15 Kasım 2024 Cuma

Karar yazarı Çakır: İzmir’de yanarak ölen 5 çocuğun sorumlusu iktidar

İzmir’de dün akşam bir trajedi yaşandı. Topladığı hurdaların parasını almak için evden çıkan anne Melisa Sinem Akcan’ın beş çocuğu, elektrikli sobanın devrilmesi sonucu çıkan yangında can vermişti. AKP’li Zengin, aileye 110 bin TL’lik yardım yapıldığını ifade etmiş, anne Melisa Akcan ise kaymakamlıktan sadece 4 bin TL’lik yardım aldığını söylemişti.

Karar yazarı Elif Çakır ise tartışmalara yeni bir boyut getirdi. İzmir’de en büyüğü 5 yaşında olan 5 çocuğun sobanın devrilmesinden çıkan yangınla hayatlarını kaybetmelerine değinen Elif Çakır, “Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da Melisa Akcan’ın beş çocuğuyla yaşamaya çalıştığı barakaya ‘sosyal gözlem için 18 kez’ gittiklerini açıkladılar. Devlet 18 kez gitmiş ama anneyi hurda toplamaktan kurtaramamış. Bu nasıl devlet! Bu çocukların sorumlusu elbette iktidardır.” dedi.

AKP’li Özlem Zengin’in 5 çocuğun annesi olan ve geçinmek için hurda toplamak zorunda olan Melisa Akcan’a 110 bin TL’lik yardım yapıldığı iddiasını Akcan’n teyitlemediğini aktaran Çakır, “Anne Melisa Akcan bu yardımları doğrulamadı, teyit etmedi ‘Ben 110 bin liralık yardım almadım. Bırakın 100 bini hiç yardım almadım. Asla para almadım. Kaymakamlık üzerinden 8 bin lira yardım yapılıyordu, onu da 4 bin liraya indirdiler. 4 bin lira ile beş çocuğuma nasıl bakarım?’ dedi.” ifadelerini kullandı.

Çakır’ın köşe yazısının ilgili bölümü şöyle:

“Bu küçücük çocukların trajik bir şekilde ölmelerinin sorumlusu kim?

Annelerinin sorumsuzluğu mu?

Ama anne dışarıya gezmeye, tozmaya gitmemiş, sorumsuz değil, akli dengesinde bir bozukluk yok.
Çocukların babaları cezaevinde. Evin geçiminden anne Melisa Akcan sorumlu. Üstelik bir yaşındaki Aras Bulut anne sütü ile beslenme döneminde.

Yirmili yaşlardaki Melisa Akcan hem çocuklarına bakıyor hem de hurdacılık yaparak evin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. O gün akşamüstü topladığı hurdaların parasını almak için çıkmış ve evine döndüğünde çocuklarının cansız bedenleriyle karşılaşmış.

Ne olduysa evinden ayrıldığı o bir iki saatlik zaman aralığında olmuş…

İnsanın yüreği daralıyor, nefessiz kalıyor bu arş-ı âlayı titretecek bir dram karşısında.

Anneleri başlarında olsaydı, olabilseydi, ekonomik durumu kötü olmasaydı, ekmek parasına muhtaç olmasaydı, çocukların başında olacaktı ve bu beş minicik bebek de yaşıyor olacaktı.

Mevzunun temelinde yoksulluk var, parasızlık var, maddiyatsızlık var…

Ama AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin’e göre bu çocukların bu şekilde ölmelerinin maddiyatla, parayla, hayat pahalılığı ile alakası yok.

AK Partili Zengin, TBMM Genel Kurulunda bu minik bebeklerin trajik ölümlerinde iktidarın rolünü, sorumluluğunu gündeme getiren muhalefet partili siyasetçilere ‘Mesele parasal değil’ diyerek tepki gösteriyor, beş minnacık bebek ölmüş ama Zengin kendinden emin bir şekilde ‘yoğurdumuz ekşi değil’ modunda, iktidarlarının sorumluluğunu açıkça reddediyor!

‘Dönüyorsunuz, dolaşıyorsunuz her şeyi de paraya bağlıyorsunuz. Bu kadar acılı bir günde dönüp dolaşıp işi maddiyata getirmenizi anlamakta zorlanıyorum. Bütün bu problemlerin olmasının sebebi parasal sebepler mi?’ diyerek ayar üstüne ayar veriyor!

