TİP Lideri Erkan Baş’tan Can Atalay’a Ziyaret!
Davutoğlu’ndan AKP’ye Süleyman Soylu, Can Atalay ve Pelikan Eleştirisi
1 Kasım 2015 seçimlerinin ardından kurulan hükümette Başbakan olan ve 2016 yılında kamuoyunda “Pelikan Bildirisi” olarak anılan sosyal medya üzerinden yapılan açıklamaların ardından görevinden istifa eden ve 2019 yılında da kesin ihraç talebiyle Merkez Disiplin Kuruluna sevk edilmesi üzerinden AK Parti’den isifa ederek Gelecek Partisi’ni kuran Ahmet Davutoğlu, hem Süleyman Soylu hem de “Pelikancılar” olarak tanımladığı grup hakkında AKP’ye eleştirilerde bulundu.
AKP İktidarIa Soylu eleştirisinde bulunan Davutoğlu Gerçek Gündem haber sitesine yaptığı röportajda, “Türkiye’de bir kayıt dışı hukuk alanı oluştu. Bu tür kendisini hakim yerine, yargı yerine koyup birilerinin parasını birilerine aktarma gücünü kendinde olan, birilerinin borcunu sildiren, mafya liderleriyle ilişkiye giren ve haklarındaki iddialara hiçbir cevap vermeyen kara siyasettir bu” dedi.
İşte o söyleşi…
7 HAZİRAN-1 KASIM SEÇİMLERİ SÜRECİ İÇİN ‘ESKİ DEFTERLERİ AÇARSAK PEK ÇOK İNSAN TOPLUM İÇİNE ÇIKAMAZ’ DEDİNİZ. SİZ BU ESKİ DEFTERLERİ NE ZAMAN AÇMAYI DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
Benim o sözü söylerken kastım şuydu. O cümleyi neden kurdum biliyor musunuz? Aynı gün Erdoğan’ın Ankara’da yaptığı bir konuşmaya kimse dikkat çekmedi. Bizi ima ederek ‘Biz bazı şeyleri açarsak’ dedi. Bunu görünce ben de ‘7 Haziran-1 Kasım arasındaki defterleri açarsam insan arasına çıkamazlar’ dedim. Sebep ne?
2019 seçimleri yapılmış. Doğu’da HDP kazanmış. Arkasından iki ay içinde bir sürü kayyım atanmış. Ben de bir açıklama yaptım. Hâlâ AK Parti üyesiyim. Dedim ki ‘Eğer bunlar suçlu idiyse niye seçime girdi? Eğer bunlar suçlu değildiyseler niye kayyım atandı?’ Bunun üzerine Bahçeli beni hedef alarak o dönemi de biraz ima ederek teröre taviz verdiğim algısını yaratmaya çalıştı. Beni hedef aldı doğrudan. Ve benim partim, AK Parti beni savunmadı. Tayyip Bey de o gün üstü imalı -hani bizim bazı böyle sakladığımız şeyler varmış gibi- bir dil kullandı.
Şimdi bir daha söylüyorum. Kastettiğim şey şuydu. Tarih 23 Temmuz 2015; terörle mücadeleyi başlattık. Ondan bir hafta, on gün sonra ben MHP genel Başkanı ile koalisyon görüşmeleri yaptım, bana ‘hayır’ dedi. Yani terörle mücadele ederken ülkeyi hükümetsiz bıraktı. Gel dedim, geçici hükümet kuralım, kalıcı koalisyon hükümeti kuralım, ‘hayır’ dedi. ‘Ben azınlık hükümeti kurayım, sen bana destek ver, bir hükümetimiz olsun’ dedim, ‘Hayır’ dedi. ‘Anayasal hükümet kurmak zorunda kalacağız, ona bakan ver’ dedim, ‘Hayır’ dedi.
