ABD Başkanı Biden, 21 Temmuz’da “Başkan Adayı” olmayacağını ve aday olarak Başkan Yardımcısı Kamala Harris’i desteklediğini açıklamıştı.
Bir yanıyla sürpriz, bir yanıyla beklenen bir şeydi. Sürprizdi çünkü gayriresmi bir seçim kampanyası başlamıştı bile denilebilir ve karar çok ani geldi. Beklenen bir şeydi; çünkü Biden’ın özellikle Trump’la 27 Haziran’da yaptığı geleneksel TV tartışmasındaki kötü performansı, sonrasında anketlerde devamlı Trump’ın altında kalması Demokrat Parti içinde adaylıktan çekilmesi yönünde bir baskı yaratmıştı.
Biden’ın kararı sonrasında elbette bütün gözler bir zamanların Kaliforniya Başsavcısı ve sonra Kaliforniya Senatörü ve nihayet ABD Başkan Yardımcısı olan Kamala Harris’e çevrildi; acaba Trump’ın muhtemel zaferinin önünü kesebilecek miydi?
Seçim kasım ayında yapılacak; çok bir şey de kalmadı. Trump bir de kulağından vurulunca seçim kazanma ihtimali iyice arttı. Yani Harris’in işi zor.
ABD’de seçimler büyük ölçüde bazı kilit eyaletlerce belirleniyor. Yani bazı eyaletler geleneksel olarak Cumhuriyetçi Parti taraftarı sağ seçmen çoğunluğuna sahip, bazı eyaletler de Demokrat Parti seçmen çoğunluğuna… Genellikle sonucu ortadaki eyaletler belirliyor. Michigan gibi genellikle Demokratların ama dar bir marjla kazandığı, yani o kadar da çantada keklik olmayan eyaletler bilhassa önemli; çünkü buralarda Demokrat Parti içindeki Gazze kırılmasının etkileri hissediliyor. Demokrat Parti’nin “İlerici” kanadı Biden’ın Gazze’deki “soykırım” konusundaki pasif, İsrail’i destekleme konusundaki geleneksel tutumundan rahatsız. Özellikle genç ve daha solda olan Demokrat Parti seçmeni üniversite kampüslerindeki anti-İsrail gösterilerinden etkilenmiş durumda. Sonuçta Biden’dan bi de böylesi soğuma Trump’ın işini daha da kolaylaştırıyor; ya da siyasi yorumcuların genel kanısı böyle. Sonuçta Trump İsrail’i desteklemekte çok daha karlı; “Bırakın da işlerini bitirsinler” diyor. Trump’ın Evanjelik aşırı sağ seçmeni belki Trump’tan bile daha İsrail yanlısı…
Durum böyle olunca Demokratlar Kamala Harris’ten “progessive left” kanadın seçimde problem yaratma riskinin önüne geçmesini bekliyor.
Peki beklentileri karşılar mı? Gazze’deki katliamlara karşı kesin bir tavır alır mı?
Emareleri var…
Özellikle 3 Mart’taki konuşmasında Gazze için “Derhal Ateşkes” çağrısında bulunması…
The Nation dergisine verdiği beyanatta da kampüslerdeki Filistin yanlısı Gazze protestoları hakkında olumlu görüşler ifade edişi…
Ve nihayet Netanyahu’nun bu haftaki ABD ziyaretinde Kongre’de yapacağı konuşmasında oturuma başkanlık edip, geleneksel olarak konuşmacı kürsüsünün arkasında durması gerekirken bir bahaneyle bundan kaçınması…
Genel kanaat Kamala Harris’in Gazze konusunda Biden’a göre daha vicdanlı bir tavır takınacağı yönünde.
Diğer yandan Kamala Harris’in İsrail ile olan ilişkileri de aslında hiç de soğuk değil; en azından yakın zamana kadar değildi.
Kendisinin küçük bir izci kızken İsrail yanlısı bir ABD kuruluşu adına İsrail için nasıl bağış topladığını anlatmayı sever.
Kocası Doug Emhoff Yahudidir. 2017’de Kudüs’ü beraberce ziyaret ettiklerinde “kipa”sını kocasının başına kendi ellerinle giydirmiş; üstelik danışmanına bunu fotoğraflatıp Yahudi kamuoyu için propaganda amaçlı kullanmıştı.
Dahası var… Senatör seçildikten sonra ilk işlerinden biri Birleşmiş Milletler’in İsrail’in Batı Şeria’da yasadışı yerleşmlere son vermesi yolundaki kararını eleştirmek olmuştu. Güya yasadışı yerleşimleri engelleyen bu karar barışa engel imiş. Üstelik bu yaptığını ABD’nin İsrail yanlısı en bilinen kuruluşu AIPAC’taki konuşmasında ballandıra ballandıra anlatmıştı.
İsrail’in yanında durmakla ilgili onun da demeçleri var.
Netanyahu’nun Kongre’de arkasında durmadı ama onunla başbaşa görüşeceği de açıklandı.
Harris, Orta Doğu ile çok ilgili bir figür. Biden’ın, Dışişleri Bakanı Blinken gibi açıkça İsrail yanlısı olduğunu aşırı ifadelerle vurgulayan biri değil hiç değilse…
Özellikle geçen aralık ayında Dubai’ye yaptığı ziyarette birçok Arap temsilcisiyle görüştü ve gittiği toplantı BM’in İklimle ilgili bir konferansı olmasına rağmen, asıl faaliyeti Orta Doğu’daki Gazze krizi üstüne oldu. Tam o sırada geçici ateşkes yeni bitmiş ve İsrail bombardımanlarına yeniden başlamıştı. Harris o zamana kadar ABD yönetiminden olanların kullandığından daha sert bir tonla İsrail’i ikaz etmiş, “çok fazla masum Filistinliyi öldürüldüğünü ve İsrail’in masum sivilleri korumak için daha fazla çaba göstermesi gerektiğini” söylemişti.
Şimdilik İsrailli yetkililer de Kamala’yı pek şiddetli eleştirmiyor, onu bir İsrail dostu olarak kabul eder görünüyor ama kaygılarını da dile getiriyorlar. Aynı tutum Demokrat Parti sol kanadında da mevcut. Onlar da daha Filistin yanlısı bir tutum için ümitliler ama kaygılarını da daha düşük bir tonla da olsa ifade ediyorlar.
Sonuçta Kamala Harris’in bu konudaki tutumu seçim sonuçlarında elbette tek belirleyici değil ama şüphesiz etkili olacak. Liberal basın şimdiden anketlerde onun Trump’ın 2 puan önüne geçtiğini yazıp duruyor; ne kadar güvenilir çok tartışılır. Aynı basın Trump’ın başkan olduğu seçim öncesinde de aynı anketleri yayımlıyordu zira….
Basın ne derse desin Gazze konusundaki tutum seçim için önemli ama Harris son derece dengeli olmak ve hemen hiç hata yapmamak zorunda. Becerebilecek mi?
Hep beraber göreceğiz.
Sonuçta ABD seçimleri bölgemizi ve belki de Filistin dışında da en çok Türkiye’yi etkileyecek.
İktidar yanlısı medyamız şimdiden geleneksel Trumpçılığına yeniden sarıldı ama Trump’ın Erdoğan’a yazdığı “Aptal olma! Sizin ekonominizi yerle bir ederim” tehdidi, bizim balık hafızalı olmayı gönüllü olarak seçen kimi medyamız kadar kolay unutmak ne kadar doğru?
Kaynak: FLASH HABER TV