Bu Üründe Yüzde 80 Ölümcül Parazit Tespit Edildi! Sakın Yemeyin
En Ölümcül 12 Virüs
İnsanlar tarih boyunca ölümcül pek çok virüs ile mücadele verdiler. Bazı viral hastalıklar aşılar ile bazları ise antiviral ilaçlar sayesinde azalma gösterdi. Çiçek hastalığını ise tamamen ortadan kaldırmayı başarabildik. Ancak başka virüsler karşımıza çıkabilmekte ve bunlar için yeni çözüm arayışları gerekmektedir. Şu an dünya çapında bir salgın haline gelen yeni koronavirüs de dahil olmak üzere bazı virüsler göreceli olarak daha düşük ölüm oranına sahip olmasın karşın, onlarla mücadele edici bir aracımız bulunmadığından halk sağlığı için büyük bir tehdit oluşturmaktadır.
Son yıllarda birkaç virüs hayvanlardan insanlara sıçramış ve büyük salgınları tetiklemiştir. Batı Afrika’daki 2014-2016 Ebola salgınına sebep olan virüs, enfekte ettiği insanların % 90’ını öldürmesiyle Ebola ailesinin en ölümcül üyesi konumundadır.
İşte insanlığın daha önce karşılaşmış olduğu en ölümcül 12 virüs;
Marburg virüsü
Bilim adamları 1967 senesinde Almanya’da, Uganda’dan getirilen enfekte maymunlara maruz kalan laboratuvar çalışanları arasında küçük bir salgını farkettiler. Bunu ortaya çıkaran Marburg virisü idi. Marburg virüsü Ebola’ya benzemektedir, çünkü her ikisi de hemorajik ateşe neden olabilir, yani enfekte olmuş insanların vücudunda şok, organ yetmezliği ve ölüme yol açabilecek yüksek ateş ve kanamaya neden olurlar.
Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre, ilk salgındaki ölüm oranı % 25 olarak belirlenmişti. Ancak 1998-2000 yılları arasındaki Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve 2005 Angola salgınında bu oran % 80’den fazla idi.
Ebola virüsü
İnsanlarda bilinen ilk Ebola salgını, 1976’da Sudan Cumhuriyeti ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde eş zamanlı olarak ortaya çıkmıştır. Ebola, kan veya diğer vücut sıvıları veya enfekte insan veya hayvanların dokularından temas yoluyla yayılır. Bilinen alt tiplerin ölüm oranları değişkendir.
DSÖ’ye göre, Batı Afrika’da meydana gelen salgın 2014 başlarında ortaya çıktı ve bugüne kadar hastalığın en büyük ve en karmaşık salgını olarak bilinmeye devam ediyor.
Kuduz
Rabies adlı virüsün yol açtığı kuduz hastalığı, 1920’lerde tanıtılan evcil hayvan kuduz aşıları sayesinde, gelişmiş toplumlarda çok nadir görülen bir hastalık olmasına karşın, Hindistan ve Afrika’nın bazı bölgelerinde ciddi bir sorun olmaya devam etmektedir. Beyni tutan bu ölümcül hastalığa karşı aşı olunması durumunda tam bir tedavi sağlanabilirken, aşı olunmaması durumunda öldürücülük oranı % 100’dür.
HIV
Modern dünyanın en büyük katili hala HIV olabilir. 1980’lerin başlarında tanımlanmasından bu yana 32 milyon insan HIV nedeniyle hayatını kaybetti. HIV aynı zamanda en pahalıya mâl olan hastalık durumundadır.
Güçlü antiviral ilaçlar, insanların HIV ile yıllarca yaşamlarını sürdürmesini mümkün kılmıştır. Ancak hastalık, yeni HIV enfeksiyonlarının % 95’inin meydana geldiği birçok düşük ve orta gelirli ülkeye dert olmaya devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre Afrika bölgesindeki her 25 yetişkinden biri HIV pozitif ve bunlar dünya çapında HIV ile yaşayan insanların üçte ikisinden fazlasını oluşturmakta.
Çiçek hastalığı
1980 yılında Dünya Sağlık Örgütü, dünyanın çiçek hastalığından kurtulduğunu ilan etti. Ancak ondan önceki süreçte insanlar binlerce yıl çiçek hastalığı ile mücadele verdi ve hastalığa yakalananların yaklaşık üçte birinin ölümüne sebep oldu. Hayatta kalanlarda ise kalıcı yara izleri ve sıklıkla körlük meydana geldi.
