Remzi Çayır: İşkencesiz Bir Türkiye İstiyoruz. Yıllarca İşkence Görmüş Bir İnsan Olarak Buradan Sesleniyorum. İşkence Bir İnsanlık Suçudur. Bu Ülkenin Yöneticileri Ve İktidarı İşkencesiz Bir Türkiye Oluşturmak Zorunda. Başka Şansı Yok
İsrail İnsan Hakları Kurumu B’tselemİ’n İşkence Raporu: Cehenneme Hoşgeldiniz!
İsrail’in önde gelen insan hakları kuruluşu B’tselem, Filistinli tutukluların maruz kaldığı muamelenin işkence boyutuna ulaştığını açıkladı. Guardian gazetesinin yaptığı röportajlar ve B’tselem’in raporu, İsrail hapishanelerindeki sistematik kötü muameleyi gün yüzüne çıkardı.
B’tselem’in yayımladığı “Welcome to Hell” (Cehenneme Hoş Geldiniz) başlıklı rapor, Gazze Savaşı’nın başlamasından bu yana hapishane koşullarının dramatik bir şekilde kötüleştiğini ortaya koyuyor. Raporda, 55 eski Filistinli tutuklunun tanıklıkları yer alıyor.
B’tselem’in yönetici direktörü Yuli Novak, Filistinli tutukluların yaşadığı durumu “sürekli istismar, günlük şiddet, fiziksel ve zihinsel şiddet, aşağılama, uyku yoksunluğu ve açlık” olarak tanımlıyor. Novak, İsrail hapishane sisteminin Filistinliler için bir “işkence kampları ağına” dönüştüğünü belirtti.
Guardian gazetesinin yaptığı röportajlarda da, eski tutuklular şiddetli dayak, cinsel şiddet, açlık, temel ihtiyaçların karşılanmaması ve tıbbi bakımın reddedilmesi gibi çeşitli kötü muamele biçimlerine dair ifadelerde bulundu. 7 Ekim’den sonra Filistinli tutuklu sayısının iki katına çıkarak yaklaşık 10.000’e ulaştığı belirtiliyor. Hapishanelerde aşırı kalabalık nedeniyle bazı mahkumların altı kişilik hücrelerde on iki veya daha fazla kişiyle tutulduğu bildiriliyor. B’tselem’in raporunda, bazı mahkumların döşeme veya battaniye olmadan yerde uyumak zorunda kaldığı ifade ediliyor.
Batı Şeria’nın Tuqu’ köyünden Firas Hassan, 7 Ekim sonrası yaşadıklarını şu şekilde aktarıyor: “20 kadar maskeli görevli, coplar ve sopalarla bizi dövmeye başladı. Gözlerimiz bağlıydı, ellerimiz arkadan kelepçeliydi. Yüzümden kan fışkırıyordu. 50 dakika boyunca bizi dövmeye devam ettiler. Göz bağımın altından onların bizi döverken videoya çektiklerini gördüm. Daha önce 13 yıl hapiste kaldım, ama böyle bir şey hiç yaşamamıştım.”
İsrailli Arap avukat Sari Khourieh, Megiddo hapishanesinde tanık olduğu durumu şu şekilde aktarıyor: “Hiçbir sebep yokken mahkumları kötü bir şekilde dövüyorlardı. Mahkumlar bağırıyordu, ‘Bir şey yapmadık. Bizi dövmek zorunda değilsiniz.’ diye. 7 Ekim’den önce muamelenin kötü olduğunu biliyordum, ama sonrasında her şey değişti.”
Ramallah bölgesinden 58 yaşındaki Mousa Aasi, bir mahkumun ölümüne tanık olduğunu şu sözlerle anlatıyor: “Thaer Abu Asab, gardiyanların önünde başını eğmeyi reddettiği için yan hücrede dövüldü. Çığlıklarını duydum. Sonra onu tüm mahkumların görebileceği şekilde avluya sürüklediler. Hastanede öldüğünü söylediler, ama bence o zaman çoktan ölmüştü.”
İsrail Ordusu ve İsrail Hapishane Servisi, sistematik kötü muamele iddialarını reddediyor. IPS, yasalara ve devlet denetçisinin gözetimine uygun olarak faaliyet gösterdiğini belirtirken, işgal ordusu ise tutukluların kötüye kullanılmasına ilişkin iddiaların kapsamlı bir şekilde incelendiğini belirtiyor.
Ancak, İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir’in, Filistinli tutukluların koşullarının kendi gözetiminde keskin bir şekilde kötüleştiğini övünerek söylediği belirtiliyor. Bu durum, tutuklulara yönelik kötü muamelenin sistematik bir politika haline geldiği yönündeki endişeleri artırıyor.
B’tselem, İsrail’in 7 Ekim’den sonra Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin Filistinli tutuklulara erişimini reddettiğini ve bunun uluslararası hukuka aykırı olduğunu vurguluyor. İsrail Sivil Haklar Derneği (ACRI) ise hükümeti “bilinçli olarak uluslararası hukuka meydan okumakla” suçluyor.
Kaynak: Medyascope