur Aksoy ise, mobbinge dayanamayarak istifa ettiğini belirterek, “Ben de her Türk vatandaşı gibi bu kuruma hizmet etmek istedim. Sesimizi duyurmak istedik, engellendik. Buna bile baskı yapıldı. Sindirme politikası ile üzerimize gelindi” dedi.
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) Askeri Fabrikalar Genel Müdürlüğüne bağlı Kayseri’deki 2. Hava Bakım Fabrika Müdürlüğü, Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı 5’inci Ana Bakım Fabrikalar Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı’na bağlı Sahil Güvenlik Marmara ve Boğazlar Onarım Destek Komutanlığı’nda çalışan işçiler, mobbing yaşadıklarını ve ücretlerinin düşük olduğunu belirterek istifa ediyor.
16 ile 24 bin arasında maaş aldıklarını aktaran; şehir dışı görevlendirmelerde kendilerine verilen harcırahın yetersiz olduğunu, özlük haklarının olmadığını ve mobbing yaşadıklarını belirten işçiler özel sektöre geçtiklerini ifade ediyor.
Sahil Güvenlik Marmara ve Boğazlar Onarım Destek Komutanlığı’nda kaynak atölyesinde çalışan ve kurumdan istifa eden Alican Fincan, kamu personeli oldukları halde refah seviyelerinin düştüğünü ifade ederek, işyerindeki ‘devrecilik’ten kaynaklı mobbingin yaşandığını söyledi. Fincan, yaşanan mobbing ve düşük ücretlere ilişkin ANKA Haber Ajansı’na şunları söyledi:
“ÖZEL SEKTÖRDE DAHA YÜKSEK MAAŞLA ÇALIŞILDIĞINDAN DOLAYI İSTİFAYI OLUMLU DÜŞÜNDÜM”
“Yaklaşık üç buçuk yıldır teknik kaynak atölyesinde çalışıyorum. Bu süre zarfında olağan dışı olan anne babamın rahatsızlığı ortaya çıktı ve Samsun Karadeniz Onarım Destek Komutanlığı’na nakil talep ettim. Uygun görülmedi, üç kere şansımı denedim üçünde de nakil olmadı. Mecbur istifa etmek zorunda kaldım. Hem İstanbul’da geçim sıkıntılarından dolayı, artan kiralardan dolayı, maaşlara düzgün zam yapılmadığından dolayı özel sektörle hemen hemen aynı hatta özel sektörde daha yüksek maaşla çalışıldığından dolayı istifayı olumlu düşündüm.
“YAPILAN DÜŞÜK ZAMLARDAN DOLAYI GEÇİNEMİYORUZ”
Rahat bir şekilde geçinirken son zamanlarda yapılan düşük zamlardan dolayı geçinemiyoruz. Kamu personeli olduğumuz halde refah seviyemiz düştü. Sahil Güvenlik Destek Komutanlığı’nda şu an kadar istifa eden dört kişi var. Biz işçiyiz ama ‘devrecilik’ adı altında bir düzen kurmuşlar… Arkadaşım buna dayanamayıp istifa etti. Diğer arkadaşım maaş yetersizliğinden, bu sisteme ayak uyduramadı; istifa etti. Çoğu kişiyle görüştüğümüzde çoğu kişi kamudan soğumuş durumda. Maaş olarak özel sektörden daha kötüye gidiyor. Kimse gelecek görmüyor.
“BİZ İÇİŞLERİ BAKANLIĞI’NA BAĞLIYIZ AMA BİZİ GÖREVE GÖNDERDİKLERİ OTELİ KENDİMİZ AYARLIYORUZ”
Biz İçişleri Bakanlığı’na bağlıyız ama bizi göreve gönderdiklerinde oteli kendimiz ayarlıyoruz, harcırah paraları 200-300 lira bir şey yatıyor. Ama biz 400 liradan aşağı otel bulamıyoruz. Yemek harcırahları çok düşük yatıyor. Göreve giden adam, zararına gitmiş oluyor. Hem ailesinden uzak kalıyor hem devletin işini yapıyor hem de kendi cebinden harcayıp zararına geri dönmüş oluyor. Hiçbir özel sağlık sigortamız yok. Rahatsızlandığımızda devlet hastanelerinde sıra bulamıyoruz, özel sağlık sigortamız yok. Servislerimizde de sıkıntı oldu, biz yaklaşık 7-8 ay toplu taşıma ile gidip geldik.
