Bülent Kaya’dan İktidara İliç Tepkisi: Bağıra Bağıra Gelen Bir Facia
Tbmm’de 23 Nisan Özel Oturumunda “Ayrıştırıcı Dil” Tartışması… Chp’li Altay: Biraz Ayrıştırıcı Dil Bazen Gerekiyor.”
TBMM Genel Kurulu’nda 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı özel oturumunda “ayrıştırıcı dil” tartışması çıktı. AKP Küme Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Kurul’daki konuşmasına yönelik “ayrıştırıcı dil” tenkidine, CHP Küme Başkanvekili Engin Altay, “Biraz ayrıştırıcı lisan bazen gerekiyor. Şöyle gerekiyor mesela; Türkiye’yi uyuşturucu cennetine çevirenlere bir laf etmeyelim mi? Süleyman Soylu’nun dediği üzere ‘Paçalarından yolsuzluk akıyor’ denen bir partiyi, millet fakruzaruret içindeyken eleştirmeyelim mi? Mesela Meclis’te rüşvetin soruşturulmasını engelleyen kanuna, ‘evet’ diyenleri hiç eleştirmeyelim mi” diye cevap verdi.
TBMM Genel Şurası, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 103’üncü yıl dönümü nedeniyle özel gündemle toplandı. Siyasi parti kümeleri ismine yapılan konuşmaların tamamlanmasının akabinde AKP Küme Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu, Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında partilerine yönelik tenkitleri nedeniyle söz istedi. Meclis Lideri Mustafa Şentop, Akbaşoğlu’na oturduğu yerden görüşlerini lisana getirmesi için söz verdi. Akbaşoğlu şunları söyledi:
“Sayın Kılıçdaroğlu’nun hem kümemize hem de Cumhurbaşkanımıza dönük sözlerinden ötürü yanıt verme zarureti hasıl olduğu için söz aldım. Sayın Kılıçdaroğlu bugünün mehabetine uygun bir birlik ve beraberliğe dönük bir ileti içeren konuşma yapmasını beklerdik. Fakat konuşmasında ayrıştırıcı, ötekileştirici bir üslup ve içerik içerisinde konuşunca, bizim de hukukumuzu, gerçeğin ve hakikatin hukukunu korumak babında söz alma zarureti söz konusu oldu. Şairin sözüyle ‘O mahiler ki derya içredirler, derya bilmezler’ der. Balık suyun değerini sudan ayrılınca anlarmış. Meclisimiz demokrasimizin kalbidir. Bu noktada her görüşün tabir edildiği ve milletin iradesinin tecelli ettiği yerdir.”
Akbaşoğlu, Kılıçdaroğlu’nun, “Meclis’in üzerinde tek adam rejiminin gölgesi var” tenkidine de şöyle cevap verdi:
Burada asla ve kata tek adam rejiminin gölgesi hiçbir vakit olmamıştır ve olmayacaktır. Tek adam rejimi fakat ve lakin sizin CHP’nde uygulaya geldiğiniz ve bunu Türkiye Cumhuriyeti yönetimine yansıtmak istediğiniz özleminiz ve hayaliniz olabilir lakin bu da hiçbir vakit mümkün olmayacak, 14 Mayıs’ta milletimiz bu anlayışı sandığa gömecektir. Sarsıntı sonrasında devletimizin ortaya koyduğu muazzam çabayı ve anahtar teslim insanlarımıza sıcak yuvasının verilmesini görmemek, hakikate gözünü ve gönlünü kapatmakla söz konusu olabilir. Sizler parasız konutu, önce ücretsiz traktörleri vermekle işe başlarsanız, o vakit yanlışsız bir iş yapmış olursunuz. Namus sözünüzü tutarak belediyelerin kapısının önüne koyduğunuz işçi kardeşlerimizi geri işe aldığınızda lakin sözünüzün güvenilirliği söz konusu olabilir. Siz de sözünüzün güvensiz olduğunu biliyorsunuz ki ‘sana söz Bay Kemal sözünden dönmeyecek’ diyorsunuz. Sözünüzden döndüğünüzü siz de çok yeterli biliyorsunuz, o husustaki tereddütleri gidermek için sözünden dönmeyecek diyorsunuz. Sizlerin bir güven sorunu olduğu da ortaya çıkıyor. Milletin istiklaline yeniden millet karar verecektir. Tam bağımsız Türkiye mefkuresini ete kemiğe büründüren önderin ismi Recep Tayyip Erdoğan’dır.”
