Erdoğan: Kültür Sanat Ve Akademi Dünyasını Baskı Ve Tahakküm Altında Tutan İdeolojik Kabileler Gerçeğiyle Yüzleşmemiz Gerekiyor
CHP 99 YAŞINDA… KILIÇDAROĞLU: “BİR KİŞİNİN İRADESİNİN BİR TOPLUMDA HANGİ FELAKETLERE YOL AÇTIĞINI ÖĞRENMEK İSTİYORSANIZ ÇANAKKALE’YE BAKACAKSINIZ”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin 99. kuruluş yıl dönümünde partililere, “Çanakkale’de mücadele eden hem Gazi Mustafa Kemal Atatürk hem silah arkadaşları, her karış toprak için hayatlarını verdiler, kanlarını döktüler. Çanakkale’yi yedi düvele karşı geçilmez kıldılar. İki yıl sonra bir şey oldu. O geçilmeyen Çanakkale, bir kişinin iradesiyle geçilir hale geldi. O Çanakkale’yi geçemeyenler, bir kişinin iradesiyle Çanakkale Boğazı’nı aştılar ve geldiler Dolmabahçe’nin önünde demirlediler… Bir devlet, bir kişinin iradesine teslim edilemez. Yedi düvele karşı mücadele edip Çanakkale’yi geçilmez kılanlar orada yatarken bir kişinin iradesi ile aynı gemiler, aynı askerler, aynı kuvvetler, bir kişinin iradesi ile geliyorlar ve Osmanlı’yı işgal ediyorlar. Onun için, bir kişinin iradesinin bir toplumda hangi felaketlere yol açtığını öğrenmek istiyorsanız Çanakkale’ye bakacaksınız. Bugün geldiğimiz noktada devletin bir kişiye teslim edildiğini biliyoruz. Yasama, yürütme, yargı yok. Demokrasi yok, askıda. Çetelerin kol gezdiği bir süreci yaşıyoruz. O nedenle her birimizin bu ülkeye karşı sorumluluğu var” diye seslendi.
Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin 99’uncu kuruluş yıl dönümü dolayısıyla bugün toplanan Parti Meclisi’nde konuştu. Partili gençlere “Genç arkadaşlarım” diye seslenen Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecine ilişkin bilgiler verdi.
Ekonomik bağımsızlık vurgusu yapan Kılıçdaroğlu, Atatürk’ün “Yeni Türk devleti, cihangir bir devlet olmayacaktır. Fakat yeni Türkiye, iktisadi bir devlet olacaktır” sözlerine atıf yaparak, “Eğer siz ekonomik bağımsızlığınızı sağlayamazsanız siyasal bağımsızlığını koruyamazsınız. Ekonomik bağımsızlığı sağlamanın yolu, dışarıya el avuç açan bir Türkiye görüntüsü vermemektir. Dışarıya el avuç açarsanız, ‘bana para verin’ diye dilenirseniz size siyasal koşullarını dayatırlar” dedi.
“TARİH BİZİ YENİDEN GÖREVE DAVET EDİYOR”
Kılıçdaroğlu, partililere, “Tarih bizi yeniden göreve davet ediyor. Her birinizin tarih karşısında sorumluluğu var. ‘Öyle geldiler, bize baskı kurdular, geri adım attık’… Bizim kitabımızda o yoktur. Öyle görmedik, öyle işitmedik, öyle de yaşamadık. Mücadele ise sonuna kadar kararlılıkla mücadele. Bu kararlı mücadelemizi sürdürmek zorundayız. Birileri Beşli Çeteleri harekete geçirebilir; kendi medyasını, yolsuzluk yapanları, haramileri harekete geçirebilir. Onların yedi düveli dahi gelse bir adım, bir santim dahi geri adım atmayacağız” diye seslendi.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
“ANITKABİR’DEYDİK: Sabahleyin hep birlikte Anıtkabir’deydik. 99’uncu yılımızı kutladık. Genç Türkiye Cumhuriyet Devleti için bir siyasal partinin 99’uncu yılını kutlaması hem bizim hem Cumhuriyet tarihi açısından hem dünya siyaset tarihi açısından son derece önemli bir gelişme.
