LİDER TUNÇ SOYER: “YERLİ MALI HAFTASI NOSTALJİ DEĞİL, GELECEĞİN İNŞASIDIR”
CHP İzmir İl Tarım Komisyonu Başkanı Ünsal: Yabancı ülkedeki çiftçilerin cebini dolduruyoruz
CHP İzmir İl Başkanlığı Tarım Komisyonu, Dünya Gıda Günü kapsamında düzenlediği basın toplantısında, iktidarın tarım ve gıda politikalarını eleştirdi. İl Tarım Komisyonu Başkanı Avni Ünsal, ithalata dayalı sistemi eleştirerek “Biz burada kendi çiftçimizin değil, yabancı ülkedeki çiftçilerin cebini dolduruyoruz” dedi.
CHP İzmir İl Başkanlığı Tarım Komisyonu, Dünya Gıda Günü kapsamında basın toplantısı düzenledi. CHP İzmir İl Sekreteri ve Tarım ve Orman İşleri İl Başkan Yardımcısı Tevfik Türk, ülkedeki mevcut gıda politikalarının üretimi yıllar boyunca sistematik olarak bitirdiğini belirterek, şunları söyledi:
“Tarım olmasa da olur ama bina olması lazım dediler”
“Gıda tağşişlerinin olmadığı, gıda güvenliğimizin ve gıda egemenliğimizin hiç tartışılmadığı, üreticinin kazandığı, tüketicinin de her gıdaya ulaşabildiği bir ortamda Dünya Gıda Günümüzü kutlamak isterdik. Ancak insanı aç, toprağı aç, hayvanı aç olan bir ülkede kutlama yapılmaz, olsa olsa hesaplaşılır. Bunca yıldır AKP hükümetlerinin getirdiği tarımın durumu da çiftçinin durumu da halkımızın durumu da ortada. Ne yazık ki artık yanlı ve yanlış tarım politikaları bu ülkenin ve bu halkın da önünü tıkamaktadır. AKP hükümeti 2005 yılında bir Toprak Koruma Kanunu’nu çıkardı. Tarım topraklarımızı koruyacağız, planlı üretime geçeceğiz diye vaatleri sıraladılar. Sonra bu kanuna bir madde eklediler ve torba yasa gibi istedikleri her şey için tarım dışına çıkarılabilir kararı verdiler. Benzinliğe kamu yararı kararı çıkardılar, turistik otellere kamu yararı çıkardılar. Tarım olmasa da olur ama bina olması lazım dediler. Kanunla birlikte 2005 yılında Arazi Kullanım Planlaması yapma görevini de Tarım Bakanlığı’na verdiler. Yıl 2024 hala daha ne bir arazi kullanım planlaması var nede bir üretim planlaması var. Kanunla verilen görevi yapmadılar, 2005’ten beri görev yapan 9 Tarım Bakanı görevi ihmal suçu işledi yargının kılını kıpırdattığı yok. Sonra bu yıl domates para etti, bu yıl para etmedi dedik. Firmalar ne istediyse çiftçiye onu ektirdiler, firmalar kaçtan dediyse o paradan üreticiden aldılar, kaç para dedilerse de tüketici olarak İzmir’de biz o paradan satın aldık.”
“Tarımda emperyalist düzene karşı Kurtuluş Savaşının başlama vakti gelmiştir”
Uygulanan politikalarla ülkede gıda güvenliğinin de yok edildiğinin altını çizen Türk, şu ifadeleri kullandı:
“Her seferinde tarımın kurtuluşu çiftçimizin refahı diye başlayıp, milyonlarca para harcadıktan sonra çöpe attıkları Tarım Bilgi Sistemi (TARBİL) projesinden, Dijital Tarım Platformu (DİTAP) projesinden, su tutamayan barajlardan, elektrikli traktörden, Sudan’da kiralanan tarım arazilerinden bahsetmiyoruz bile. Geldiğimiz nokta ortada. Bu ülkede ne bir gıda güvenliği kalmıştır ne de bir gıda egemenliği. Artık kendimize yetemiyoruz, sırtımızı ithalata dayamış durumdayız. Halbuki bu ülkenin toprakları da, çiftçileri de değil 85 milyonu 185 milyonu doyurabilecek potansiyele sahiptir. Yeter ki yönetilebilsin. Yeter ki kamu yararı her şeyin önüne geçirilsin. Artık tarımda emperyalist düzene karşı Kurtuluş Savaşının başlama vakti gelmiştir.”
Ünsal: “İlk listelerde hangi üründe hangi hile yapılıyorsa son listede de aynı”
Tarım Komisyonu Başkanı Avni Ünsal ise güvenli gıda için tarımsal üretimi işaret ederek hileli gıdalara değindi. Ünsal, şöyle konuştu.
