Canlandıranlar Festivali, 21-27 Ekim’de İstanbul’da Düzenlenecek!
EKREM İMAMOĞLU’NDAN ‘CUMHURBAŞKANI ADAYLIĞI’ SORUSUNA KARŞILIK: “ALLAH BİLİR”
Haber: FAHRETTİN ÖZTÜRK – Kamera: SADIK KARAKULOĞLU
İstanbul Büyükşehir Belediye Lideri Ekrem İmamoğlu, TÜYAP 39. Milletlerarası İstanbul Kitap Fuarı’nda katıldığı söyleşide bir izleyicinin cumhurbaşkanı adaylığıyla ilgili sorusuna, “Allah bilir” karşılığını verdi.
Ekrem İmamoğlu, bugün eşi Dilek İmamoğlu ile birlikte TÜYAP 39. Memleketler arası İstanbul Kitap Fuarı’nı ziyaret etti. Stantları gezerek hem yazarlarla hem de fuarı gezen vatandaşla sohbet eden İmamoğlu, muharrir Yekta Kopan ile söyleşiye katıldı.
“KİTAP ALMAYI SEVİYORUM. O HUSUSTA ARSIZIM”
İstanbul’da uğradığı 8-7 kitapçısı olduğunu söyleyerek, “Bir kısmına Dilek ile de gidiyoruz. Ben daha çok alıyorum, açık söyleyeyim. Hatta benim kitaplarımı yürütüyor. Öyle bir şeyimiz var. Lakin kitap almayı seviyorum. O mevzuda arsızım” diyen İmamoğlu, “Yani kitap konusunda, alabildiğim kadar alıyorum. Hepsini okuyamıyorum, kabul ediyorum ancak vakit içinde kapatmaya çalışıyorum ortayı. Bu sonbaharı çok verimli geçirdim. Yani yaz sonu ve bu sonbaharı ilginç bir halde sağlam kitap okudum. Araştırmacı tarafımla bu tür kitapları da seviyorum ancak hani sağlam roman okudum diyebilirim. 3-4 ay yaşadım. Tabi o mevzuda Dilek çok becerili, çok okuyor. O okurken tahminen ben de vakit ayırıyorum kitaba. ‘Bana vakit ayırmayınca kitaba vakit ayırıyorum’ der üzere oldu. Derken hani böyle güzel, keyifli bir dönem geçirdim lakin haklısınız, bu tür ortamlarda rahat edemiyorum. Lakin çok şükür sevgiyle karşılanmak, yani bir belediye liderinin sevgiyle karşılanması, kucaklanması, ona dönük düzgün hislerin, güzel dileklerin paylaşılması harika bir şey. Allah mahcup etmesin, daima dua ediyorum. Diyorum ki ‘Bu güzel sevgiye umarım daima layık olurum. Daima güzel işler yaparım’. O bakımdan şikayetçi değilim. Ancak zımnî adreslerim var. 5-6 kitapçım var” diye konuştu.
“KÜLTÜR-SANAT KONUSUNDA ÇOK SÜRATLİ YOL ALDIĞIMIZI DÜŞÜNÜYORUM”
İmamoğlu, Yekta Kopan’ın kültür-sanat konusundaki sorusuna şöyle karşılık verdi:
“Çok süratli yol aldığımızı düşünüyorum. Olağanüstü onarımlar yapıyoruz. Tarihin çok özel noktalarını, çok özel anlarını, açıkçası İstanbul’da tekrar hayata kazandırıyoruz. Boyun bükmüşlerdi, hatta yaşamıyorlardı; yaşatıyoruz. Bu bakımdan mesela tarihi yapıtların onarım kültürünü de aslında bozulmuş o onarım anlayışını da düzeltiyoruz tezini vurgulamalıyım. Olağan onun dışında, bence tekrar pandemi bizi boğdu. Yani istediğimiz kültür-sanat faaliyetlerinde iki yılı çaldı bizden. Malumunuz, aktiflik yapamadık. Birçok bahiste problemlerimiz vardı. Lakin süratli bir giriş yaptık. Yani 2021 itibariyle etkinlikleriyle lakin bu görsel sanatlarda olsun lakin müzikte olsun fakat öbür buluşmalarla olsun ben argümanlı bir şey söyleyeceğim. Hem İstanbul Büyükşehir Belediyemizin kurum kuruluşları hem yeni yerlerimizle yarattığımız farklılıklar hem de birçok alanın kültüre, sanata, müziğe kazandırılarak oradaki coşkuyu artıran buluşmalar olağanüstü işlerdi.