Tarihçilere göre Amerika’nın yerli nüfusunun % 90’ının Avrupalı kaşiflerin taşıdığı çiçek hastalığından dolayı öldüğü tahmin edilmektedir. Yalnızca 20. yüzyılda bile çiçek hastalığı 300 milyon insanın ölümünden sorumludur.
Hantavirüs
Hantavirüs, ilk olarak 1993’te ABD’de sağlıklı, genç bir adamda ve nişanlısında nefes darlığı gelişmesi sonucu tespit edildi. Çiftin günler içinde ölmesiyle virus büyük ilgi gördü. Birkaç ay sonra sağlık yetkilileri hantavirüsün enfekte ettiği insanların birinin evinde yaşayan fareden bu virüsü izole etmişlerdi. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezlerine (CDC) göre, ABD’de 600’den fazla insan Hantavirüs ile enfekte olmuştu ve % 36’sı hastalıktan ölmüştü.
Hantavirüs bir kişiden diğerine bulaşmaz, insanlar enfekte farelerin dışkılarına maruz kalırlarsa hastalığa yakalanırlar.
Clinical Microbiology Reviews dergisindeki 2010 tarihli bir makaleye göre, farklı bir hantavirüs 1950’lerin başında Kore Savaşı sırasında bir salgına neden oldu. 3.000’den fazla birlik enfekte oldu ve hastalananların yaklaşık % 12’si hayatını kaybetti.
Grip (influenza)
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre tipik bir grip mevsiminde dünya çapında 500.000 kadar can kaybı meydana gelebiliyor. Ancak bazen yeni bir grip türü ortaya çıkmasıyla birlikte daha hızlı bir yayılım ve daha yüksek ölüm oranlarıyla pandemiler görülebiliyor.
İspanyol gribi olarak adlandırılan en ölümcül grip salgını bunlara bir örnek. 1918’de başlayan ve dünya nüfusunun % 40 kadarını hasta ettiği düşünülen salgın sebebiyle 50 milyon insan hayatını kaybetti.
Dang Humması
Dang virüsü ilk olarak 1950’lerde Filipinler ve Tayland’da ortaya çıktı. Oradan dünyanın tropikal ve subtropikal bölgelerine yayıldı. Dünya nüfusunun % 40 kadarı Dangların bulunduğu bölgelerde yaşıyor ve dünya ısındıkça onu taşıyan sivrisineklerle birlikte hastalık daha geniş alanlara yayılıyor.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre Dang humması yılda 50 ila 100 milyon kişiyi enfekte ediyor. Öldürücülük oranı diğer virüslerden daha düşük olmasına rağmen, hasta olan kişilerin % 2,5’inde dang hemorajik ateşi adı verilen Ebola benzeri bir hastalık meydana geliyor ve tedavi edilmezse bu durumun ölüm oranı % 20’yi buluyor.
Rotavirüs
Küçük çocuklarda ve bebeklerde ciddi ishallere sebep olan hastalığın etkeni olan rotavirüsten korunmak için iki aşı mevcuttur. Virüs, fekal-oral yol olarak adlandırılan şekilde hızlıca yayılabilmektedir. (Küçük dışkı parçacıklarının gıdalara veya içme sularına bulaşması ve bunların tüketilmesi yoluyla)
Gelişmiş ülkelerdeki çocuklar nadiren rotavirüs enfeksiyonundan ölmekle birlikte, hastalık kaybedilen sıvıyı yerine koyma tedavilerinin yaygın olarak bulunmadığı gelişmekte olan ülkelerde ölümcül hale gelebilmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü, dünya çapında 5 yaşından küçük 453.000 çocuğun 2008 yılında rotavirüs enfeksiyonundan öldüğünü tahmin ediyor. Ancak aşı kapsamındaki ülkeler rotavirüs kaynaklı hastane yatışlarında ve ölümlerde keskin düşüşler bildirdiler.
