Elazığ’da özel bir Mesleksel Teknik Lisesi’nde yönetimci olarak görev yapan eğitimci Hüseyin Yeşiltan, eğitim sisteminde sürekli değişiklikler yapılmasının yanlışsız olmadığını belirterek, “Meslek liseleri orta insan gücü yetiştiren eğitim kurumlarıdır, bu kurumlara gereken önemin verilmesi gerekirken verilmemektedir. Boş diplomayla yetişen çok öğrencimiz olmaktadır. Elektrik bölümünden mezun olan bir öğrenci sigorta nedir bilmiyorsa, bir kısa devre nedir bilmiyorsa ve buna benzeri kolay elektrik süreçlerinden anlamıyorsa, bu öğrenci meslek lisesinde boş yetişmiş demektir” dedi.

Elazığ’da özel bir Mesleksel Teknik Eğitim Lisesi’nde yönetici olarak görev yapan eğitimci Hüseyin Yeşiltan son dönemlerde yapılan eğitim sistemi değişiklikleri ile kaliteli eleman yetişmediğini söyledi. Yeşiltan, “Çalıştığım süre içerisinde çok çeşitli eğitim sistemleri yaşadım, gördüm, geçirdim lakin son yıllarda şu andaki uygulanan eğitim sistemi kadar kötü ve berbat bir sistemle çalışmadım” dedi.

“BOŞ DİPLOMAYLA YETİŞEN ÇOK ÖĞRENCİMİZ VAR”

Hüseyin Yeşiltan konuşmasında şunları söyledi:

“Ben devlet okullarında 41 yıl çalıştıktan sonra emekli oldum ve artık de mesleksel eğitim türünde bir özel kolejde müdürlük yapmaktayım. Devlet okullarında çalıştığım süre içerisinde çok çeşitli eğitim sistemleri yaşadım, gördüm, geçirdim lakin son yıllarda şu andaki uygulanan eğitim sistemi kadar kötü ve berbat bir sistemle çalışmadım. Eski sistemlerde okuyan, mezun olan ister Meslek Lisesi öğrencisi olsun, isterse olağan Anadolu yahut temel lise öğrencileri olsun kime sorarsanız sorun daima evvelden bahsederler. ‘Eski sistem, eski okullar daha güzeldi hocam’ derler. Bunu ben de söylüyorum, bunu geçmişte yaşayan beşerler da söyler. Meslek liseleri endüstrinin, iktisadın bel kemiğidir. Ebetteki meslek liseleri önemli türde liselerdir. Bunlar orta insan gücü yetiştiren eğitim kurumlardır, bu kurumlara gereken önemin verilmesi gerekirken, verilmemektedir. Boş diplomayla yetişen çok öğrencimiz olmaktadır. Elektrik bölümünden mezun olan bir öğrenci sigorta nedir bilmiyorsa, bir kısa devre nedir bilmiyorsa ve buna misal kolay elektrik süreçlerinden anlamıyorsa, bu öğrenci Meslek Lisesinde boş yetişmiş demektir.

“GEÇMİŞ EĞİTİM SİSTEMLERİNİ ARAYACAK DURUMA GELDİK”

Kısacası biz geçmişte olan eğitim sistemlerini arayacak duruma gelmişiz. Geçmişteki sistemlerde öğrenci daha uygun yetişiyordu, eleman daha uygun yetişiyordu. Üniversite öğrencilerinde bile birtakım hocalarla görüştüğümüz vakit, kaliteli alttan öğrenci gelmediğini söylemektedirler. Çoğu fakültede olağan bir matematik sürecini yapamayan bir öğrencinin üniversiteye yerleştiği söylenmekte. Haklı olarak tabandan boş gelen öğrenciler eğitim sisteminden kaynaklanan boşluklardan ötürü, eksikliklerden ötürü üniversiteye kadar öğrenciler boş yetişiyor. Kendi çabasıyla bir şeyler öğrenmişse yahut ailesinin velisinin çabaları ile belirli bir düzeyde olan öğrencilerimiz yüksek puan alıyorlar, aşikâr kaliteli fakülte ve üniversitelere yerleşebiliyor. Bunun dışında şayet böyle bir özel uğraş sarf etmeyen, velileri tarafından sahipsiz kontrolsüz yahut takviyesiz olan çocuklar birtakım bölümleri yerleşerek ‘üniversite mezunu’ desinler halinde üniversiteleri bitiriyorlar. Ondan sonra da işsizler ordusuna katılıyorlar. Bu da hem memleket için bir sorun haline geliyor, hem de ülke kaynakları bakımından kötü bir görüntü ortaya çıkarıyor. Bu husustaki uzmanlarımız, eğitim uzmanlarımız, eğitim sistemimizi tekrar ele almalı, yine gözden geçirmeli eksiklikler, yanlışlar bozukluklar neredeyse buralar düzeltilmelidir.”