“Bugün Dünya Gıda Günü. Ancak dünya genelinde 9 milyon insan yatağına aç giriyor. Hatta savaşlar nedeniyle yatağın bile olmadığı bir dünya. 2,5 milyon insanın ne gıdaya ne de temiz suya ulaşamadığı bir dünyada gıda günü kutlamak mümkün değil. Türkiye’de ise asgari ücretin 17 bin lira olduğu, çok düşük olduğu için de gıda terörünün olduğu, hileli gıdalara bir talebi olmadığı bir ortamda gıda günü kutlamak mümkün değildir. Bu artık bir anmaya dönmüştür. Biz iki konuyu gündemimize aldık. Birincil üretim dediğimiz tarımsal üretim… Çiftçiler üretiyorlar. Şu anda çiftçilerin iki büyük sorunu var. Bunlardan biri tarımsal desteklemeler ve diğeri de çiftçilerle sözleşmeler. Son yıllarda tarım sektörü zor durumdan geçiyor. Çiftçimiz emeğinin karşılığını alamıyor, üretimini sürdürmekte zorluk çekiyor. Eline geçen para maliyetlerini karşılamaya bile yetmiyor. Üretici kanadında durum böyleyken OECD ülkeleri arasında gıda enflasyonunda birinci ülkeler arasında olan ülkemizde halkımız sofrasına yeter miktar ve çeşitte gıdayı koyamamakta ve en temel ihtiyacını bile karşılamakta zorlanmaktadır. En temel ihtiyaçlarını hilali gıdalarla karşılamak durumunda. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın açıkladığı ifşa ilk listelerine bakın. İlk listelerle son listeler arasında bir fark yok. İlk listelerde hangi üründe hangi hile yapılıyorsa son listede de aynı.”
“Şu anda çiftçilerimizin müthiş alacağı var”
Tarımsal yeterliliğin yıllar içerisinde azaldığına dikkat çeken Ünsal, Tarım Kanunu’na göre çiftçilerin devletten alacakları olduğunu ifade ederek şunları söyledi:
“Tarımsal üretimin desteklenmesine ve desteklemelerin etkin/verimli şekilde uygulanmasına en fazla ihtiyaç duyulan bir dönemdeyiz. Ne yazık ki, tarımda kendimize yeterliliğimiz giderek düşüyor. Son yıllarda tarım ürünleri ithalatımız, ihracatımıza oranla iki kat daha fazla olmuştur. İhracat 2002-2023 yılları arasında yüzde 430 artarken, ithalat yüzde 920 artmıştır. Hükümet sadece tarımsal ihracat rakamlarını veriyor. Hiç tarımsal ithalattan bahsetmiyor. Maalesef ithalatımız ihracatımızın iki katı. Bunun nedeni de tarımda kullandığımız girdilerin neredeyse tamamı ithal ediliyor. Tarım Kanunu’nun tarımsal desteklerin finansmanıyla ilgili 21’nci maddesinde, tarıma ayrılacak bütçe Gayrisafi Milli Hasıla’nın yüzde 1’inden az olamaz deniliyor. Ancak, ne yazık ki bugüne kadar tarıma destek milli gelirin yüzde 1’ine hiçbir zaman ulaşmamıştır. 2024 yılında tarıma ayrılan destek 90 milyar lira civarında açıklandı. Ama GSF 1 trilyon 200 milyar civarında açıklandı. Bu sene çiftçi bu kanuna göre alması gereken paranın ancak 4’te 1’ini aldı. Şu anda çiftçilerimizin müthiş alacağı var. Bu para ödenseydi ithalatçı ülke konumundan ihracatçı bir ülke konumuna geçebilirdik.”
“Şehirde güvenlik görevlisi olmayı ya da bir telefon şirketinde çalışmayı tercih ediyor”
Çiftçiliğin bir meslek olarak gelecek yıllarda yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunun altını çizen Ünsal, şunları kaydetti:
“2023 yılı Türkiye Ziraat Odaları Birliği verilerine göre ülkemizdeki çiftçi sayısının 5 milyon 162 bin olduğu ve bunu yüzde 34’lük kısmının 65 yaş ve üzeri olduğu belirtilmektedir. Çiftçiler yaşlanıyor. Maalesef bu çiftçilerin çocukları, çiftçilik yapmak istemiyor. Çünkü para kazanamıyor. Çoğunluğu şehirde güvenlik görevlisi olmayı ya da bir telefon şirketinde çalışmayı tercih ediyor.”
“Bu para Türk çiftçisine destekleme olarak verilse kaç milyon ton üretim artışı olurdu?”