İSTANBUL’DA 50 KÜTÜPHANEMİZ OLDU: İstanbul’da 50 kütüphanemiz oldu. Yani ben, bir mahalleye giriyorum yahut orada coşkulu bir çocuk, genç küme gördüğümde ‘Var mı burada çocukların gideceği bir yer’… İstanbul’un 2-3 mahallesi yan yana, 150 bin nüfus var. Yani örneğin böyle mahalleler var. Hasebiyle İstanbul’da öyle bir mahalle gördüğümde çabucak diyorum, ‘Burada yer bulacaksınız, kütüphane açacaksınız.’ ‘Yerimiz yok’. ‘Kiralayacaksınız’ diyorum. Yani bu kültüre dair hizmetimizde çok coşkuluyuz. Oraya kitap kamyonumu yolluyorum. Ben, ‘kitap kamyonu’ diyorum. Çünkü gerçekten koca bir kamyon kitap dolu. Oraya gidiyor, her yaş kümesine kitap dağıtıyoruz.
100’ÜN ÜZERİNDE YERDE TARİHİ CANLANDIRIYORUZ: Feshane geliyor mesela. Dünyanın en güzel, bence, sanat merkezlerinden birisi olacak Fesane. Orayı, memleketler arası farklı aktiflikleri taşıyacağımız bir alan olarak düşünüyoruz. Tekrar Türkiye’nin en büyük, Türkiye’nin değil dünyanın en eski faal tersanesi olan Haliç Tersanesi’nin büyük bir bölümünü sanata, kültüre ve bir kısım müzelere ayırıyoruz. Orada işin sonuna gelmiş durumdayız. 100’ün üzerinde yerde tarihi canlandırıyoruz. Moda İskelesi’ni restore ettik. Hatta ben görür görmez dedim, ‘Burası süper bir kütüphane, kitap kafe üzere bir yer olmalı’. Ki İstanbul Kitapçı’sını bu manada yaygınlaştırıyoruz. Millet kuyrukla giriyor, kuyrukla çıkıyor böyle.
CUMHURİYET TARİHİNİ ANLATAN 15 CİLTLİK BİR KİTAP GELİYOR: Nutuk’a uzun bir süre çalıştık. Yani sonuçta Nutuk’u okuyoruz fakat yani Nutuk’un daha anlaşılır, daha 360 derece… Yani doğal ki Nutuk inanılmaz bir kalem. Yani Atatürk, bütün yaşadıklarını aktarıyor ve bütün bu yaşadıklarını da milletle paylaşmış o dönemde. Bu müthiş bir önder. Fakat 360 derece bakabilmek farklı bir şeydi. Orada bir isim geçiyor lakin kimdir? Yalnızca okuyup geçiyorsunuz, şayet onu araştırma bahtınız yoksa. Burada haritalar, evraklar yaşanmışlıklar var içinde. Yani o olayla ilgili farklı 6-7 insanın yaşanmışlıkları var. Cumhuriyet’in 100. yılına da çok özel hazırlanıyoruz bu ortada. Yani 15 ciltlik süper bir Cumhuriyet yüzyılını anlatan bir kitap geliyor.