Ankara Tabip Odası’na göre bugün ülkemizde her 10 çocuktan üçü ‘yoksul’ ama bu yoksulluğun elbette maddiyatla, parayla, pulla alakası yok!

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının kendi verilerine göre ailelerinin yanında en temel gereksinimlerini karşılanamayan ve ailenini yanından alınma riski bulunan çocuk sayısı 164 bin 995.
Ama bunun yine parayla, maddiyatla alakası yok elbette!!?

Mevzu başka!

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) raporuna göre Türkiye’de 6,5 milyon çocuk aşırı yoksul, okula giden öğrencilerin yüzde 19’u haftada en az bir gün parası olmadığı için okulda yemek yiyemiyor, yüzde 1.9’u ise hiç yemek yiyemiyor.

Tabi bunların parayla, maddiyatla alakası yok! Okul kantininde ekmek, tost, su parayla mı satılıyor?!
Annelerin çocuklarına besleme çantası hazırlamak için paraya, pula mı ihtiyacı var?

AK Partili Özlem Zengin elbette kendisinden emin bir şekilde iktidar olarak yaptıkları yardımları ‘110 bin lira bakanlığımız tarafından, kaymakamlık üzerinde de 9 bin lira civarında yardım yapılmış, elektrik ve başka destekler verilmiş’ diyerek kendince muhalefete ‘meselenin parasal olmadığının’ kapağını yapmaya çalıştı ama anne Melisa Akcan bu yardımları doğrulamadı, teyit etmedi ‘Ben 110 bin liralık yardım almadım. Bırakın 100 bini hiç yardım almadım. Asla para almadım. Kaymakamlık üzerinden 8 bin lira yardım yapılıyordu, onu da 4 bin liraya indirdiler. 4 bin lira ile beş çocuğuma nasıl bakarım?’ dedi.

Nitekim Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da Melisa Akcan’ın beş çocuğuyla yaşamaya çalıştığı barakaya ‘sosyal gözlem için 18 kez’ gittiklerini açıkladılar!

Sorunu çözemedikten sonra 18 değil 58 kez gitsen ne olur?

Devlet 18 kez gitmiş ama emzirme dönemindeki annenin derdine deva olamamış. Devlet sosyal yardım yapmış ama ‘verdiğimiz miktar yeterli mi yetersiz mi’ diye bakmamış. O çocukları yaşadıkları o sağlıksız ortamdan çıkartamamışlar. Minnacık bebekleri daha insani bir ortama alacak çare üretememişler.

Devlet 18 kez gitmiş ama anneyi hurda toplamaktan kurtaramamış.

Bu nasıl devlet!

İktidar yetkililerine sorsan büyük devlet, güçlü devlet!

Ben asıl bu hadiseye ilişkin ‘Bu ülkenin başbakanı olarak açıkça ifade ediyorum ki, Dicle’nin kenarında kurdun kaptığı bir koyun bile benim mesuliyetim altındadır’ diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ne diyeceğini merak ediyorum.

Konuya ekonomi açısından bakarsak baş sorumlu enflasyondur. Enflasyonun gelir dağılımını bozması, fakirliği ve işsizliği arttırması, bütçe imkanlarını daraltma derin yoksulluğa, kötü beslenmeye yol açıyor.
Peki, iktidar grubu, iktidar milletvekilleri hiç ‘enflasyon konusunda genel görüşme’ açtılar mı? İktidar milletvekilleri kendi grupları içinde bu ‘faiz sebep midir, acı ilaç mıdır’ diye hiç sordular mı? Milletvekillerinin ‘denetim’ diye bir görevi yok mu?

Bir ülkede iyi işleyen bir ekonomi, yanlışları düzeltecek etkin demokratik denetim ve denge mekanizmaları, sorumlulukları ortaya çıkarak özgür basın ve bağımsız yargı, şeffaflık ve hesap verirlik kültürü yeterince gelişmemişse… O ülkede ‘iş kazaları’ denilen faciaların, kötü beslenmelerin, açlık sınırında hayat kavgası veren ıstıraplı yaşamların çaresi de sorumlusu da bulunamıyor böyle.
O yüzden sürüp gidiyor böyle işte.”

 

Kaynak: FLASH HABER TV

İlgili Haberler