MERKEZ BANKASI, N KOLAY’IN FAALİYET KAPSAMININ GENİŞLETİLMESİNE MÜSAADE VERDİ
TTB LİDERİ PROF. DR. ŞEBNEM KORUR FİNCANCI DAVASI… FİNCANCI: “İKTİDAR, TTB’DEN KURTULMAK İSTİYOR, BENDEN EPEY OLDUKÇA İSTİYOR”
FAHRETTİN ÖZTÜRK
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Kurulu Lideri Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, “basın yoluyla terör örgütü propagandası yapmak” savıyla yargılandığı davada temele ait yaptığı savunmada, “Başından beri bir talimatla karşı karşıya olduğumuzu düşündürecek açıklamalar yapılıyor. İktidarın küçük ortağı, ‘Vatansız kalsın’ diyor. Gelin bakalım bu ülke için kim daha fazla emek vermiş. İktidar, TTB’den kurtulmak istiyor, benden oldukça hayli istiyor. Bizden kurtulamayacaksınız. Ha, TTB’nin her bir üyesinin karşı çıktığı idam cezasını getirirseniz o vakit kurtulursunuz bizden” dedi.
TTB Lideri Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın, hudut ötesi operasyonlarda kimyasal gaz kullanıldığı savlarıyla ilgili yaptığı açıklama gerekçe gösterilerek, “basın yoluyla terör örgütü propagandası yapmak” savıyla İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davanın ikinci duruşması bugün yapılıyor. Tutuklu yargılanan Fincancı, duruşmaya jandarma eşliğinde getirildi. Prof. Dr. Fincancı’nın avukatları duruşma salonunda hazır bulundu.
MSB’NİN KATILMA TALEBİ İKİNCİ DEFA REDDEDİLDİ
Duruşmaya, bir önceki yargılamaya katılma talepleri reddedilen Ulusal Savunma Bakanlığı (MSB) avukatı da katıldı. MSB avukatı, katılma talebini yineledi. Mahkeme, bir önceki duruşmada bu taleple ilgili karar verildiğini belirterek, tekrar karar verilmesine yer olmadığına karar verdi.
SAVUNMANIN 3 VEKİLLE SONLANDIRILMASI KARARININ KALDIRILMASI TALEP EDİLDİ
Fincancı’nın avukatları, mahkemenin birinci duruşmada, savunmayı 3 vekille sonlandırdığını hatırlatılarak, bu karardan dönülmesini talep etti. Avukatlar, bu sınırlamanın, Şebnem Korur Fincancı’nın şahsına yönelik olduğunu söyledi. Mahkeme, avukatların bu talebini de önceki duruşmada oy birliğiyle karara bağlandığı gerekçesiyle reddetti.
FİNCANCI: BU SÜRECİ İNANILMAZ BİR ALGIYLA YÜRÜTÜYORLAR
Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, temele ait savunmasında şunları söyledi:
“Savcı beyefendiye teşekkür etmek istiyorum. Çünkü; o uzun ve çok sayıda bilim dışı sözle malul iddianameyi epey sadeleştirmiş. Ancak intihalden kurtulamamış. Profesyonel deformasyon diyelim. Mütalaanızla ilgili birkaç tabire dikkat çekmek istiyorum. Gerçekten ön tanı-tanı ayrımını yapabilmiş olmanız beni sevindirdi. Anlatabilmişim demek ki. Ancak önemli bir ıstırap var. Aslında geçen hafta söylemiştim. Bu yaşananların sizin üzerinizdeki tesirini bilemiyorum. Ancak gerçekten çok inandırıcılar. İnanılmaz bir algıyla yürütüyorlar bu süreci.
