12 Kasım 2024 Salı

ERDOĞAN: “DİYORLAR Kİ ‘ONLARDA ENFLASYON YÜZDE 9, BİZDE YÜZDE 80’E DAYANDI’. İYİ DE ONLARDAKİ YÜZDE 9 ENFLASYONUN EKONOMİK VE SOSYAL SONUÇLARI İLE BİZDEKİ ENFLASYONUN ETKİLERİ AYNI DEĞİL Kİ”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye, küresel ekonomik krizi fırsata çevirme konusunda en başarılı ülkedir. Enflasyon, faiz, kur diye sorunlarımız yok mu? Elbette var. Ama elimizdeki imkanlar, fırsatlar öylesine büyük ki sadece bunlara takılıp kalırsak ülkemize yazık ederiz” dedi. Erdoğan, “Diyorlar ki ‘Onlarda enflasyon yüzde 9, bizde yüzde 80’e dayandı’. İyi de onlardaki yüzde 9 enflasyonun ekonomik ve sosyal sonuçları ile bizdeki enflasyonun etkileri aynı değil ki… Biz, işçisinden memuruna her kesimden vatandaşımızın gelir kaybını enflasyonun üzerindeki ücret artışları ile telafi ederek enflasyonun sosyal etkilerini sınırlandırdık” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün Ankara’da, Türkiye Müteahhitler Birliği’nin ev sahipliğinde düzenlenen ‘Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetleri Ödülleri Töreni’ne katıldı. Erdoğan, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Küresel ekonomik krizin en çok etkilediği alanların başında müteahhitlik sektörü gelmesine rağmen firmalarımızın ülkemizi başarı ile temsil etmeyi sürdürmelerinden memnuniyet duyuyoruz. Tabii firma sayımızın nispi yüksekliğe rağmen uluslararası müteahhitlik gelirlerinden aldığımız payın henüz arzu ettiğimiz seviyede olmadığının da altını çizmek istiyorum. Ülkemizin potansiyeli, firmalarımızın gücü, insanımızın kabiliyetleri, toplamda yılda 420 milyar doları geçen bu büyük pastadan çok daha fazla büyük pay alabilmemize uygundur.

Küresel krizin malzeme fiyatlarını artırması ve işçilik maliyetlerini yükseltmesi, elbette zorluklara yol açmaktadır. Ancak salgın döneminde ülkelerin altyapılarının nasıl yetersiz ve eski olduğunun ortaya çıkmasını, önümüzdeki dönemde yapılacak devasa yatırımların habercisi olarak görüyorum. Uluslararası altyapı yatırımlarında ulaştırma, konut ve enerji başlıklarının ilk sıralarda yer alması, ülkemizin bu alanlardaki tecrübesi dikkate alındığında bizim için önemli bir avantajdır.

Türkiye, son 20 yılda kara yolu, hava yolu ve demir yolu altyapısın büyük ölçüde yenilemiş, TOKİ projeleri ve kentsel dönüşüm çalışmaları ile şehirlerinin çehresini değiştirmiştir. Şehir hastaneleri gibi modellerle sağlık sistemini, ana sınıfından üniversiteye her seviyedeki atılımları ile eğitim ve öğretim sistemini güçlendirmiştir. Barajlar ve diğer yatırımlarla kalkınmasına destek olacak enerji ihtiyacını karşılamıştır. Her alanda çok büyük yatırımlar gerçekleştirmiş bir ülkeyiz. Sahip olduğumuz bu tecrübe, uluslararası müteahhitlik projelerine daha kararlı şekilde talip olmamızı sağlamaktadır. Yine bu yatırımların yarısından fazlasının ülkemizin merkezinde bulunduğu Avrupa, Asya ve Orta Doğu coğrafyasında gerçekleştiriliyor olması da bize avantaj sağlayan başka bir tablodur.

