Zeliha Aksaz Şahbaz: “Pandemide, Depremde, Hayatın Her Alanında Halkın Sağlığı İçin Mücadele Eden Hekimlik Yargılanamaz, Ttb Susturulamaz”
SEZAİ TEMELLİ: “DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI, BUGÜN SİSTEMİN İDEOLOJİK AYGITI; ZİRA SİSTEMİN FETVAYA GEREKSİNİMİ VAR, FETVA OLMADAN AYAKTA KALAMAYACAĞINI BİLİYORSUNUZ”
HDP Milletvekili Sezai Temelli, Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kuruluşların bütçe görüşmelerinde; “Diyanet İşleri Başkanlığı, toplumun tüm inanç kısımlarının eşit yurttaşlık prensibi içinde bir ortada yaşaması ismine inançlar üst konseyi formunda yapılandırılması gereken bir kurumdur. Şayet bu dönüşümü sağlayamazsak toplumsal çatışmaları engellemek mümkün olmayacaktır. Meğer bugün Diyanet İşleri Başkanlığı, sistemin ideolojik aygıtı. Neden? Çünkü bu sistemin fetvaya muhtaçlığı var. Fetva olmadan bu sistemin ayakta kalamayacağını biliyorsunuz, bu yüzden de bu kurumu bu biçimde işletmeye çalışıyorsunuz. Neden? Çünkü bu sistemin legalliği ile ilgili sizin de korkularınız var” dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Cumhurbaşkanlığı ile bağlı, ilgili ve alakalı kurum kuruluşlarının 2023 yılı bütçe kanun teklifleri ile Sayıştay raporları görüşülüyor.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın bütçe sunumunun akabinde HDP Kümesi ismine söz alan Van Milletvekili Sezai Temelli, özetle şu görüşleri lisana getirdi:
“SADECE GÖZETİM İÇİNDE DEĞİLİZ, ADETA GÖZÜMÜZÜ OYUYORSUNUZ: Bugünkü konuşmam cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin neden başlı başına bir sistemsizlik hali, bir istikrarsızlık sorunu olduğu üzerinedir. Bu sistemin nasıl bir sistem olduğunu anlamak için bugün konuştuğumuz bütçe kaleminin içeriğine bakmamız aslında kâfi. Bentham’ın belirttiği üzere Panoptikon’u ‘bir üst aklın, gücü elde etmesinin yeni bir modeli.’ Böyle söz etmişti Bentham. Foucaultcu bir yaklaşım ile bakarsak aslında bir gözetim toplumunun sistemi ile karşı karşıyayız. Yalnızca gözetim içinde değiliz, adeta gözümüzü oyuyorsunuz.
TOPLUM MÜHENDİSLİĞİNİN MERKEZİ MGK: Ulusal Güvenlik Heyeti (MGK); bugünkü hali bir 12 Eylül dizaynıdır. Maksadı paralel iktidar yapılanması yoluyla devletin hükümeti ve ona bağlı kurumları denetim ederek toplumu otoriter, disiplinci bir sisteme tabi kılmaktır. Bu açıdan toplum mühendisliği merkezidir MGK.
TEKNOLOJİK AKLI SAVAŞ SİYASETLERİ İÇİNDE ŞEKİLLENEN BİR YAPI: Savunma Sanayi Başkanlığı; militarist sanayi merkezli bir büyüme modelinin teknoloji üssüdür. Fakat otoriter bir sistemde teknoloji bu kadar toplum faydasından uzağa kaçabilir. Teknolojik aklı savaş siyasetleri içinde şekillenen bir yapıdan bahsediyoruz ki bu yapı toplumun kıt ve kıymetli kaynaklarını insansız araçlara, silahlara ayırarak hem bugün toplumsal barışı dinamitlemekte hem de geleceğimizi insansızlaştırmaktadır.
HAKSIZ ZENGİNLEŞMENİZ, YOLSUZLUKLARLA BARIŞIK OLMANIZ HAKİKATİ GÖRENİZE MAHZUR OLUYOR: Türkiye Varlık Fonu; finansal sistemin doyumsuz iştahına ülkenin varlıklarını yeni yöntemle aslında satıyorsunuz. Özelleştirmelerle geldiniz ve artık giderken kamu kaynakları ismine topyekun tasfiyeyi gerçekleştiriyorsunuz. Bu anlayış birebir vakitte ülke olmanın, toplum olmanın müştereklerini de ortadan kaldırıyor. Haksız zenginleşmeniz, yolsuzluklarla barışık olmanız hakikati görmenize mahzur oluyor. Nepotizm aslında hiç bu kadar yaygın ve sistematik hale gelmemişti.
