Saraçoğlu Mahallesi’yle İlgili Son İmar Planı Değişikliğine Yargıdan İptal Kararı…tezcan Karakuş Candan: “Saraçoğlu Mahallesi, 30 Yıldır Akıllı İnatla Sürdürdüğümüz Mücadelenin Kazanımıdır”
MAHKEME, İSKENCEDERE VADİSİ’NDEKİ TAŞ OCAĞI PROJESİNİN DURDURULMASI TALEBİNİN REDDEDİLMESİ KARARININ GEREKÇESİ AÇIKLANDI: “TAMAMIYLA ÇEVREYE ZARARSIZ OLMASINI BEKLEMENİN HAYATIN GEREKÇELERİNE UYGUN DÜŞMEYECEĞİ…”
GENÇAĞA KARAFAZLI
Rize İdare Mahkemesi, İskencedere Vadisi’ndeki taş ocağı projesi karşısında açılan davada yürütmeyi durdurma talebini ret gerekçesini açıkladı. Ret kararında, “Söz konusu projelerin tamamıyla, çevreye zararsız olmasını beklemenin hayatın gerçeklerine de uygun düşmeyeceği…” değerlendirmesi yapıldı.
Rize İkizdere’de Cengiz İnşaat tarafından yapımına devam edilen taş ocağına karşı Rize İdare Mahkemesine açılan ve 3 Ağustos 2022 tarihinde verilen yürütmeyi durdurma davası ile ilgili kararını 15 gün sonra açıklandı. Rize İdare Mahkemesi Cengiz inşaatın Eskencidere vadisinde taş ocağı yapmasına sakınca görmedi, açılan davayı reddetti. Avukat Yakup Okumuşoğlu, “Bugün elimize geçen mahkeme kararı sonrası şunu söylüyorum. Ben hayatımda hukuku alt üst eden böyle bir yargı kararı ve böyle bir mahkeme görmedim” dedi.
Rize İdare Mahkemesi, İkizdere ilçesindeki İskencedere Vadisi’nde Cengiz İnşaat tarafından yapımına devam edilen taş ocağı proje karşısında açılan yürütmeyi durdurma davasını reddetmişti. Mahkemenin ret gerekçesi açıklandı. Kararda şu değerlendirmeler yapıldı:
“Bilirkişilerce yapılması gerekenin, proje alanını gözlemleyerek söz konusu riskin (örneğin heyelan-kayma vb.) gerçekleşme durumunun olup olmadığının ortaya konulması olduğu, yine söz konusu projelerin tamamıyla, çevreye zararsız olmasını beklemenin hayatın gerçeklerine de uygun düşmeyeceği…
Bu cümleden olarak, faaliyet süresi boyunca gerek insan ve gerekse de bitki/hayvan yönünden birtakım olumsuzlukların yaşanabileceği, ÇED mevzuatı kapsamında irdelenmesi gerekenin, projenin olumsuz etkilerinin kabul edilebilir düzeylerde olup olmadığı ile çevrenin rehabilite imkânının olup olmadığı hususu olduğu, bu sebeple bilirkişilerce kesin ve net şekilde kanaat bildiren cümleler kurulması gerektiği, diğer bir deyişle, ihtimal belirten ve sübjektif görüş mahiyetinde cümlelere raporda yer verilmemesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
“ÇEVREYE EN AZ ZARAR VERİLECEK SONRADAN REHABİLİTE EDİLECEK”
Olayda, uyuşmazlığın çözümü özel ve teknik bilgi gerektirdiğinden, Mahkememizin 15.06.2021 tarihli ara kararıyla keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup 13/09/2021 günü keşif icra edilmiş ve keşif neticesinde sunulan 13/10/2021 kayıt tarihli kök bilirkişi raporunda özetle şu ifadelere yer verildi:
Dava konusu proje kapsamında alanda cevher oluşumu tespit edildiğinden dolayısı ile farklı bir ormansız alternatif alan değerlendirilmediği anlaşılmaktadır. Projenin basamaklı açık ocak işletmeciliği şeklinde olması çevreye en az zararı olan yöntem olarak bilinmektedir. PTD’sının 148 ve 149’da Orman Rehabilitasyon Projesinin hazırlanacağı, buna uygun rehabilite edileceğinin taahhüt edildiği ve ormanlık alanlar için alınacak tedbirlere yer verildiğinin görülmektedir. Çalışmalar sırasında meydana gelecek toz emisyonlarının katlanılabilir seviyelere düşürülebileceği ve işletme aşamasında meydana gelecek toz emisyonlarının Proje Tanıtım Dosyasında hesaplanan değerler göz önüne alındığında en yakın yerleşim birimleri üzerinde olumsuz etkiler oluşturmasının önüne geçilebilecektir.
