22 Kasım 2024 Cuma

Saadet Partili Kaya’dan İktidara D8 Ekonomik İş Birliği Teşkilatı Çağrısı: “Türkiye Öncülüğünü Kendisinin Yaptığı Ve Hem Üye Ülkeler Hem De Dünya İçin Çok Şeyler İfade Eden D8’E Hak Ettiği Değeri Göstermelidir”

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kaya, “İktidara şu soruları sormak istiyorum; Her zaman mazlumların umudu olduğunuzu iddia ediyorsunuz. Peki gerçekten öyleyse iktidarınız süresince neden böylesine önemli bir kuruluş olan D8’i aktif hale getirmediniz? 21 yılı neden boşuna kaybettiniz? Bu soruları çoğaltmak mümkün ancak olan olmuştur. Kaybedilen vakit asla geri getirilemez, önümüze bakmalıyız. Bunun için bir kez daha iktidarı D8 için üzerine düşeni yapmaya çağırıyorum. Bugün dünya siyaseti D8’in kurulduğu döneme göre daha da farklılaşmıştır. Türkiye öncülüğünü kendisinin yaptığı ve hem üye ülkeler hem de dünya için çok şeyler ifade eden D8’e hak ettiği değeri göstermelidir” dedi.

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kaya, bugün TBMM’de basın toplantısı düzenledi. D8 Ekonomik İş Birliği Teşkilatı’nın yeniden canlandırılması gerektiğini belirten Kaya, şunları söyledi:

“26 YIL ÖNCE BUGÜN NECMETTİN ERBAKAN HOCAMIZIN ÖNCÜLÜĞÜNDE D8’İN KURULUŞ İMZALARI İSTANBUL ÇIRAĞAN SARAYI’NDA ATILMIŞTI”

“Bundan tam 26 yıl önce bugün 54’üncü Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamızın öncülüğünde nüfusları 60 milyonu aşan gelişmekte olan 8 ülke Türkiye, Pakistan, İran, Nijerya, Mısır, Bangladeş, Malezya ve Endonezya’nın bir araya gelerek kurduğu D8’in kuruluş imzaları İstanbul Çırağan Sarayı’nda atılmıştı. O dönemde böylesine cesur bir adımı atmak hem iç hem de dış konjonktür açısından çok büyük cesaret isteyen bir durumdu. Türkiye her türlü engelleme girişimlerine karşı bunu hayata geçirmeyi başarmıştı.

D8, 20’nci yüz yılın 21’inci yüz yıla en önemli armağanıdır. D8 milli görüş hareketinin yeni bir dünya idealinin 54’üncü hükümet döneminde vücut bulmuş halidir. Kuruluş aşamasında bile ‘zaten İslam İş Birliği Teşkilatı var, böyle bir oluşuma gerek yok. Boşuna uğraşıyorsunuz’ diyenler vardı. Bu yapıyı ‘fakirler kulübü’ olarak tarif edenler çıktı. ‘Körler, sağırlar birbirini ağırlar’ şeklinde itibarsızlaştırma çabalarına girişenleri gördük. ‘İkinci toplantısını bile yapamazlar’ yorumuyla bu oluşumu hafife alanlar vardı. ‘Şu veya bu ülkeler bunların kendi aralarındaki ticaretlerini geliştirmelerini izin vermez’ diyerek umutsuz konuşanlara şahit olduk. Ancak aradan 26 yıl geçti.

“D8 KURULUŞ HEDEFLERİNE TAM ANLAMIYLA ULAŞAMADI”

D8 kuruluş hedeflerine tam anlamıyla ulaşamadı. Her şeye rağmen sistemli engellemelerle karşılaşıldığı halde hamdolsun bugüne kadar pek çok zirve ve komite toplantıları gerçekleştirildi. Bu toplantılar ve yapılan çalışmaların ortaya çok önemli sonuçlar çıkarması beklentisi tabii ki vardı. İnisiyatifin başlangıcında, Müslüman çoğunluğa sahip bu ülkelerin ekonomik yapıları da birbirinden farklıydı. Ama en azından ortak bir şekilde kaynaklar birleştirilerek ortak bir üretim ve pazar oluşturulabilirdi. Bazı ülkelerden sermaye bazılarından teknoloji diğerlerinden de iş gücü olarak faydalanılabilirdi. Sinerji meydana geldikten sonra gelişme ve kalkınma bunu takip edebilirdi.