CHP’Lİ OLMAK DEMEK, HER TÜRLÜ ADALETSİZLİĞE KARŞI ÇIKMAKTIR: Gençlerle beraberdik. Onların yanımızda olması, bize destek vermesinin de benim açımdan büyük önemi var. Çünkü büyük bir çınarın genç filizleri onlar. Ve o filizlere, tekrar ‘aramıza hoş geldiniz’ diyorum. Biraz genç arkadaşlarıma hitap edeyim. Çünkü aramıza yeni katıldılar. CHP’li olmak sıradan bir olay değildir. Her şeyden önce CHP’li olmak demek, vatanseverliktir. CHP’li olmak demek, demokrasiyi koşulsuz savunmaktır. CHP’li olmak demek, kadın erkek eşitliğini savunmaktır. CHP’li olmak demek, hukukun üstünlüğünü savunmaktır. CHP’li olmak demek, her türlü adaletsizliğe karşı çıkmaktır. CHP’li olmak demek, her şeyden önemlisi, yürekli olmak demektir. Bütün olumsuzlara karşı dik ve onuruyla yürüyen kişi demektir.
SİZLERLE ONUR VE GURUR DUYUYORUZ: Biz, bunu Gazi’den öğrendik. En zor koşullarda bile Kuvayı Milliye ile birlikte, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk ile birlikte mücadeleyi yaptılar. En zor koşullarda Cumhuriyet’i kurdular. O nedenle CHP’li olmak sıradan bir olay değildir. Aramıza tekrar hoş geldiniz, şeref verdiniz. Sizlerle onur ve gurur duyuyoruz.
BİR KİŞİNİN İRADESİYLE ÇANAKKALE BOĞAZI’NI AŞTILAR: Hangi koşullarda Cumhuriyet kuruldu? Çanakkale’yi hepiniz bilirsiniz, her gittiğimiz yerde Çanakkale’yi anlatırlar. ‘Çanakkale geçilmez’ diye tarih yazdığımız söylenir. Ve Çanakkale’de mücadele eden hem Gazi Mustafa Kemal Atatürk hem silah arkadaşları, her karış toprak için hayatlarını verdiler, kanlarını döktüler. Çanakkale’yi yedi düvele karşı geçilmez kıldılar. İki yıl sonra bir şey oldu. O geçilmeyen Çanakkale, bir kişinin iradesiyle geçilir hale geldi. O Çanakkale’yi geçemeyenler, bir kişinin iradesiyle Çanakkale Boğazı’nı aştılar ve geldiler Dolmabahçe’nin önünde demirlediler.
‘GELDİKLERİ GİBİ GİDECEKLER’: Ama bir kişi daha vardı. Yıldırım Orduları Komutanı’ydı. İskenderun, Suriye, Hatay’dan geldi, Haydarpaşa Limanı’nda indi. Karşıya geçerken düşman gemilerini gördü. Kullandığı cümle, tarihin cümlesidir; ‘Geldikleri gibi gidecekler’. Niye anlattım bunu size genç arkadaşlarım; bir devlet, bir kişinin iradesine teslim edilemez. Yedi düvele karşı mücadele edip Çanakkale’yi geçilmez kılanlar orada yatarken bir kişinin iradesi ile aynı gemiler, aynı askerler, aynı kuvvetler, bir kişinin iradesi ile geliyorlar ve Osmanlı’yı işgal ediyorlar. Onun için, bir kişinin iradesinin bir toplumda hangi felaketlere yol açtığını öğrenmek istiyorsanız Çanakkale’ye bakacaksınız.
DEMOKRASİ YOK, ASKIDA. ÇETELERİN KOL GEZDİĞİ BİR SÜRECİ YAŞIYORUZ: Bugün geldiğimiz noktada devletin bir kişiye teslim edildiğini biliyoruz. Yasama, yürütme, yargı yok. Demokrasi yok, askıda. Çetelerin kol gezdiği bir süreci yaşıyoruz. O nedenle her birimizin bu ülkeye karşı sorumluluğu var. Tarihimize karşı sorumluluğumuz var. Hangi koşullarda verdiler Milli Kurtuluş Savaşı’nı? ‘Tifodan kırılan şehirler, sakinleri hastalığa mahkum olmuş kasabalar, nesli kesilmiş köyler vardı. Şehitlerimizin üzerlerinde akbabalar dolaşıyordu, 400 bin asker hastalıktan ölmüştü. Ordudaki sıtma vakası yüzde 40’lar seviyesindeydi.