“MESLEK LİSESİ ÖĞRENCİLERİ ESKİSİ ÜZERE DONANIMLI YETİŞMİYOR”

Meslek Lisesi öğrencileri eski meslek lisesi öğrencileri üzere dolanımla yetişmiyor. Evvelden yetişen, Sanat Okulundan mezun olan bir bir Meslek Lisesi öğrencisi şu andaki mühendis kadar bilgi ile mezun olurdu. Motorcusu da öyle, elektrikçisi de öyle, tornacısı da öyle. Öbür meslek kümesindeki okuyan öğrenciler donanımlı ve dolu mezun olurlardı. Eğitim sisteminin birtakım boşlukları var. Sınıf geçme sisteminin yine elden geçirilmesi lazım. Genel olarak sınıf geçme sistemimiz çok bozuk. 50 ortalamasını dolduran bir öğrenci tüm derslerden başarılı sayılıyor. Birtakım seçilmiş dersler hariç. Münasebetiyle bu öğrenciye tam manasıyla, dolu dolu bir eğitim kazandırmıyor. Bana kalırsa 1. sınıf 9. sınıflarda bir baraj sınıfı olması lazım. Bu baraj sınıfını geçen öğrenci eğitimine devam etmeli. Barajı geçemeyen öğrenciler de endüstride çıraklık eğitimi almalı. Bize çırak da lazım, kalfa da lazım. Endüstrinin insan gücünü de karşılamak ismine böyle bir eğitim sistemi ortaya çıkarmak lazımdır. Aksi takdirde herkes örgün eğitimde devam ederse, örgü eğitimin kalitesi de kalmaz. Çoğu öğrencilerimiz örgün eğitimde her şeye karşın, her türlü kolaylığa karşın başarılı olamayıp örgün eğitim dışına çıkabiliyorlar. Fakat belirli bir yaştan sonra bu çıkarsa öyle bir gencimizde çıraklık yapma özelliği kalmaz, böyle bir kabiliyeti kalmaz. ”

“GENÇLER OLMASA TAHMİNEN DE USTALARIMIZ ÇIRAK BULAMAYACAKLAR”

Lakin biz diyoruz ki küçük yaşta lise 9 sınıflar düzeyinde baraj olsun. Bir İki dersten zarurî geçme imkânı verilsin. Lakin buna karşın başaramıyorsa bu çıraklık eğitiminde yahut endüstride çırak olarak daha sonra yetişip kalfa ve usta

olarak hayatına devam etmesini ülkenin geleceği açısından ülke istihdamı bakımından inanın çok daha uygun olacağını düşünüyoruz. Bugün endüstrimizde, şayet dışarıdan gelen, göç eden, dış ülkelerden savaş nedeniyle gelip ülkemize vilayetimize yerleşen gençler ve çocuklar olmasa; tahminen de bizim endüstrideki ustalarımız çırak bulamayacaklar.

“SANAYİDE USTA YETİŞMİYOR”

Endüstride çırak, usta ve kalfa yetişmediğini söz eden Hüseyin Yeşiltan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Çoğu ustalarla görüştük diyorlar ki, ‘Eğer bu Suriyeliler ve Afganistanlılar ve öbür ülkelerden gelen mülteciler bundan 10 sene sonra bunlar yetişecek ki usta olacaklar. Artık bizimle değil onlarla usta olarak muhatap olacaksınız.’ Bu bir yerde çok doğrudur. Neden çünkü bizim çocuklarımız endüstrinin önünden geçmiyor. Daima okul, okul… Okula okuyacak öğrenci gelmelidir. Biz okuyan öğrencinin peşinde olmalıyız. Okumayan öğrencinin de peşindeyiz, okuyan öğrencinin de peşindeyiz. Bu hem okuldaki imkanları ziyan etmektedir hem de öğretmenlerimizi haddinden fazla yormaktadır. Öğretmen gücünü okumayan öğrencisi üzerinde ağırlaştırıp, onu adam etmeye okutmaya çalışıyor, kendi kendini parçalıyor. Meğer bu eğitim sisteminde boş olarak yetişecek olan bu tür gençlere enerjiyi harcamaktansa, gerçekten gelecekte ülkede muhakkak makamlara gelecek, aşikâr mevkilere gelecek bu gençlerimize yönelik gücümüzü harcarsak daha yararlı olacak kanaatindeyim.

İlgili Haberler

SEYHAN BELEDİYESİ’NİN EĞİTİM YARDIMI ÖĞRENCİLERİN HESABINA YATIRILDI

Sayıştay, İzmir Demokrasi Üniversitesi’nde Personele Tahsis Edilen Lojmanların Amacı Dışında Kullanıldığını Tespit Etti

Öğretmen hakkında skandal iddia! Öğrencilere hap içiriyormuş