D8’in inisiyatifi aslında küresel anlamda geri bırakılmış, ‘güney’ olarak adlandırılan dünyanın ezilen ve tahakküm edilen ülkelerinin kendi aralarında müesses nizama karşı bir duruş olarak kabul gördü. O yüzden küresel güçler D8’i engellemek için her şeyi yaptılar. Güney ülkelerinin diğer ülkelerle iş birliği yapmaları ve dünyanın ürettiği refahtan kendi paylarına düşeni alabilmelerinin önü açılmalıydı. Eğer işin içinde illa da bir ideoloji aranacaksa zaten İslam dininin bizzat kendisinin teşvik ettiği helal kazanç ve buna ulaşırken hiç kimseyi istismar etmeden, sömürmeden; herkesin hakkının teminat altına alınması prensibi bu oluşumun temel ideolojisiydi.

Zaten bu ideolojide Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamızın önce Müslüman ülkelerde daha sonra tüm dünyada insanların üretime katkı verdikleri refahın adil bir şekilde paylaşılması amacının uluslararası boyuta taşınmasından başka bir şey değildir. Sömüren ve kar için her yolu mübah gören gelişmiş G7 ülkeleri karşısında her türlü engellemelere rağmen çalışan D8 ülkelerinin haklarını talep ederken bir araya gelebilme, küresel denklemde bir aktör olabilme amacının olması da gayet normal karşılanmalıdır.

“D8 TÜRKİYE’NİN FİKRİ VE EYLEMSEL OLARAK ÖNCÜLÜK YAPTIĞI VE TEMELLERİNİ BİZZAT KENDİSİNİN ATTIĞI BİR KURULUŞTUR”

1997 yılına kadar Türkiye elbette birçok uluslararası kuruluşun kurucu ortağı olmuştu fakat D8 Türkiye’nin fikri ve eylemsel olarak öncülük yaptığı ve temellerini bizzat kendisinin attığı bir kuruluştur. D8 küresel ekonomide birlikte karar alamayan Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu ülkelerin, mazlumların umudu olmak için yola çıktığı bir projedir. Bugün İslam coğrafyası ve burada yaşayan halklar Büyük Orta Doğu Projesi gibi tehditlerle boğuşuyorsa; etnik ve mezhepsel farklılıklar üzerinden düşmanlık tohumları ekiliyorsa bütün bu tuzakların bozulması D8’in aktif olabilmesiyle sağlanabilir.

“D8 BASKI VE TAHAKKÜM DEĞİL İNSAN HAKLARI, HÜRRİYET VE DEMOKRASİ GİBİ ÖNEMLİ İLKELER ÜZERİNE KURULMUŞTUR”

D8’in temel gayesi büyük bir ekonomik potansiyeli, çeşitli kaynakları, geniş bir nüfusu, coğrafi alanı temsil eden 8 ülke arasındaki ticari ilişkilerde yeni fırsatlar yakalamak ve çeşitlendirmek; uluslararası düzeyde karar alma sürecine katılımı artırmak, daha iyi hayat şartlarını sağlamak, somut ortak projeler etrafında ekonomik iş birliğini geliştirmek ve gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisindeki durumlarını güçlendirmektir. Geniş bir küresel vizyonu benimseyen D8 savaş değil barış, çatışma değil diyalog, çifte standart değil adalet, üstünlük değil eşitlik, sömürü değil adil düzen, baskı ve tahakküm değil insan hakları, hürriyet ve demokrasi gibi önemli ilkeler üzerine kurulmuştur.

Bu hedefler ve ilkeler hem Türkiye hem de tüm gelişmekte olan ülkeler için büyük bir fırsat sunuyor. Bugün Avrupa ülkelerinin gelişmişlik seviyeleri üzerinden değerlendirmeler yapıldığında sanki onların bu noktaya bir anda geldiğini düşünenler çıkıyor. Avrupa Birliği’nin iki kurucu üyesi olan Almanya ve Fransa’da kişi başına düşen milli gelir 50 bin Euro civarındadır. Avrupa Birliği’nin gayri safi yurt içi hasılası 16,6 trilyon Euro’dur. Bazılarınızdan ‘onlar dünyanın en gelişmiş ülkeleri olan Avrupa Birliği ülkeleri’ cümlesini duyar gibiyim. Unutmayalım ki Avrupa Birliği tarihin en yıkıcı savaşı olan İkinci Dünya Savaşı’nın ardından kurulurken ne Almanya bugünkü sanayi devi Almanya’ydı ne de Fransa bu kadar gelişmişti.