SARS-CoV-1
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, şiddetli akut solunum yolu sendromuna (SARS’a) neden olan virüs ilk olarak 2002 yılında Güney Çin’in Guangdong eyaletinde ortaya çıktı. Virüs muhtemelen yarasalardan kaynaklanmaktaydı, devamında insanları enfekte etmeden önce misk olarak adlandırılan gece memelilerine atladı. Çin’de bir salgın meydana getirdikten sonra SARS, dünya çapında 26 ülkeye yayıldı, 8000’den fazla insanı enfekte etti ve iki yıl boyunca 770’den fazla kişinin ölümüne yol açtı.
Hastalık ateş, titreme ve vücut ağrılarına neden olur ve sıklıkla akciğerlerin iltihaplandığı ciddi bir zatürreye ilerler. SARS’ın tahmini öldürücülük oranı % 9.6’dır ve henüz onaylanmış bir tedavisi veya aşısı yoktur. Ancak, CDC’ye göre, 2000’li yılların başından beri yeni SARS vakaları bildirilmemiştir.
SARS-CoV-2 (yeni tip koronavirüs, COVID-19 Pandemisi)
SARS-CoV-2 , koronavirüs olarak bilinen SARS-CoV ile aynı büyük virüs ailesine aittir ve ilk olarak Aralık 2019’da Çin’in Wuhan şehrinde tanımlanmıştır. Virüs muhtemelen SARS-CoV gibi yarasalardan kaynaklanmaktadır ve insanları enfekte etmeden önce bir ara konakta (bir hayvan) bulunduğu düşünülmektedir.
İlk vakadan bu yana, virüs Çin’de on binlerce insanı ve dünya çapında binlerce insanı enfekte etmiş durumdadır. Devam eden salgın, Wuhan ve yakın şehirlerde geniş bir karantinaya, etkilenen ülkelerde seyahatlerde kısıtlamalara ve dünya çapında teşhis, tedavi ve aşı geliştirme çabalarına yol açmıştır.
COVID-19 adı verilen SARS-CoV-2’nin neden olduğu hastalığın tahmini ölüm oranı yaklaşık % 2.3’tür. Yaşlı veya ek hastalığı bulunan kişilerde hastalığın daha ciddi seyrettiğine dair bulgular mevcuttur. Yaygın belirtileri ateş, kuru öksürük ve nefes darlığıdır. Hastalık ciddi vakalarda zatürreye ilerleyebilir.
MERS-CoV
Ortadoğu solunum sendromuna neden olan virüs veya MERS, 2012’de Suudi Arabistan’da ve 2015’te Güney Kore’de bir salgına yol açtı. MERS virüsü, SARS-CoV ve SARS-CoV-2 ile aynı virüs ailesine aittir ve muhtemelen yarasalardan kaynaklanmıştır. Hastalık önce develere bulaştığı ve oradan insanlara geçtiği bilinmektedir. Enfekte insanlarda ateş, öksürük ve nefes darlığına sebep olmaktadır.
MERS sıklıkla şiddetli zatürreye ilerler ve tahmini ölüm oranı % 30 ile % 40 arasındadır, bu da hayvanlardan insanlara geçiş yapabilen koronavirüslerin en ölümcülü olmasını sağlamaktadır. SARS-CoV ve SARS-CoV-2’de olduğu gibi, MERS’in onaylanmış bir tedavisi veya aşısı yoktur.
Peki ya Veba?
Veba etkeni olarak bilinen Yersinia pestis bir bakteridir, bu nedenle, aslında yazı kapsamı dışındadır, fakat tarihteki en ölümcül pandemilere sebep olduğu için kısaca bahsedelim:
Veba, Antik Çağlar’dan itibaren tanınmış bir hastalıktır. Lakabı “Kara Ölüm”dür. Orta Çağ’da 1347-1353 arasında, Avrupa nüfusunun üçte birinin kaybedilmesinden sorumludur (ayrıca bu hastalık 1347-1348 yılları arasında Venedik nüfusu 130.000 iken 70.000’e düşmesine neden olmuştur.) Modern antibiyotiklerle kolayca tedavi edilebilir. Gelişmiş ülkelerin tamamında ve gelişmekte olan ülkelerin pek çoğunda ortadan kaldırılmış olmasına rağmen Asya ve Afrika kıtalarının bazı bölgelerinde hâlen görülebilmektedir.
Bulaşıcı ve öldürücü bir hastalıktır. Vebanın farelerden bulaştığı kanısı yaygındır, ancak gerçekte bakteriyi yayan bir tür piredir ve fareler de bu hastalığın kurbanıdırlar.
Kaynak: FLASH HABER TV