“BAY KEMAL VERDİĞİ SÖZLERİ TUTACAKTIR”
Akbaşoğlu’nun sözlerine CHP Küme Başkanvekili Engin Altay karşılık verdi. Altay, şunları söyledi:
“Herkesin şunu bilmesini isterim. Namus üzerine verilen sözler sahiden tutulmalı. Sayın Cumhurbaşkanı bu kürsüde ‘Namusum ve erdemim üzerine tarafsız kalacağım’ diye içtiği andın gereğini keşke yapsaydı. Herkesin şunu bilmesini isterim. Bay Kemal yani 13. Cumhurbaşkanı verdiği sözlerin tümünü tutacaktır, buna zelzele enkazında kalan traktörlerin yerine parasız traktör vermek dahil.
Biraz ayrıştırıcı lisan bazen gerekiyor. Şöyle gerekiyor mesela. Türkiye’ye 5 milyon sığınmacı ve mülteciyi doldurup, sokakların ve mahallelerin huzurunu bozanları eleştirmeyelim mi? Onları ayrıştırmayalım mı? Türkiye’yi uyuşturucu cennetine çevirenlere bir laf etmeyelim mi? Süleyman Soylu’nun dediği üzere ‘Paçalarından yolsuzluk akıyor’ denen bir partiyi, millet fakruzaruret içindeyken eleştirmeyelim mi? Mesela Meclis’te rüşvetin soruşturulmasını engelleyen kanuna, ‘evet’ diyenleri hiç eleştirmeyelim mi?”
Altay’ın konuşması sırasında AKP sıralarından sık sık laf atıldı. Bunun üzerine Altay, “Dur da konuşalım, ayıp ya” diye reaksiyon gösterdi ve konuşmasını şöyle sürdürdü:
Mesela sayın Lider, şurada yalvardım. Elektrik ve kablo borusunu 2 bin liraya yandaş müteahhitte para ödeyen onursuzdur, buna göz yuman da haysiyetsizdir dedim. Bunu niçin açıklamadınız. Bunu ayrıştırmayalım mı? Darphane soyuldu dedim, 185 milyona yapılan iş yandaşa 400 milyona verildi. Yandaş birebir işi tıpkı şahsa 185 milyon liraya yaptırdı. 215 milyonu cebine koydu dedim. Bunu araştıralım dedim. Bunu araştırmaktan imtina eden bir Meclis’i, AK Parti’nin kümesini eleştirmeyelim mi?
“BU BAYANIN KANI ELİNDE SENİN”
Sözün özü şudur; 21 yılın özetini okuyorum. Adana’da eşi bir yılı aşkın süre işsiz kalan ve konut kirasını 8 aydır ödeyemeyen 26 yaşındaki Emine Akçay, çocuklarının üşüdüğünü görünce cebindeki son para ile odun almaya gitti. O kadar az parası vardı ki, oduncu ‘Bacım bu paraya odun mu olur?’ dedi. Fakat anne Emine Akçay ısrar etti. Bir çuval odun alıp meskene geldi. Odunlar ıslandığı için yanmadı. Lastik parçalarını tutuşturmaya çalıştı. Olmadı. Emine Akçay çocuklarının ısınması için çalıştırdığı saç kurutma makinesini küçük oğluna verdi. Daha sona öbür odaya gidip tavandaki salıncak demirine ip bağlayarak kendini astı. İşte AK Parti Türkiye’si budur. Bu bayanın kanı elinde senin.”