‘SEN ORADA KÖŞENDE OTURURKEN…’
Şimdi birinci olarak Bahçeli’ye veriyorum cevabı. Sen orada köşende otururken ben ülkeyi yönetiyordum ve terörle mücadele ediyordum. Sen ise gelip hükümet kurmama yardım etmedin. Bu Bahçeli’ye. Erdoğan’a da cevabım var. 12 Eylül kongresinden beş gün önce Yüksekova’da 16 şehidimiz oldu. Ben oraya gittim. 12 Eylül’de kongre var. Ben Yüksekova’da askerle beraberim. Terörle mücadelenin içindeyim.
O olağan AK Parti kongresinde ben oradayken arkamdan Binali Yıldırım’la birlikte bana karşı delege imzası toplamaya kalkışıyorlardı. Kastettiğim ikisine de verdiğim cevap bu. Ama şimdi buradan hareketle birileri sanki Türkiye’de hiçbir PKK tehdidi yokmuş; efendim DAEŞ hiçbir eylem yapmıyormuş, ortalık güllük gülistanlıkmış da bütün bu terör bombalama eylemlerini devlet kendi içinde bir şeyle yapıyormuş da ben bunları saklıyormuşum gibi bir görüntü vermeye çalışıyor. Yok böyle bir şey.
İSTİHBARAT ZAAFİYETİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ BU SÜREÇTE?
Her zaman bunun soruşturmasını yaparız. Tabii ki hesap sormaz mıyım? Gar baskınıyla ilgili bakanları nasıl hesaba çektiğimi, nasıl her soruyu sorduğumu o gün yaşayanlar bilir. Tabii ki onu sorarım. Ama bu şu demek değil. Ortada bir terör tehdidi yoktu da bu terör tehdidini devlet çıkarmış değil. O Diyarbakır’da, Sur’da hendekleri kazıp evden eve geçen tüneller kazıp Kürt vatandaşlarının hayatını zindana çevirenler suçlu değil, devlet suçlu öyle mi?
İSTİHBARATIN İÇİNDEKİ FETÖ’CÜLER BİLİNÇLİ BİR ZAAFİYET Mİ OLUŞTURDU? NE DERSİNİZ?
Kesinlikle….Ve kimse buna dikkat bile etmiyor hâlâ aynı şeyi tekrar ediyorlar Ya terörle mücadele kararı aldığım toplantıda silahlı asker benden hukuki muafiyet talep etti. Yani ne demek biliyor musunuz? ‘Biz terörle mücadele edelim ama attığımız kurşunun hesabını vermeyelim.’
‘Uludere sendromu’ dediler. O zamanki bütün komutanlar orada. ‘Bende Yassıada sendromu yoksa sizde Uludere sendromu’ olamaz dedim. Benim oturduğum yerde bir dışişleri bakanı, bir başbakan idam edildi aldığı kararlar sebebiyle. Ben karar alırken elim titriyor mu? Korkuyor muyum?
Ama o zaman Silahlı Kuvvetler İstihbaratı’nın içinde FETÖ unsurları olduğunu bilmez miyim? ‘Yanlış bir şey yaparsanız hesabını sorarım’ dedim. ‘Hiç kimse hukuktan azade değil’ dedim. Hiçbir hukuki muafiyet tanımadım. Bir yerde bir teröristi arabanın arkasına sürükleyip götürdüklerinde müdahale ettim ve soruşturma açtım. 7 Haziran-1 Kasım arası hukuk dışı hiçbir eyleme izin vermedim ben. Bana karşı eğer başbakanlıktan o operasyonun arkasına bakılırsa benim hukuk içinde tuttuğum devleti hukuk dışına çıkarabilmek için bana operasyon çekildi.
15 Temmuz darbesi beni aşamadı. Benden sonra hukuki muafiyet geldi ve hukuki muafiyet içinde 15 Temmuz darbesi planlandı.
Asker senden hukuki muafiyet istiyor ve o toplantıya katılan askerlerin bazıları FETÖ’den yargılandı. Az bir şey mi bu? Hukuki muafiyeti ben vermiyorum, ben görevden ayrılıyorum, yani bana karşı darbe yapılıyor, 15 gün sonra hukuki muafiyet veriliyor. Ve o muafiyet Türkiye’deki darbe teşebbüsünden bir gece önce yürürlüğe giriyor.