Hükümet politikalarının ülke çiftçisini yoksullaştırdığını belirten Ünsal, şu ifadeleri kullandı:
“Son 22 yıldır hükümet tarafından bitkisel üretime yönelik desteklerin hasat döneminden sonra ödenmesi, bir sonraki yıl desteklerinin ekimden sonra açıklanması çiftçilerin önlerini görmeden üretim yapmalarına neden olmuştur. Girdi fiyatlarındaki yükseliş ve özellikle mazot, gübre, yem, tohum gibi girdilerden alınan vergi yükü, çiftçinin maliyetlerini yükseltmiş, yüksek fiyatlar nedeniyle tüketici fiyatlarını dengelemek için hükümet başta buğday, canlı hayvan, et, süt tozu, pamuk, yağlı tohumlar ithalatına giderek çiftçimizin üretim isteğini önemli bir biçimde törpülemiştir. Örneğin geçen hafta mısır ithalatındaki yüzde 130’luk gümrük vergisi 1 milyon ton ithalat için yüzde 5’e düşürülmüş, bir anda yurt dışındaki mısır fiyatı 10 dolar artmıştır. Yıl sonuna kadar 245 milyon dolarlık mısır ithalatı yapılması planlanmaktadır. Acaba bu para Türk çiftçisine destekleme olarak verilse kaç milyon ton üretim artışı olurdu? Biz burada kendi çiftçimizin değil, yabancı ülkedeki çiftçilerin cebini dolduruyoruz.”
“Hükümetler kamucu tarım politikalarından uzak politikaları izlemektedirler”
Çiftçilerin ayrıca özel firmaların inisiyatifine de bırakılmasını eleştiren Ünsal, şunları kaydetti:
“2024 yılı Ağustos ve Eylül aylarında Tarım Bakanlığı tarafından tarıma yönelik yeni bir destekleme modeli açıklandı. Türkiye’de tarımda destekleme modeli değişmiştir. İlk defa ekim dönemi öncesi ve 3 yıllık bir dönem için destekler açıklanmıştır. Söz konusu destekler uygulamada büyük sorunlar yaratacağı aşikardır. Çünkü çiftçinin kafası karışmıştır. Bu programa baktığımızda bazı aksaklıkların olduğu aşikardır. Mazot ve gübre fiyatlarının her gün değişiyor olması desteklemede baz alınan fiyatın ne olacağı sorusunu akla getirmektedir. Ayrıca su kısıtlı olan bölgelerde yeni ürünlerin yetiştirilmesine yapılan yönlendirmeler bu ürünlere alışık olmayan çiftçilere zorluk yaratabilecektir. Özellikle küçük üreticilerin pazarda tek başına mücadele edecek gücünün olmaması, pek çok tarımsal kooperatifin etkin bir şekilde faaliyet gösterememesi; tarımsal pazarlarda aracıların, büyük üretim yapan tarımsal işletmelerin, tarıma dayalı sanayi temsilcilerinin baskın olmasına neden olmuştur. Bu bağlamda sözleşmeli tarım yapan üreticiler çoğunlukla anlaştıkları firmalarla bu firmaların çıkarlarını gözeten anlaşmalara imza atmak zorunda kalmaktadırlar. Son günlerde sanayiye yönelik üretilen salçalık biber ve domates gibi ürünlerde üretici eline geçen fiyatların maliyetleri karşılayamayacak düzeye inmesiyle gündeme gelen sözleşmeli tarım konusu aslında ülkemizde yeteri kadar tartışılmadan neredeyse tarımın ve üreticinin tek kurtuluş reçetesi olarak sunulmaktadır. Ancak ülke ihtiyaçların net olarak belirlenmeden ve buna yönelik üretim planlaması yapılmadan, etkin bir sözleşmeli modeli tasarlamak ve uygulamak mümkün değildir. 1980 yılından bu yana tüm hükümetler kamucu tarım politikalarından uzak, neoliberal politikaları izlemektedirler. Bu süreçte sanayici ve üretici karşı karşıya gelmekte, kontrol ve denetim mekanizması olmadığından fatura hep üreticiye kesilmektedir.”
“Çiftçinin refahının artması ile toplumun uygun fiyatlarla nitelikli beslenmesi amaçlarını birlikte başaracağız”
Ünsal, sözlerini şu şekilde sonlandırdı:
“CHP olarak tarım potansiyelimizi en doğru bileşimlerde kullanarak aklın ve bilimin ışığında; çiftçinin refahının artması ile toplumun uygun fiyatlarla nitelikli beslenmesi amaçlarını birlikte başaracağız. Bunun için örgütlü ve rekabet gücü yüksek bir tarımsal yapı oluşturulacak, tarım piyasalarında sürekli istikrar için yapısal ve kurumsal önlemler geliştirilecek, verimlilik artırılacaktır. Çiftçimizin iklim krizine teslim olmasına, kuralsız piyasa koşullarında kaderine terk edilmesine, üretimden koparılarak önce yoksullaştırılıp sonra istismar edilmesine son verilecek; başı dik, üretip kazanan ve refah içinde yaşayan bir çiftçi hedefi için tarım stratejik bir sektör olarak değerlendirecek ve doğru biçimlerde desteklenecektir.”
Kaynak: FLASH HABER TV