ÜLKEMİZİN BU BÜYÜK PASTADAN ALDIĞI PAYI İLK ETAPTA YÜZDE 10’A, YANİ 75 MİLYAR DOLARA ÇIKARMAYI BERABERCE HEDEFLEMELİYİZ”

Uluslararası müteahhitlik hizmetlerinin büyüklüğünün, 2030’larda 750 milyar dolar seviyesine çıkacağı öngörülmektedir. Ülkemizin bu büyük pastadan aldığı payı ilk etapta yüzde 10’a, yani 75 milyar dolara çıkarmayı beraberce hedeflemeliyiz. Bu hedefi, 2053 vizyonumuzda da en az yüzde 15 olarak belirlememiz gerektiğine inanıyorum. Son yarım asırda dünyanın 131 farklı ülkesinde 460 milyar dolarlık proje yürüten müteahhitlerimiz için, ülkemizin geldiği seviye dikkate alındığında bu hedefin gayet gerçekçi olduğundan şüphe duymuyorum. Bu projelerin yüzde 90’ının son 20 yılda gerçekleştiğine de özellikle dikkat çekmek istiyorum.

“ÜLKEMİZİN ÖNÜNDEKİ FIRSATLARI KAÇIRMAMASI İÇİN HER TÜRLÜ GAYRETİ GÖSTERMEK, FEDAKARLIĞI YAPMAK BOYNUMUZUN BORCUDUR”

Yurt dışı seyahatlerimizde muhataplarımızla veya ülkemize gelen misafirlerimizle yaptığımız görüşülmelerin gündemine, sizlerin orada bir meselesi varsa mutlaka alıyor, çözümü yolunda gereken iradeyi ortaya koyuyoruz. Sizlerden de artık daha büyük ölçekli, daha büyük projelerde, gerekiyorsa girişim ortaklıkları kurarak yer almanızı bekliyoruz. Özellikle de işçilerin yurt dışındaki sorunları ile alakalı olarak bazı avukatlık firmalarının alavere dalavera yapmak sureti ile onların güya haklarını alıp iade edecekmiş gibi oradan kendilerine imkan tevlit etme gayretleri noktasında, başta şu anda Cumhurbaşkanı Yardımcım Fuat Bey olmak üzere diğer bakan arkadaşlarıma da söylüyorum, hiç gecikmeden Meclis’in yeni döneminde yasal düzenleme ise yasal düzenleme, bunu yapmak suretiyle bu adımı atacağız. Diğer bir konu da vergi noktası. Hazine ve Maliye Bakanı’mız burada. Hazine ve Maliye Bakanı’mızın, hiç gecikmeden, onun için Meclis’in açıklamasını bekleme diye bir durum söz konusu değil, Bakanlık nezdinde süratle adımı atıp bunun çıkışını da Bakanlığımızın sağlaması gerekir.

Biz, bu çalışmaları yürütürken kimsenin kimliği, meşrebi, görüşü ile ilgilenmiyoruz. Bizim baktığımız tek husus, ülkemize yaptığınız katkılardır. Türkiye’yi hep birlikte büyütecek, güçlendirecek, hedeflerine ulaştıracak, 2053 vizyonuna hazırlayacağız. Kendimizin ve evlatlarımızın geleceği için ülkemizin kazanımlarına sıkı sıkıya sahip çıkmamız, hedeflerimizi kararlılıkla hayata geçirmemiz gereken bir dönemden geçiyoruz. Küresel, siyasi ve ekonomik yönetim sisteminin yeni baştan dizayn edildiği bir dönemde ülkemizin önündeki fırsatları kaçırmaması için her türlü gayreti göstermek, fedakarlığı yapmak boynumuzun borcudur.  

ÖNÜMÜZDE ÖYLE BÜYÜK BİR HEDEF VAR Kİ HİÇBİR BİREYSEL, SİYASİ, İDEOLOJİK, SOSYAL VE EKONOMİK ÇIKAR KAYGISI BUNUN ÖNÜNE GEÇEMEZ”

Önümüzde öyle büyük bir hedef var ki hiçbir bireysel, siyasi, ideolojik, sosyal ve ekonomik çıkar kaygısı bunun önüne geçemez. Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokmaktan, Türk milletini muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarmaktan daha büyük bir ideal olabilir mi? Bizim mücadelemizin tek gayesi budur.