SEVR’İ YIRTIP ATIP LOZAN’DA BAĞIMSIZLIĞIMIZI BÜTÜN EMPERYAL GÜÇLERE ONAYLATAN BİR ÜLKE: Ve Atatürk, 9 ile 15 Mayıs 1935 tarihleri arasında CHP Kurultayı’nda şöyle söylüyor; ‘Uçurumun kenarında yıkık bir ülke, türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar, yıllarca süren savaş ve yorgun düşen bir toplum ve bağımsızlığını kazanan bir ülke.’ Sevr’i yırtıp atıp Lozan’da bağımsızlığımızı bütün emperyal güçlere onaylatan bir ülke. Bu ülkeyi kuranlara karşı bizim sorumluluğumuz var. Bizim borcumuz var onlara karşı. 99 yıldır bu partide görev alan herkes, bu mücadelenin bir parçası oldu. Bundan sonra da gelecek kuşaklar bu mücadelenin bir parçası olacaklar. Çünkü Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bize ‘Çağdaş uygarlığı yakalayacaksınız ve onu aşacaksınız’ dedi. Ve bizim yediden yetmişe her birimizin temel hedefi, çağdaş uygarlığı yakalamak ve onu aşmaktır. Ve onu aşacağız. Sizler aşacaksınız. Sizler mücadele edeceksiniz.
AMASYA TAMİMİ ÖNEMLİDİR: Cumhuriyet’i kurdular. Amasya Tamimi önemlidir. Bütün genç arkadaşlarımızın Amasya Tamimi’ni okumalarını isterim. Bir cümlesini okuyayım; ‘Vatanın tamamı, milletin istiklali tehlikededir’. Ve milletin kurtuluşunun milletin azim ve kararlılığına bağlı olduğunu ifade ediyor. Her taraf işgal edilmiş ve bir bağımsızlık mücadelesi veriliyor. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri daha sonra birleştiler. Bunlar, aynı zamanda CHP’nin kuruluşuna da ortam hazırladılar. O genç Cumhuriyet, bağımsızlık savaşını kazandıktan sonra ne yapacaklardı?
O GENÇ TÜRKİYE CUMHURİYETİ, DAHA CUMHURİYET İLAN EDİLMEDEN O ÇOCUKLARI SAHİPLENDİ: Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bütün hayatı savaş meydanlarında geçmişti. Ülke yıkıktı, virandı. Ne yapılması gerekiyordu? İlk yaptıkları işlerden bir tanesi; Çocuk Esirgeme Kurumu’nu kurdular; 1921. Çocuklar babasız, annesiz kalmıştı. O genç Türkiye Cumhuriyeti, daha Cumhuriyet ilan edilmeden o çocukları sahiplendi. O genç Cumhuriyet, aynı zamanda bir sosyal devlet demektir. Yoksula kol kanat geren bir devlet demektir. Kendi evlatlarını düşünen devlet demektir. En zor koşullarda bunlar yapıldı. 19 Ocak 1923; Mustafa Kemal Atatürk’ün çok güzel bir cümlesi vardır: ‘Yeni Türk devleti, cihangir bir devlet olmayacaktır. Fakat yeni Türkiye, iktisadi bir devlet olacaktır.’ Çünkü ekonomik kalkınma savaşını başlatmak zorundaydı. Eğer siz, ekonomik bağımsızlığınızı sağlayamazsanız siyasal bağımsızlığını koruyamazsınız. Ekonomik bağımsızlığı sağlamanın yolu, dışarıya el avuç açan bir Türkiye görüntüsü vermemektir. Dışarıya el avuç açarsanız, ‘bana para verin’ diye dilenirseniz size siyasal koşullarını dayatırlar.
