Müsavat Dervişoğlu, İktidar’a Resti Çekti: “Hodri Meydan Gelin Normalleşelim”
Cevdet Yılmaz ekonomiyi değerlendirdi: Faiz iyi bir şey değil
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, yüksek faizin iyi bir şey olmadığını söyleyerek kurda yaşanan dalgalanma için “enflasyonla mücadele ile TL değer kazanacak” dedi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Türkiye’nin ekonomik durumun ilişkin açıklamalarda bulundu.
Yılmaz, kurdaki artışın değişen tek etken olmadığını ifade ederek “Bizim bir kur hedefimiz yok. Bunu yaparsak zaten serbest kur rejimine aykırı hareket etmiş oluruz. Ama neyi yapıyoruz, OVP’yi hazırlarken ister istemez dolar bazlı rakamlar var milli gelir hesabı var kişi başına gelir hesabı var” ifadelerini kullandı. Enflasyonla mücadele ile Türk Lirasının değer kazanacağını söyleyen Yılmaz “Bu ister istemez TL’yi daha avantajlı bir konuma taşıyor. Bu da kurda daha istikrarlı yapı oluşturuyor” dedi.
Yılmaz ayrıca yüksek faizlerin iyi bir şey olmadığını da ifade etti.
Ekonomim’in sorduğu sorulara Yılmaz’ın verdiği cevaplar şöyle:
*Orta Vadeli Programda (OVP) nasıl bir güncellenmeye gidilecek? Enflasyon hedeflerinde değişiklik öngörülüyor mu?
Orta Vadeli Programı ana politika çerçevemizi koruyarak güncelleyeceğiz. Temel hedefleri koruyarak, bu arada Türkiye ve dünyada yaşanan gelişmeleri dikkate alarak bir güncelleme yapacağız. Bütün makro rakamlar güncelleniyor büyüme, istihdam, dış ticaret, turizm ve bu arada enflasyon da. Ama enflasyonda Merkez Bankası ile diyalog içerisinde o günkü şartlar ne ise ona göre tekrar bakılır elbette. Sonuçta bu bir hükümet dokümanı tabi. Biz burada temel olarak tabii Merkez Bankamızın teknik değerlendirmelerini ve verilerini esas alıyoruz ve onlarla diyalog içerisinde bakıyoruz.
Merkez Bankasının da kendine göre bir süreci oluyor tabii enflasyon raporları vs. o süreçte kendi mecrasında yürüyor. OVP’de her sene bu rakamlara yeniden bakılıyor. Şu anda da dezenflasyon sürecine girmiş durumdayız. Başından itibaren geçen dönemde OVP’yi açıklarken üç dönem olacak dedik. Birinci dönem geçişi dönemi, ikinci dönem dezenflasyon, üçüncü dönem kalıcı fiyat istikrarı.
Birinci dönem olan geçiş sürecini tamamlamış olduk. Şimdi artık dezenflasyon dönemine girmiş bulunuyoruz. Enflasyon oranlarının gerileyeceği bir dönem Haziran ayı ile birlikte başladı. Temmuzda 61,8 oldu, ağustosta düşük 50’lili seviyelere geleceğini Eylül’de de 50’nin altının göreceğini tahmin ediyoruz. Şu andaki teknik rakamlarla baktığımız da gördüğümüz bu. Tabii ki, dünyada da kontrol edemediğimiz bir gelişme bir sürpriz olmaması kaydıyla. Her zaman olumlu ya da olumsuz göremediğimiz şeyler olabilir ama şu anda gördüğümüz bu. Dolayısıyla ciddi bir gerileme sürecine girmiş durumda.
Burada iki etki var: Biri baz etkisi diğeri program etkisi var. Şu anda baz etkisi bize yardımcı oluyor ama program etkisi olmadan baz etkisi de olmaz. Ben hep bunu söylüyorum, sanki baz etkisi otomatik bir şeymiş gibi konuşuluyor bazen. Siz bir program uygulamazsanız o program bir sonuç vermezse o baz etkisi de oluşmaz. Dolayısıyla hem baz etkisi var hem program etkisi var. Bu iyi bir şey bu beklentilerin hedeflere ulaşması bakımından da önemli bir süreç. Merkez Bankamız son dönemde hem profesyonellerin hem vatandaşın beklentilerini yayınlamaya başladı.
