ÖZEL SEKTÖR ÖĞRETMENLERİ MEB YETKİLİLERİYLE GÖRÜŞTÜ: “TABAN MAAŞ TALEBİNİN HAYATA GEÇİRİLMESİNİ İSTEDİK. ONLARIN ÖNERİSİ ‘RAPOR HAZIRLAYIN, DEĞERLENDİRELİM’ OLDU”
Sendika temsilcilerinden “Hakkımı ver” kampanyası için çağrı!
Çok sayıda sendika yöneticisi, başlattıkları “Hakkımı ver” kampanyasını tüm işyerlerine ve memleketin dört bir yanına yayma çağrısı yaptı.
Dört bir yandaki işçi direnişlerine ve grevlerine, çiftçilerin eylemlerine ve maden, enerji, inşaat ve turizm projelerine karşı yaşam alanlarını savunma mücadelelerine değinen sendikacılar, aralık ayında tüm direnişleri Ankara’da buluşmaya davet etti.
Sendikacılar, herkesi kampanyaya imzacı olmaya davet etti.
Kampanyanın çağrıcıları:
Eren Edebali – Öğretmen Sendikası Genel Başkanı
Gökay Çakır – Bağımsız Maden-İş Genel Başkanı
Neslihan Acar – DGD-SEN Genel Başkanı
Süleyman Keskin – DİSK/Enerji-Sen Genel Başkanı
Şahin Başaraner – KATAŞ-SEN Genel Başkanı
Süleyman Şen – PTT-SEN Genel Başkanı
Nizamettin Tekin – OTİS Genel Başkanı
Mahinur Şahbaz – Emekliler Dayanışma Sendikası Genel Başkanı
Feriha Ceylan – DİSK/Emekli-Sen Sancaktepe Şube Başkanı
Cumali Bolat – DİSK/Dev Sağlık-İş Yönetim Kurulu Üyesi
Mustafa Adnan Akyol – Yapı Yol-İş Sendikası Genel Başkanı
Tolga Balcı – DİSK/Basın-İş Genel Sekreteri
Ahmet Çakır – DİSK/Enerji-Sen Yönetim Kurulu Üyesi
Yaşar Aynacı – DİSK/Basın-İş Yönetim Kurulu Üyesi
Şivan Kırmızıçiçek – Türk-İş/Petrol-İş Gebze Şube Başkanı
Hüseyin Türkmen – DİSK/Dev Sağlık-İş Çukurova Şube Başkanı
Olcay Karabulut – DİSK/Enerji-Sen 1 No’lu Şube Başkanı
Kadim Fırat – TABİB Gönüllüsü
Binali Ağar – TABİB Gönüllüsü
Aykut Günel – Türk-İş/Selüloz-İş Örgütlenme Uzmanı
Çağrı metninin tamamı şöyle:
“Hep birlikte “Hakkımı Ver” demeye, herkesi “Hakkımı Ver” kampanyasını iş yerlerine ve tüm memlekete yaymaya çağırıyoruz
İktidar halka savaş açtı! Elimizde hak olarak geriye ne kaldıysa almak, emeğimizi değersizleştirerek sömürmek, coğrafyamızın her köşesini maden ve enerji şirketlerinin yağmasına açmak için saldırıyorlar. Bu saldırının amacı çok basit. Çokuluslu şirketlerin kârlarını arttırmak, yerel uzantılarını semirtmek, güvencesizliği, geleceksizliği, iş cinayetlerini hakim kılmak, zengini daha zengin yoksulu daha yoksul hale getirmek.
Başka bir yolları yok! Mevcut sömürü düzeni halkın elinde kalan haklarına göz dikmek, emeği ucuzlatarak sermayeye yatırım çağrısı yapmak, her tarafı maden ve enerji sahası haline çevirmek dışında bir yola izin vermiyor.
Ancak onların saldırısı varsa işçilerin, halkın elinde de direniş seçeneği var. Ve biz bu seçeneği kullanmaktan çekinmiyoruz. Dört bir yanda gerçekleşen işçi direnişleri, çevre direnişleri, çiftçi eylemleri, yoksulluk ve hayat pahalılığına karşı gösterilen tepkiler sayesinde ülkemiz haritası bir direniş haritasına dönüşmüş durumda.
AsPlastik, Polonez, Fernas Madencilik, CarrefourSA, Akcanlar Tekstil, Lezita, Mersen, MKB Rondo, Eker, Elba Bant, Sarar, Tarkett, Bekaert, Tolsa, Filieda işçilerinin direnişleri, özel sektör öğretmenlerinin taban maaş talepleri ve yaz aylarında Ankara’da gerçekleştirdiği nöbet eylemi, kamuda ve belediyelerdeki taşeron işçilerin kadro hakkı talebi, öğretmenlerin “eğitimden tasarruf olmaz” diyerek yürüttüğü mücadele, açlık sınırının çok altında yaşamaya mahkum edilmek istenen ancak itiraz ederek insanca yaşayacak emekli aylıkları için hareket eden emekliler ve her gün yenileri boy veren bu emek mücadeleleri Türkiye işçi sınıfının mevcut politikalardan hoşnutsuzluğunu, mücadele eğilimini ve toplumun en geniş kesimlerine hitap eden yeni bir yol arayışını ifade ediyor.