SİZLERDEN BİR İTTİFAKA, BİR PARTİYE, BİR İSME DEĞİL, İŞTE BU BÜYÜK VİZYONA, BU BÜYÜK HEDEFLERE DESTEK VERMENİZİ İSTİYORUM”

Sizlerden bir ittifaka, bir partiye, bir isme değil, işte bu büyük vizyona, bu büyük hedeflere destek vermenizi istiyorum. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra başlatılan büyük atılımın önünün ilerleyen yıllarda nasıl kesildiğini; siyasette, ekonomide, sanayide, diplomaside nasıl adım adım kıskaca alındığımızı bugün daha iyi görüyoruz. Kimi zaman sosyal fay hatları harekete geçirilerek, kimi zaman kısır siyasi çekişmeler körüklenerek, kimi zaman darbeler ile milli irade çiğnenerek oynanan oyunların amacı hep aynıydı. Bu amaç, Türkiye’nin tarihi birikimini, coğrafi gücünü, milli imkanlarını harekete geçirmesini engellemekti. Maalesef bu sinsi tuzakların çoğuna düştüğümüz de bir gerçektir. Demokrasi ve kalkınma yolunda asırlık bir sıçrama gerçekleştiren ülkemizin bir kez daha aynı oyunlarla yolundan çıkartılmasına, kazınmalarından edilmesine, hedeflerinden uzaklaştırılmasına izin veremeyiz. Mesele siyasi rekabet değil, ülkenin ve milletin bekası meselesidir. Bu ülkenin 85 milyon vatandaşının her birinin de bugüne ve geleceğe aynı yaklaşımla bakacağına, hareket tarzını ona göre belirleyeceğine yürekten inanıyorum.

“ENFLASYON, FAİZ, KUR DİYE SORUNLARIMIZ YOK MU? ELBETTE VAR. AMA ELİMİZDEKİ İMKANLAR, FIRSATLAR ÖYLESİNE BÜYÜK Kİ SADECE BUNLARA TAKILIP KALIRSAK ÜLKEMİZE YAZIK EDERİZ”

Hiç şüphesiz küresel ekonomideki dengesizliklerin ülkemize olan etkilerinin hepimiz farkındayız. Her ne kadar birileri felaket tellallığı yaparak milletimizin moralini bozmaya çalışsa da Türkiye, küresel ekonomik krizi fırsata çevirme konusunda en başarılı ülkedir. Enflasyon, faiz, kur diye sorunlarımız yok mu? Elbette var. Ama elimizdeki imkanlar, fırsatlar öylesine büyük ki sadece bunlara takılıp kalırsak ülkemize yazık ederiz. Türkiye ve ekonomimizle ilgili sözde değerlendirmeler yapanların tespitlerinden ziyade temennilerini dile getirmeleri, gerideki asıl niyeti göstermektedir. Şimdi birileri diyor ki ‘Türkiye’de üretim bitti, işçisinden çiftçisine herkes perişan’. Peki gerçek öyle mi? Tarımda hem çok iyi rekolte elde ettiğimiz hem de verdiğimiz alım fiyatları ile üreticinin yüzünü güldürdüğümüz bir dönem yaşıyoruz. Turizmde salgın döneminin kayıplarını telefi etmenin ötesinde kazançlar sağlayacak seviyede başarılı bir sezon geçiriyoruz. Enerjide Avrupa’nın adeta mide krampları geçirdiği bir kışa biz gayet rahat bir şekilde hazırlanıyoruz. Sanayide ülkemizin her yerinde fabrikalar harıl harıl çalışıyor. Kamyonlar, trenler, gemiler, uçaklar mal taşımaya yetişemiyor.

DİYORLAR Kİ ‘ONLARDA ENFLASYON YÜZDE 9, BİZDE YÜZDE 80’E DAYANDI’. İYİ DE ONLARDAKİ YÜZDE 9 ENFLASYONUN EKONOMİK VE SOSYAL SONUÇLARI İLE BİZDEKİ ENFLASYONUN ETKİLERİ AYNI DEĞİL Kİ”