“BASKI YAPIP BAŞLARINA UZMAN, ASTSUBAY DİKİYORLAR. SİZ ÇALIŞMAYACAKSINIZ DİYORLAR”
Normal maaşımız aşırı düşük, ek ödemelerle maaşımız yükseliyor. Kaynakçı olduğum için yüzde 15 zehirlenme primi alıyorum. Bu primi hak edip de ölçüm zamanı mobbing uygulanıp atölyelerin yazıhanelerinde oturtuyorlar. Bu şekilde prim almamalarını sağlıyorlar. Bir nevi işçinin hakkını sömürüyorlar. Baskı yapıp başlarına uzman, astsubay dikiyorlar. Siz çalışmayacaksınız diyorlar. Ses ölçümü bitene kadar ofislerde oturtuyorlar. Daha fazla zehirlenme primi, ses primi almasınlar diye… Yaptığın iş sürekli eleştiriliyor iyi de yapsan kötü de yapsan… Sürekli yıldırma politikası yapıyorlar. Sözlü şiddete kadar varıyor.
“İŞÇİYİ NASIL EZERİZ BUNUN DERDİNDELER”
Ben geçen ay, bir hafta senelik izin kullandım, yatan para 16 bin lira. Eğer iki hafta olsa kesinti daha fazla düşüyor. Zehirlenme primi alamadığımız için maaşlarımız aşırı düşüyor. Bundan dolayı kimse senelik izne çıkmak istemiyor. Sıfır denetim… Hiçbir yaptırım yok. İşçinin derdini dinleyen yok. Senelik toplantılar, aylık toplantılar yok. İşçiyi nasıl sustururuz, işçinin nasıl başını kaldırmayız, işçiyi nasıl ezeriz bunun derdindeler.
“TEKNİK PERSONEL İŞİNİ GÜZEL YAPMAZSA TEMİZ YAPMAZSA BU ÇARK DÖNMEZ”
Yaptığım işlerde memnun kalınmıştır ama değer görmediği için bu devletin kaybı. Bir sahip çıkma yok. Önemseme yok. Çünkü bizim amirlerimiz asker işçiye farklı gözle bakıyor. Asker olmadığımız için farklı. İşçiyi işçi olarak görüyor. Biz Savunma Sanayisiyle İçişleri Bakanlığı olsun Millî Savunma Bakanlığı olsun nasıl övünüyorsa, gurur duyuyorsa bunun arkasında bunu güçlendiren, destekleyen teknik personel. Teknik personeller ayakta tutmasa bu gemiler yürümez, bu savaş uçakları uçmaz. Teknik personel işini güzel yapmazsa işini temiz yapmazsa bu çark dönmez. Bunun zamanla kötü olacağını düşünüyorum. Şu an kimse kamuda çalışmanın bir avantaj olduğunu düşünmüyor. Dışarıdaki piyasa devlete göre daha cazip geliyor işçilere. Keşke devlet kendi işçilerine kalifiyeli mühendisler atasa. Kimse ezbere iş yapmasa. Bilgili adamların yönettiği bir şekilde ya da işçilerin derdini dinlendiği bir yerler olsa. Böyle istifa etmek zorunda bırakılmasak, mobbing uygulanmasa…”
“BU İŞE BAŞLADIKTAN SONRA BU MÜCADELENİN SONUCUNDA HÜSRANA UĞRADIĞIMIZI FARK ETTİM”
Marmara Bölge Boğazlar Komutanlığı’na bağlı İstanbul Tuzla Tersanesi içinde bulunan Pendik Onarım Destek bölümünde işçi olarak çalışan ve yaşadığı mobbing yüzünden kurumdan istifa eden Onur Aksoy yaşadıklarını ANKA Haber Ajansı’na şöyle anlattı:
“Teknik onarım işçisi olarak çalışıyorum. Yaklaşık üç yıldır çalışıyorum. Daha önce Alman bir otomotiv firmasına 11 sene çalıştım, her Türk vatandaşı gibi ben de Türk Silahlı Kuvvetleri’nde hizmet etmek için büyük çaba sarf ettim. Çünkü orada çalışmak gerçekten gurur verici. Orada çok büyük mücadeleler verdik. Bu işe başladıktan sonra bu mücadelenin aslında sonucunda hüsrana uğradığımızı fark ettim. Çünkü, kurumlar kalıcıdır; insanlar geçicidir. Kurumun ne kadar yıpratıldığını insanların ne kadar kurumu kendi amaçları, istekleri doğrultusunda yıpratıldığını gördüm. Arkadaşlarımızın istifa ettiğini gördüm.