Afyon’da, Ordu Ulubey’de, Aybastı’da, Trabzon Araklı’da, Tokat Şehitler köyünde, Sivas Bakırtepe’de, Diyarbakır Hasandin’de, Artvin Arhavi’de ve Cerattepe’de maden şirketlerine karşı direnenler, Antalya Doyran’da, Giresun Çanakçı’da, Trabzon Hayrat’ta, Çemişgezek’te, Polatlı’da HES’lere, İzmir Çeşme’de, Karaburun’da, Samsun Hacıdede köyünde, Aydın’ın Dağyeni köyünde, Savşat’ta, Kocaeli Kandıra’da, Salihli’de, İstanbul’un Kuzey Ormanları’nda GES, RES, JES projelerine karşı halk topraklarını savunuyor.
Bu mücadelelerden birisi olan Borçka ve Hopa arasında kalan Cankurtaran’da maden arama çıkartma faaliyetlerinin zeminini hazırlamak için Mesire Alanı Projesi adı altında yapılmak istenen doğa katliamına karşı köylüleriyle birlikte yaşam nöbeti tutan Reşit Kibar, yağmacı şirketlerin tuttuğu, devlet destekli bir çete tarafından öldürüldü. Bir kez daha anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. Cinayet karşısında susmadığı, sinmediği, adalet istediği için tutuklanan Dursun Ali Koyuncu’ya, Mutlu Akyüz’e ve Yıllar Kibar’a özgürlük istiyoruz.
Bursa Karacabey’de yol kesen domates üreticileri, Balıkesir, Bilecik, Kahramanmaraş, Gaziantep, İzmir ve Aksaray’da traktörleriyle konvoylar düzenleyen üreticiler, maliyetin altında satış fiyatlarını protesto eden Rize, Konya, Eskişehir, Yozgat ve Burdurlu üreticiler tarımın tasfiyesine karşı gelişen tepkilerin ne kadar yaygınlaştığını bir kez daha hatırlatıyor.
Eğitim, sağlık, barınma, ulaşım ve diğer temel hakları alınır satılır hale getirilerek hak olmaktan çıkmış, düşük ücretleri enflasyon karşısında daha da eriyen, gıda başta olmak üzere hayat pahalılığı karşısında ezilen ve yoksulluğa mahkûm edilen emekçi halkın öfkesi her geçen gün büyüyor.
“Yalnız Değil Birlikte Güçlüyüz”
Elbette susmuyoruz, sayısız direnişle karşı çıkıyoruz. Biliyoruz ki, tüm bu yaşananlar birbirinden kopuk ve bağlantısız değil. Çokuluslu şirketlerin çıkarları doğrultusunda bizzat iktidar tarafından gerçekleştirilen saldırıların parçaları. Saldırı tek, direniş çok ama parçalı. Ancak yan yana, birlikte ve dayanışma içinde olursak güçlü oluruz. Bu yüzden bütün itirazlarımızı, tepkimizi, taleplerimizi saldırının merkezine yöneltme zamanı geldi.
Soma’dan yola çıkan madencilerden, “Hatay’ı gör” diyerek Meclis’e gelen depremzedelerden, Meclis önünü hak nöbeti alanına çeviren öğretmenlerden, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önüne dayanan tekstil ve maden işçilerinden öğrenerek adresin Ankara olduğunu görüyoruz.
Bizzat iktidar tarafından kurgulanan, Mehmet Şimşek tarafından uygulanan, OVP’de ve 12. Kalkınma Planını’nda belirlenen yeni yoksullaştırma, güvencesizleştirme ve sömürü yöntemleri olan;
Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi adı altında kıdem tazminatımızın gasp edilmesine,
İş kanunda değişiklik yapılarak belirli süreli iş sözleşmesiyle esnek ve güvencesiz çalıştırılmanın yaygınlaştırılmasına,
Asgari ücret zammının hedef enflasyonla belirlenerek yoksulluğa mahkûm edilmeye,
Maden arama faaliyetlerinin “kamu yararına faaliyet” olarak tanımlanarak yağma ve talanın yaygınlaştırılmasına,
Kemer sıkma politikalarının sonucu eğitim, sağlık, enerji, barınma gibi temel haklarımızın daha fazla paralılaştırılmasına, yeni vergi ve fatura zamlarıyla soyguna karşı
“İnsanca yaşam, güvenceli çalışma hakkımı ver!” diyoruz. Sömürüye ve yoksulluğa karşı “Hakkımı ver” diyen, mücadele eden herkesi bu söz etrafında aralık ayına kadar birlikte hareket ederek var olan mücadele ve direnişleri daha da büyütmeye, yaygınlaştırmaya ve tüm bu direniş ve mücadelelerde yer alan herkesi aralık ayında sesimizi, sözümüzü, taleplerimizi Ankara’ya taşımaya çağırıyoruz.”
Kaynak: BİRGÜN