TÜRKİYE’Yİ YÖNETENLERİN BİRİLERİNE EL AVUÇ AÇMASINI ASLA KABUL ETMİYORUZ: Bu noktada, bugün, 21’inci yüzyılın Türkiye’sinde ekonomik bağımsızlığımız tehlikededir. Dışarıdan para gelemezse ülkeyi yönetemeyeceklerini görüyorlar. Düne kadar kızdıkları, küfrettikleri kişilerin ayağına gidiyorlar. Milli Kurtuluş Savaşı’nı veren bir gelenekten gelen bu partinin mensupları olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetenlerin birilerine el avuç açmasını asla doğru bulmuyoruz ve kabul etmiyoruz. Ne yaptılar? İzmir İktisat Kongresi’ni topladılar; ‘Türkiye’yi nasıl büyüteceğiz, kalkındıracağız’. Yol yok, okul yok, demir yolu yok. Okuma yazma oranı kadınlarda binde 8, erkeklerde yüzde 10-12 civarında. Nasıl yapılacak bu işler? Devleti yönetenlerin hiçbirinin doğru dürüst ekonomi bilgisi de yok. Çünkü hepsi savaş meydanlarında mücadele ettiler. Arkasından 23’te Cumhuriyet’i ilan ettiler. Ve devletin doğrudan ekonomiye girmesine karar verdiler.
KAYSERİ’DE UÇAK FABRİKASININ TEMELİ ATILDI: 21 Şubat 1925; Kur’an’ın Türkçe mealinin hazırlanması ile ilgili TBMM’ye verilen bir önerge kabul edildi. İnsanlar kendi kutsal kitaplarını okurken anlayabilsinler diye. Suçluyorlar ya… Bu tarihi özellikle verdim. Suçlayan insanlarda biraz vicdan, ahlak olmalı; erdem, bilgi olmalı. Herkesin inancına saygı gösteren, Kurtuluş Savaşı veren bir kahramanlar ordusu ile karşı karşıyaydık. Ve 15 Ağustos 1925; Kayseri’de uçak fabrikasının temeli atıldı. Cumhuriyet kurulmuş daha yeni. 20 Haziran 1927; tarım temel sektör ama eğitimli insanlar yok, tarım okulları kuruldu. 1928’de küçük bir köy olan Kırıkkale’de entegre savunma sanayinin temelleri atıldı. Top, tüfek, barut fabrikası…
ŞU ÖNGÖRÜYE, ŞU İNANCA, ŞU SEVGİYE BAKAR MISINIZ: 1 Haziran 1930; Merkez Bankası kuruldu. Genç arkadaşlarım, devasa bir Osmanlı’nın kendi parasını basacak bankası yoktu. Osmanlı Bankası, Osmanlı’ya ait değildi, yabancılara aitti. Bir devlet kendi parasını basamazsa o devletin bağımsızlığını herkes sorgular. 1930 yılında bugünkü Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nı kuruldu. 5 Şubat 1932; ilk Türkçe hutbe Süleymaniye Camii’nde okundu. Çünkü bütün hutbeler Arapça okunuyordu, ama vatandaş Türkçe biliyor. Şu öngörüye, şu inanca, şu sevgiye bakar mısınız?
O GENÇ CUMHURİYET, FAKİR CUMHURİYET, O İNANÇLI İNSANLAR BUNU YAPTILAR: 1 Aralık 1933; ilk 5 yıllık sanayi planı yürürlüğe konuldu. Planlaması olmayan bir Osmanlı’dan, planlama örgütünü kuran ve planlamayı çıkaran, uygulamaya koyan genç Türkiye Cumhuriyeti; 3 Mayıs 1934. 1925’te Kayseri’de uçak fabrikasının temeli atılmıştı. Bu tarihte Kayseri’den kalkan ilk uçağımız Ankara’ya indi. O genç Cumhuriyet, fakir Cumhuriyet, o inançlı insanlar bunu yaptılar. 1940’lı yıllarda dünyaya uçak ihraç eden beş ülkeden birisi de Türkiye’ydi. 5 Aralık 1934; kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi.