Faiz indirimi tartışması
*Enflasyon 40’lı rakamlara doğru gelirse 50 ile 45 filan olursa bir faiz indirimi söz konusu olur mu?
Bu tartışmalara açıkçası girmek istemiyoruz. Merkez Bankamızın bileceği iş, enflasyon raporunda dolayısıyla gidişatı görecekler enflasyonun ana eğilimindeki gidişata bakacaklar bunu söylüyorlar. Beklentilere bakacaklar şartlara bakacaklar ve buna göre karar verecekler ama siyaseten şunu söyleyebilirim yüksek enflasyonda iyi bir şey değil yüksek faizde iyi bir şey değil. Sonuçta orta vadede ikisini de daha düşük seviyelere taşımayı hedefliyoruz, inşallah bunu da başaracağız 2026’da tek haneli enflasyon hedefimiz var geçmişte 2013’te Türkiye bunu yakalamıştı. 2013 Mayıs’ta faizler 4.5’a kadar düşmüştü, enflasyon 6.2’lerdeydi dolayısıyla Türkiye bunu geçmişte başardı tekrar başaracağız.
Kur değişimi
*İhracatçıların çok şikayeti var kurla ilgili “rekabet şansımızı kaybettik, pazar kaybediyoruz” diye. Bu süreci nasıl yönetmeyi düşünüyorsunuz?
Türkiye 2001 krizinden önce sabit kur rejimini uyguluyordu. Sabit kur rejimlerinde ne olur fay hatları gibi birikir birikir birden bire patlar. Türkiye o tecrübeden hareketle 2001’den sonra serbest kur rejimine geçti. Serbest kur rejiminde de gündelik, haftalık, aylık inişler çıkışlar her zaman olur.
Biz hep şunu söylüyoruz: Bizim bir kur hedefimiz yok. Bunu yaparsak zaten serbest kur rejimine aykırı hareket etmiş oluruz. Ama neyi yapıyoruz, OVP’yi hazırlarken ister istemez dolar bazlı rakamlar var milli gelir hesabı var kişi başına gelir hesabı var.
Bazı arkadaşlar bizim oraya yazdığımız kişi başına gelirden tersine mühendislikle kur üretiyorlar. Buna saygı duyuyoruz ama orada biz kural bazlı gitmeye çalışıyoruz. Yani ne değerlenen ne de değer kaybeden TL varsayımıyla bir kur tahmin edip onun üzerinden gitmek durumundayız. Zaten kanuni çerçevemizde müdahale yok. Kanunlarımız spekülatif atak varsa müdahale olabileceğini söylüyor. Geçmişte zaman zaman bu olmuş. Onun ötesinde kur, arz, talep koşullarına göre şekilleniyor.
Şu da bir gerçek; enflasyonla mücadele eden ülkelerde genelde para birimleri değer kazanır. Bu genel eğilim. TL’nin cazibesinin artırıyorsunuz. Bu ister istemez TL’yi daha avantajlı bir konuma taşıyor. Bu da kurda daha istikrarlı yapı oluşturuyor.
İhracatın asıl belirleyicisi kur değil, dış pazarlardaki taleptir. Kurun da mutlaka belli bir etkisi vardır ama çok da abartmamak gerekir asıl etki bizim ihraç pazarlarımızdaki canlılık. Bizim için asıl mesele temel ihraç pazarımız Avrupa. Avrupa’da şu an bir büyüme olsa bizi çok daha olumlu etkiler. Avrupa maalesef son yıllarda çok iyi gitmiyor. Buna rağmen biz ihracatımızı artırıyoruz. İhracatçılarımızın başarısı.
Kaynak: Gazete Pencere