“BUGÜN TÜM OLUMSUZLUKLARA RAĞMEN D8 ÜLKELERİNİN GAYRİ SAFİ YURT İÇİ HASILASI 5 TRİLYON DOLAR CİVARINDADIR”

1951 yılında Avrupa Birliği’nin temeli olan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu kurulurken Almanya dört işgal bölgesine bölünmüş, enflasyonu tarihi rekorlar kıran bir ülkeydi yine Fransa Nazi Almanya’sı işgaliyle sarsılmıştı ve tüm servetini neredeyse kaybetmişti. İtalya başta diğer kurucu ülkelerde derin yaralar almış ve her alanda iflas etmişlerdi. Avrupa o zamanlar Amerika Birleşik Devletleri’nin kendilerine verdiği Marshall yardımlarıyla ayakta duruyordu. Gelecekten hiç umudu olmayan Avrupa Birliği ülkeleri bu şartlarda ortak ekonomi politikaları belirledi. Ortak pazar oluşturdu, engelsiz ticaret ağı kurdu ve karşılıklı desteklerle sanayilerini geliştirdi. D8 tamda bundan daha fazlasını hayata geçirebilmeyi hedefleyen bir kuruluştur.

Bugün tüm olumsuzluklara rağmen D8 ülkelerinin gayri safi yurt içi hasılası 5 trilyon dolar civarındadır. D8 üyelerinin nüfusu 1 milyar 200 milyondur. Bunlar en genç nüfusa sahip ülkelerdir. D8’lerin Avrupa Birliği gibi hatta daha güçlü olması imkansız değildir. Sağlam irade ve planlı bir çalışmayla D8 ülkeleri çok kısa sürede dünyanın en güçlü ve en cazip ülkeleri haline gelebilir. D8 güçlenirse AB kapısında bekletilen Türkiye değil; dünya siyasetine yön veren ve mazlumlara gerçek manada kol kanat geren bir Türkiye ortaya çıkar.

“İKTİDARINIZ SÜRESİNCE NEDEN BÖYLESİNE ÖNEMLİ BİR KURULUŞ OLAN D8’İ AKTİF HALE GETİRMEDİNİZ?”

İktidara şu soruları sormak istiyorum; Her zaman mazlumların umudu olduğunuzu iddia ediyorsunuz. Peki gerçekten öyleyse iktidarınız süresince neden böylesine önemli bir kuruluş olan D8’i aktif hale getirmediniz? 21 yılı neden boşuna kaybettiniz? Bu soruları çoğaltmak mümkün ancak olan olmuştur. Kaybedilen vakit asla geri getirilemez, önümüze bakmalıyız. Bunun için bir kez daha iktidarı D8 için üzerine düşeni yapmaya çağırıyorum. Bugün dünya siyaseti D8’in kurulduğu döneme göre daha da farklılaşmıştır. Türkiye öncülüğünü kendisinin yaptığı ve hem üye ülkeler hem de dünya için çok şeyler ifade eden D8’e hak ettiği değeri göstermelidir.

Bugün itibariyle bu oluşumun kurucusu olarak Türkiye’nin 8 üye ülke arasında her türlü iş birliğine imkan verecek girişimlerde bulunması gereklidir. Belki ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik zorluklar zaten mevcut olan bu imkan ile daha kolay çözümlenebilir. Elbette üye ülkelerin inisiyatifin başında beri gerek siyasi gerekse hem siyasi ve ekonomik çalkantılara sahne olmaları ortak projeler üretilmesinde başlıca engeller olabilir ama bu tür siyasi ve ekonomik krizlerde ancak ortak üretim ve yatırımlarla engellenebilir. Serbest ticaret bölgeleri oluşturmak, gümrük birliği anlaşmaları imzalamak ve ortak pazarla birlikte ekonomik entegrasyon ancak bu şekilde sağlanabilir.

“SİZ D8 İÇİN KOLLARI SIVAYIN BİZ MİLLİ GÖRÜŞ HAREKETİNİN TEMSİLCİSİ SAADET PARTİSİ OLARAK BU YOLDA ELİMİZDEN GELENİ YAPMAYA HAZIRIZ”

Saadet Partisi olarak liderimiz Necmettin Erbakan’ın zihin dünyasının berrak bir tezahürü olan bu inisiyatifin, onun arzuladığı biçimde başarılması için bu parlamentoda elimizden gelen gayreti göstereceğimizi belirterek bu iktidarı gereken adımları atmaya davet edeceğiz. Bizim tekliflerimiz ve girişimlerimizin de destekleneceğini ümit ediyoruz. D8 aktifleştirildikten sonra da yeni katılımcılılarla büyütülmelidir. Siz D8 için kolları sıvayın biz milli görüş hareketinin temsilcisi Saadet Partisi olarak bu yolda elimizden geleni yapmaya hazırız. Yeter ki yeniden büyük Türkiye ve yeni bir dünya kurulsun. Çünkü biz doğru kimden gelirse gelsin destek vermeye hazır olan bir hareketin mensuplarıyız.”

 

İlgili Haberler