05 Ekim 2024 Cumartesi

ALTILI MASA ”GÜLŞEN”DE BULUŞTU….

Bir süredir Gülşen tartışması yaşıyoruz….

Olayımızın iki boyutu var, biri imam hatipliler hakkındaki pek de şık kaçmayan esprisi…. Ama alt tarafı üst tarafı, ne tarafıysa artık, sadece bir espri… Ciddi ciddi edilmiş laflar değil… Herkes gülüp geçmiş… Ama birileri gülüp geçmemiş, bu işin peşine düşmüş….

Olayımızın diğer tarafı ise hukuki boyutu…. Ortada TCK el kitabımıza göre de tutuklanmayı gerektirecek bir durum yok… Atıyorum, alacağı en üst ceza bile, hapiste yatmasını gerektirmiyor, otomatikman tecil oluyor… Yani içerde hiç yatmayacağı bir davadan tutuklanması….

Olayımızın ilk boyutu, yani imam hatip boyutu tartışmalı, bu konuda bir kutuplaşma olduğunu gözlemliyoruz…

Ama olayımızın hukuki boyutu yani tutuklanma boyutu ise tartışma götürmüyor… Tutuklama kesinlikle hukuki değil… İktidar çevreleri bile olaya ”bağımsız yargı kendi kararını öyle vermiş” diye yaklaştı, tutuklanmayı kimse savunamadı….

Durum böyle olunca da, Gülşen hakkındaki tutuklamaya itiraz mecburen kabul edildi, tahliye kararı verildi, tutuklama kararı da ev hapsine çevrildi…

Çünkü bu işin, yani tutuklama kararının bizim memlekette cılkı çıktı… Birinin bir açıklamasına gıcık olunuyor, haydi bir troll kampanyası, sosyal medyada linç etme… Uygun bir savcı da bulundu mu, birilerinden telkinler ve sonunda da haksız tutuklama….

O kadar çok örneği var ki, başıma da geldiğinden biliyorum, Anayasa Mahkemesi, bu tür haksız tutuklamalarda çok net… Benim başıma gelen olayda da, bana haksız tutuklamadan ötürü tazminat ödenmesine karar verdi… Ama Anayasa Mahkemesi’nin bu kararına karşılık, gazeteci Sedef Kabaş’tan şarkıcı Gülşen’e kadar haksız tutuklamalar maalesef devam etti…

İlk kez şarkıcı Gülşen de, bu tutuklamaya itiraz kabul edildi, tahliye için iddianamenin hazırlanması ve ilk duruşma beklenmedi… Çünkü az önce de dedim ya, bu işin cılkı çıktı… Gülşen gibi popüler kültür ürünü birine haksız tutuklamanın gerçekleşmesi, bir anlamda hayırlara vesile oldu….

Buradaki en iyi sınavı altılı masa verdi… Atlardır demokrasi diye haykıran altılı masa bu görüşlerini Gülşen vakasında hayata geçirme fırsatını buldu… Demokrasi ve hukuk konusunda aynı kafada olduklarını adeta ispatlamış oldular…

Öyle ki, imam hatip konusu çok tartışmalı bir konu… Bana göre ülkemizde bir imam hatip dayatması var… Ama kalkıp da imam hatipler kapatılsın kafasında asla değilim, isteyen çocuğunu imam hatiplere gönderir, ama istemeyene de dayatamaz…

Altılı masada ise, başta Saadet Partisi, benzer şekilde de Davutoğlu’nun partisinde, Babacan’ın partisinde doğal olarak farklı görüşler var… Mesela, Saadet Partisi’nin yayın organı milli Gazete, Gülşen’e çok sert tepki gösterdi…. İmam hatiplerle ilgili de, sahnedeki aşırılıklarla ilgili  bir duruşları var… pek de onlarla aynı kafada olmamakla beraber, birlikte yaşamamız gerektiğini de biliyorum….

Şimdiye kadar böyle imam hatip meselesi gibi konularda, CHP’lilerden tepkiler gelirdi…. Bu kez CHP’liler de imam hatip tartışmasına girmedi…. Sözlerin yakışıksız olabileceğini kabullendiler, olaya haksız tutuklama açısından eleştiri getirdiler… çok da doğru yaptılar….

Keza Saadet lideri Karamollaoğlu’na baktık… İmam hatipler tartışmasına hiç girmedi… Yakışıksız açıklama ama tutuklama haksız diye çok net bir tavır sergiledi… beklediğimiz Karamollaoğlu’ydu, tribünlere oynayabileceği bir konuda, önce hukuk demeyi tercih etti….

Bakıyoruz Babacan da haksız tutuklamaya tepki gösterdi… Davutoğlu da haksız tutuklamaya tepki gösterdi… İşi imam hatip boyutuna çekip, propaganda yapmayı ise tercih etmediler….

Kısacası, altılı masadaki liderlerin tamamı çok iyi bir demokrasi ve hukuk sınavı verdi…. Masadaki muhafazakâr liderlerin hukuktan yana koyduğu tavrın, özgül ağırlığı çok ama çok önemliydi… İlk kez böylesine bir konuda, CHP yalnız bırakılmadı…

Türkiye’nin ihtiyacı olan da işte budur…. Farklı dünya görüşlerimiz olabilir, ama birbirimizle kutuplaşmadan yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor… birilerinin sürekli gelip, kafasındakileri tek doğru olarak dayatmasından kurtulmamız gerekiyor….