KÜTÜPHANELER, BİREBİR VAKİTTE BİR KÜLTÜR MERKEZİ ÜZERE: Bütün bu saydığım kütüphaneler tıpkı vakitte bir kültür merkezi üzere. Yani aslında orada söyleşiler var, küçük kurslar var, eğitimler var. Bazen müelliflik okuluna varacak derecede atölyeleri var. ‘Sadece kütüphane istemiyorum’ diyorum. Ki açtığımız kütüphaneler de bin 500 metre, 2 bin metre alanlara sahip yerler, İstanbul’un farklı mahallelerinde. Lakin oraya çok özel sanatçıları davet ediyoruz, muharrirleri davet ediyoruz. Tahminen de hayatlarında çok güç görebilecekleri beşerlerle yüz yüze, 15-20 kişi, 40 kişi bir ortaya gelip konuşabilecekleri, faydalanabilecekleri ortamlar, atölye çalışmaları var.
‘İSTANBUL’UN RENKLERİ’ DİYE BİR KİTAP BASTIK: Mesela ‘İstanbul’un Renkleri’ diye bir kitap bastık. Orada özellikle İstanbul’la kontağı olan farklı etnik kökenlerden insanların ya da farklı inanç kümelerinin birtakım öyküleri vardı. Ve çok özel hikayelerdi. Örneğin ben, Bulgar heyeti gelecekti, orada özellikle Bulgar Kilisesi’nin imali ve o dönemin göçleriyle burada yerleşik olan Bulgar Ortodoksları ve onların tarihî süreciyle ilgili bir bölümü vardı, mesela ben onu Bulgarcaya çevirttirip onlara göndertmiştim o vakit. Çok keyifli olmuşlardı. Yani hasebiyle İstanbul’un renkleri aslında ne kadar üniversal bir kente sahip olduğumuz ve bu kadim kentte yüzyıllardır farklı inançların bir ortada nasıl yaşadığını gösteren, buranın birebir vakitte, ben daima söylüyorum, yani tıpkı vakitte İstanbul dünyanın en önemli demokrasi merkezlerinden bir tanesi. Örneğin Pera’yı, Beyoğlu’nu ben, dünyanın birinci özgür ticaret bölgesi kabul ediyorum yani. Çünkü oranın kendi para ünitesi oluşmuş, bankaları var ve bu yeni değil yani yüzyıllardan bahsediyoruz. Bin 400 yıldan bahsediyoruz. Münasebetiyle böylesi bir kentin geçmişten gelen renkleri, fikirleri, yaşanmışlıkları bu halde kitaba döndükten sonra kesinlikle bir kısmının kimi yabancı lisanlarda olması yararlı.
BEYLİKDÜZÜ’NDE KOLEKSİYONUMUN BİR MERKEZİ VAR: Bu ortada ben de bir reklam yapayım. Beylikdüzü’nde ‘Galeri Beylikdüzü’ diye kendi koleksiyonumun bir merkezi var. Herkesi oraya da davet edeyim. Beylikdüzü’nde ‘Galeri Beylikdüzü’ çok şık bir yer. Kütüphanem var. Hem kendi biriktirdiğim kitaplarımız hem de böyle birkaç arkadaşımızın katkısıyla bir sanat kütüphanemiz var, Marmara Mahallesi’nde. Konuklarımız orayı da görsünler isterim kesinlikle.”
“İSTANBUL’UN GEÇMİŞTE HEBA OLMUŞ ÇOK BÜYÜK PARASI VAR”
Söyleşi sonunda dinleyicilerin sorularını cevaplayan İmamoğlu, bir izleyicinin İstanbul’daki tarihi yerlerin onarımıyla ilgili sorusuna şu karşılığı verdi:
“Kaybolmasın istiyoruz kimi yerler, birtakım alanlar. Bu hususta hazırlıklarımız var. Şunu söyleyeyim; İstanbul’un parası var. İstanbul’un parası olduğu üzere, ne yazık ki heba olmuş çok büyük parası var geçmişte. Yani esasen İstanbul çok büyük fırsatlarını ıskaladı, vakit kaybetti fakat bunu süratlice tamir edebiliriz. Bu hamaseti ortaya koyuyoruz. Bir de bizim olduğumuz yerde bütçe biraz bereketleniyor. Bereketli bir bütçemiz var. Güzel işlere de imza atacağız, rahmeti daha da artsın diye.”
