İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu’nun HSK üyelerine “ahmak” dediği gerekçesiyle hakkında açılan, 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası aldığı fakat İstinaf Mahkemesi’ne taşındığı için henüz hakkında hüküm ve siyasi yasak verilmediği davanın yankıları sürüyor.
Geçtiğimiz hafta, bazı medya kuruluşlarında cezanın kesinleştiğine dair iddialar gündeme gelmiş, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve avukatı Kemal Polat duruma tepki göstermişti. İmamoğlu, yargılandığı ‘ahmak davası’yla ilgili “İstinaf hakkımda ceza versin, bu iktidar, Yargıtay’ın kararını göremez. Bu millet ayağa kalkar. Erken seçim olur” sözlerini kullanmış, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ise kendisine “Kimse yargıya parmak sallayamaz” yanıtını vermişti. İmamoğlu ise Tunç’a “Ben yargıya parmak sallamadım, sana salladım. Senin gibi yargıyı etkileyen, yargıyı arka planda zorda bırakan, baskı altına tutan hükümetin mensuplarına parmak salladım. O parmak benim parmağım değil, milletin parmağı” demişti.
Ahmak davasıyla ilgili tartışmalar sürerken, İmamoğlu’nun İstinaf’a verdiği dilekçe ortaya çıktı. İmamoğlu’nun dilekçede aldığı cezanın Anayasa’ya aykırı olduğunu belirttiği ve bunu açıkladığı belirtildi.
Sözcü’den Aytunç Erkin’in haberine göre, İmamoğlu’nun dilekçesinde şu ifadelere yer verildi:
“Anayasa’nın 153’üncü maddesi uyarınca, müvekkille uygulanan kamu görevlilerine karşı hakaret suçu olarak nitelendirilen TCK Madde 125/3-a ve 5 hükmünün Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla somut norm denetimi yapılması amacıyla davanın geri bırakılarak dosyanın Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) gönderilmesi. Somut norm denetimi talebinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları uyarınca, duruşmalı olarak değerlendirilmesi ve talebimize dayanak yapılan bilimsel mütalaayı hazırlayan uzmanların mahkemenizce dinlenmesi. Dilekçemizde atıf yapılan AİHM kararlarının, Anayasa 90’ıncı Madde ve AYM içtihatları uyarınca, sayın mahkemenizin vereceği hükmü doğrudan etkileyeceğinden, aynı zamanda adil yargılanma hakkı ve savunma hakkı kapsamında kararların Türkçe çevirilerinin yapılması için Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü’ne yazı yazılması talep edilmektedir.
‘ANAYASA’YA AYKIRI’
İş bu taleplerimizin gerekçelerine aşağıda yer verilmekle birlikte ekte sunulan bilimsel mütalaa, ayrıntılı bir şekilde taleplerimizin gerekçeleri ile açıklanmaktadır. Anılan mütalaa, gerek iç hukuk mevzuatının kamu görevlilerine karşı hakaret suçu normlarıyla, gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ve anayasal normlara göre Anayasa’ya aykırılık iddiasında bulunulmaktadır. Huzurdaki davada müvekkil hakkında uygulanan kamu görevlisine hakaret suçu olarak nitelendirilen TCK md. 125/3-a ve 5 hükmünün Anayasa’ya aykırı olduğu kanaatindeyiz. Görülmekte olan bir davada, uygulanan norm hakkında Anayasa’ya aykırılık iddiası olması karşısında hangi hukukî müessesinin uygulanacağı Anayasa’nın 153. Maddesinde düzenlenmiş olup, bu müessesenin somut norm denetimi olduğu kuşkusuzdur. Anayasa’nın 153. Md hükmü uyarınca, aykırılık iddiamızın Mahkeme tarafından incelenmesi de şu üç koşula bağlanmıştır: a) Davaya bakmakta olan yetkili mahkemenin mevcut olması, b) davada uygulanacak bir normun mevcut olması, c) re’sen bir Anayasa’ya aykırılık görülmemiş tarafların ileri sürdüğü Anayasa’ya aykırılık iddiasının ciddi bulunmasıdır.
‘MAHKEMECE AÇIKLANMALI…’
Mahkemenizin yetkili bir mahkeme olması, müvekkil hakkında uygulanan TCK 125/3-a ve 5 hükümlerinin mevcut norm olması nedeniyle bu iki koşulun sağlandığı çekişmesizdir. İş bu dilekçe ve ekli mütalaayla, aykırılık iddiamızın ciddilik koşulunu karşıladığı sayın mahkemece açıklanmaktadır. Belirtmek gerekir ki, sayın mahkemenizin somut norm denetimi taleplerine karşılık sorasında yapacağı inceleme, Anayasa’ya aykırılık iddiasında bulunulan söz konusu norm hükmü Anayasa’ya aykırı olup olmadığını hakla değildir. Mahkemeniz yalnızca Anayasa’ya aykırılık olduğu hakkında inceleme yapıp yapmamaya karar verecektir. Bu noktada ise, ‘haklı bulunma, benimseme’ yerine Anayasa’ya aykırılık iddiasının yeterli olmasından ibarettir. Mezkûr mütalaa, somut norm denetimi yolundaki iddialarımızın gerekçelerini ayrıntılı bir biçimde ortaya koymaktadır.”