“YAPTIĞIMIZ İŞLERDEN ÇOK FAZLA BASKI GÖRÜYORDUK”
Ben kendi adıma söylüyorum. Çok fazla mobbing, baskı vardı. Yaptığımız işlerden çok fazla baskı görüyorduk. Çünkü birden fazla iş kolu yükleniyordu. Normalde bir işi yapıyorsanız o konuda uzmanlaşırsınız. Her işi yapmak zorunda kalıyordunuz. Yeri geliyor kalıp çakıp beton döküyorsunuz yeri geliyor kaynak yapıyorsunuz… Hatasız iş yapmanızı bekliyorlar. Ufak tefek hatalar olduğunda sizi rencide edecek şekilde azarlayabiliyorlar arkadaşlarınızın içinde. Küçük düşürüyorlar. Bakmakla yükümlü olduğumuz ailelerimiz var. Bunların hatırına bunları göğüslemek zorunda kalıyorsunuz ama bir yere kadar insanız sonuçta.
“BÜYÜK UMUTLARLA BAŞLADIĞIM İŞYERİNDEN AYRILMAK ZORUNDA KALDIM”
Bu baskılarla mücadele ederken ailenizi yıpratıyorsunuz. Ailenin bu konuda yıprandığını fark ettiğimde ben artık bu işte olmamam gerektiğini anladım ve bugün itibarıyla istifa dilekçemi vermek zorunda kaldım. Büyük umutlarla başladığım işyerinden ayrılmak zorunda kaldım.
İmkanlarımız var, daha ileriye götürebiliriz ama orada çalışan yöneticiler buna izin vermiyor. Ben çok üzüldüm bu duruma. Çünkü ben de Türk vatandaşıyım. Ben de her Türk vatandaşı gibi bu kuruma hizmet etmek istedim. Sesimizi duyurmak istedik, engellendik. Buna bile baskı yapıldı. Çünkü arkadaşlar bu konuda CİMER’e yazdılar, daha çok baskı yapıldı. Sindirme politikası ile üzerimize gelindi. Çünkü teknik açıdan bilgi ve beceri açısından donanımlı arkadaşlar var. O çalışan arkadaşlar da biliyorlar ki ‘devrecilik’ diye bir sistem var, askerdeki kıdem sistemi gibi. Önce giden sizin üstünüz oluyor. Kendi işlerini yaptırıyorlar. Sizi rencide edecek şekilde iş veriyorlar.
“GERÇEKTEN MAAŞLAR DÜŞÜK, 22 BİN LİRA GİBİ BİR ÜCRET ALIYORUZ. SENDİKALARDAN TAKİP ETTİĞİMİZ KADARIYLA İSTİFA EDEN ARKADAŞLARIMIZIN SAYISI ÇOK”
Kuruma da zarar veriyorlar, bunun için çok mücadele ettik ama baktık ki zarar görüyoruz, yollarımızı ayırdık. Gerçekten maaşlar düşük, 22 bin lira gibi bir ücret alıyoruz. Sendikalardan takip ettiğimiz kadarıyla istifa eden arkadaşlarımızın sayısı çok. Düşük ücretler ve zor şartlar altında çalışıyoruz. Ekipman yetersizliği çok fazla. Aslında bunun farkındalar ama nedense engelleniyor… Ekipmanlarımızın daha iyileri olabilir, bu ekipman yetersizliği ve makinelerle çalışıp sizden kaliteli işler bekleniyor.
“RENCİDE EDECEK ŞEKİLDE AZARLAMALAR, CEZALAR GİBİ POLİTİKALAR UYGULANIYOR”
Az önce bahsettiğim gibi rencide edecek şekilde azarlamalar, cezalar gibi politikalar uygulanıyor. Arkadaşlarım çok yaralılar, çoğu genç. 24 ve 30 yaşları arasında çoğu. Çoğu bekar, buradan kazandıkları parayla evlenecekler ama onların da bu konuda boynu bükük. Kendi sağlıklarını mı düşünsünler yoksa yetersiz maaşlarına mı, yoksa bu uygulamalara göğüs mü gersinler… İstifaların devamı gelecek diye düşünüyorum. İnşallah birileri bunu fark eder. Bunun önüne geçilir ki kurum zarar görmez.”