İLETİŞİM BAŞKANLIĞI, DEZENFORMASYON MERKEZİNDEN DİĞER BİR ŞEY DEĞİL: Bağlantı Başkanlığı; resmi ve de sistematik dezenformasyon merkezinden diğer bir şey değil. Son Taksim patlaması aslında fazla lafa gerek bırakmıyor. Gerçekler her yerden fışkırırken dezenformasyona devam ediyorsunuz. Yeni bir atağın, müdahalenin aracı haline getirmeye çalıştığınız bir algı yönetimi ile karşı karşıyayız. Mümkün mü, değil.
BU SİSTEMİN FETVAYA GEREKSİNİMİ VAR: Diyanet İşleri Başkanlığı; toplumun tüm inanç kısımlarının eşit yurttaşlık unsuru içinde bir ortada yaşaması ismine inançlar üst heyeti halinde yapılandırılması gereken bir kurumdur. Şayet bu dönüşümü sağlayamazsak toplumsal çatışmaları engellemek mümkün olmayacaktır. Meğer bugün Diyanet İşleri Başkanlığı, sistemin ideolojik aygıtı. Neden? Çünkü bu sistemin fetvaya gereksinimi var. Fetva olmadan bu sistemin ayakta kalamayacağını biliyorsunuz, bu yüzden de bu kurumu bu formda işletmeye çalışıyorsunuz. Neden? Çünkü bu sistemin yasallığı ile ilgili sizin de telaşlarınız var.
BU ANLAYIŞIN HAKİM OLDUĞU BİR YERDE DEMOKRATİKLEŞMEDEN SÖZ EDEMEZSİNİZ: Özetle burada sistemin merkez üssü ile karşı karşıyayız. Bu otoriter şefçi sistemi bu memlekete, halklarımıza, coğrafyaya bir hayrı dokunmaz. Neden; çünkü bu anlayışın hakim olduğu bir yerde demokratikleşmeden söz edemezsiniz. Türkiye demokratikleşemediği sürece de hiçbir meselesini çözmesi mümkün değildir.
ÇOK İNANÇLI BİR COĞRAFYADAYIZ LAKİN MEZHEPÇİ ANLAYIŞLA TOPLUMA YAKLAŞIYORSUNUZ: Cinsiyet eşitlikçi bir çağda yaşıyorsunuz lakin erkek hâkim aklı savunuyorsunuz. Çok inançlı bir coğrafyadayız fakat mezhepçi anlayışla topluma yaklaşıyorsunuz. Adalet arayışının çığlıkları her yeri kaplamışken toplumsal adaleti de yargısal adaleti de iktidarınızın bekası uğruna yok sayıyorsunuz. Yoksulluk bu kadar yaygın ve derinleşmişken, hatta iktisadi şiddet aracına dönüşmüşken yolsuzluk ve talan iktisadı yaratarak servet ve gelir uçurumunu derinleştirmeye devam ediyorsunuz. Bütçeniz var lakin 800 yıllık bütçe hakkını yok sayıyorsunuz. Bütçe hakkını yok saymak aslında demokrasiden kaçmaktır.
SEÇİMLER, ADALETLE, ŞEFFAF, DEMOKRATİK BİR HALDE YAPILMAK ZORUNDADIR: Seçimler vaktinde yapılsın ya da erken yapılsın fakat bu seçimler adaletli, şeffaf, demokratik bir biçimde yapılmak zorundadır. Bu hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu parlamentoda olan, parlamento da olmayan bütün siyasi partilerin ortak sorumluluğudur. Bu bütün toplumun, sivil toplum örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin, bu ülkedeki tüm yurttaşların ortak sorumluluğudur. Şayet bu seçimleri biz gerçekten demokratik bir iklimde, şiddetten arındırılmış bir biçimde, şeffaf ve herkesin kendini güvenli hissedeceği bir ortamda gerçekleştirebilirsek çözüm için tahminen de Türkiye’nin demokratikleşmesi ismine en sağlıklı, en güçlü adımı daima birlikte atmış olacağız.”