‘BEN AYRILDIKTAN SONRA DEVLET 90’LI YILLARIN AKTÖRLERİNE…’
HAKKINDA ÇEŞİTLİ SUÇLAMALAR BULUNAN SEZGİN BARAN KORKMAZ ÇIKTI VE KONUŞTU. DÖNEMİN İÇİŞLERİ BAKANI’NIN BİR ALACAK DOSYASINDA KENDİSİNE, ‘BU DEVLET MESELESİ O BORCU SİLECEKSİN’ DEDİĞİNİ SÖYLEYİP ‘BEN DE TAMAM DEYİP HİÇBİR ŞEY DEMEDEN AYRILDIM’ DEDİ. BU AÇIKLAMALARI NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
Ben 90’ların aktörünü devlete sokturmadım. Ben ayrılana kadar kayyım var mıydı? Peki ben ayrılana kadar Emniyet’te, Süleyman Soylu döneminde gelen çeteler, mafyalar var mıydı? Benim dönemimde bir tane faili meçhul var mı? Ama sonrasında 2020’de Van’da helikopterden adam attılar ya.
Ben ayrıldıktan sonra devlet 90’lı yılların aktörlerine geri teslim edildi. Zaten 7 Haziran-1 Kasım mücadelesi buydu.
‘KARABORSA GİBİ KARA SİYASET OLUŞTU’
Türkiye’de bir kayıt dışı hukuk alanı oluştu. Bu tür kendisini hakim yerine, yargı yerine koyup birilerinin parasını birilerine aktarma gücünü kendinde olan, birilerinin borcunu sildiren, mafya liderleriyle ilişkiye giren ve haklarındaki iddialara hiçbir cevap vermeyen kara siyasettir bu. Bu kara siyaseti temizlemek için yola çıktık, bana karşı yapılan operasyon da kara siyasete izin vermediğim içindi.
Bu AK Parti’de liderlik mücadelesi falan değildi. Benden sonra 15 Temmuz dahil olmak üzere yapılan şeylerin hepsine bakın. Siyasetin şu veya bu aktörlerinin ayak izlerini görürsünüz. Süleyman Soylu ne dedi televizyon programında? ‘Başbakan’a karşı bir grup arkadaşla eyleme geçtik’ dedi. Peki o bir grup arkadaşın isimlerini açıklasın.
-SİZ BİLİYOR MUSUNUZ?
Binali Yıldırım, Berat Albayrak vesaire.
PELİKAN BİLDİRİSİ HEPİMİZİN AKLINDA… SİZCE PELİKAN BİTTİ Mİ?
Biter mi? Yok bitmez. Adları değişir bunların. Çamurlukları bitmez. Devletin meşruiyet çizgisi dışındaki her hareket ismi ne olursa olsun pelikandır. Başbakan Erdoğan’a verilen e-muhtırayla 5 Mayıs’ta Süleyman Soylu’nun veyahut eski 90’lı yılların aktörlerinin talimatıyla diyeyim bana karşı çıkartılan o pelikan dosyası ve imzalar arasında ne fark var?
PEKİ BU PELİKANCILAR CUMHUR İTTİFAKI’NIN TEMELLERİNİN ATILMASI İÇİN Mİ SİZİN TASFİYE EDİLMENİZİ İSTEDİ?
MHP’yle farklı düşündüğümüz çok şey var. Ama hiçbir partiyi külliyen suçlamam, doğru görmem bunu da. Her partinin Türkiye’de bir damarı temsil etme özelliği var. MHP kitlesine de saygım sonsuz. 2015’te meşru bir koalisyon kurardık. Ama 2018’de kurulan Cumhur İttifakı, Türkiye’de koalisyonlardan çok daha kötü bir ittifak. Koalisyonlar kötülenir ya. En kötü koalisyon türüdür. Neden? AK Parti-MHP ittifakı iki partinin ittifakı değildi. Görünüşte öyle ama iki liderin nelerde anlaşıp nelerde anlaşmadığı belli olmadan kendi partilerini dönüştürdükleri bir ittifaktı. AK Parti o ittifaktan sonra eski AK Parti olma niteliğini kaybetti. MHP de eski MHP olma niteliğini kaybetti ama o meşhur 17-25 saati orada duruyor ama yolsuzluklardan bahsetmiyor.
