22 Kasım 2024 Cuma

Muhalefet Sağlam Durursa Her Şey Güzel Olacak Ama…

Bu yazı son 1,5 ay içinde başlığı “AMA” ile biten ikinci yazım.

Paraanaliz.com’da 13 Mayıs’ta yazdığım yazının başlığı “Seçimler Ülke İçin Hayırlı Olsun Ama…” idi.

https://www.paraanaliz.com/2023/yazarlar/cuneyt-akman/secimler-ulke-icin-hayirli-olsun-ama-g-53354/ https://www.paraanaliz.com/2023/yazarlar/cuneyt-akman/secimler-ulke-icin-hayirli-olsun-ama-g-53354/

O yazıyı yazdığım sırada muhalefet aşırı bir iyimser ruha hali içindeydi. Seçimi çoktan kazanmış ama acaba kaç fark atacaklar, kaç milletvekili çıkaracaklar onun hesabında gibiydiler.

Haliyle muhalefet partilerinin bu tutumu muhalif seçmene de sirayet etmişti.

Aşırı iyimserlik ve “nasıl olsa kazandık” havasının eskilerin deyişiyle “aksülameli” bu kez aşır kötümserlik ve bundan sonra bir daha kazanamayız her şey boşmuş” kötümserliğine yuvarlanmak oldu.

İlk durum yanlıştı, şimdiki hal daha yanlış.

Aşırı kötümserlik muhalefette bir “baş suçlu” ve hâttâ giderek bir “günah keçisi” arama eğilimini kışkırttı. Altılı Masa’nın ortaklarının bazıları suçu CHP ve liderinin üstüne yıkıp kenara çekilme havasında. Aynı eğilim ana muhalefet içinde -şimdilik sadece lider ve kadro değişimine indirgenmiş gözüken- bir “değişim” tartışmasını doğurdu. CHP de eski altılı masa ortaklarının kendisine yaptığını yapıyor aslında.

Bu işin açık bir tehlikesi var: Nasıl seçim öncesi neredeyse son 1 aya kadar Altılı Masa iktidara gelince (sanki gelmiş gibi) neler yapacağını kararlaştırmaya tüm vaktini harcamışsa şimdi de yerel seçime kadar kalan vaktini iç hesaplaşmalarla geçirmeye niyetli.

Bu hâl herhalde Erdoğan yönetiminin arayıp da bulamadığı bir durum!

Üstelik Erdoğan yönetiminin tek kurtuluş ümidi de muhalefetin işte bu korkunç dağınıklığı, bu mânâsız moral bozukluğu.

Muhalif seçmenin moral bozukluğu, hâttâ o moralsizliğin artık siyaset konuşmaktan, siyaset dinlemekten bıkkınlığa kadar varması anlaşılır bir şey ama o moralsizliği ortadan kaldırmakla yükümlü muhalif partilerin, bilhassa da ana muhalefet partisinin şimdiki durumu affedilecek gibi değil.

İKTİDARIN GERÇEK DURUMU HİÇ DE İÇ AÇICI DEĞİ

Tayyip Erdoğan bu seçimi gerçek olmayan seçmenlerle, devlet gücünüm müdahalesiyle, dış güçlerin özellikle ekonomik sahadaki yardımlarıyla güya kazandı. Gerçekte meşru bir seçim olmadı. YSK’nın yasal saydığı bu seçim, YSK’nın yasada öngörüldüğünün tersine açıkça yanlı davranışı nedeniyle “yasal” bile değildir.

Olan biten, devlet gücünü elinde tutan bir siyasi yapının, Bektaşi’nin abdestsiz namaza “ben kıldım oldu” deyişi gibi seçim olmayan bir seçimi “ben yaptım oldu” diyerek devletteki iktidarını sürdürmekte kullanmasından ibarettir.

Peki bu durum seçim öncesinde de belli değil miydi?

Belliydi.

O nedenle de “hakem taraf tutuyor, oyun da hileli, saha çamurlu ise tek golle galip gelemezsiniz en az üç fark atmanız gerekir” demiştim.