Özellikle laiklikle ilgili tartışmalardan, dini tartışmalardan uzak durmamız gerekiyor… Devlet işlerine, siyasi polemiklere dini işleri fazla karıştırmamız gerekiyor…

Laik Türkiye her zaman bu tartışmalardan uzak durdu… Ama zaman zaman ”katı laik” uygulamalar da oldu… Başörtüsü tartışması gibi, imam hatiplere katsayı engellemeleri gibi…

Ama unutulmasın ki, çağdaş din adamları yetişmesi için imam hatip okullarını açan CHP’ydi… İmam hatiplerin genel liseler dönüştürülmesi ise, hiçbir zaman doğru olmadı… iş, herkese zorunlu din dersi eğitimine dönüştürülmeye çalışıldı…. Herkes imam Hatip’te okusun’ a dönüştürülmeye çalışıldı…. Biraz da imam hatiplere uygulanan haksızlıklara karşı tepki olarak gelişmiş olabilir, ama geldiğimiz noktada imam hatiplerin bu hali alması da, pek de laik devlete uygun değil…

Tabii ki, isteyen istediği kadar din dersi alabilmeli… Ama çağdaş demokrasilerde, dinin dayatmayla öğretilmesi, çok kabul edilebilir bir şey değil… Bir kere ortaya genel lise-imam hatip lisesi ayrıştırması koyuyoruz… bir kutuplaşma meselesi haline getiriyoruz….

Oysa olması gereken, genel liselerimizde, isteyenin istediği ders, dilediği kadar çok alabilmesi…. İsteyen haftada 20 saat din dersine girer, isteyen matematiğe girer… Öğrencilerimizi de ayrıştırmadan aynı okullarda okuturuz… Herkes, bazı üniversitelerde olduğu gibi, istediği dersin sınıfına girer, okuldan da aldığı derslerle mezun olur… böyle bir şans tanıdığında da, pozitif bilimlere ilginin, ileriki hayatta başarılı olabilmek için, kendiliğinden arttığını görürüz zaten…. hayatın gereği bunlar….

Zaten Türkiye’nin gidişatının bu yönde olacağını, son Gülşen vakasın dan da anlayabiliyoruz… ülkemizin ana meselelerinde, aralarında görüş farklılıkları da olsa, altılı masanın demokrasi ve hukuku ortak payda edindiklerini görüyoruz…. Türkiye’nin de buna fazlasıyla ihtiyacı var…

Altılı Masa’nın Gülşen konusundaki tavrının, altılı masa üzerindeki kuşku bulutlarını dağıtmaya yönelik olduğunu da belirtmeliyiz…

Çünkü bir görüş de şu ki, altılı masa ‘da ki küçük İslami tandanslı partiler, mecbur oldukları için o masadalar… CHP’yle de birlikte olmak zorunda oldukları için görüntü veriyorlar… Aslında AKP’den hiç ama hiç farkları yok, yeni AKP olmak istiyorlar… o kafa asla değişmez….

Bu da bir görüş tabii, ama ben AKP deneyiminden sonra İslami kesimde de bir demokratlaşma eğilimi gözlemliyorum… Bu eğilim şimdilerde çok kuvvetlenmiş görünüyor… İslami kesimin uğradığı haksızlıklardan müzdarip olan bir kesim, siyasal İslamcıların da benzer haksızlıklara imza atabileceğini bu süreçte gördü…

Çünkü totaliter düşünme tarzı, önünde sonunda kendi çocuklarına da ayar vermeye kalkar… Dünyaya bakışın temelinde dogmatizm, mutlak doğruculuk olunca, günlük hayatın uygulamalarında da bu ortaya çıkar… Birileri insanların başına dikilir, he konuyu o bilir, her konuda o haklıdır…

Oysa günümüzün dünyasında, bu şekilde devlet yönetilmesi, bu şekilde devletin ayakta tutulabilmesi çok zor…. Türkiye’nin de çağdaş demokrasilerin gereğine çok geçmeden ayak uydurması gerekiyor….

Bu yüzden altılı masa’ da oluşan toplumsal konsensüs, Türkiye için bir şanstır… Ben benzer çıkışları, mesela konu Kürt sorunu olunca İYİ Parti’den bekliyorum… Keza İslami kesim bir haksızlığa uğradığında CHP’den bekliyorum…. Aynı şekilde, laik yaşama ilişkin yasaklamalara, festival-konser yasaklamalarına, yeme-içme yasaklarına karşı çıkışları da, Saadet’ten, Deva’dan, gelecek Partisi’nden bekliyorum….

Voltaıre’in dediği gibi, dünyaya ”fikirlerinize katılmıyorum ama fikirlerinizi ifade edebilmeniz için canımı bile veririm” bakış açmasıyla bakmamız gerekir….

Altılı masa da bu açıdan, konuşulanların kağıt üstünde kalmadığını göstermiş oldu Türkiye’nin gündemine bir kez daha damga vurdu…

Benim açımdan, Gülşen’in serbest bırakılması da çok sevindirici, ama asıl sevindiğim altılı masa’nın bu tutumudur….

Artık ülkem adına geleceğe daha umutla bakıyorum….