Ne değişti? Ne pazarlık döndü de bunlar oldu? Şeffaf olmayan her ilişkide zamanla bulanıklıklar ortaya çıkar. Dolayısıyla AK Parti-MHP İttifakı’nın ana çimentosu 90’lı yıllarda Türkiye’yi dar bir güvenlik konsepti içinde otoriterliğe götürmek isteyen aktörlerin dizayn etmeye çalıştığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ydi esas bu ittifakın şeyi… Yoksa iki siyasi partinin anlaşması değil. Türkiye’deki otoriterliğin mezesi, alt yapısı olmuştur Cumhur İttifakı. Maalesef geldiğimiz yer, her iki partinin de doğasını bozmuştur.
ESKİ BAKAN HÜSEYİN ÇELİK’LE YENİ BİR PARTİ HAZIRLIKLARI İÇERİSİNDE OLDUĞUNUZ İDDİA EDİLİYOR. BU DOĞRU MU?
Hüseyin Bey yerel seçimlerden sonra beni iki kez ziyaret etti, ben ona açık söyledim. Ben hayatta hiçbir zaman siyaseti statik görmedim. Her yerde aynı şeyi söylerim; değişen dinamik şartlara uyum sağlayabilme sanatı siyaset. Ama herhangi bir yeni siyasi parti çalışması söz konusu değil benim açımdan.
TEĞMENLER MESELESİ ÇOK KONUŞULDU. SİYASET BU KONUDA DA İKİYE BÖLÜNDÜ. GELECEK PARTİSİ GENEL BAŞKANI OLARAK SİZ NE SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?
O sahneyi ben gördüğümde üzüldüm. Bir ordu disiplini olduğunu bilirim. Disiplinsizliğe düştüğü zaman ordunun nelere yol açabileceğini biliyorum. Gördüğümde çok tedirgin oldum. Geçmişte ‘Genç subaylar rahatsız’ diye manşetler atıldı. Şimdi ‘Genç teğmenler rahatsız.’ Böyle bir şey çok yanlış, bu bir disiplinsizlik. Ordu disiplini önemli. Ordunun siyasetin dışında devlet hiyerarşisinin içinde kalması lazım ve kendi hiyerarşisini hiç bozmaması lazım. O görüntüler silahlı kuvvetlerimize yakışmadı. Herhangi bir demokratik ülkede böyle bir görüntüye izin verilmez. Ordu meşru yönetimi, demokratik yönetimin emrindedir.
-CAN ATALAY MESELESİ… ANAYASA MAHKEMESİ KARARI TANINMIYOR. ATALAY’IN YAŞADIĞI DURUMU NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
Çok açık. Şu ana kadar da Gelecek Partisi’nin hiçbir milletvekilinin bu konuda kafası karışık bir açıklama yaptığını görmemişsinizdir. Milli iradeyle seçilmiş, demokratik yolla seçilmiş her milletvekili milletin anonim kimliğini temsil eder. Şu veya bu partiye ait olabilir. Bizim hasmımız olabilir. Ama milletin oyuyla gelmişse millet iradesinin parçasıdır.
Ona karşı yapılacak her türlü eylemi antidemokratik buluruz ve sonuna kadar da Can Atalay’la ilgili her konuda bunu korumak önemli. Ama daha onun kadar önemli başka şey Can Atalay üzerinden Anayasa Mahkemesi işlevsizleştirilmek isteniyor. Bu da kurumsal olarak devletin zaafa uğraması demek. Birisi ilkesel zaaf, biri kurumsal zaaf.
Münferit olarak Can Atalay değil de başka biri olsa bile Anayasa Mahkemesi’nin böyle işlevsizleşmesi Türkiye’de hukukun bitmesi anlamına gelir. Yani bu konuda tutumumuz açık. Anayasa Mahkemesi’nin yanındayız. Can Atalay’ın da hakkının verilmesini şart görüyoruz.
Kaynak: FLASH HABER TV