GELİN BAKALIM BU ÜLKE İÇİN KİM DAHA FAZLA EMEK VERMİŞ?: Başından beri bir talimatla karşı karşıya olduğumuzu düşündürecek açıklamalar yapılıyor. İktidarın küçük ortağı, ‘Vatansız kalsın’ diyor. Gelin bakalım bu ülke için kim daha fazla emek vermiş? Kendileri de biliyorlar bunu. MSB, daha ben yayına katıldıktan çabucak sonra ‘İftira’ diyor. ‘İftira’ demeden önce araştırma yapılması gerek ve MSB bu hafta tekrar, ‘Kimyasal silah kullanıldı demek iftiradır’ dedi. Bu talimat değil de ne?
PLANLI BİR ŞEY BU: Şimdiye kadar Çağlayan’a geldiğimde hiç görmediğim bir güvenlik önlemi var. Güya ben bu ülkenin, dünyanın en tehlikeli sanığıyım üzere davranılıyor. Planlanmış bir şeydir bu.
TIBBİ DEĞERLENDİRMENİN ÖN TANISI NASIL BİR PROPAGANDA AKSİYONU: Burada bir ‘hakikat bükücülüğü’ var. Mütalaada diyor ki, ‘silahlı terör örgütünün propagandasının yapılmasına faal iştirak yaptığım’ söyleniyor. Bir tıbbi değerlendirmenin ön teşhisini söylemek nasıl bir propaganda aksiyonu oluyor. Üstelik uzman sıfatıyla bu propagandayı sürdürdüğüm söyleniyor. Hangi propaganda. İnsanların akciğerlerindeki hasarın nasıl bir propaganda tesiri olduğunu merak ediyorum. Kimyasal silah olup olmadığının anlaşılması için bir inceleme yapılması gerekir. Bu araştırmayı da balistik uzmanlarının, kimya uzmanlarının, isimli tabiplerin yapması gerekir. Ben burada tıbbi görüşümü açıklayıp, uzmanların araştırma yapması gerekir derken nasıl bir propaganda yaptığımı, silah sözünü kullanmadan nasıl cebir fiillerini övdüğümü bilmiyorum.
TTB’NİN YASAL OLARAK KURULUŞUNDAN PİŞMAN OLDULAR: Burada hedefin ne olduğunu çok düzgün biliyoruz. Asıl amaç, TTB’nin birinci yasal kuruluş süreciyle bir arada, ne yazık ki tüm siyasi yapıların görüşlerinden bağımsız olarak bu yaptıklarından pişman olduklarını görüyoruz. ‘Böyle bir uzmanlık yapısını biz başımıza nasıl kaygı ettik’ demenin pişmanlığı. Hani Cumhuriyet’in 100. yılını bitiriyoruz ya, önce merkez kurulu üyelerinin gözaltına alınması gerekiyor. Madem pişman oldunuz, böyle bir kontrol organını başınıza bela ettiğiniz için kahrettiniz, o vakit yandaşlarınız çalışır, emek verir bizim üzere ve bizim üzere karşılıksız yapar, meslektaşlarının haklarını korumak için söz verir, o vakit da seçimlerde çok başarılı olabilirler. Bizim seçimlerimiz pek adil. Denetim edebilirler. Lakin böyle ele geçiremediniz. Yeni ele geçirme yöntemleri, hakkımda davalar açmak. Evet, dava açıldığında görevden alma davaları da açılmadı mı, merkez kurulu üyelerini.
CUMHURBAŞKANI ‘TERÖRİST’ DEDİKTEN SONRA SİZLER NASIL AYRILIKÇI DÜŞÜNEBİLİRSİNİZ: İktidarın küçük ortağının lideri çıktı, ‘Türk Tabipleri Birliği kapatılsın’ dedi. Onlar böyle derken, bizim meslektaşlarımız kalktı bizi seçti. Bu da memnuniyetsizlik yarattı. Cumhurbaşkanı çıktı, ‘TTB’nin başına nasıl bir terörist getirilir’ dedi. Ben teröristsem, hangi örgütten terörist olduğumu merak ediyorum. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’ndan mı, insan hakları dernekleri mi? O dedikten sonra benim hakkımda kamu kurumlarının yöneticileri, yargı temsilcileri nasıl ayrılıkçı düşünebilirler. Akabinde da beraat ettiğimiz davada istinaf davayı bozuyor, yine yargılama istiyor.