‘HER FABRİKA BİR KALEDİR’ DİYE O GENÇ CUMHURİYET, FABRİKALARIN NE KADAR DEĞERLİ OLDUĞUNU İLAN ETTİ: Kendi denizaltımızı 1937 yılında yapmaya başladık. Çiftçi çalışıyor, üretmeye başladı. Ürettiği malları satması lazım. Ama tarım ürünleri, sanayi ürünleri gibi beklemeye tahammül edemiyor. Çiftçiye destek vermek lazım. Çiftçinin ürettiği ürüne sahip çıkmak lazım. 24 Haziran 1938; Toprak Mahsulleri Ofisi kuruldu. O ofisin silolarının üstüne ‘Ofis, çiftçinin kara gün dostudur’ diye yazıldı. Aynı zamanda ‘Her fabrika bir kaledir’ diye o genç Cumhuriyet, fabrikaların ne kadar değerli olduğunu bütün halka, dünyaya ilan etti.
4 HAZİRAN 1944; OSMANLI’NIN BORÇLARI SON KURUŞUNA KADAR ÖDENDİ: 20 Temmuz 1938’de Fiskobirlik kuruldu. Bugün Karadeniz, fındık üreticisi hâlâ sorunlarını aşamamışsa Cumhuriyet’in felsefesine bugünkü yönetim inanmadığı için, gereğini yapmadığı için fındık egemen güçlere teslim edilmek isteniyor. 11 Ocak 1939; Aydın’da 4 bin topraksız köylüye toprak dağıtıldı. 12 Ocak 1940: Batman’da petrol bulundu ve ilk Türk petrol şirketi kuruldu. 17 Nisan 1940; Köy Enstitüleri kuruldu. Artık Türkiye belli bir olgunluğa ulaşılmıştır, gençlerin yetişmesi lazım. Sadece tarım değil, her alanda Türkiye’ye hizmet edecek okullar kuruldu. 4 Haziran 1944; Osmanlı’nın borçları son kuruşuna kadar ödendi. Cumhuriyeti kuranlar, sadece ve sadece bağımsızlık ilan etmediler. ‘Osmanlı’nın bütün borçları bize aittir’ dediler. Ve o borçları gidip hiçbir kişiye dilenmeden, yalvarmadan, yakarmadan; devletin her kuruşunun hesabını vererek Osmanlı’nın borcunu son kuruşuna kadar ödediler.
HİÇBİR EMPERYAL GÜÇ, ATEŞİ KENDİ ELİYLE TUTMAZ, MAŞA KULLANIR: Okullarımızda bizim tarihimiz doğru öğretilmiyor, verdiğimiz mücadele de doğru öğretilmiyor. Ekonomik bağımsızlığınızı sağlamazsanız Türkiye’yi büyütemezsiniz. Emperyal güçlerin talepleri doğrultusunda iş yaparsanız başınız hep belaya girer. Genç arkadaşlarımız şunu unutmasınlar; hiçbir emperyal güç, ateşi kendi eliyle tutmaz, maşa kullanır. Bugün geldiğimiz noktada emperyal güçlerin mevcut yönetimi nasıl kullandığını çok iyi biliyoruz.
TARİH BİZİ YENİDEN GÖREVE DAVET EDİYOR: ‘Biraz sağdan, biraz soldan asalım’ diye gencecik fidan gibi evlatlarımız idam edildi. Tarih bizi yeniden göreve davet ediyor. Her birinizin tarih karşısında sorumluluğu var. ‘Öyle geldiler, bize baskı kurdular, geri adım attık’… Bizim kitabımızda o yoktur. Öyle görmedik, öyle işitmedik, öyle de yaşamadık. Mücadele ise sonuna kadar kararlılıkla mücadele. Bu kararlı mücadelemizi sürdürmek zorundayız. Birileri Beşli Çeteleri harekete geçirebilir; kendi medyasını, yolsuzluk yapanları, haramileri harekete geçirebilir. Onların yedi düveli dahi gelse bir adım, bir santim dahi geri adım atmayacağız.”
Kemal Kılıçdaroğlu, konuşmasının ardından, partisine yeni katılan gençlere rozet taktı.