“BEYLİKDÜZÜ METROSUNUN SON EVRELERİNE GİDİYORUZ”
Başka bir izleyicinin Ispartakule’den geçecek metronun inşası ile ilgili sorusuna ise İmamoğlu, “Mahmutbey-Esenyurt çizgimize başladık. Ispartakule’nin içinden geçiyor. Beylikdüzü metrosunun da inşallah böyle son kademelerine gerçek gidiyoruz. Orayı da başlatmak bize nasip olacak. Metro kolay iş değil. Mahmutbey-Esenyurt çizgisi neredeyse 750-800 milyon euro yalnızca imalatı. Bunun araçları falan var. Şu anda süratli bir halde işimizi yürütüyoruz. Beylikdüzü metrosunu da tamamladık mı inşallah İstanbul’un batı yakasını metroyla buluşturmuş olacağız. Burada en çok da TÜYAP ismine seviniyorum. Alışılmış bir de temel İstanbul’un doğusunu batısına bağlayacak olan, dünyada vitrine çıkardığımız Hızray Projesi. O da TÜYAP ile Sabiha Gökçen’i 55 dakikaya indirecek” diye karşılık verdi.
CUMHURBAŞKANI ADAYLIĞI SORUSUNA KARŞILIK: “ALLAH BİLİR”
Diğer bir izleyicinin cumhurbaşkanı adaylığıyla ilgili probleme İmamoğlu şu cevabı verdi:
“Ben belediye lideri seçildikten çabucak sonra önemli bir müellif gelmişti, o da sormuştu ‘Böyle böyle gelecekte’ diye. Yani bizde de en güzel laftır, ‘Allah bilir’ deriz yani, değil mi? Öyle yanıt verince ‘Bak Allah bilir’ dedi, ‘demek ki düşünüyor’ falan. Ya ‘Allah bilir’ dedim yani. Hasebiyle sana da ‘Allah bilir kardeşim’ diyeceğim, ne diyeyim?”
“BU SIKINTI, TEK BAŞINA BİR BELEDİYE SORUNU DEĞİL”
İmamoğlu, İstanbul’da beklenen zelzeleyle ilgili soruyu da şöyle yanıtladı:
“Sokak ortalarında şantiyeler kuruyoruz. Yani bizi arayan ve uzlaşmayı sağlayabildiğimiz, 20 daire de olsa giriyoruz, yapıyoruz. Bu sorun, tek başına bir belediye sorunu değil. Ben, bunu yalvararak, yani İstanbul’dan 2-3 sefer ve ısrarlı bir biçimde bakanlıklarla ve öbür kurumlarla konuşarak… Bakın, bu problemde tarafların, herkesin artık ‘evet’ demesi lazım. Bakanlık, başka kurumlar, TOKİ, büyükşehir belediyesi, ilçe belediyeleri, bankalar, üretimci firmalar, kurumlar, meslek kuruluşları… Lakin yetmez. Bakın, vatandaş… İnanın İstanbul’da mesela en önemli sorun ne biliyor musunuz? Milletin uzlaşamaması, milletin bir ortaya gelip bir hususta bir süreci çözememesi. Yani birçok örneği var. Çok yakınlarım var, içinde yaşıyorlar. 3,5 yıldır uzlaşmayla ilgili mücadele veriyor. Yani birisi 50 lira fazla istiyor, birisi 100 lira fazla istiyor üzere sorunlar üzerinden. O bakımdan, şeffaf bir biçimde zelzeleye bütüncül bakan, değişime ve dönüşüme bütüncül bakan bir hareketliliği yaşatmamız lazım. Şu anda onun arttığını İstanbul’un her noktasında ortaya koyuyoruz. Alışılmış konu belediye lideri, İstanbul olunca doğal olarak kültür, sanat, ulaşım, sarsıntı, hepsi mümkün yani.”