Hakem ne kadar taraf tutsa Yeşildirek futbol takımı Real Madrid’i yenemez.

O zaman rakibinizden çok daha iyi oynamanız gerekirdi.

Dahası muhalefetin defans futboluna dayalı seçim çalışmasının bu farka yetmeyeceğini de söylemiştim.

Paraanaliz’deki yazımın konusu buydu. Erdoğan’ın seçimdeki avantajlarını ve muhalefetin buna karşı niçin etkisiz kaldığını, muhalif yorumcuların yanlış teşhislerini tek tek saymıştım.

Şu sıralarda ben dâhil herkes haklı olarak “ben demiştimcilik”ten nefret ediyor. O nedenle geçelim.

Geçelim ama geçmişte yanlış yorumlar yapan yorumcular, onlara inanıp bunu sahada uygulamaya kalkan politikacılar, sanki kendilerinde “suç”un zerresi yokmuş gibi her şeyi Kemal Kılıçdaroğlu’nun üzerine yıkıp kendilerini temize çekme operasyonundalar.

Kemal Bey’in birçok yanlışı olmuş olabilir; vardı da üstelik. Ancak şimdilerde cepten çıkarılmış hazır klişe eleştirilerin neredeyse hiçbir doğru değildir desem çok da haksızlık etmiş olmam.

CHP “Atatürkçü çizgiye” dönse kesin kazanırdı…

CHP “gerçek bir sosyal demokrat çizgiye” dönse kesin kazanırdı…

CHP “sola ve Kürt seçmene daha fazla ve daha açık yanaşsa” kesin kazanırdı…

CHP “milliyetçi seçmene daha fazla yanaşsa” kesin kazanırdı…

Bunların her biri, belli bir seçmen eğilimine denk gelse ve ben dâhil bazılarımızın hoşuna gitse de öyle bir basit, kesinkes doğru, hani İngilizlerin “clear-cut” dediği bir çözüm, bir yöntem yok maalesef ortada.

Çözüm çok daha karmaşık!

Onu da sonra tartışırız. Ama gelin şimdi bir de iktidarın gerçek durumunu görmekle başlayan işe. Çünkü hakiki çözümler önce rakibinizin gücü ve zayıflığını doğru görerek üretilir.

İKTİDAR ZEHİRLİ HAPI İÇTİ

Muhalefetin şimdi yarattığı bir sorun, rakibinin zayıflığının, moralsizlik ve kişisel ihtiraslar nedeniyle farkında bile olamamak…

Kendi zayıflığına o kadar ikna olmuş ki Erdoğan yönetiminin, İstibdat rejiminin, bu seçim tiyatrosu ile güya elde ettiği iktidar pozisyonunun kırılganlığını göremiyor.

Bir finans terimi vardır: Poison Pill. Türkçesi zehir hapı.

Batıdaki devasa şirketler, kendilerini borsada zorla ele geçirmeye (hostile takeover) çalışan rakip grupların saldırısına karşı ellerinde başka çare kalmadığında bu yöntemi kullanır.

Şirketlerini intiharın eşiğine kadar getirip ele geçirilecek bir hedef olmaktan çıkarmaya çalışırlar. Bunun yolu mesela şirketi neredeyse yaşayamayacak kadar borçlandırmaktan geçer.

İşte buna “poison pill” metodu denir.

Bu hamle üzerine ele geçirme heveslileri çoğunlukla vazgeçer. Ya da onlar da aşırı kaynak kullanmak zorunda kalır.

İktidar seçimi kazanmak için sadece devlet gücü ve hilelere yaslanmakla kalmadı, başta ekonomi, birçok alanda “poison pill” yutmak zorunda kaldı.

Şimdi bütün mide bulantıları, sinir kasılmaları, ölümcül seyirmeler birbiri ardından başına gelecek. Ekonomik politikasında 180 derecelik dönüş yaptı ama bunun da çare olmayacağını biliyor.