Dış ticarette, ihracatta her ay rekor üstüne rekor kırıyoruz. İstihdamda 31 milyona yaklaşan çalışan sayısı ile tüm tarihimizin en yüksek seviyesine ulaşmış durumdayız. Hangi alanda ülkemizi Avrupa ve dünya ile karşılaştırırsanız karşılaştırın, terazinin bizim bulunduğumuz kefesi ağır basıyor. Diyorlar ki ‘Onlarda enflasyon yüzde 9, bizde yüzde 80’e dayandı’. İyi de onlardaki yüzde 9 enflasyonun ekonomik ve sosyal sonuçları ile bizdeki enflasyonun etkileri aynı değil ki. Onu bir defa masaya yatıracaksın. Biz, işçisinden memuruna her kesimden vatandaşımızın gelir kaybını enflasyonun üzerindeki ücret artışları ile telafi ederek enflasyonun sosyal etkilerini sınırlandırdık. Avrupa’da gıda başta olmak üzere, temel ihtiyaç maddelerindeki fiili fiyat artışı ile ücretlere yapılan artış arasında öylesine derin uçurumlar var ki insanlar sokaklara dökülmeye başladı. Gösterge faizleri ile enflasyon arasındaki beş, altı katlık farkları söylemiyorum. Piyasaları paraya boğarak krizi bastıranlar, şimdi kara kara bu dengesiz politikanın bedelini nasıl ödeyeceklerini düşünüyorlar. Biz, bu sıkıntıların hiçbiri ile karşı karşıya değiliz. Ne bütçe disiplininden taviz verdik ne finansal araçları hoyratça kullandık ne sosyal yıkımların yolunu açtık. Hamdolsun yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkemizi büyütme üzerine kurulu ekonomi politikamızı hedeflerimize uygun şekilde uygulamayı sürdürüyoruz.

BANKA KREDİLERİ KONUSUNDA YAŞANAN SIKINTILARIN KAYNAĞI, EKONOMİ PROGRAMIMIZ DEĞİL, FİNANS KESİMİ İLE REEL SEKTÖR ARASINDAKİ GEÇİCİ BİR YAKLAŞIM FARKLILIĞIDIR”

Son dönemde banka kredileri konusunda yaşanan sıkıntıların kaynağı, ekonomi programımız değil, finans kesimi ile reel sektör arasındaki geçici bir yaklaşım farklılığıdır. Bu farklılığın en kısa sürede üretim ve istihdam odaklı büyümeyi destekleyecek şekilde kapsamlı bir uzlaşmaya dönüşeceğine inanıyorum. Görüldüğü gibi bakış açımızı genişlettiğimizde karşımıza, birlerinin bize ısrarla dayattığı moral bozukluğu fotoğrafı yerine umutlarımızı güçlendiren bir tablo çıkıyor. Eksikleri tamamlayarak, hataları düzelterek, elimizdeki işleri hızla tamamlayarak, yeni projeler geliştirerek ülkemizi önce 2023’e ulaştıracak ve ardından da 2053’e uzanan yola güvenle çıkacağız.

Yaşı 35-40’ın üzerinde olanlar, dünyadaki ve ülkemizdeki bu değişimi kendi tecrübeleri ile mukayeseli olarak değerlendirebilme imkanına sahiptir. Ancak böyle bir tecrübesi, böyle bir mukayese imkanı olmayan gençlerimize dünyadaki ve ülkemizdeki büyük değişimi anlatmak kolay olmuyor. Çünkü karşımızda bilgisayarı, tableti, cep telefonu, interneti, sosyal medya mecraları ile nice iletişim alternatifleriyle; e-Devleti, e- ticareti, sınırsız haber kaynakları ile sınıf mevcudu az, kitabı ücretsiz modern eğitim kurumları ile dilediği hastaneden dilediği hizmeti alabildiği sağlık sistemi ile dünyayla sıkı etkileşim içindeki hayat biçimi ile daha nice imkanlarıyla büyüyen bir gençlik var. Bu gençlere vesayetin kıskacındaki, darbelerin gölgesindeki, yokluğun ve yoksulluğun pençesindeki bir Türkiye’de yaşamanın ne manaya geldiğini anlatmak gerçekten çok zor. Aynı durumu iş dünyasındaki kuşaklar arasında da görüyoruz. Eski tüfekler yatırımın, üretimin, iş yapmanın, para kazanmanın, ayakta kalmanın ne demek olduğunu çok iyi bilir.”

İlgili Haberler