“AĞAÇLAR KATLEDİLİRKEN ÖZEN GÖSTERİLECEK”
Ocağın işletilmesi esnasında çıkarılacak malzemenin nakliyesi esnasında gerek ocak içi yollarda gerekse karayolunun madencilik faaliyetinden etkilenmemesi için PTD içerisinde belirtilen tedbirlere harfiyen uyulması gerekmektedir. Projede nakliye yolu olarak 550 m mesafedeki orman vasfındaki yeni açılacak yolun kullanılmasının öngörüldüğü, yol açma faaliyetlerinde ağaç kesimi sonrasında ekskavatör ile zemin düzleme çalışması yapılması esnasında dere yataklarına ve diğer alanlara zarar verilmeden çalışma yapılmasına özen gösterilmelidir
“VADİDE NE KADAR KOVAN OLDUĞU TESPİT EDİLEMEMİŞTİR”
Keşif günü yapılan inceleme ve değerlendirmede proje bölgesinde orman alanı içerisinde geleneksel olarak kara kovan arıcılığı yapıldığı gözlemlenmiştir. Kara kovanın yanı sıra proje bölgesinde modern diyebileceğimiz çerçeveli kovanlar dikkati çekmektedir. (…) Kara kovanlar Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvan Kayıt Bilgi Sisteminde kayıtlı olmayıp proje alanında ne kadar kara kovan bulunduğu hakkında bir bilgiye rastlanılmamıştır. 2021 Yılı Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvan Kayıt Bilgi Gürdere Köyünde 516 adet faal arılı kovan, Ayvalık Köyünde 361 adet faal arılı kovan ve Cevizlik Köyünde 76 adet faal arılı kovan bulunmaktadır. Arıcılığın etkilenebileceği taş ocağı bölgesinde toplam 953 adet faal arılı kovan bulunmaktadır.
“ARI KOVANLARI SAHA DIŞINA TAŞINACAK”
Proje bölgesinde kayıtlı fenni ve kara kovanların, arıların faal olduğu ilkbahar ile sonbahar arasındaki aktif dönemde; ÇED alanı köşe noktaları bir kenar uzunluğu 2 km olan alanın orta noktası kabul edilerek genişletildiği, faaliyetten kaynaklı tozlanma etkileri ocak sahasından her yönde birer kilometre mesafede kalan alan kısmının dışına taşınması gerekmektedir. Bu tür önlemlerin alınması ile arıcılık faaliyetlerine olumsuz etkileri bertaraf edilebilecektir.
“VADİDE ‘MUTLAK KORUMA ALTINDAKİ TÜRLER’ LİSTESİNE 17 MEMELİ HAYVAN VAR”
Proje alanı ve yakın çevresinin flora analizinin arazi çalışmaları ve literatür çalışmalarına dayalı olarak Temmuz-2020 Vejetasyon döneminde Biyolog Oya ORBAY tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. (…) Alan çalışmalarının raporda belirtildiği üzere, Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Görevlileri tarafından hazırlanmıştır. Yapılan floristik çalışmalardan faydalanılarak oluşturulan floristik listede; 138 cins, 170 tür, 10 alttür tespit edilmiştir. Proje sahasında 3 endemik bitki türü tespit edilmiştir. Ayrıca proje sahasında ve çevresinde 9 İki yaşamlı, 15 Sürüngen ve 46 memeli türü olmak üzere toplam 69 Omurgalı türünün yaşadığı belirlenmiştir. IUCN değerlendirmesine göre 43 memeli hayvan türü “Koruma Altındaki Türler” listesinde yer almakta, kalan 16 memeli hayvan türü ise Bern Sözleşmesi ek listelerinde yer almamaktadır. Alanda varlığı belirlenen omurgalı türleri habitatlarında meydana gelecek kayıplar, parçalanmalar ve değişimler sebebiyle komşu mevcut habitatlara göç edebilecek türlerdir. Bu sebeple uygulamaya komşu habitatlar koruma-sığınma alanı olarak planlanmalı, her türlü uygulamadan önce kullanılacak alan flaş bantlarla çevrilerek uygulamacıların alan dışına çıkmaları engellenmelidir.