İktidara seçim “zaferi”ni, ekonomik sıkıntıların nispeten az hissedildiği taşra kırsal seçmeni sağladı. Tabi o seçmene, gerçek nüfusunun üzerinde bir temsil hakkı tanıyan –ta 160 yıl öncesindeki gerici 3. Napoleon iktidarından ithal- seçim sistemimiz ile birlikte…

Fakat iktidarın şimdi ciddi bir sorunu var: Önümüzdeki günlerde ekonomik sıkıntılar bundan birkaç ay öncesinde olduğu gibi daha çok büyük kentlerde yaşayanları vurmayacak.

İkinci dalga bu kez AKP’nin taşradaki oy depolarını da vuracak.

O nedenle seçim gecesi Flashhaber TV canlı yayınında “Bu AKP için bir Pirus Zaferidir” demiştim.

Ve evet öyleydi; hâlâ da öyle!

AKP’nin açmazı sadece ekonomide değil. Dış politikada da durumu öyle!

Bakın demedi demeyin; yakında ilk zafer sarhoşluğundan sonra iktidarın kendi içindeki sıkıntıları da göreceğiz.

YEREL SEÇİM VE ERKEN GENEL SEÇİM

Önümüzdeki seçimler yerel seçim. Bu seçimde Doğu Karadeniz’i veya Bayburt’u kimin aldığı önemli değil. Son seçimi okuyun; AKP bütün metropollerde kaybetti aslında.

Demek ki muhtemelen yerel seçimlerde –ki yerel seçimlerde muhalefet daima genel seçimlerden daha iyi sonuçlar alagelmiştir- büyük bir yenilgi tehdidi ile karşı karşıya iktidar.

Ve bunu herkesten daha iyi Tayyip Bey biliyor.

AKP’nin tek kurtuluş çaresi muhalefet ittifakının dağılması ve ana muhalefetin kendi iç tartışmalarına gömülmesinden geçiyor.

Bunun için her türlü operasyonu çekebilirdi; ne var ki çekmesine gerek bile kalmadı belki de…

Muhalefet kendi kendine o işi onun adına halletmekle meşgul.

“YATCAZ, KALKCAZ, SONRA OY ATCAZ” MODELİNİN SONU

Muhalefet sağlam durursa yerel seçimleri de alır ve büyük ihtimalle 2025’de ve belki de hemen sonrasında mecburen bir erken seçime gidilir.

Fakat ne yazık ki muhalefet pek sağlam duracağa benzemiyor.

Bakalım hatasıyla sevabıyla olağanüstü bir gayretle savaşan Kemal Bey’i kurban ettiklerinde ne kazanmış olacaklar. Ya da mesela İYİ Parti’deki AKP’ye yanaşma sevdalıları oradan güzel bir dirsek yediklerinde kendilerini nasıl hissedecekler?

Artık günahı kendine muhalefet diyen profesyonel siyaset esnafının boyunlarına deyip geçelim. 

SON NOT: Bazen duyuyorum: “En zayıf anında bile AKP’yi yenemedik. Bundan sonra daha da bir şey olmaz!”

Pardon ama siz ne sanıyordunuz acaba? “Yatcaz, kalkcaz, yatcaz, kalkcaz, sonra oy atcaz. Her şey güzel olacak!

Biz bir İstibdat rejiminde yaşıyoruz. Üstelik otoriterliği geçmiş, yarı totaliter hale gelmiş bir istibdat rejiminde. Eksik gedik demokrasimsi rejimimizi yıllar süren bir süreçte ve büyük hatalar sonucu kaptırdık. Geri kazanılan şet tam demokrasi olmak zorunda ve onun da kazanımı yıllarca sürecek ve zorlu bir süreçle olacak. Elbette sonunda sandıkla değişecektir bu iktidar; ama öncesinde halkın uzun ve kesintisiz demokratik mücadelesinin örgütlenmesiyle gelecek o sandık zaferi.

Ve emin olun, mutlaka gelecek!

Kaynak: FLASH HABER TV

İlgili Haberler