SİYASİ OTORİTENİN GÖRÜŞLERİ KARŞISINDA SİZİN NASIL KIYMETLENDİRME YAPACAĞINIZI BİLMİYORUM: Sonrasında tutkulu bir ilgimiz oldu siyasi otoriteyle. Biz bilimsel bilgimizle eleştirirken onları, onlar bizi, ‘teröristler, vatan hainleri’ söylemleriyle suçladılar. Siyasi otoritenin görüşleri karşısında sizin nasıl kıymetlendirme yapacağınızı bilmiyorum. Ben, devlet suç işlemeye devam ettikçe, yalnızca Türkiye’yi demiyorum, dünyanın hangi ülkesi olursa olsun onlar benim derdim. Onlar suç işlemeye devam ettikçe ben de at sineği üzere sırtlarından inmeyeceğimi hatırlatmak isterim.
SEÇİMLE ELE GEÇİREMEDİLER, YARGIYI ARAÇ KILDILAR: Evet, seçimle ele geçiremediler TTB’yi ele geçirmek için yargıyı araç kıldılar. Biz doktorlar olarak araç olmayı reddediyoruz. Siz de reddetmelisiniz. Sizleri araç olarak kullanmaları önümüzdedir. Bir davaname hazırlandı, beni apar topar gözaltına aldıkları vakit. Bir de artık örgüt üyeliğinden soruşturma açmış, zımnilik kararı getirmiş savcı beyefendi. Burada bir öbür uzmanlık çalışmamın cezalandırılmasını, intikam alma ateşini unutmamak gerek. 2015’te bizim çocuklarımız katledildi. ‘Teröristler var’ dediler, ağır silahlarla saldırdıklarında. ‘Teröristler var’ dedikleri bodrumlarda bir çocuk cesedi çıktı.
İKTİDAR, TTB’DEN KURTULMAK İSTİYOR, BENDEN OLDUKÇA EPEY İSTİYOR: İktidar, TTB’den kurtulmak istiyor, benden oldukça hayli istiyor. Bizden kurtulamayacaksınız. Ha, TTB’nin her bir üyesinin karşı çıktığı idam cezasını getirirseniz o vakit kurtulursunuz bizden. Bu kaygı ikliminde, insanları ıssızlaştırma, sindirme, susturma ikliminde ne yazık ki, ‘Issızlık var’ denilen yerde barış olduğu tez edilir. Keşke olsa. Münasebetiyle bunun bize yönelik olmadığını ne meslektaşlarımın ne de benim böyle bir telaşım olmadığını, dört duvar ortasında da olsak, denizin içinde de olsak mücadeleye devam edeceğiz.
SUÇLAMALARINIZI REDDEDİYORUM: Biz yeni hayatalar filizlensin, tüm canlılar ömürlerini onurla, umutla sürdürsün diye mücadele ediyoruz. Suçlamaları kabul etmiyorum. Suçlamalarınızı da reddediyorum.”
AVUKATLAR, BERAAT KARARI VERİLMESİNİ İSTEDİ
Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın temele ait mütalaaya karşı yaptığı savunmanın akabinde, Fincancı’nın avukatları savunma yaptı. Avukatlar, yaptıkları savunmalarda müvekkillerinin yaptığı açıklamanın, ‘terör örgütü propagandası’ suçunu oluşturmadığını belirtti. Avukatlar, yapılan yargılamanın, müvekkilleri nezdinde seçim sürecine girilirken kamuoyuna bir gözdağı olduğunu sav etti. Avukatlar, savunmalarının devamında müvekkilleri hakkındaki savların temelsiz olduğunu ve devam eden davanın politik olduğu söyleyerek beraat kararı verilmesini talep etti.
Avukat Oya Meriç Eyüboğlu ise beyanında, mahkemenin tarafsız olmadığını söyleyerek mahkeme heyetini reddettiklerini söyledi.
Duruşmaya 20 dakikalık orta verildi.