“AĞAÇLARIN KESİLMESİNE BUNDAN BÖYLE ÖZEN GÖSTERİLECEK”
Şirketin sunduğu ek rapordaki değerlendirmelere itibar edilebileceği sonucuna varıldığı; projede nakliye yolu olarak 550 metre mesafedeki orman vasfındaki yeni açılacak yolun açılması sırasında ağaç kesimi sonrasında ekskavatör ile zemin düzleme çalışması yapılması esnasında dere yataklarına ve diğer alanlara zarar verilmeden çalışma yapılmasına özen gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir. Hiçbir şekilde dere yatağına ve en az 20 m’lik kıyı kesimlerindeki ripariyan alanlara taş ya da pasa gelmeyecek şekilde bir işletim gerçekleştirilmesi, patlatma planlarının dere yatağını etkilemeyecek şekilde yapılması, oluşan paşaların-molozların-hafriyatın dere yatakları yakın kesimlerine dökülmemesi taahhütlerine uyulmasının ve ilgili kurum ve kuruluşlarca da izleme-denetleme faaliyetlerinin gerçekleştirilmesinin gerekli ve önemli olduğu ifade edilmiştir.”
“MAHKEME UZMANLIK İSTEYEN BİR ALANDA DEĞERLENDİRME YAPAMAZ”
Avukat Yakup Okumuşoğlu, mahkemenin ret kararının gerekçesini değerlendirdi. Okumuşoğlu, şunları söyledi:
“Ben duruşma yapıldığı gün söylemiştim. Bu mahkemeye güvenmiyorum. Çünkü ilk defa ben hayatımda bir bilirkişi raporu verildikten sonra üç buçuk ay kadar bekleyip bu arada idarelerin, o kök bilirkişi raporundaki eksikleri gidermesi için onlara süre tanımayı, arkasından o raporlar geldikten sonra, ‘Ey bilirkişi, sen böyle demiştin ama bu gelen, hazırlatan raporlara bakarak bir kez daha değerlendir, sübjektif birtakım değerlendirmelerin var, onları da kesinleştir’, diyen bir mahkeme görmedim. Mahkeme bilirkişiye teknik ve uzmanlık isteyen bir alanı olduğu için gider. Bilirkişilerden, onların uzmanlıklarından yararlanmak için gider. Bir mahkeme kalkıp teknik ve uzmanlık isteyen bir alanda burası eksik kalmış, burası sübjektif olmuş gibi bir değerlendirme yapamaz.
“BU KARAR İDARİ İŞLEM TEORİSİNE BÜTÜNÜYLE AYKIRI BİR KARARDIR”
Bugün elimize geçen mahkeme kararı sonrası şunu söylüyorum. Ben hayatımda hukuku alt üst eden böyle bir yargı kararı ve böyle bir mahkeme görmedim. Mahkeme kararı 2 rapordan oluşuyor. Birincisi bilirkişilerin hazırladığı ilk rapor diğeri ise hazırlanan 2. Rapor yani ek rapor. Bilirkişiler ilk raporda ne söylemişlerse 2. Raporda tersi söylendi. Birinci rapordan sonra Cengiz inşaat ve ulaştırma bakanlığı bir sürü ek raporlar sunmuş. Mahkemede bu bilirkişilerden ek rapor istiyor bilirkişilerde daha önce ne söylediyseler bu kez tersini söylüyorlar. Arkasından da mahkeme böyle bir karar veriyor. Bu uygulama idari hukukuna hâkim olan idari işlem teorisine bütünüyle aykırı. Bu şekilde verilecek olan kararlarla idari hukuku ters bir işlem yapmış oluyor. Bununla ilgili olarak temyiz yoluna başvuracağız.
“BÖYLE BİR MAHKEME BÖYLE BİR YARGI KARARI HAYATIMDA GÖRMEDİM”
Bilirkişinin hazırladığı ilk raporda kararın 8 sayfalık bölümünde sürekli olarak “şuna zarar var, şu olmaz, şu eksik, burada bu var, burada bu problem yaşanır, ağaç kesilecek, arılar ölecek, erozyon olacak, yer altı suları gidecek” onlarca konuya dikkat çekmişti Arkasında şirket ve ulaştırma bakanlığı sunduğu ek raporlarla Cengiz inşaat ve idare bu eksikleri yaparsa herhangi bir zarar olmayacak deniyor. Mahkeme kendisine Cengiz inşaatın sunduğu ek raporları yeniden bilirkişiye gönderdi ve “bilirkişi bana şunları söyledi” diyerek yürütmeyi durdurma talebimizi reddetti. Burada açıkça hukuk ters yüz edilmiş vaziyette. Ben hayatımda böyle bir yargı kararı böyle bir yargılamada böyle bir mahkemede görmedim. Bana göre bu karar idari hukuku alt üst eden bir karardır. On beş gün içerisinde Danıştay’a başvuracağız ardından süreci gözleyip gerekirse uluslararası mahkemelere kadar gideceğiz. Hukuku savunmaya devam edeceğiz.”